Bölüm 60 : Lord

avatar
3493 10

Yıldızlar Kralı - Bölüm 60 : Lord


Bariyer saldırıyı en küçük sarsılma bile yaşamadan karşıladı. Siyah madde başka saldırılar gerçekleştirdi ama ne kadar çabalasa da çekirdeğe hiçbir şekilde ulaşamıyordu.

Ersa ise çekirdeğine saldırıldığı her an titreyerek haykırıyordu. Siyah madde vücudunda kaldığı her saniyede bütün olarak kalmıyor parçaları bedeninin içinde dağılıyordu.

İlk girdiği büyüklüğün yarısından bile azı kaldığında siyah madde hızla Ersa'nın bedeninden çıktı. Dışarıya ulaştığında Mely'i gördü ve kısa süreli bir beklemenin ardından Mely'e doğru ilerledi.

Ersa, hala acılar içindeyken durumu fark etti ve hızla bedenini döndürdü ve siyah maddeye tekme attı, fakat tekmesi siyah enerjiye hiç etki etmeden içinden geçmişti.

Ersa'nın gözleri genişledi ve hemen haykırarak bedenindeki ağırlığı sıfıra getirdi. Mely’e ulaşması bir saniye sürmemişti. Kollarıyla Mely’i sarmaladı ve sıkıca sarıldı. Siyah madde ise yanlışlıkla Ersa'nın bedenine girdi.

Mely, Ersa'nın kendisine ilk defa sarıldığı bu durumda afallamış bir halde tüm vücudu taş kesilmiş gibi duruyordu. Hareketsiz halini Ersa'nın gevşeyen kolları ve acı haykırışı bozdu. Siyah madde, Ersa'nın bedeninde tekrar dağılmaya başladığı için aceleyle kaçtı.

Ersa siyah maddenin çıkışından sonra acılarına dayanarak Mely'i arkasına aldı ve siyah maddenin karşısında durdu. Öylece bir süre duran siyah madde Ersa'yı geçemeyeceğini anlayınca gökyüzüne yükseldi ve uzaklaştı.

Siyah maddenin gidişi ile rahatlayan Ersa diz üstü yere çöktü ve ağzından akan kanlarla kendine gelmeyi bekledi. Bu sırada siyah maddenin vücudunun içine dağılan parçaları bedeninin içinde dolanıyor ve katlanılamaz acısını arttırıyordu.

Siyah maddelerin dolaşımı bedenini yiyip bitirirken hücrelerinin içinde saklanan kırmızı renkli maddeler dışarı çıktı ve siyah renkli enerjiyi kan dolaşımından çekerek kendilerinin yanına bağladılar.

Siyah maddenin kalıntıları, kırmızı enerjinin gücü karşısında hiçbir şey yapamadan sadece uslu bir hale büründü ve yanına yanaştı.

Ersa'nın vücudu normal düzenine yeniden kavuştuğunda titremesi de durdu. Mely bunca zamandır bir şey yapamadan bekliyordu. Ersa’nın haykırışları karşısında ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Yardım etmek için ne yapabileceğini bilmiyordu.

Ersa aşırı solgun bir yüzle ona dönerek gülümsemesiyle Ersa’ya koşup sarılması bir oldu. O kadar sıkı sarılıyordu ki Ersa'nın yorgun bedeni acıya dayanamamış öksürmeye başlamıştı.

Mely, hemen ellerini gevşetti ve özür dilercesine Ersa'ya baktı.

Bu sırada arkalarındaki silindirin çöküş sesi yoğun bir patlamayla etrafa yayıldı. Ersa ve Mely şok olmuş ifadelerle silindirin parçalanmış haline baktılar. Silindirin parçalandığı konumdan başlayarak orman çökmeye başladı.

“Orman yok oluyor! Hemen gidelim buradan.”

Mely'nin endişeli bir tonda söylediği sözlerle Ersa kendisini zorlayarak ayağa kalktı ve Mely ile birlikte tünele doğru koştu. Tünelin sarmaşıklarla kaplı çıkışını geçtiklerinde arkalarından tünelinde çöktüğünü gördüler. Bu manzara karşısında hızlarını arttırdılar ve daha hızlı koşmaya başladılar.

Ersa az önce bedeninin parçalanma hissinden ve yorgunluğundan sonra bu denli bir koşuyu kaldıramayarak tökezledi. Mely, Ersa'nın elini sıkıca tuttu ve enerjisini ona aktarıp destek olarak kendi temposuna ayak uydurttu.

Uzun ve yorucu bir kaçışın ardından tünele girdikleri yere vardılar ama çıkış yolu kapanmıştı. İkisi de şaşkın ve gergin ifadelerle tünelin kapalı girişine bakıyordu.

“Burası ne zaman kapanmış?”

“Bunun önemi şuanda yok hemen yok etmeliyiz bu duvarı.”

Mely, Ersa'nın dediğini yapmak için kılıcını çıkardı ve güçlü bir tekniğini aktif hale getirdi. Büyük bir kuvvet ile duvara vurdu. Duvar biraz sarsılmak dışında yok olma belirtisi göstermedi. Mely üst üste birkaç kez daha vurdu. Ersa duvarın kolay yıkılmayacağını anladı.

Kılıcını çıkardı ve Mely'i durdurdu. Mely şaşkın bir ifadeyle Ersa'ya baktı. 

“Hayır, bedenin şuanda savaşmayı kaldıramaz.”

Ersa sakin bir ifade ile yanıtladı. 

“Sadece bir saldırı yapacağım. Merak etme.”

Zorlukla yürüdü ve dişlerini gıcırdatırken duvarın karşısına geçti. Su yolunu çalıştığı tüm anların zihninde hızlandırılmış bir görüntüsü geçti. Gözleri durgun bir hal aldı. Mely, Ersa'nın aurasındaki muazzam değişimi hayretler içerisinde izliyordu. Merakla Ersa'nın ne yapacağını bekledi.

Ersa'nın kılıcına evren enerjisi toplandı. Mely bu enerjinin her zamankinden farklı olduğunu hissetti. Ersa’nın kılıcının etrafındaki hava titremeye başlamıştı. Ersa kılıcını savurdu ve duvar ile buluşturdu. Kılıç ve duvarın çarpışmasından etrafa yayılan gümbürtü ile duvar ortadan ikiye bölünerek parçalara ayrıldı ve tamamen yok oldu. Mely gördüğü görüntüye inanamıyormuş gibi gözlerini ovuşturdu. Sadece tek bir saldırı duvarı paramparça etmişti! Sanki yağı kesiyormuş gibi kolay bir şekilde.

Ersa'nın yere diz çökerek kan kustuğunu fark etti. Endişeli bir sesle bağırdı ve Ersa'nın yanına koştu. 

“Ersa!”

Ersa birkaç kez öksürdükten sonra yorgun düşmüş bedenini Mely'nin kaldırmasına izin verdi. 

“İyiyim. Hemen gidelim.”

Yakında yıkım onlara da ulaşacaktı. Bu nedenle acele etmeliydiler. Mely, Ersa'yı sırtına aldı ve mağaranın çıkışına doğru koştu. Hızı ile kısa süre de mağaradan çıkmışlardı. Çıkışlarından sonra mağara birkaç dakika içinde tamamen yıkıldı.

Ersa sonunda tehlikeyi atlattığında daha fazla iradesine hakim olmadı ve bedenini serbest bıraktı. Ersa'nın ellerinin arasından kaydığını fark eden Mely hemen belinden tuttu ve kendisine yasladı.

Ersa zorlukla açılan gözlerini Mely'e çevirdi. Yüzündeki endişeli ifadeyi gördü. Zorlukla gülümsedi. 

“Sadece biraz dinlenmeye ihtiyacım var. Endişelenmene gerek yok.”

“Bana yaslan seni taşıyacağım.” 

Ersa'nın bu duruma itiraz edecek hali yoktu. Mely, Ersa'yı sırtına aldı ve çok hızlı bir şekilde ormandaki dinlenme alanlarına koştu. Alana vardığında Ersa'nın uyuya kaldığını gördü. Gülümsemesini engelleyemedi. Ağacın altına rahat bir yer hazırladı ve Ersa'yı üzerine nazikçe bıraktı.

Ersa'nın tepkisiz bedeni yere kendisini emanet etti. Gözleri solgun yüzünün bile güzelliğini bastıramadığı çocuğa döndü. Ersa'nın kendisini düzenek alanından ittiğini ve korumak için yaptıklarını hatırladığında çok kötü hissetti. Nazikçe Ersa'nın gece gibi siyah saçlarını okşadı ve mırıldandı. 

“Böyle olmaması lazım. Benim yüzümden acı çekmemelisin. Senin değil benim seni korumam lazım.” 

Ersa derin bir uykuya dalmıştı. Dışarıda ne olduğuna dair hiçbir fikri yoktu.

...

Gökyüzünde siyah renkli bir gaz ilerliyordu. Uzun bir yolculuğun sonunda dağların arasında binlerce insanın bulunduğu bir barınma alanına girdi.

Siyah kıyafetlerle kaplı insanlarla dolu bir yerdi. Ölümün havası alana hakimdi. Normal insanlar için ürpertici bir yerdi. Siyah gaz, geniş bir binanın içine girdi ve kolonlarla desteklenmiş salonda siyah tahtta oturan kırklı yaşlarda, uzun siyah saçlı, kirli sakallı ve koyu kahverengi gözlü adama doğru ilerledi. Adam siyah maddeyi gördüğünde küçük bir şaşkınlık yaşasa da ifadesi hemen sevinçli bir duruma dönüştü. 

“Lordum, size hizmet etmekten onur duydum.”

Sanki ne yapması gerektiğini biliyormuş gibi diz çöktü ve solgun siyah maddenin bedenine girmesi karşısında mücadele etmedi. Siyah madde adamın çekirdeğinin içine yüksek bir hızla ulaştı ve çekirdeğin tamamını simsiyah bir hale çevirdi.

Siyah madde bedenine giren adam, gözlerini siyahın kötücül rengi ile açtı. Yüzüne derin bir kızgınlık hakimdi. Bu ifadeyi gören bir insan korkudan ölebilirdi.

“Yetişimim büyük bir düşüş yaşadı. Sadece imparator evredeyim. Lanet olası velet tüm nihai özümü dağıttı ve yolumu engelledi. Seni elime geçirdiğimde bedenini paramparça edeceğim ve o lanet olası saçma çekirdeğini zevk ala ala yok edeceğim.”

...

Ersa uyandığında tüm yorgunluğunun süpürüldüğünü fark etti. Gökyüzüne yükselen güneş bedenini ısıtıyordu. Yanında duran kıza döndü. Uykusuz gözlerle yanında oturuyordu.

“Mely.”

 Ersa'nın nazik sesi kulaklarına ulaşan Mely, kalbinde yükselen heyecanla döndü.

“Uyanmışsın. Nasılsın şimdi daha iyi misin?”

Ersa bedenini doğrulttu ve iyice gerdi. 

“Çok iyi durumdayım. Hiçbir sorun yok.”

Mely rahat bir nefes aldı ve ayağa kalkıp bir şeyler getirdi. Ersa, Mely’nin yemek getirdiğini görünce şaşkın bir ifadeye sahipti. Mely kendisi için yemek hazırlamıştı. Çok aç olduğundan Mely'nin gülümsemesi karşısında yemeğini yedi. 

“Kaç saattir uyuyorum?”

Ersa yaşadığı olaydan sonra bir gün boyunca uyumuşsa şaşırmazdı. Mely söyleyip söylememe konusunda tereddüt etti. Aslında Ersa üç gündür uyuyordu ve Mely bunca zamandır onun yanında uyanık halde durmuştu.

“Şey, yaklaşık üç gündür.”

Ersa, yediği yemeği neredeyse tükürecekti. Mely'e hayretle baktı. Üç gündür uyuyordu! İlk defa bu kadar uyumuştu. Mely'nin renklenmiş göz torbalarına baktı. İçinde üzüntü ve sıcaklık hissettiğinde “Hiç uyumadın mı?” dedi.

Mely, bu soru karşısında ne dese bilemedi. Ersa'yı üzgün hissettirmek istemiyordu. Bu nedenle “Ara ara dinlendim. Çok iyi durumdayım bak.” dedi ve vücudunu hareket ettirdi.

Ersa, Mely'nin söylediklerine inanmamıştı.

“Ben buradayım. Uyumanı istiyorum.”

“Gerek yok durumum iyi diyorum.”

Ersa'nın kendisine sessizce gözlerini dikmesine dayanamadı.

“Tamam tamam. Uyuyacağım. Bakma öyle.” dedi ve kendisine yatmak için bir yer ayarladı. Ersa’nın bakışları altında uyanık kalmaya cüret edemedi.

Ersa'nın yemeğini yerken ki görüntüsünü seyrederek memnun bir gülümsemeyle uyuya kaldı. Ersa'nın iyi olması hissi kalbinin en derinlerindeki acı duyguları yatıştırmıştı. Üç gündür delicesine endişeli olan kız şimdi bir bebek gibi uyuyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr