Bölüm 540 : Dokuz Renkli Ateş

avatar
3787 14

A Will Eternal - Bölüm 540 : Dokuz Renkli Ateş


Çevirmen : Clumsy 

 

Üç ruh yetişimcisinin ikisi büyü hareketleri eşliğinde iki uçan kılıcı tam hızla Bai Xiaochun’a gönderdi.

 

İki kılıç da altı kat ruh güçlendirme geçirmişti, bu yüzden Bai Xiaochun kılıçların ne kadar tehlikeli olduğunu gayet iyi biliyordu.

 

Eşzamanlı olarak sahte-Ruhun Başlangıç ruh yetişimcisi de incinin siyah bir sisle dolmasını sağlayacak anlaşılmaz bir büyü gerçekleştirdi. Ardından bir şeytani hayalet imgesi belirdi ve uzattığı elleriyle Bai Xiaochun’a hücum etti.  

 

Bai Xiaochun’un tüm olası rotalarının kesilişine bakılırsa grubun daha önce de birlikte çalıştığı barizdi. Fakat onlar ilerlemeye hazırlanırken Bai Xiaochun soğuk bir şekilde homurdandı.

 

“Sizde ruhu güçlendirilmiş hazineler var, ha? E bende de var!” diyerek çantasından siyah bir şemsiye çıkardı!

 

O, Ebedi Şemsiyenin ta kendisiydi.

 

Zamanında yetişimi gereği şemsiyenin gücünün yalnızca ufacık bir kısmını kullanabiliyordu. Ama şimdi Altın Özün büyük çemberine ulaşmıştı ve hala tüm potansiyelini salamayacak olsa da onu kullanmakta eskisi gibi zorlanmayacaktı.

 

Şemsiyeyi çıkarttığı anda önüne çekerek parmağıyla tuşuna bastı, siyah şemsiye bir pop sesiyle birlikte açılarak uçan kılıçlar ve sisli hayaletle buluştu.

 

Şemsiyenin sağladığı defansif bariyere çarpan iki uçan kılıç döne döne uçurulurken sisli hayalet tiz bir çığlık eşliğinde geri çekildi. Fakat o esnada şemsiyenin üzerinde tuhaf bir gülen surat belirdi. Ve nefesini çeken surat, çığlıklar atan hayaleti içine çekti. Tüm bunları tarif etmek zaman almış olsa da her şey bir kıvılcım çakacak vakitte gerçekleşmişti.

 

Bir an sonra üç ruh yetişimcisi de Bai Xiaochun’a tam birer şokla bakmaya başladı, sahte Ruhun Başlangıç uzmanıysa gözleri yuvalarından çıkacak derecede şaşkındı. Ebedi Şemsiyenin yüzeyindeki sekiz gümüş dizayn soluğunu kesmişti. Fakat gözleri hemen gaddarlıkla ışıldadı, iki yoldaşının şaşkınlığını fırsat bilerek uzandı ve onları itti.

 

İki ruh yetişimcisinin suratları asılmıştı; liderlerinin böyle düşüncesiz davranmasını hiç beklemiyorlardı! Ve bedenleri kontrolleri dışında Bai Xiaochun’a yaklaşmaktaydı. Sahte Ruhun Başlangıç yetişimcisiyse olabildiğince hızlı şekilde kaçıyordu.

 

Ona kalırsa bu orta yaşlı yetişimci hem güçlü bir bedene hem de engin bir yetişime ve şok edici büyülü nesnelere sahipti. Bir başına ilerlemek konusunda kendisine tamamen güvenen bir yalnız kurt gibiydi. İnsanların kendisini pusuya düşürmesinden korkmakla kalmamış, kasten dikkat çekmişti.

 

Üç ruh yetişimcisi kaos halindeyken Bai Xiaochun şemsiyeyi kapatarak bir adım öne çıktı ve kör edici bir hızla, ardışık imgeler halinde iki güçsüz yetişimcinin önünde belirdi. Ardından sağ elini iki defa üst üste savurarak ikisinin de göğsüne vurdu.

 

Istırap çığlıkları eşliğinde iki ruh yetişimcisi de ağızlarından fışkıran kanlarla birlikte ipi kesilmiş uçurtma misali uçuruldu. Beklenmedik bir şekilde bedenleri kurumaya, yaşam güçleriyse beyaz bir sise çevrilerek gözlerinden, kulaklarından, burunlarından ve ağızlarından çıkarak Ebedi Şemsiyeye doğru ilerlemeye başlamıştı.

 

Bai Xiaochun Ebedi Şemsiyenin yaşam gücü tüketmesine alışkındı ve sekiz katlı ruh güçlendirme onu daha da güçlü kılmıştı. Fakat bu tüketimi uzaktan yapabiliyor oluşu yeniydi. Tabii ki oturup bu yeni gelişmeyi düşünecek vakit yoktu. Sahte-Ruhun Başlangıç yetişimcisinin kaçmaya çalıştığını görünce anında peşine takılmıştı.

 

Yoldaşlarının çığlıklarını işiten sahte-Ruhun Başlangıç yetişimcisi omzunun ardından bakarak yaşam güçlerinin çekilişini izledi. Ve zihni bulanarak bağırdı: “Sen bir ruh yetişimcisi değilsin, ruh büyücüsüsün!!”

 

Bai Xiaochun biraz afallasa da bunu yansıtmadı. Soğuk bir şekilde homurdanarak onu hemen yakalayacağını bariz kılan patlayıcı bir hız kazandı. Sahte-Ruhun Başlangıç yetişimcisi içten içe lanetler okuyordu; yetişimine rağmen Bai Xiaochun’a rakip olamayacağını biliyordu. En sonunda şu şekilde bağırdı: “Saygıdeğer beyim, bekle! Takipçin olmaya razıyım!! Bu labirenti bir başına keşfetmenden iyidir…!” 

 

Adamın mantıklı bir şey söylediğini fark eden Bai Xiaochun’un ifadesi titreşmişti. Bir başına olduğu takdirde daha çok pusuya denk geleceği kesindi ve yaptığı her mücadelede ilahi kabiliyetleri ve büyü tekniklerinin gerçek kimliğini açığa çıkarma şansı artacaktı.

 

Yanında labirenti dolaşacağı birileri olursa pek çok rahatsız edici durumdan kaçınabilirdi… Bu düşünceyle sağ elini sallayarak sahte-Ruhun Başlangıç yetişimcisine güçlü bir enerji dalgası gönderdi.

 

Ağzının kenarından kanlar sızan adamın gözleri öfkeyle titreşti. Fakat dişlerini sıktı ve kaçmayı bıraktı. Ardından kollarını saygılı bir şekilde kavuşturarak Bai Xiaochun’un önünde eğildi.

 

“Ben, Chen Jue, takipçin olmaya razıyım, yüce kişi!”

 

Bai Xiaochun hiçbir karşılık vermedi. Chen Jue’yi baştan ayağa birkaç kez inceledikten sonraysa adamın alnını işaret ederek göğsüne yerleşen bir frijit qi akımı gönderdi.

 

Artık tek bir düşüncesiyle adamın kalbini parçalayabilecekti.

 

Chen Jue ürpermişti fakat frijit qi’den kaçınmaya cesareti yoktu. Bai Xiaochun’un kısıtlayıcı büyüsünü kabullendikten sonraysa yaşam gücünü hiç değilse geçici olarak korumayı başardığı için rahat bir nefes aldı.

 

Bai Xiaochun rahatsız edici bir sesle, “Hadi gidelim!” diyerek harekete geçti.

 

“Peki efendim.” diyen Chen Jue derin bir nefes alarak alanı olası tehditler için taradı. Hayatta kalmak için tek şansının bu ruh büyücüsünün yakınında kalmak ve her şey sonlandığında gitmesine izin vermesini ummak olduğunu biliyordu.

 

Bai Xiaochun’un suratında hiçbir ifade olmasa da gizliden gizliye Chen Jue’yi izliyor ve ne kadar zeki olduğuyla ilgili kendisiyle gurur duyuyordu. Gittiği her yerde insanlar onun takipçisi olmak için önünde eğiliyor, hatta ağlayıp sızlanıyordu. Gerçekten bunu kabullenmekten başka şansı yoktu, tabii bir yandan da bu adamın artık Bai Xiaochun’un takipçisi olduğunu öğrendiği takdirde ne yapacağı konusunda çok meraklıydı.

 

Çok komik bir durumdu. Bai Xiaochun bundan böyle içine kapanık bir adam gibi davranmaya karar vermişti; böylece daha da tehdit edici görünecekti.

 

“Ayrıca Chen Jue’nin söylediği de çok mantıklı. Peşime ne kadar ruh yetişimcisi takarsam o kadar güvende olurum…” Bu meseleyi düşüne düşüne Chen Jue’yle birlikte ilerlemeyi sürdürüyordu.

 

Labirentteki her tünel ve her dönüş birbirinin aynı görünüyordu, duvarlara iz bırakmaksa imkansızdı. Bai Xiaochun'un başı şimdiden yerini tespit etme çabaları yüzünden dönmeye başlamıştı. En sonunda sürekli sağa gitmeye karar verdi. Tünelin sağ tarafına sarılacak, dört yol ağızlarına geldiğinde de daima sağ elinin olduğu yönü seçecekti.  

 

Üç gün göz açıp kapayıncaya dek geride kalmış, Bai Xiaochun ve Chen Jue bu süreçte pek çok Yabani ve Büyük Set yetişimcisine denk gelmişti. Çok geçmeden Bai Xiaochun diğer yetişimcilerin de çoğunlukla kendisi gibi sabit bir rotada ilerlediğini fark etmişti.

 

İnsanlar genellikle birbirinden kaçınıyordu. Hiç kimse mücadeleye girmek istemiyor gibiydi. Kalabalık Yabani ruh yetişimcisi grupları da Chen Jue’nin Bai Xiaochun’a sergilediği davranışları ve sekiz gümüş dizaynlı Ebedi Şemsiyeyi görünce onun bir ruh büyücüsü olduğuna ve kışkırtılmaması gerektiğine kanaat getiriyordu.  

 

Bu yüzden üç gün boyunca tehlikeli bir durum yaşanmamıştı. Dördüncü günse bir noktada Xiaochun yerinde duraksadı, gözleri ışıl ışıldı.

 

Rahatsız edici bir sesle, “İleride bir tuhaflık var.” dedi. Şaşkına dönen Chen Jue önündeki tünele bakmış fakat sıra dışı bir şey görememişti.

 

Bai Xiaochun da belirgin bir şey görmüş değildi. Ama Luochen Klanıyla gerçekleştirdiği mücadeleden bu yana tehlikeye karşı bir hassasiyet geliştirmişti. Sonuç olarak böyle durumları tespit etme konusunda asla yanılmazdı.

 

İleride olağandışı bir şey olmasa da bir öldürme güdüsünün var olduğundan emindi. Hiç tereddütsüz gerilemeye başladı. Chen Jue ise tam olarak neler döndüğüne emin olamasa da Bai Xiaochun’a karşı gelmeye cüret edemediği için ona eşlik etti.

 

Hemen hemen aynı saniyede soğuk bir kahkaha çınladı, göz açıp kapayıncaya dek havada su dalgaları misali dalgalanmalar yayıldı ve pek çok figür açığa çıktı.

 

Şok edici bir şekilde tünelde bir düzineyi aşkın kişi belirmişti!

 

Hepsi engin yetişim basamaklarına sahipti ve yine hepsi Bai Xiaochun’a hücum etmekteydi.

 

Bai Xiaochun gözlerinde titreşen öldürme güdüsüyle dönerek Ebedi Şemsiyeyi kaldırdı. Sekiz gümüş dizayn kör edici ışıklar saçtı ve tuhaf surat bir kez daha kendisini gösterdi. Fakat tam mücadele başlayacakken havadaki dalgalanmalardan soğuk bir ses yükseldi.

 

“Bu kadar saygısız olmayın!”

 

Hücumdaki ruh yetişimcileri anında duraksadı.

 

Aynı anda dalgalanmaların içerisinden sert ifadeli genç bir adam çıktı. Uzun, pahalı kıyafetler içerisindeki gencin alnında yıldız şekilli bir mühür mevcuttu. O genç, Zhou Yixing’ten başkası değildi!

 

Üzerinden yoğun ruh gücü dalgalanmaları yayılıyordu, bu güç ruh yetişimcilerinin gücünden tamamen farklıydı. İnanılmaz derin ve mühim bir baskı doğuruyordu.

 

Avcundaki yeraltı ateşiyse daha da şok ediciydi.

                                    

Ateşte pek çok renk vardı. Hatta yakından bakıldığında sayının dokuz olduğu görünüyordu. Bai Xiaochun bunu görür görmez gözleri irileşmiş, zihni bulanmıştı. O…

 

Dokuz renkli ateşti!!

 

 #Ooo dokuz renkli ateş, alır mıyız bir dal arkadaşlar! 
Bu yıldızlı gençle karşılaşacağımız belliydi. Ama bu karşılaşmada başımıza neler gelebilir kısmı soru işareti. Bir ara labirentte tuhaf şeyler yaşanıyordu gibi bir cümle geçmişti, o yüzden ben basit savaşlar dışında da bir şeyler olur diye bekliyorum ama haklı olup olmadığımı göreceğiz. Hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44353 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr