Çölde garip bir çocuk.

avatar
446 2

8. Ejderin kanlı hükmü - Çölde garip bir çocuk.


Yıl: 6317   Yer: Issız arazi çölü, başkent Osirianın güneyi.


           6 Yaşında bir çocuk çölde yolunu kaybetmiş yürüyordu. Nereye gittiğini bilmeden. Çölün yakıcı sıcağı adeta beynini haşlarken görüşü an ve an bulanıklaşıyordu. Altın sarısı uzun saçları ensesinde sırtına dökülüyordu. Güzel beyaz teni yakıcı güneş yüzünden kızarmıştı. Ve masum yüzünün ince derisi pul pul olmuş soyuluyordu. Sol omuzundaki kanayan yaraya minicik sağ eliyle bastırmıştı.


       

 İri Ela gözleri güneşin altında cam gibi parlarken hıçkırıyordu. Altın sarısı saçlı minik oğlan çocuğu ağlamasını bastırmak için dişlerini sıkıyordu. Ama nafile! Omuzundaki yaradan ziyade minicik kalbinde açılan yaranın acısı yakıyordu. Bir süre sonra dayanamadı ve avazı çıktığı kadar gürültülü bir şekilde ağlamaya başladı. 


       

 Minik çocuğun her halinden belliydi. Birilerinin saldırısına uğramıştı. Ama çocuğu esas korkutan şey bu değildi. Minik adımlarını titreye titreye atmasına sebep olan şey kafasındaki boşluktu. Her ne olduysa ve her ne yaşandıysa çocuk hatırlamıyordu.


Alnından ince bir hatla sızıp sol kaşının üstüne akan kan başından darbe aldığının habercisiydi. Çocuğun başına her ne geldiyse şimdi hiç bir şey hatırlamıyordu. Neden çölde tek başına yürüdüğünü bile.


         

Bir yetişkin için bile son derece tehlikeli olan Issız arazi çölü ufaklık için çok daha tehlikeliydi. 6 yaşında, hafızasını kaybetmiş, yaralı ve kimsesiz bir çocuk! Hayatta kalma ihtimali Sıfıra o kadar yakındı ki! 


         

Beyaz gömleği kana bulanmış, uzun ve altın sarısı saçlı, iri ela gözlü oğlan çocuğu daha fazla yürüyemedi. Sanki bütün yaşam enerjisini çeken kumun üzerine diz çöktü. Ve başını kaldırıp kafasını kaynatan güneşe baktı.


Gözleri kamaşırken bir şeylerin acı yokluğunu çekerek ağladı. Hissettiği yokluğun veya eksikliğin tarifini yapamıyordu. Ama bir şeyler eksikti. Belki güçlü ve koruyucu bir baba; ya da belki tam da şu anda başını dizine yatırıp şefkatle okşayacak bir anne. 


       

Küçük çocuk hunharca ağlarken gırtlağı sökülecek gibi hırıltı çıkarıyordu. Düşünceleri bir bardağın içinde çalkalanan su gibi sürekli dağılan çocuk ne için ağladığını bile bilmiyordu. İçinden gelen tek şey ağlamaktı. Çok geçmeden derin soluma sesleri duyuldu. Sanki onlarca insan havasız kalmış da aynı anda nefes almaya çalışıyorlarmış gibi. 


       

Gelen derin soluma sesleri ölümün habercisiydi. 12 tane yabani köpekten oluşan bir hayvan grubu çocuğun sesini duymuştu. Üstelik bunlar normal bir çöl yabani köpeği değildi. Bunlar mutant yabani köpeklerdi. Görüntüleri vahşi bir köpekle kurt arasında kalmış çirkin yaratıklardı. En büyük özellikleri ise asla yorulmamalarıydı. 


       

 Mutant yabani köpekler çok hızlı sayılmazdı. Ancak yorulmak nedir bilmeyen bu yaratıklar avlarını üç gün boyunca dinlenmeden takip edebilirlerdi. O sebeptendir ki bir mutant yabani köpek avını gözüne kestirdim mi o avın kurtuluş şansı yoktu.


Bu vahşi yaratıklar çöldeki bir çok hayvanın aksine asla avlarının boğazına saldırmazdı. Mutant yabani köpekler yorgun düşen avlarını yemeye ayaklarından başlarlardı. Canlıyken!


       

Minik sarışın çocuk gözlerini kapatmış deli gibi ağlıyordu. Etrafını saran mutant köpeklerden haberi bile yoktu. Derin derin soluyan mutant köpeklerin yeleleri kabardı. Ağızları yırtılırcasına açıldı. Normal bir yabani köpeğin ağzı çene ayrımına kadar açılırdı.


Ancak Mutant yabani köpeklerin ağzı göğüs hizasına kadar yırtılırcasına açılırdı. O korkunç ağızlar açıldığında damaklarından sivri çıkıntılar uzanırdı. Bu çıkıntılar kemiksi bir yapıda olup zehirliydiler. 


         

Kim bilir kaç gündür aç gezen mutant köpekler esneyerek ve gerinerek korkunç ağızlarını açtılar. Her birinin ağzını açmasında kütürdeyen kemik sesleri çıktı. Bu korkunç ve iğrenç sesler ardı ardına patlayınca minik çocuk bir anda ağlamayı kesti. Sanki vücutları ikiye ayrılmış gibi ağızlarını açan mutant köpekler adım adım çocuğa yaklaştılar. 

 

         

Ağlamasını kesip mutant köpeklere bakan çocuğun gözleri kocaman açıldı. Surat ifadesinden korkuyor mu yoksa hayrete mi düşüyor, kestirmek imkansızdı. Kesin olan tek bir şey vardı. Göklerde bir yerlerde birileri bu çocuğun ölmesini istemiyordu. Mutant köpek sürüsünün alfası (Lideri) ağzını kütürdeterek açtı ve çocuğun üstüne zıpladı. 


       

Bir kervan sürüsü ağır ağır ilerliyordu. İstikametleri Osirian şehriydi. Ancak haydut veya eşkıyalardan sakınmak için şehre güney yakasından girmeyi planlamışlardı. 20 deve ve 5 attan oluşan küçük kervanın lideri adamlarına seslendi. 



Kervanbaşı-- Heeeyyyy tembellik etmeyiiiiin, adımlarınızı hızlandırııııın. Osiriana az kaldı. 200 nefes demeden Şehir görünür. 

 

Bir kervancı-- Şehri gördüğümüz anda güvendeyiz demektir. 



Başka bir kervancı-- Kervanbaşımız sağolsun. Onun sayesinde tek bir haydut ya da eşkıyaya bile rastlamadan buraya kadar geldik. Yolculuğun başından beri öldüm öldüm dirildim korkudan.



Önceki kervancı-- Eeeee tecrübenin hali bir başkadır. Kervanbaşımız dün başlamadı bu mesleğe. 20 yıldır yapıyor. Kim bilir 20 yılda neler görmüştür neler!



Kervanbaşı-- Eeehhh sonuçta bu saçları değirmende ağartmadık. Bir sürü baskın gördüm. Bir sürü katliam ve cinayet. Bazen bir yudum su için bazen bir lokma ekmek. Yazık ki çölün kanunu bu. Eğer iki insan çölde ölümüne kapışırsa tek bir kural vardır. Daima hayatta kalan haklıdır. Durun biraz! Benim gördüğümü siz de görüyor musunuz?



Kervancı-- Haaa! Gökyüzündeki Tanrılar aşkına!!! Bunlar mutant köpekler. Bize doğru geliyorlar. Lanet olsun, tam da kazasız belasız geldik derken...



Kervancı başı-- Sakin olun, kalabalık bir sürü değil. Eminim günlerdir açlardır da. Biz onlardan daha kalabalık ve daha dinciz. Kervan dursuuuuuun! Herkes silahlarını çeksiiiiiiiin!


                  Kervancıbaşının emriyle kervan bir anda durdu. 8 paralı asker ve 8 kervancı anında kılıçlarına davrandılar. Kervancı başı en önde olmak üzere kervanı koruma pozisyonu aldılar. Her biri sinirleri gerilmiş şekilde mutant köpeklerin üstlerine atlayacağını düşünüyordu. Ayaklarını kuma iyice gömüp sağlam bir pozisyon aldılar. 


               

Mutant köpeklerle burun buruna geldiklerinde Kervanbaşı kılıcını kaldırıp haykırdı. Ancak adam kılıcını indiremeden dumura uğradı. Saldırmasını beklediği mutant köpekler cıyak cıyak inleyerek yanından geçip gittiler.


Kervandaki diğer herkes aynı şeyi yaşadı. Kılıçlarını kaldırmış saldırı bekleyen kervan korumaları mutant köpeklerin kaçıştığını görünce şok oldular. ŞAşkına dönen kervan ahalisi halen inleyen ve arkasına bile bakmadan kaçan sürüyü izledi. 


             

Bir müddet sonra sürü gözden kayboldu. Kafasını kaşıyan bir kervancı kervan başına yaklaştı. ''Efendim bu şeylerin bize saldırması gerekmiyor muydu?'' dedi. Kervancı başı zeki bir adamdı. Çölün en dişli, en acımasız yaratıklarından bir grubun bu denli kaçması normal değildi.


O yabani mutant köpekler ki avlarını bir kez takibe başladım mı asla peşini bırakmazdı. TAa ki av yorgunluktan düşüp bayılana kadar. Böylesi tehlikeli yaratıkları bile korkutan şey ne olabilirdi?


             

Kervanbaşı mutant köpekleri korkutan şey her neyse yollarının tam üstünde olduğunu tahmin etti. Ki bu yüzden mutant köpekler aksi yönde kaçıyor olmalıydılar.


Durumu adamlarına açtığında hepsi irkildi. En tecrübeli paralı askerler bile enselerindeki tüylerin dikildiğini hissetti. Bir paralı asker ''Efendim bu durumda ne yapacağız? '' deyince kervan başı düşündü. 



Kervanbaşı-- Güvenliğimiz için yolu uzatmamız, büyük bir yay çizerek bu bölgenin etrafından dolaşmamız lazım. Ama bu sefer de başka tehlikelere davetiye çıkarırız. En iyisi önden bir keşif grubu yollamak. Siz ikiniz benimle gelin.



Bir paralı asker-- Efendim Sizin burada kalmanız daha doğru olmaz mı? Müsade edin sizin yerinize ben gideyim.



Kervanbaşı-- Hayır hayır, hiç gereği yok. Siz burada kalıp kervanı koruyun. Unutmayın, buraya kadar keyfimizden gelmedik. Bu develerin ve atların üzerinde ailelerimizin ekmek parası var. Önceliğimiz malları korumak olur. Haaa olur da başıma bir şey gelirseeee.... Benim payımı aileme ulaştırırsınız.



Kervancı-- Ne yüce gönüllü bir adam. İyi ki zamanında Onun kervanına katılmışım. Umarım önümüzde bir tehlike yoktur. Gök yüzündeki TAnrılar kervanbaşımızı korusun.


                    Kervanbaşı yanına aldığı iki kervancıyla yürümeye başladı. Her ihtimale karşı kılıçlarını çektiler ve tetik durarak ağır ağır yürüdüler. Yüz adım sonra Kervancı başı gördüğü şeye inanamadı.


İri bir mutant köpek ağzından başlayarak ikiye ayrılmıştı. Vıcık vıcık akan kanından hala dumanlar tütüyordu. Ve bariz bir şekilde gözleri dehşetle açılmıştı. Sanki ölmeden önce Anubisi görmüş gibi. 


               

Daha da garip olansa iki parça halinde duran mutan köpeğin leşinin iki adım ilerisinde duran küçük çocuktu. Ufaklığın sırtı kervancı başına dönüktü. Yüzü görünmüyordu. Kervancı başı çocuğa seslendi. ''Heeey ufaklık, iyi misin?''.



Çocuk yavaşça başını çevirdi. Sağ omuzunun üstünden kervancı başına baktı. O an kervancı başı şok geçirdi. Çocuğun sol gözünün kirpikleri inanılmaz bir şekilde uzamış duruyordu. Ve sol gözü hafifçe griye çalmıştı.


O minik gri göz ve etrafını çeviren up uzun kirpiklerin tarifi imkansızdı. Adamın yüreğine saldıran çeşit çeşit duygular beyninde depreme neden oluyordu. 


           


Kalbinde  aynı anda hem yaşama sevincinin doruk noktasını ; hem de ölme isteğinin en dip noktasını ezici şekilde yaşadı kervancıbaşı.


Yanındaki adamının omuzuna dokunmasıyla sıçrayarak kendine geldi. Kervancı başının korktuğunu gören adam elini anında geri çekti. ''Ne oldu efendimiz?'' diye sordu.



Nutku tutulan kervancı başı anında kafasını tekrar çocuğa döndü. Çocuk artık tamamen kervancı başına dönmüştü. Sevimli ve minik yüzü net bir şekilde görülüyordu. Çocuğun sol gözüne odaklanan kervancı başı az önce gördüğü şeyi arıyordu.



Ama çocuğun her iki gözü de gayet normal duruyordu. Sadece sol gözünün üstünde biraz kan birikmişti. Çölün sıcağından etkilendiğini düşündü kervancı başı. İçinden ''Her halde çocuğun kaşının üzerindeki kan tabakasını yanlış gördüm'' dedi. 


         



 Üç adam ikiye ayrılmış mutant köpeğin başında ağlayan çocukla ilgilendiler. Ona kim olduğunu ve nereden geldiğini sordular. Kafası karışmış olan çocuk bir taraftan ağlayıp bir taraftan hiç bir şey bilmediğini söyledi. Çocuğun mutant köpek tarafından saldırıya uğradığını düşünen kervancı başı Onu kucağına aldı.



''Uzatmaya gerek yok beyler. Olan biten belli. Bir şekilde mutant köpekler çocuğa saldırmış. Belli ki başka bir yaratık da aynı anda sürüye saldırmış. Sürü korkup kaçmış. Böylece çocuk da hayatta kalmış. ''


         

  Kervancıbaşının açıklaması çok tutarlı olmasa da yine de diğerlerinin aklına daha iyi bir açıklama gelmedi. Böylece minik çocuk kervancıbaşının kucağında kervana katıldı. Ve böylece hafızasını kaybetmiş olan çocuk kaderini şekillendirecek olan OSirian şehrine doğru yola çıktı. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44439 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr