Bölüm 134 : Ruh Hala Orada

avatar
6683 29

A Will Eternal - Bölüm 134 : Ruh Hala Orada


Çevirmen : Clumsy 

 

Kanyonun dönen sislerinin içerisinde farklı renklerle titreşen iki göz belirmişti. En sık görünen renk mora çalan bir kırmızıydı.

 

Bai Xiaochun, tüm bedeni kadar iri olan gözler karşısında Cennet Boynuz Mürekkep Ejderhasının ne kadar büyüklükte olduğunu düşünerek soluksuz kalmıştı. İyice baktığında boynuzunu bile zar zor çıkartabiliyordu.

 

Boynuza bir müddet daha baktığında konuşan kişinin sahiden de ejderha olduğuna emin olarak iyice heyecanlandı. Biraz düşündükten sonra da dişlerini sıktı.

 

“Kıdemlim, hiç korkmayın. Dileğinizi yerine getirmek için çok sıkı çalışacağım!” Bai Xiaochun bu sözlerle birlikte arkasını döndüğünde gözleri umut ve odaklanma doluydu. Eğer ejderhanın tek bir sefer bile katkıda bulunmasını sağlayabilirse en üstün savaş yaratığını doğurma hayalleri gerçek olabilecekti.

 

“Hayat özü tükenmiş. Dalgalanmasını istiyor. Bu ciddi bir uyarı gerektirir. Söz konusu uyarı olduğunda… Afrodizyak Hapımdan daha etkili ne olabilir ki!?” Kan çanağına dönen gözleriyle Yaratık Köyünden ayrılarak Dao Tohumu Dağına yöneldi. Statüsü ve bol miktarda erdem puanı sayesinde istediği tıbbi bitkileri elde etmesi hiç sıkıntılı olmuyordu.

 

İşi bittiğinde erdem puanlarının yarısından fazlasını harcamış haldeydi. Tek bir çantaya sığamayacak kadar çok şey almıştı. Tıka basa doldurulmuş yedi çanta taşıyordu. Tıbbi bitkilerin satıcısı olan çırağı şok etmişti. O çırak onca yıllık çalışma hayatında böyle şok edici bir hızla erdem puanı harcayan hiç kimseye rastlamamıştı.

 

Doğal olarak Bai Xiaochun’u da tanımıştı. O gider gitmez de rahat bir nefes alıp Bai Xiaochun’un ne kadar tanrısal bir kişi olduğuyla ilgili derin düşüncelere dalmıştı.

 

Fazlasıyla tıbbi bitki alan Bai Xiaochun, Antik Yaratık Kanyonu dolaylarına gelerek ilaç yapımına başladı. Çok geçmeden gözleri kanlandı, çıldırmış bir hal aldı.

 

“Benim bir... Süper Afrodizyak Hapı yapmam lazım!” dedi sıkılı dişlerinin arasından. Tıbbi etkinliği büyük ölçüde arttırmaya kararlı bir halde formülün potansiyelini binlerce olmasa da yüzlerce kez arttıracak şekilde ayarladı.

 

Yedi gün uçup gitti. Bai Xiaochun hiç dinlenmemiş, saçları karman çorman olmuştu. İlaç yapımına kendisini tam anlamıyla vermiş haldeydi. Arada bir siyah köpek yeni yaratıklarla çıkageliyordu ve sabrı olmayan Bai Xiaochun, formasyonu geçici olarak açabilmesi için köpeğe bir yeşim kâğıt vermişti.

 

Çok zeki olan köpek yeşim kâğıdı kullanarak savaş yaratıklarını istasyona getiriyor ve verilen görevi dikkatlice yerine getiriyordu. Görünen o ki işleri doğru düzgün yürütmezse geri dönme şansı olmayacağından korkuyordu. Tabii ki Bai Xiaochun’un yokluğunda katkıda bulunma sayısı üzerinde pek kontrol sağlanamıyordu…  

 

Kuzey yakanın çıraklarıysa giderek daha da delirmişti. Kaybolan her savaş yaratığı dünyanın kralıymış gibi garip bir surat ifadesiyle geri dönüyordu. Deli gibi, öldürücü ve şevk dolu tavırlar sergiliyor ve daima geçmişi yâd ediyor gibi görünüyordu. Üstelik efendileri bilgi toplamak için ne kadar çabalarsa çabalasın bir yanıt alınamıyordu.

 

Bu tavırları sergileyen yaratık sayısı giderek artıyordu. Efendileri tarafından katı şekillerde disipline edilen ve bu tarz davranışların hayalini bile kuramayacak olan yaratıklar bile kaybolup dünyanın sahibi oldukları o sahte hayatı tattıktan sonra kontrolsüz hale geliyordu… Kuzey yaka tam bir kaos içerisindeydi.

 

“Ne oluyor!?!?”

 

“Şüpheli bir şeyler söz konusu. Ne olduğunu çözmemiz lazım!!”

 

En nihayetinde kıdemlilerin savaş yaratıkları bile aynı tavırları sergilemeye başlamıştı. Çok geçmeden tüm kuzey yaka çırakları durumu araştırmaya baş koymuştu.

 

Bai Xiaochun ise üç gün sonra tam anlamıyla deliliğe kapılmıştı. Tamamen ve katıksız bir korkusuzlukla kanyonun kenarına koşturmuş, ejderhadan bir damla kan istemişti.

 

Bai Xiaochun başka bir durum söz konusu olduğunda asla böyle tehlikeli bir şey yapamazdı ama şu anki delirmiş hali göz önüne alındığında potansiyel sonuçları tamamen göz ardı edebiliyordu.

 

Kanyondan uzunca bir süre ses gelmemişti. Bai Xiaochun sabırsız bir şekilde boşa harcayacak vaktinin olmadığını söyledi. Bir an sonraysa bir damla altın renkli kan havalandı ve Bai Xiaochun tarafından hızlıca bir şişeye koyuldu. Kanı alan Bai Xiaochun, hemen ilaç yapımına döndü.

 

Beş gün sonra hiç dinlenmeden on beş günlük bir çalışma sürecinin sonuna gelmişti. O gün, Süper Afrodizyak Hapının dünyaya geldiği gündü.

 

Gümbürdeme sesleri yayılırken kafa ebadındaki tıbbi hapa bakan Bai Xiaochun kafasını arkaya atıp kükrercesine kahkahalar patlattı. Hap fiziksel olarak büyük olduğu gibi fazlasıyla da ağırdı.

 

Hap fırınında beliren hap her yöne güçlü bir aroma yaymıştı. Mağaradan çıkan aroma, bir savaş yaratığını taşımakta olan siyah köpeği etkiledi. Titreyen köpeğin gözleri parlak bir kırmızıya çevrildi ve havlayarak Yaratık Köyünün bilinmedik yerlerine doğru koşmaya başladı...

 

Aynı anda Yaratık Köyü ormanında sayısız heyecanlı kükreyiş de işitilmeye başlanmıştı.

 

Hapın şimdiden ne kadar çok etki ettiğini gören Bai Xiaochun daha da yüksek sesli kahkahalar atmaya başladı. Heyecandan tir tir titrese de hapının yeterince iyi olmayabileceği konusunda endişeleri sona ermemişti.

 

Yalnız olacağından emin olduğu bir yere geçip tavasını çıkarttıktan sonra ruh güçlendirme gerçekleştirdi. Üç kat ruh güçlendirme, Süper Afrodizyak Hapını yetişim dünyasında pek duyulmamış bir seviyeye çıkartmıştı. O artık üstün seviye bir haptı!

 

“Bu hap kesinlikle işe yarayacak. İşe yaramazsa Bai Xiaochun hap yapmayı bırakacak!” Yüksek bir moral ve patlama yapan bir özgüvenle hapı Antik Yaratık Kanyonu şelale girişine dek taşıdı. Ardından hiç tereddüt etmeden aşağıya fırlattı.

 

Hap karanlığın içerisinde sessizce ortadan kaybolmuştu. Kanyonun kenarında duran Bai Xiaochun usulca beklemeye başladı. Zaman geçti. Tam bir saat geride kaldığında tüm özgüvenine rağmen gerilmeye başlamıştı.

 

“Yok artık! Tıbbi etkinliğini bin kattan fazla arttırmıştım!” Bir saat daha geçti ve Bai Xiaochun gerginlik terleri dökmeye başladı. Ansızın kanyonun içerisindeki sisler titreşti ve dünya ile cenneti sarsacak bir kükreme işitildi. Çok şiddetli bir rüzgârın eşlik ettiği ses, Bai Xiaochun’un birkaç adım gerilemesine yol açmıştı.

 

Ardından devasa bir sis sütunu havalandı, bükülüp dönüşmeye başladı. Aynı anda her yöne yayılan coşkun bir ses de duyuluyordu.

 

“En sonunda... Hayat özümün dalgalandığını hissedebiliyorum!!” Sis sütunu bu cümle sonrasında yığılmaya başladı ve kanyonun içerisinden büyük, pençeli bir el uzandı. Uzanan el, dağın bir kenarını yakaladı ve zeminde deprem etkisi yarattı.

 

Simsiyah elin üzerinde insan ebadında pullar vardı. Pençeler jilet keskinliğindeydi ve hafifçe parlıyor, herkesi titretecek bir enerji saçıyordu.

 

Ardından devasa, dağımsı bir kafa yükseldi, kapkara kafanın alın kısmında şok edici bir boynuz mevcuttu. Boynuzun görüntüsü bile alandaki her şeyi bulanıklaştırmaya yetiyordu.

 

Bir ejderhanın gözlerinin dokuz metre genişlikte olması beklenebilirdi ama bu ejderhanınkiler daha da büyüktü. Aşırı antik bir aura yayıyordu ve başında her tip yara mevcuttu. Bu ejderhanın geçmişte dahil olduğu gaddar savaşları hayal etmek kolaydı.

 

Antik olmasına rağmen inanılmaz bir enerji ve kuvvet yaymaktaydı. Başını arkaya atıp kükrediğinde ormandaki tüm yaratıkların yere yığılmasına, kıllarını kıpırdatamamalarına yol açmıştı.

 

Bai Xiaochun kendisini yutkunmaya zorladı. Bu ejderha hayal edilemeyecek derecede büyüktü ve esas korkutucu olan kısım, kanyonun içerisinden çıkan kısmın bedeninin yarısı bile olmayışıydı. Bai Xiaochun’un dizlerinin bağı çözülmüş, zihni bulanmaya başlamıştı.

 

Tam da o anlarda ejderhanın bakışları Bai Xiaochun’a çevrildi ve başı onun seviyesine indi.

 

Bai Xiaochun üzerinde inanılmaz bir baskı hissediyordu. Başının hizasına gelen baş tüm görüşünü kapatmış, başka hiçbir şeyi görememesine yol açmıştı.

 

Hiç olmadığı kadar gergin bir şekilde gevelemeye başladı: “Kıdemli Cennet Boynuz, benim, Bai Xiaochun! Beni hatırladınız mı? O tıbbi hapı yaptım. Yarım ayımı aldı! Bu süreçte neredeyse ölümüne çalıştım.”

 

Ejderha bir müddet daha bakarak gülümsedi. Tabii ki bu gülümseme Bai Xiaochun için tüyler ürpertici korkunçluktaydı. O daha ağzını bile açamadan devasa ejderha gözlerinin önünde küçülmeye başladı, göz açıp kapayıncaya dek dokuz metre uzunlukta siyah bir kertenkeleye dönüştü.

 

Bu haliyle Kemer Altı Tepesindeki kertenkeleye çok benzemişti.

 

Kertenkele Bai Xiaochun’un önüne indi ve pençeleri yere değdiği anda her şeyi çarpıklaştırdı. İşler tekrar netleştiğindeyse Bai Xiaochun’un avlusuna yaklaşmışlardı.

 

“Bir şekilde eline bir Yaratık Doğumu Tohumu geçmiş.” dedi ejderha. “Buraya getirdiğin anda hissedebilmiştim... Kişiyi bir halüsinasyona çeker, yaşam gücünü emer ve soy uyanış kanı olarak kullanır. Bu tohumla soyum sonunda aktarılabilecek.” Ejderha iç çekti ve Bai Xiaochun’u tamamen görmezden gelerek Yaratık Doğumu Çiçeğine yaklaştı. Çiçek titremiş ve yavaşça açılmıştı.

 

Ejderha, çiçeğin kendisini yutuşuna karşı koymadı. Hatta yüzünde beklenti dolu bir ifade bile mevcuttu.

 

Bai Xiaochun kenara çekilip gergin bir şekilde beklemeye, Yaratık Doğumu Çiçeğini izleyip ejderhanın ne çeşit bir illüzyon tecrübe ettiğini hayal etmeye başladı. Diğer yaratıklar bir hayli sessizken bu kez çiçekten kükremeler yankılanıyordu. Bai Xiaochun ise ağlamak üzere olduğunu hissediyordu. Bir anda işleri fazla abarttığı, Yaratık Doğumu Çiçeğinin korkunç ejderhayla başa çıkamayabileceği hissine kapılmıştı.

 

Gergin bir şekilde dua ederek dört saat kadar bekledi. En sonunda ejderha karamsar bir ifadeyle dışarıya çıktı. Ve bir an sonraysa doğruca çiçeğin içerisine geri döndü.

 

Vakit geçti. Bai Xiaochun tam dokuz gün boyunca ejderhanın siyah köpeğin rekorunu kırışına tanık oldu. Ejderha, elli seferin üzerinde katkıda bulunmuştu.  

 

“İllüzyonlar iyidir ama onlar geçmişte kaldı… Seni sevdim ufaklık. Eğer ileride yardımıma ihtiyaç duyacağın bir şey olursa abartılı olmadıkça destek olmak için elimden gelenin en iyisini yaparım.” Tarikatın kutsal yaratığının sesi, Bai Xiaochun’a olan takdirini ifade ederken koca bir çan misali çıkmıştı. Ejderha uzaklaşmak üzereyken Bai Xiaochun tereddüt içerisindeydi. Ona kalırsa tarikata büyük bir hizmette bulunup çok iyi bir iş yapmıştı.

 

Beklenti dolu bir suratla şöyle dedi: “Kıdemli Cennet Boynuz, acaba kuzey yakanın dört tepesindeki ruh yaratığı gardiyanlarının da azıcık katkı sağlamasına yardımcı olabilir misiniz? Belki tepe lordlarının yaratıklarının da?”

 

“O bücürlerin mi? Hiç problem değil!” Ejderha sırıtarak derin bir nefes aldı. Bai Xiaochun cennetin ve dünyanın bir anlığına çarpıklaştığını hissetti ve ansızın yedi renkli anka kuşu, üç gözlü kuzgun, dağ hayaleti ve Kemer Altı Tepesinin kertenkelesi ejderhanın önünde belirdi. Ayrıca tepe lordlarının savaş yaratıkları da oradaydı.

 

Yaratıkların bedenleri belirdikleri anda titremeye başlamıştı ve gözleri de korkuyla parlıyordu. Üç gözlü kuzgun ve yedi renkli anka tir tir titrerken dağ hayaleti diz çökmüştü.

 

Kemer Altı Tepesinin kertenkelesi ise iyice korkup yere yığılmıştı. Tabii en çok dehşete düşenler tepe lordlarının yaratıklarıydı.

 

Bai Xiaochun ise bu kibirli yaratıkların ejderhanın lafına sonsuz itaatleri oluşu karşısında mest olmuştu. Hepsi tek tek Yaratık Doğumu Çiçeğine giriyor ve katkılarını sunuyordu. Ertesi sabah hepsi de bir nebze sersemlemiş şekilde alanı terk etmişti. Ejderha da Bai Xiaochun’u son bir kez överek oradan ayrılmıştı.

 

Bai Xiaochun başını arkaya yatırarak kükrercesine kahkaha attı. Yaratık Doğumu Tohumu kapanmaya başlamıştı. Artık aura veya koku yaymıyordu, içerideki yaratığı doğuracak olduğu belliydi. Son zamanlarda kuzey yaka çıraklarının yaratıklara olanları araştırdığını öğrenmiş olan Bai Xiaochun, gururlu bir şekilde kıs kıs gülmeden edemiyordu.

 

“Bai Xiaochun en üstün savaş yaratığına sahip olmak üzere. Hmph! Siz kuzey yaka çırakları korkudan titreyeceksiniz! Ona çoktan bir isim buldum bile. *Karayağız olacak!

 

“Savaş yaratıklarınızı ödünç almama izin vermediğiniz gibi adımı da karaladınız! Olanları anlayana dek bekleyin. Siz yaratıklarınızın benim emrimle yaşam özlerini kattığını öğrenene dek ben çoktan güney yakaya kaçmış olacağım, siz de hiçbir şey yapamayacaksınız. Hahahahahahahahaha!” Çenesini havaya kaldırıp kollarını sıvadı ve yalnız kahraman pozunu verdi, tabii yüzündeki gururu gizleyebilecek hiçbir şey yoktu.

 

Ancak tam da o güzelim anda birisinin kendisini izlediği hissine kapılmıştı. Şok olmuş bir şekilde arkasını dönerek onur koruması istasyonunun yanındaki misafirini fark etti. Bu kişi… mucizevi bir gizliliğe sahip uzun kulaklı tavşandan başkası değildi!

 

Bir anlık şoktan sonra bir çığlık koyuverdi: “S-s-sen... seni lanet olasıca konuşan tavşan! Ne yapıyorsun burada!?!?”

 

Tavşan da bir anlık şok sonrasında çığlık attı: “S-s-sen... seni lanet olasıca konuşan tavşan! Ne yapıyorsun burada!?!?”

 

Sonra da kuyruğunu döndürüp bulanıklaşarak siyah köpeğin koşup koşabileceğinden çok daha hızlı bir şekilde uzaklaştı.

 

#En sevdiğim karakter tavşan yine yaptı yapacağını  Bizim kaplumbağanın bu tavşandan çektiği nedir ya!
Bu arada ejderhanın çılgın katkıları ve tarikattaki diğer üstün yaratıkların da eklenişiyle tohum, olabilecek en iyi şekilde kapandı. Artık bizlere başarıyla yaratık doğurup doğuramayacağını görmek düşüyor.
Son olarak ingilizcede yaratık için isim seçimi 'Bruiser'. Yani güçlü, dövüşçü adam tarzında bir kelime. Ama seriyi daha önce okumuş olanlar bu isimde ısrarcı olduğu için ben de Karayağız şeklinde devam etme kararı aldım. 
Hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr