Bölüm 498 : Başka Ölmek İsteyen Var Mı?

avatar
4020 15

A Will Eternal - Bölüm 498 : Başka Ölmek İsteyen Var Mı?


Çevirmen : Clumsy

 

İlk devin işini bitiren Bai Xiaochun, yüzünü yaklaşmakta olan iki deve döndü. Ve tam onlar saldırılarını salacakken gaddar bir sırıtışla sağ elini kaldırdı. İkinci devin yumruk saldırısı gelirken Xiaochun’un eli yıldırım hızıyla rakibin boğazını kavradı.

 

Eli o boğazı sıkacak büyüklükte olmasa da inanılmaz bir yıkıcı güce sahipti. Göz açıp kapayıncaya dek de iki parmağıyla ezici kuvvetini sergiledi!

 

Siyah ışıklar yayılırken devin boğazı ve boynu ezilmişti!

 

Bu, Boğaz Ezici Kavrayıştan başka bir şey değildi!

 

Lakin işler bununla sona ermemişti. İkinci devi öldürmeyi tamamlayan Bai Xiaochun sağ ayağını kendisini dişli bir kılıçla kesmeye hazırlanan üçüncü deve doğru savurdu.

 

Bai Xiaochun’un sağ ayağıyla buluşan kılıç, çatırdama sesleri eşliğinde parçalandı. Ve Bai Xiaochun’un ayağıyla temas eden devin kolu adeta bir et püresine dönüştü. Çığlıklar atan dev, yayılan siyah sicimlerle tamamıyla mühürlenmişti!

 

Bu mühürlemenin tarifsiz bir acı verdiği ortadaydı. Çığlıklarını sürdüren dev kıpırdayamaz şekilde dizlerinin üzerine çökmekteydi.

 

İşte bu da Ölmeyen Uğursuzluktu.

 

“Başka ölmek isteyen var mı!?!?” diye bağırdı Bai Xiaochun. Altın rengi teni, rüzgârda uçuşan saçları ve her zamanki patlayıcılığında öldürücü aurasıyla bir nevi tanrı gibi görünüyordu!

 

Alandaki diğer devlere attığı bakışlarındaki delilik ve gaddarlık devlerin tereddüt etmesine, gözlerine inanamamalarına yol açmıştı.

 

Az önce bini aşkın dev tarafından çevrelenmişken bile ne kadar güçlü olabildiğine tanık olmuşlardı. Önceleri etkileyiciliğinin yalnızca defansından kaynaklandığını düşünseler de şimdi üç devi kendisini destekleyecek hiçbir defans olmadan peş peşe öldürüşünü izlemişlerdi.

 

Tek bir dev bile onun meydan okumasına karşılık verecek cesarette değildi…

 

Üç devi tam bir kesinlik ve acımasızlıkla öldürmüştü. Ancak bu basit bir iş olmamalıydı; çünkü onlar sıradan vahşiler değildi, Öz Formasyonun büyük çemberine denk gelen yetişim basamaklarına sahiplerdi. Hatta yarı yarıya Ruhun Başlangıcında sayılırlardı.

 

Şu ana kadarki her şeyin anahtarı Bai Xiaochun’un Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniğiydi. Onun sayesinde kolayca iyileşerek savaş gücünü uzun bir süre son derece etkili tutabiliyordu.

 

Hatta öldürücü aurası oldukça tehdit edici görünmesini sağlasa da aslında dinlenmeye ve enerji toplamaya vakit ayırıyordu.

 

Bu sırada uzaklardan bir ses işitildi. “İşte geldim!”

 

Ardından zemin titremeye başladı ve kafasını çeviren Bai Xiaochun, yaratık derileriyle kuşanmış 300 metrelik bir devin kendisine doğru koşmakta olduğunu gördü.

 

Devin saçları delice uçuşuyor ve yaralarla kaplı suratında azılı bir ifade görünüyordu. Son derece etkileyici bir manzara çiziyordu ve inanılmaz bir güce sahip olduğu ortadaydı. Diğer devler yeni geleni karşılamak adına hızla harekete geçmiş, suratlarına saygı dolu ifadeler yerleştirmişti.

 

Dev giderek yaklaştıkça diğerleri heyecanla bağırıyordu.

 

“Kral!”

 

“Kral!!”

 

“Kral!!!” 

 

Bai Xiaochun’un kalbi ansızın küt küt atmaya başlamıştı. Diğer devlerin ne kastettiği pek açık değildi; ‘Kral’ bu devin ismi miydi? Her halükârda elini tek sallayışıyla diğer tüm devleri yolundan çıkartabilmişti.

 

Ve Bai Xiaochun’un bakışlarına şiddetli bir öfkeyle karşılık veren dev, Xiaochun’u ezmek için ayağını kaldırmaktaydı!

 

“Geberme zamanı!!” Bu dev hem hız hem de boyut anlamında tamamıyla şok ediciydi ve yoğun bir beden gücü yayıyordu.

 

Bai Xiaochun’un gözleri neredeyse yuvalarından çıkacaktı ve bu saldırıdan kaçınamayacağını biliyordu. Denese bile etrafı çabucak çevrilir ve alandaki diğer devler tarafından kuşatılırdı.

 

“Geberen sen olacaksın!!” diye bağıran Bai Xiaochun’un öfkesi alev alevdi. Devin alçalmakta olan ayağından kaçmak yerine elini yumruğa çevirerek savurmayı tercih etti!

 

Belli bir mesafeden bu kadar uyumsuz iki rakibin karşılaşmasını izlemek şaka gibi gelebilirdi. Dev 300 metre uzunluktaydı, Bai Xiaochun ise minicik bir karınca gibi… Ama yine de beden gücüne bel bağlayarak yumruğunu savurmuştu!

 

GÜÜÜÜÜÜMMMMM!

 

Göğü sağır edici bir patlama doldurdu ve tüm savaş alanı titremeye başladı!

 

Aynı zamanda dört bir yanda şok dalgaları patlak verdi!

 

Bai Xiaochun, yumruğunun devin ayağıyla temas ettiği saniyede sarsılmaya başlamıştı. Bağırarak tüm gücünü o yumruğa adadığındaysa teni, kemikleri, hatta kanı bile titreşti.

 

Yaşam gücü ve bedeni yok olmak üzereymiş gibiydi!

 

“Burada nasıl ölebilirim!?!?” diye bağırdı. İçerisinde uçsuz bucaksız bir kuvvet dolanıyor, teninin ve kanının gücünü alarak karşı saldırı gerçekleştirecek güçte bir enerji yaratılıyordu.

 

“Geber, geber, GEBER!!” diye kükreyerek yumruğunu savurmuştu. Ölmeyen Teninin, Ölmeyen Cennetsel Kralın ve Ölmeyen Tendonların kaynaşmasıyla da yumruğundan siyah bir ışıltı çıkarak devi sarmaya başladı!

 

Bu durum 300 metrelik devin titremeye başlamasına yol açtı ve dev, sağ bacağı koskoca bir kan öbeği, parça parça et ve kırık kemiklere dönüşürken bir ıstırap çığlığı attı. Ardından siyah ışık yayılmayı sürdürdü ve aynı şeyi devin diğer bacağına, gövdesine, kollarına ve en sonunda da kafasına yaşattı. Göz açıp kapayıncaya dek tüm beden bir püreye çevrilmişti!!

 

Devin bir kan yağmuru eşliğinde bedenen ve ruhen yok edilişiyle Bai Xiaochun orada, tamamen yalnız bir şekilde açığa çıkmıştı.

 

Bu yaşanan şey etraftaki tüm devlerin sessizlik içerisinde bakakalmasına yol açtı. Zihinleri sayısız yıldırım çarpmışa dönmüştü.

 

“Kral öldü mü?”

 

“Nasıl olur? Kral! O Kraldı! Uçsuz bucaksız güce sahip Kral, Şeytan Bai’nin bir yumruğuyla öldü mü yani!?”

 

“Bu nasıl mümkün olabilir!? Cennetler! Şeytan Bai mi Kutsal İnsanların bir savaşçısı yoksa biz mi?!?! O beden gücü, o… o…” Tüm vahşiler Bai Xiaochun’un doğurduğu dehşetle sarsılıyordu.

 

Bai Xiaochun gücünün defansından değil fiziksel bedeninden geldiğini alenen ispatlamıştı. O uçsuz bucaksız güçteki Kralları bile ona denk olamamıştı!

 

Kan yağmurunun üzerlerine serpilişiyle vahşilerin kalpleri o savaş arzusunu yitirmişti. Aynı zamanda dökülen tüm o kanların ortasındaki figür de kabuslarına konu olmuştu.

 

Bai Xiaochun o aşındırıcı kan yağmurundan zerre kadar etkilenmeyerek etraftaki devlere soğuk bakışlar atmaktaydı.

 

“Başka ölmek isteyen var mı!?”

 

Tek bir devden bile yanıt gelmiyordu. Öylece soluk soluğa, dehşet dolu ifadelerle dikiliyorlardı.

 

“Başka ölmek isteyen var mı dedim!?!?” Bai Xiaochun artan öldürücü aurasıyla kendisini yinelemişti. Ardından bir adım öne çıktı ve betleri benizleri atan devlerin de karşılığında birer adım gerilediğini fark etti.

 

“Bai Xiaochun’u öldürmek mi istemiştiniz? Ehh, ben de müsaadenizle size soruyorum. Başka ölmek isteyen var mı!?!?!?” Gök gürültüsünü andıran sesi savaş alanının neredeyse yarısına yayılmış, beş lejyon yetişimcileriyle dövüşen pek çok vahşinin kulaklarına ulaşmıştı.

 

Bunu işiten yetişimcilerse tir tir titreyerek sesin geldiği yöne bakıyordu. Kimilerinin suratlarına tuhaf ifadeler yerleşmiş ama büyük bir çoğunluğu dişlerini sıkarak ona doğru yönelmişti.

 

Çok geçmeden Bai Xiaochun’a yaklaşan beş lejyon yetişimcilerinin sayısı giderek arttı. Hepsi yaralı ve bitap haldeydi lakin hiçbir dev önlerini kesmeye cüret edemiyordu. Çok geçmeden yüzlerce kişilik bir grup Bai Xiaochun’un etrafında toplanmıştı.

 

Onu ve etrafındaki ceset dağını görenlerin kalpleri katıksız bir şokla doluyordu.

 

“Saygılar, Büyükusta Bai!!”

 

“Saygılar, Büyükusta Bai!!”

 

Sersemlemiş bağırışları savaş alanında çınlarken tüm o yetişimcilerin Bai Xiaochun’u başkanları olarak gördüğü netleşmişti.

 

#Xiaochun başkan yine yaktı kavurdu ortalığı. Ama kendisini birazcık fazla kaptırdı gibi bu işe. Yakında boyundan büyük bir düşmanla karşılaşırsa tüm bu havası solmaz inşallah 
Neyse o zaman bakalım başka ölmek isteyen var mıymış ve etrafında toplanan kitleyi sağ salim kalkanın arkasına ulaştırabilecek miymiş, okumaya devam!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr