Bölüm 486 : Bai Xiaochun İçin Dünya Çapında İdam Hükmü!

avatar
4301 16

A Will Eternal - Bölüm 486 : Bai Xiaochun İçin Dünya Çapında İdam Hükmü!


Çevirmen : Clumsy 

 

Zhao Long’un gözleri irileşmiş, Liu Li’nin nefesi kesilmişti. Bai Xiaochun’un deliler gibi kahkaha atışını izlemek herkeste benzer surat ifadeleri doğurmuştu.

 

“Afrodizyak Hapı mı?” diyen Bai Lin’in ağzı açık kalmıştı.

 

O yeni sorular sıralayamadan önce Bai Xiaochun, kolunu sallayarak sekiz fırını savururken bacaklarındaki Ölmeyen Tendon güçleriyle Büyük Sete doğru sıçradı.

 

“Hadi bakalım koca göbekli yaratıklar,” diyerek ışıl ışıl gözlerle havada ilerliyordu, “Bai Xiaochun sizin için geliyor!” 

 

Bai Lin ise gözleri titreşerek kafa karışıklığını bastırdı ve Bai Xiaochun’u takip etmek için bir adım attı. Zhao Long ve diğerleri de anlık bir tereddüt sonrasında Büyük Sete doğru uçmaya başladı, Bai Xiaochun’un korkunç bir yöntemle yarattığı tıbbi hapa yönelik büyük bir merakla doluydular.

 

Bai Xiaochun’un Büyük Setin üzerine ulaşması çok sürmemişti, oraya ulaştığında da bağırarak tüm hap fırınlarını savaş alanına doğru fırlattı.

 

Aşağıdaki vahşi kabilesi devleri ve sonu gelmezmiş gibi görünen ruh denizleri duvara doğru gerçekleştirdikleri hücumun ortasındaydı. Fırınların gücünün yok edilmesiyle kinci ruhların üzerindeki baskı azalmış, kontrol edilmeleri kolaylaşmıştı. Sonuç olarak ruh büyücülerinin güçleri boşa çıkmış, bu fırsatı da kinci ruhları geliştirip daha da güçlü yapmak için kullanmışlardı.

 

Savaş alanındaki patlamalar iyice çoğalmıştı. Kinci ruhların gücünün artışı sayesinde daha az vahşi ölüyor, beş lejyon üzerindeki baskı artıyordu.

 

Az önce fırlatılan sekiz hap fırını ısıdan kıpkırmızıydı ve şok edici bir manzara sunmuştu. Patladıkları halde olacakları düşünmek dahi korkunçtu.

 

Hatta belirdikleri saniyede vahşi devlerin kalplerinde bir tedirginlik yükselmişti. Ancak hiçbiri paniklemedi. Onlar yaklaşan fırınlara bakarken uzaklardaki siyah sunaktaki siyah cüppeli yaşlı adam ve yanındaki ruh büyücüleriyle kabile şefleri de su ekranından manzarayı izliyordu.

 

“Sıfırı tükettiniz, ha?” dedi yaşlı adam soğukkanlılıkla. “O hamle artık işe yaramaz!”

 

Soğuk bir ifade eşliğinde sağ eliyle bir büyü hareketi yaparak parmağını su ekranına doğru salladı. Ekran dalgalandı ve hemen ardından bir düzine civarı küremsi yaratık ansızın başlarını kaldırarak bir anda savaş alanından başlarını kaldırarak kükredi.

 

Ve suratlarına yerleşen küçümsemeyle ağızlarını açarak derince bir nefes aldılar!

 

Ansızın sekiz fırın ileri geri sendeledi ve kendilerini tüketmek için birbirleriyle mücadele eden küremsi yaratıklara doğru harekete geçtiler. Böylece kısacık bir an içerisinde hepsi yutuldu.

 

Herhangi bir fırını yutmayı başaramamış olan yaratıklar hoşnutsuz şekilde bağırmaya başlamıştı.

 

Siyah sunaktan bu manzarayı izleyen yaşlı adam gözlerinde bir küçümsemeyle belli belirsiz şekilde gülümsedi.

 

Beş lejyon yetişimcileri ikinci defa fırınların tüketilişine tanık oluyordu. Bai Lin sessizce dikilirken diğer yetişimciler hafifçe iç çekmekteydi.

 

Orada öylece durarak fırınları yutan sekiz yaratığa soğuk bakışlar atan tek kişiyse Bai Xiaochun’du.

 

“Yiyin bakalım,” diye mırıldandı, “bir damlasını dahi dökmeyin!”

 

Boğuk bir gümbürdemenin ardından yaratıkların bedenleri bir anlığına genişledi ve yeniden normale dönmeye başladı.

 

Ardından Büyük Sete tehdit edici bakışlar atıp bağırarak ayrılma niyetiyle arkalarına döndüler. O sırada onları korumak için bolca vahşi dev de havalandı. Savaş alanındaki diğer devlerse alaylı sataşmalara başlamıştı.

 

“Elinizden gelen bu mu? O büyülü nesneler bize işlemez!”

 

“Büyük Setteki o süt çocukları hala bu numarayı mı deniyor? Sekiz fırın, yaratıklarımızı doyurmaya bile yetmez!”

 

“Daha ne kadar aptallaşabilirsiniz? Geçen sefer işe yaramamalarına rağmen yine aynı şeyi denediler!”

 

Savaş alanındaki kahkahaları işiten beş lejyon yetişimcileri hayal kırıklığı içerisinde dişlerini sıkmıştı. Devaların duvardaki pozisyonlarınızı koruyun emri olmasa kesinlikle ölümcül bir şekilde dışarı dökülür ve savaş alanını Yabani kanından nehirlerle doldururlardı.

 

Bu esnada Bai Lin iç çekmiş ve bir şey söylemek istercesine Bai Xiaochun’a dönmüştü.

 

Fakat o bunu yapamadan önce Bai Xiaochun gözleri kısılarak mırıldandı: “Kahkahaları her an kesilebilir. Tepem attığımda kendimi bile korkutuyorum.”

 

Bai Lin bu sözleri işittiğinde afalladı. Ve daha herhangi bir soru sormasına fırsat kalmadan fırınları tüketmiş olan sekiz yaratık ansızın hareketi kesti.

 

Bir an sonra ifadeleri titreşti ve gözleri yavaşça kıpkırmızı kesilmeye başladı. Titriyor ve ağızlarını açıp geğirmeleriyle pembe bir duman salıyorlardı. Ayrıca tüm bedenleri kırmızı bir ışıltıya kavuşmuştu.

 

Boğuk nefes alış sesleri işitiliyordu, bu sesler çabucak feryada dönüştü. Etraftaki vahşi devler şok içerisinde bakakalırken sekiz yaratık bir anda tam bir delilikle harekete geçti.

 

Hatta iki yaratık delice bağırışlar eşliğinde hemcinslerine döndü. Sekiz yaratığın da yakınlarında ne varsa üzerine çullanması kısacık bir an almıştı…

 

Hepsi de tamamıyla Afrodizyak Hapı kontrolündeydi!

 

Ayrıca Afrodizyak Haplarının yaratıkların içinde patlayışı salınan enerjiyi dağıtılması imkânsız kılmıştı. İçlerindeki inanılmaz gücü tarife dökmek imkansızdı, çünkü tam dört defa arıtılmışlardı!

 

Yaratıkların erkek veya dişi olmasının önemi yoktu. Fırınların karınlarında patlaması hepsini mantıktan yoksun bırakmış, her biri Afrodizyak Hapının etkisinde kaybolmuştu. Bununla kalsaydı mesele çok da büyük olmayabilirdi. Fakat mütemadiyen fışkıran pembe dumanın kinci ruhları etkilemese de vahşi devleri etkilediği kesindi!

 

O dumandan nasibini alan tüm devlerin suratları anında kızarmıştı. Bir an sonraysa gözleri hem boş hem de kanlı bir hal aldı ve her biri başını arkaya atarak kükremeye başladı.

 

Kısacık bir an içerisinde tüm savaş alanı tam bir kaosa sürüklenmişti…

 

Her yanda çığlıklar yankılanıyordu. An itibariyle Büyük Setin dışındaki alan savaş alanından ziyade bir curcuna alanıydı…

 

Bu Afrodizyak Haplarının bu kadar etkili olmasının ana sebebi Bai Xiaochun’un orijinal formülü Fantezi Hapı formülüyle birleştirmiş oluşuydu. Hatta ana malzemelerin bir kısmında ruh güçlendirme gerçekleştirmişti. Bu yüzden haplar hiç olmadığı kadar şok ediciydi.

 

Büyük Setteki yetişimcilerin zihinleri bulanmış, suratlarına bariz bir şok yerleşmiş, kalpleri tanık oldukları manzaranın doğurduğu hayret dalgalarıyla dövülmüştü.

 

“B-bu… bu…”

 

“Onlar… lanet olsun! Tam olarak neler dönüyor?!”

 

“Ne tıbbi hapı onlar? Cennetler!!”

 

Sıradan askerlerden teğmenlere, yüzbaşılara, hatta albaylara ve tümgenerallere kadar tüm beş lejyon yetişimcileri bu meseleyi konuşuyordu. Şok edici manzara istisnasız hepsinin soğukkanlılıklarını yitirmesine yol açmıştı.

 

Beş lejyonun generali olan Bai Lin bile şaşkınlıktan zihninin bulandığını hissediyordu.

 

Hatta bu tarifsiz sahne öylesine şok ediciydi ki pagodanın üzerindeki devasa göz bile titreşmişti. Ardından üç gözlü Chen Hetian açığa çıktı. Saygı duyulan bir deva olmasına rağmen o da soluksuz kalmış, son derece tuhaf bir surat ifadesiyle Bai Xiaochun’a dönmüştü.

 

“Burası gerçekten Büyük Set mi?” diye düşünüyordu.

 

Açıkçası herkes benzer şekilde sersemlemişti. An itibariyle hapın yaratıcısının ismi, Bai Xiaochun, tüm zihinlere kalıcı şekilde kazınmıştı. “O korkunç Bai Xiaochun’u ömrüm boyunca asla ama asla kışkırtmayacağımdan emin olmalıyım!” 

 

Sayısız iç çekiş işitilir ve savaş alanındaki kaos süregelirken siyah sunaktaki siyah cüppeli yaşlı adam ve çevresindeki ruh büyücüleriyle kabile şefleri de olup bitenleri izlemekteydi.

 

Sunakta ölümcül bir sessizlik hakimdi ve tüm gözler su ekrana kilitlenmişti. Hiç kimse konuşmuyordu, hatta nefes alan dahi yoktu. Biri nefes alana dek belli bir müddet geçmiş, o nefes de kesik kesik bir hal almış ve en nihayetinde tüm grup fiziksel olarak sarsılmıştı.

 

Ardından sunaktan öfke nidaları yükselmeye başladı.

 

“Bai Xiaochun!!!”

 

“Yaban Araziler ya seni öldürecek ya da bu uğurda ölecek!!”

 

“Lanet olasıca Bai Xiaochun! S-s-sen… güzel bir ölüm tatmayacaksın!!!”

 

“Bir idam hükmü yayınlayın! Tüm dünyaya bu Bai Xiaochun’un ölmesi gerektiğini söyleyin! O ölmezse Yaban Araziler ebediyen yüz karası olarak yaşayacak!!”

 

#Şu hap aklıma sürekli Beihan Lie'nin zavallı köpeğini getiriyor. Sahiden o ne oldu acaba? Ben eski tarikatımızın üyelerini de özledim. Acaba bizimkinin oraya dönmesi -kazasız belasız dönebilirse- ne kadar sürer? Bir de bu yeni idam hükmü bizimkinin başına bela olabilir mi?
Ben bu yeni sorularla devam ediyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr