Bölüm 445 : En Sonunda Doğru Düzgün Bir Şey Yiyebildim

avatar
4388 15

A Will Eternal - Bölüm 445 : En Sonunda Doğru Düzgün Bir Şey Yiyebildim


Çevirmen : Clumsy 

 

5. güvertede yüzü aşkın kamara vardı ve hiçbiri pek büyük değildi. Ayrıca hepsi beşer kişilik olarak tasarlanmıştı…

 

Kamaralarda büyü formasyonlarıyla mühürlü ayrı yaşam alanları olsa da Bai Xiaochun’unkine kıyasla aradaki fark dünyayla cennet ya da tozla bulut gibiydi.

 

Bai Xiaochun bir müddet arandıktan sonra nahoş çevresine tedirgin bir şekilde bakan Usta Tanrı-Kahini kamarasında buldu. Yarım yılını bu şartlarda geçirmenin düşüncesi bile canını çok sıkmıştı.

 

Tam tamamıyla hüsrana kapılacakkense karşısında Bai Xiaochun’u buldu…

 

“İkincil Başpapaz…” diye bağırdı.

 

“Tamamdır,” dedi Bai Xiaochun elini sallayarak, “benimle geliyorsun. Benim mekânım gayet büyük.” Usta Tanrı-Kahin anında neşe bulmuş ve kamaradaki diğer yetişimcileri kıskandırarak aceleyle Bai Xiaochun’un yanına geçmişti.

 

Bai Xiaochun ise boğazını temizledi, kollarını arkasında kavuşturdu ve diğer dostlarını aramaya koyuldu. En nihayetinde tesadüfen aynı kamaraya düşmüş olan Song Que ve Chen Manyao’yu buldu.

 

Bai Xiaochun’u gören Chen Manyao daha kışkırtıcı olamayacak bir gülümseme takındı. Song Que’nin suratıysa inanılmaz sertti; son günlerde yaşadıkları canını çok sıkmıştı, e ömründe ilk defa başkalarıyla odasını paylaşmaktaydı.

 

Bai Xiaochun iç çekerek şöyle dedi: “Que’er, teyzen seni bana emanet etti, sen acı çekerken nasıl boş durabilirim ki? Neden gelip amcana katılmıyorsun? Her gün ruh besini ziyafeti çekiyorum ve öyle çoklar ki hepsini bitiremiyorum bile.”

 

Suratı kararan Song Que dişlerini sıkarak pis bir bakışla karşılık verdi.

 

Tabii ki bu Bai Xiaochun’a kendisini harika hissettirdi. Song Que’nin kendisini sevmediğini biliyor, bu yüzden o da Song Que’yi pek sevmiyor ve sık sık onunla kasten alay etme fırsatı bulup değerlendiriyordu.

 

Bu sırada tam Bai Xiaochun Chen Manyao’yu davet edecekken kız konuşmaya başladı.

 

“Ben seninle geleceğim Büyük Kardeş Xiaochun. Her gün ruh besini ziyafeti çektiğini ve bitiremeyeceğin kadar çok yemeğin olduğunu biliyorum. Bu probleminde sana yardımcı olacağım!" Gülümsemesini elliyle gizledikten sonra Bai Xaiochun’un yanına kayarak Usta Tanrı-Kahine katıldı.

 

Song Que’nin tek laf dahi etmediğini gören Bai Xiaochun ise kafasını salladı ve ayrılmak üzere arkasını döndü. Fakat son anda kapıda duraksayarak Song Que’ye doğru baktı.

 

“Gerçekten gelmiyor musun? Kamaramdaki ruhsal enerji buradakinden çok daha güçlü, yani yetişimin daha hızlı ilerler.”

 

Song Que sahiden gitmek istemiyordu ama 5. güvertedeki yetişimcilerin de hiçbirini tanımıyordu. Yarım yılını onlarla geçirme fikri canını iyice sıkıyordu.

 

Sonra da Bai Xiaochun kamarasındaki ruhsal enerjinin güçlülüğünden ve yetişimine yapacağı yardımdan bahsetmişti. İşte bu, Song Que’ye ihtiyacı olan bahaneyi sağladı.

 

“Onu geçmem lazım,” diye düşünüyordu. “Gerçek bir adam ne zaman dik durup ne zaman teslim olacağını bilir. Bu yarım yılda çok geri düşemem. Sonuçta bunu yapma amacım yalnızca yetişimim!” Kendini bu şekilde ikna ettikten sonra ayağa kalkarak hiç olmadığı kadar kasvetli bir suratla Bai Xiaochun’un yanına ilerledi.

 

Bai Xiaochun biraz şaşırmıştı, Song Que’nin kendisine katılmayacağından emindi. Omzuna vurarak şöyle dedi: “İşte ruh budur! Biz koca bir aileyiz, değil mi? Teyzenle aramdaki ilişkiyi düşününce ileride beni daha da iyi dinlemen gerekecek. Sonuçta amcan sana ne zaman adaletsiz davrandı ki?”

 

İç çeken Bai Xiaochun kendisini iyice kıdemli nesle ait hissediyor ve Song Que’ye her şeye rağmen iyi davranması gerektiğini biliyordu. Tabii Nehre Meydan Okuyan Tarikata döndüğünde Song Junwan’ın bunları mutlaka öğrenmesini sağlayacaktı. Hoşuna gideceği kesindi.

 

İç çekerek tüm Dao koruyucularını 3. güverteye götürdü…

 

Bai Xiaochun’un kamarasına adım attıklarında Song Que bile odanın büyüklüğü, ruh besinleri, kuklalar, zemin ve balkon karşısında soluksuz kalmadan edemedi. Ve ansızın kalbine saplanan bir acı hissetti…

 

O anda tamamen yetişime odaklanıp ilk 10a girme şansı yakalayacağı konusunda delice bir yemin etti. Gördükleri muamele arasındaki fark kelimelere dökülemezdi.

 

Hatta fark öylesine büyüktü ki Song Que gözlerinin bir miktar nemlendiğini bile hissedebiliyordu.

 

Usta Tanrı-Kahin de soluğu kesilerek ansızın pencereye koşturmuştu. Son üç günde suratında güneşi hissetmenin tek yolu ana güverteye gitmekti ama orası çok gürültülü ve dalgaların fışkırışı da çok tehlikeliydi. Bai Xiaochun’un kamarasındaysa istediği zaman pencereden bakabilir, hatta balkonun güvenliğinde oturabilirdi.

 

Usta Tanrı-Kahin anında heyecan dolmuştu.

 

Chen Manyao ise sersemlemiş bir şekilde sessizliğe boğulmuştu. Aradaki farkın büyük olacağını varsaymış ama bu kadarını da beklememişti. Tarikatın ayarlamaları karşısında birazcık rahatsız olmadan da edememişti.

 

Üçlünün suratlarındaki bakışlar Bai Xiaochun’a iç çektirdi. Aslında gösteriş yapmaya niyetlenmemişti ama şu anda arkadaşları niyetini yanlış anlayabilir diye biraz endişelenmişti. Bu yüzden çabucak açıklamaya çalıştı.

 

“Hepsi benim hatam,” dedi, “birazcık daha sıkı çalışsaydım ilk 3e girebilirdim. Onların kamaralarının çok daha iyi ve büyük olduğunu duydum. Benimkiyse sadece çok-çok…” Bai Xiaochun gerçekten işleri toparlamaya çalışıyordu ama karşılığında üç arkadaşının suratında daha da garip ifadeler belirmişti.

 

Bunu gören Bai Xiaochun yeni açıklamalara girişecekti fakat bir anda denizden kulak tırmalayıcı bir çığlık yükseldi. Sesin büyü formasyonuyla korunan kamaradan işitilmesi ne inanılmaz güçte olduğunun kanıtıydı. Zaten tüm savaş gemisi de sağa sola sallanmaya başlamıştı.  

 

Bai Xiaochun’un suratı asılırken üç Dao koruyucusu da benzer tepkiler vererek balkona koşturdu ve hepsi de denizden göğe atılan gümüş bir ışık huzmesiyle karşılaştı.

 

Sese sebep olan şey bu huzmeydi ve aynı zamanda geminin yan tarafına da kocaman bir dalga vurmuştu. Yani ışığın ne kadar sıra dışı olduğunu hayal etmek mümkündü!

 

Bai Xiaochun iç çekerek boynunu çevirdi ve ışığın içerisinde ne olduğunu görmeye çalışırken içerisindeki Cennet-Daosu aurasını fark etti!

 

Diğerleri fark edemese de Bai Xiaochun Cennet-Daosu Altın Özüne sahip olduğu için bu tarz konularda çok daha anlayışlıydı.

 

“Bu da ne?” diye düşünüyordu. O noktada kendisini Cennetkarışı Dharma Gözünü açmaktan alamadı. Hemen hemen aynı saniyede zihni gümbürtülerle dolarken alnına bir acı saplandı. Çabucak kapattığı gözlerinden kan sızmaya başlamıştı.

 

O kısacık anda bile ışığın içerisindeki şeye ufacık bir göz atabilmiş ve zihni şok dalgalarıyla vurulmuşa dönmüştü!

 

Işığın içerisindeki şey gümüş rengi bir ejderhaydı!

 

Ejderha yaralıydı ve uçarken yaralarından gümüş kanlar sızdırmaktaydı…

 

Ejderhanın ortaya çıktığı saniyede 1. güvertede meditasyon yapmakta olan Chen Hetian’ın gözleri açılmış ve ifadesi hayretle neşe arasında titreşmişti.

 

“Bir gümüşay ejderbalığı!!” diye bağırdı. “Kong Lie, beşiniz hemen benimle gelin. O yaratığı yakalayacağız!”

 

Bu sözler eşliğinde ortadan kayboldu ve bir an sonra tekrar havada belirdi. Beş Ruhun Başlangıç yetişimcisi de ışınlanarak Chen Hetian’a katıldı. Açığa çıkarken takındıkları ifade beklenti doluydu ve gümüş ışık da ufukta gözden kaybolmaya başlamıştı.

 

“Hadi gidelim! Ejderbalığını yakalayabilirsek beşinize inanılmaz bir ödül vereceğim!” Chen Hetian gözleri tutkuyla yanarak beş Ruhun Başlangıç uzmanıyla birlikte uzaklara atıldı.

 

Gemideki diğer yetişimcilerin çoğu bir tuhaflık olduğunu fark etmiş ve aceleyle ana güverteye koşturmuştu. Olanları görmekse suratlarında farklı ifadeler doğurdu.

 

2.güvertedeki Zhao Tianjiao ve Chen Yueshan da olanları görmeye çıkmış, yalnızca Tanrıtanımaz hiçbir tepki vermemişti.

 

Hiç kimse fark etmemiş olsa da kamarasındaki Gongsun Wan’er pencerenin önünde durmuş, uzaklarda silinmekte olan gümüş ışığa bakmaktaydı. Suratında tuhaf bir gülümseme ve işaret parmağının ucunda gümüş bir kan damlası vardı. O kanı çabucak yaladı ve “En sonunda doğru düzgün bir şeyler yiyebildim.” diyerek kıkırdadı.

 

Chen Hetian’ın, Ruhun Başlangıç yetişimcilerinin ve geminin hızı sayesinde aradaki fark on nefeslik sürede tamamen açıldı.

 

Gemidekiler bu meseleyi tartışmaya başlamış ama konuşmalar kısa sürede sonlanmıştı. Deva ve Ruhun Başlangıç uzmanları gitmişken önlerinde uzanan bu uçsuz bucaksız denizde olmak herkesin kalbini tedirginlikle doldurmuştu.

 

Vakit böylece geçip gitti. Üç günün sonunda Chen Hetian ve uzmanlar hala dönmemiş, gemidekilerin üzerlerindeki baskı iyice artmıştı. Üstelik etraflarında da garip ve gizemli bir aura yükselmeye başlamıştı.

 

#Bizimki Dao koruyucularını yanına topladı, keyifli başlayan yolculuksa daha birkaç gün geçmişken ilk macerayla tuhaflaştı. Bakalım bu macera nasıl sonuçlanacak, enteresan şeyler olacak mı... 
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr