Bölüm 57 : Niste Köyü

avatar
3427 10

Yıldızlar Kralı - Bölüm 57 : Niste Köyü


Ersa, Hua'nın yanından ayrıldıktan sonra toplam kaç parası olduğunu hesapladı. 865 mor sikke ve 50 mavi sikkesi olmuştu. Bu parayla çok iyi malzemeler alabilirdi. İlk kata indi ve kılıçların olduğu bölümdeki kılıçları inceledi. Gökyüzü seviyesinde silah alacaktı.

Gökyüzü düşük-seviye kılıç: 150 mor sikke

Gökyüzü orta-seviye kılıç: 400 mor sikke

Gökyüzü yüksek-seviye kılıç: 1200 mor sikke

Gökyüzü mükemmel-seviye kılıç: 8000 mor sikke

Ersa fiyatların her seviyede katlanarak artmasına şaşırdı. Parasının yettiği gökyüzü orta-seviye bir kılıç almaya karar verdi. Neyse ki kılıçların arasında kırmızı kabzalı olan bir tane vardı.

Sırada okçuluk, simya ve tıp malzemelerini alacaktı. Onun seviyesi için aldığı silah çok iyiydi. Ersa'nın yanında duran görevli “İsterseniz rünlü silahlarımız yukarıda bulunmaktadır.” dedi.

“Gerek yok. Rünlü silah istemiyorum.”

Rünlü silah alırsa fiyatın uçuk seviyelere çıkacağını biliyordu. Şimdilik bunlar yeterliydi. “Kırmızı kabzalı kılıcı istiyorum.”

Adam, Ersa'nın bahsettiği kılıca baktı. Koyu kırmızı kabzalı bir kılıçtı. Kabzanın alt kısmı işlemelerle süslenmişti. Geniş ağızla başlayan kılıç ilerledikçe daralıyordu.

Ersa kılıcını seçtikten sonra yayları inceledi. Kahverengi tonlarında bir yayı eline aldı. Yayın gücünün yeterli olduğunu test etmek için yayı gerdi. Yayı germek çok kolay olmuştu. Aynı tonlarda üst üste başka yaylar denedi. En sonunda kol gücüne tam uygun bir yay ile tatmin olmuş bir yüzle konuştu. “Bunu alıyorum.”

Görevli adam şaşkınlıkla Ersa'ya bakıyordu. O yay için gereken kol gücü 750-800 kilogram arasındaydı. Neyse ki yayların fiyatı kılıçlara göre daha ucuzdu. Seçtiği yay gökyüzü-düşük seviyeydi ve fiyatı altmış mor sikkeydi.

“Ayrıca aynı seviyede oklardan bin adet istiyorum.”

Görevli Ersa'nın almak istediği eşyaları ayarladı. Ersa görevli okları ayarlarken simya ve tıp malzemelerinin satıldığı kısma geçti. Simya ve tıp malzemelerini orta seviyede alacaktı.

Ersa bu sefer sadece hap yapımı ile uğraşmayacaktı. Rünler, düzenekler ile de uğraşacaktı. Daha iyi bir simya ocağı ve yeni hap malzemeleri aldıktan sonra rün ve düzenek kağıtları aldı. Ne yazık ki rün ve düzenek oluşturmak için enerji şarttı. Bu nedenle sadece üstün körü bir alıştırma yapabilecekti.

Çeşit çeşitte bitki satın aldı. Bitkiler önceden aldıklarına göre çok daha kaliteliydi. Artık alacağı bir şey kalmadığından görevliden toplam fiyatı hesaplamasını istedi.

“Dört yüz mor sikke kılıç, doksan mor sikke yay ve bin adet ok elli mor sikke. Simya ve tıp malzemeler üç yüz on dört mor sikke. Toplam sekiz yüz yirmi dört mor sikke ediyor.”

Ersa parayı ödedi ve eşyalarıyla şehri terk etti. Alışverişten geriye kalan parası bi hayli azalmıştı. İhtiyacı olan eşyaları alabildiği için gerisi önemli değildi. Rahatlıkla para kazanabilirdi.

Akademiye varışı akşamı buldu. İhtiyacı olan her şeyi hazırladı ve oda arkadaşlarına göreve çıkacağı haberini verdi.

“Yarın göreve çıkacağım. Bu yüzden şimdiden vedalaşalım.”

İki gençte şaşırarak Ersa'ya döndü. 

“Daha kaç gün oldu ki geldiğin?”

“Gerçekten de.”

Ersa onlara hak verdi. Gerçekten de yalnızca birkaç gün geçmişti. 

“Güçlenmem lazım.”

“Akademinin öğrencisi misin emin olamıyorum. Derslere girmiyorsun, akademide durmuyorsun ve akademide kafana göre takılıyorsun. Seni akademide tutmaları bir mucize.”

Ersa gülümseyerek cevapladı. 

“Derslerin bana pek bir faydası yok.”

Ray, yanlış bir şey söylediğini anlayınca kendisine kızdı. Ersa'nın acısına tuz basıyordu resmen. Bailey, Ray’i cimcikledi ve ortamı düzeltmek için söze girdi.

“Tamam dostum. Kısa sürede gelmeni umuyoruz.”

Sabah olduğunda Ersa ve Mely sözleştikleri yerde buluştu. Ersa dün akşam nereye gideceklerini kontrol etmişti. Bu nedenle yola öncülük eden o oldu.

“Köy yabani yoldan otuz kilometre uzakta kurulu. Canavarların kaynağı da yabani yol olabilir diye düşünüyorum.”

“Kaç saatte varırız?”

“Altı saate varırız diye düşünüyorum.”

Mely genelde görevlere gruplar ile gittiğinden dolayı planları yapmıyordu, sadece kafasına estiği gibi hareket ediyordu. Bu seferki görevi ilk doğru düzgün göreviydi. Bu nedenle ne yapmaları gerektiğinden tam emin değildi. 

“Aklında bir plan var mı?”

“Hayır belirli bir şey yok. İlk olarak çevreyi gözlemleriz ve bilgi toplarız. Sonrasında ne yapacağımıza karar veririz.”

Ersa'nın söylediklerini mantıklı bulan Mely onayladı. 

“Tamam.”

Beraber yolculuk ettiklerinden yolculuk güzel geçmişti. Yol boyunca sohbet ettiler. Ersa'nın söylediği gibi altı saat civarında köye vardılar. Tek katlı evler, tarlalar ve hayvanlardan oluşan bir köydü.

İnsanlar tarlalarda çalışıyorlardı. Ersa ve Mely, köye girdiğinde birçok meraklı bakış onlara çevrildi. İkisinin de görünüşü normal insanlardan çok daha iyiydi.

Köylülerin bakışları altında yaşlı bir adam yanlarına geldi. Köye gelen iki gencin normal insanlar olmadığını anlamıştı. Saygılı bir ton takınarak konuştu. Onları gücendirmek istemiyordu. “Hoş geldiniz. Köyümüze neden geldiğinizi öğrenebilir miyim?”

“Mavi Bulut Akademisinden geliyoruz. Köyün çevresinde canavarlar bulunuyormuş, bu nedenle geldik.”

Ersa'nın sözlerini duyan yaşlı adamın gözleri parladı. Bir süredir canavarlar köyün çevresinde ortaya çıkmıştı. Köydeki herkes köyü terk etmekten korkuyordu. Yardım geldiğinden yaşlı adam çok sevinmişti.

“Lütfen beni takip edin. Sizi köyün liderine götüreceğim.”

Ersa ve Mely, yaşlı adamı beyaz renge boyanmış iki katlı bir eve kadar takip etti. Yaşlı adam kapıya elini ters çevirerek birkaç kez vurdu. Bir süre sonra kapıyı kırklı yaşlarında bir adam açtı. Hemen arkasında ise bir kadın ve küçük bir erkek çocuğu vardı.

“Karea, bu iki genç akademiden köyün çevresindeki canavarlar için gelmişler.”

Bu sözlerle hem adam hem de arkasındakiler sevinçli bir yüze büründüler. Adam yaşlarının küçük olduğunu görünce şaşkınlığına hakim olamadı. Dövüş sanatı uzmanı olduğu için karşısındakiler küçük olsalar da saygılı bir şekilde konuştu. 

“Hoş geldiniz, buyurun içeri gelin.”

“Hoşbulduk.”

Ersa ve Mely, içeriye girdiler ve küçük bir odaya geçtiler. Yerdeki minderlerden birine beraber oturdular ve Karea da karşılarına oturdu.

“Dier, misafirlere bir şeyler getir.”

Kadın mutfağa ilerlemek istediğinde Ersa’nın sesi onu durdurdu. 

“Nezaketiniz için teşekkür ederim ama burada fazla kalamayız. Görevi ne kadar kısa sürede tamamlarsak o kadar iyi.”

Karea bir şeyler ikram etmek istiyordu ama Ersa’nın isteğinden dolayı vazgeçti.

“Canavarların ne zaman ortaya çıktığı hakkında bilgi verebilir misiniz?” 

Karea kederli bir ifadeyle cevapladı. “İki hafta önce köyümüzden bir tüccar ticaret için ayrıldı ve birkaç gün geçmesine rağmen geri gelmedi. Bu durumu araştırmak için birkaç kişi yola çıktı, ama yolda canavarlarla karşılaştılar ve çoğu öldü. Hayatta kalan iki kişi sayesinde de canavarların varlığından haberdar olduk.”

“Canavarlar ne tarafta ortaya çıktılar?”

“Köyün batı tarafındalar. Yaklaşık altı yedi kilometre uzaklıkta.”

“Tamam. Öyleyse biz ayrılalım. Seyahat etmek güvenli bir hal aldığında haber vereceğiz.” 

Ersa ve Mely, köy liderinin tarif ettiği yere gitti. Söylediği yönde altı kilometre yolculuk ettikten sonra onlarca canavar görüş alanlarına girdi. Mely, canavarların seviyesini öğrenmek için enerjisini kullandı.

“Usta evre'nin son aşamalarında bu canavarlar.” 

Ersa da şaşırmıştı. Bu kadar canavarı ile savaşmak sıkıntıydı.

“İlk önce gözlemleyelim. Tam olarak nereden çıktıklarını merak ediyorum.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44237 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr