Bölüm 53 : Baskın Aura

avatar
3686 12

Yıldızlar Kralı - Bölüm 53 : Baskın Aura


Ay parlaklığıyla yeryüzünü yansırken bundan payını alan bir kız ormanlık bir alanda oturuyordu.

Beş ay oldu gittiğinden beri. Nerede kaldın?

Her gün eğitim yapıyordu ve Ersa olmadığından kendisini yapayalnız hissediyordu. Gittikçe içine kapanık bir halde daha fazla eğitim yapmaya başladı.

Kalbinde ise karşı koyamadığı bir özlem vardı. Şuan ki durumunu bilmiyordu. Hayatta mıydı onu bile bilmiyordu. Bu sorular aklını meşgul ederken altı ay dolmadan akademiye dönmesini umuyordu.

Neden en az bir ay dediği halde, en fazla yönü kullandığı ise kalbinde kızgınlık oluşturuyordu.

...

Ersa geri dönmeye başladığından beri iki hafta geçmişti. Ne kadar hızlı hareket etse de kat ettiği mesafe çok fazlaydı. Bu nedenle varış süresi uzuyordu.

En sonunda ilk yolculuğuna başladığı yere geldiğinde dudaklarına küçük bir tebessüm yayıldı. Hava karardığından dolayı en son kaldığı hana gitti ve bir oda tuttu. Aydınlıkta yola çıkacaktı. Doğru düzgün dinlenmeyen bedeni rahat bir odaya vardığında rahatlamış ve uykuya dalmıştı.

Kesintisiz bir uyku olmasa da yabani yoldakinden çok daha iyi bir uyku çekmişti. Sabah akademiye dönecek olmanın verdiği heyecandan erken kalktı. Vakit kaybetmek istemedi ve yola çıktı.

Hızlı varmak için ağırlığı sıfırlamayı düşündü ama gerek olmadığına karar verip yoluna devam etti. Yolculuğu büyük bir hızla devam ederken bir şeyler hissetti ve gözleri tehlikeli bir görüntü oluşturdu.

Sağ tarafından kendisine gelen bir okun hışırtı sesi kulaklarına ulaştı. Bedenini hemen yana atsa da ok sol bacağını sıyırmıştı.

“Reflekslerin iyiymiş çocuk.”

Alaylı bir ifade ile ağaçların arasından çıkan adamla birlikte beş kişi daha dışarı çıktı. Ersa'nın ifadesi kararmıştı. İnsanların neden bu kadar vahşi olduğunu anlamıyordu. Okun sıyırdığı bacağına rağmen yüzünde acının en ufak bir izi yoktu.

Ersa'nın korkunç ifadesini gördüklerinde bir anlığına titreme yaşayan adamlar hemen sonrasında gülmeye başladılar.

“Ölüm hissi insanları korkunçlaştırabiliyor. Öldürün şu çocuğu.”

Lider olan adam emri verdiğinde, diğerleri tam saldıracakken önlerindeki çocuğun bir şeyler mırıldandığını fark ettiler.

“Ölüm, neden herkes onu arıyor? Neden bana saldırdınız?”

Ersa'nın sözlerini duyan adam yüksek sesli bir kahkaha attı. “Sebep mi arıyorsun? Üzerinde taşıdığın eşyalar desem.”

“Para için? Para için ölümü seçmek. Aptallık.”

Ersa'nın saçmaladığını düşünen lider tekrar emir verdi. “Aslında öldürmeyin. Yüzü çok güzelmiş. Yüzüne zarar vermeden kendisini yakalayın.” Adamlar Ersa'nın yüzüne baktılar ve kötü gülümsemelerini açığa çıkardılar. Böyle bir yüz kendilerine servet kazandırabilirdi.

Beş kişi acımasız bir ifadeyle saldırıya geçtiler. Ersa'nın gözleri soğuk bir ifadeye büründü. Sol eli harekete geçip sağ bileğinin üzerine dokundu. O sırada adamlarda Ersa'nın önünde varmıştı.

Kılıçlarını hayati olmayan bölgelerine nişan aldılar ve salladılar. Kılıçlar aşağı indiğinde havayı kesen saldırıları hepsini afallatmıştı. Ersa'nın önlerinden kaybolduğunu fark ettiler. Neler olduğunu anlayamadılar.

“Hey, nereye kayboldu bu velet!?”

“Bilmiyorum! Nasıl kaybolabilir!?”

Adamlar birbirlerine neler olduğunu sorarken alanda ardı ardına çığlık sesleri yükseldi.

“Aaahhh!”

“Ahhh!”

Saniyeler içinde liderin gözlerinin önünde beş cansız beden göründü. Gözleri neredeyse yuvasından çıkacak olan lider, yerde kalpleri delinmiş beş kişinin bedenine şok içinde baktı.

“N-Ne-Neler oldu az önce?”

Ersa'nın bedenine gözleri kaydığında cesetlerin arasında kırmızıya bulanmış kılıç ile kırmızıya boyanmış çocuğun güzel yüzü onun için korkunç bir görüntüye dönmüştü. Hemen geriye dönüp kaçmaya başladı.

“Hayyırr! Gelme peşimden! Gelme!”

“Aughh.”

Arkasına bakacak iken bir anda göğüs bölgesinden yayılan yoğun acı ile kan kustu ve gözleri önünde görünen korkutucu gözlere sahip çocuğu gördü.

Göz bebekleri korku ile küçüldü ve oracıkta canını verdi. Ersa, adamın vücuduna saplanmış kılıcını çıkardı ve gözleri hala soğukluk barındırırken uzaysal eşyalarını aldı ve bir daha bu adamlara kısa bir bakış bile vermeden ayrıldı. Bu insanlara bir daha dönüp bakma isteği bile yoktu.

Kırmızıya bulanmış vücuduyla akademiye olan yolculuğuna devam etti. Saatler süren bir yolculuğun sonunda akademiye ulaşmıştı. Akademinin kapısından kanlara boyanmış halde girince öğrencilerin gözleri korku ve merak ile ona döndü.

“Bu kişi Ersa değil mi?”

“Evet aylardır akademide olmadığını duymuştum.”

Gözleri Ersa'nın vücudunu süzen başka bir çocuk arkadaşına döndü.

“Yaralı galiba! Nasıl yaralanmış ki?”

“Bilmiyorum ama çok korkutucu.”

Kızlardan biri gözlerini kaçırırken söyledi.

Başka kız hemen tersleyerek cevap verdi. 

“Bence çok havalı.”

Ersa hiçbirini umursamadan yoluna devam etti. Güzel bir duş almak istiyordu. İlk olarak akademiye döndüğünü onaylatmaya gitti. Birçok öğrenci ise Ersa'nın görünüşünü yeni dedikodu malzemesi yapmış, olayı abartarak anlatıyordu.

Ersa görevlinin yanına geldiğinde kendisine yönelmiş şaşkın bakışların altında “Akademiye döndüğümü onaylatmak istiyorum.” dedi.

Görevli kadın önündeki çocuğa tekrar tekrar baktı ve iyi olup olmadığını düşündü. “Ta-tamam. Adın ne?”

“Ersa.”

Kadın sanki baskı altında gibi hızla işlemleri halletmeye çalışıyordu. Birkaç kağıdı doldurduktan sonra Ersa'nın önüne koydu. “Kartınla onaylatmalısın.”

Ersa kafasını salladı ve kartını kağıttaki kart bölümüne tuttu. Kısa bir ışıldamanın ardından kağıtta Ersa'nın bilgileri belirmişti.

“Bitti mi?”

“E-evet.”

Soğuk bir bakışla ayrılan Ersa'nın arkasından bakan kadın sonundan rahat bir ifadeye bürünmüştü. “Korkutucu bir baskı. Bu yaşta nasıl bu derece korkunç bir baskıya sahip olabilir?” Kadın mırıldanırken Ersa odasına doğru yola çıkmıştı.

Bu sırada, Mely ormanda eğitimdeydi.

“Geçen yıl jenerasyonunda birinci olan kişi uzun sürenin sonunda akademide. Girişte kendisini göstermiş.” Bir çocuk heyecanla anlatırken diğeri de ilgili bir tavır takındı.

“Cidden mi? Akademiden ayrıldığını duymuştum.”

“Hayır ayrılmamış. Hatta kanlar içindeymiş.”

“Kanlar içinde mi? Nesi varmış ki?” Meraklı gözlerle çocuk yanındaki arkadaşına bakıyordu.

“Bilmiyorum. Sanırım yaralanmış.”

Bütün konuşmaya kulak misafiri olan Mely'nin kalbi yoğun bir tempoda atmaya başladı. Ersa geri dönmüştü. Mutlulukla dolan kalbi konuşmanın devamını duyduktan sonra karanlığa gömüldü.

Hışımla ayağa kalktı ve aceleci bir tavırla tüm gücünü kullanarak koşmaya başladı. Öyle ki şuanda ulaştığı hız normal hızından bile daha fazlaydı.

İlk olarak akademinin girişine ulaştı. Oradaki kişilerin konuşmalarına kulak misafiri oldu ve bu sefer öğrenci işlerinin halledildiği binaya yöneldi. Ersa'yı bir türlü bulamadığında giderek sabırsızlanmaya başlamıştı. 

“Neredesin Ersa?”

En son çare yurdunun bulunduğu bölgeye bakmaktı. Oyalanmadan dışarıya çıktı ve A2 yurduna doğru koşmaya başladı.

Öğrenciler Mely'i gördüğünde merakla neden bu kadar telaş içinde olduğunu anlamaya çalıştı. İfadesi endişeli bir haldeyken öyle hızlıydı ki şaşkınlıkla arkasından bakabiliyorlardı.

Mely'nin masmavi kıyafetleri hızından oluşan rüzgar ile havada dalgalanıyordu. Siyah saçlarının arasındaki güzel yüzü ve belirgin mavi gözleri ön plana çıkan bir tablo gibiydi.

İnsanlar hayretler içerisinde ilerleyişini izledi. Akademinin ünlü güzelliği biranda durdu. Gözleri onlarca metre ilerisinde kırmızı kıyafetli bir figüre kilitlenmişti.

Kırmızı kıyafetli çocuk tehlikeli bir aura ile yavaş yavaş ilerliyordu. O anda bir şeyler hissetmiş gibi durdu ve arkasına döndü.

Onlarca metre uzaktaki kızla kavuşan siyah gözleri ciddi bir ifadeden büyük bir değişim geçirerek yumuşadı. Etrafındaki tehlikeli aura da ortadan kalkmış, geriye yakışıklı ve güzel bir gencin havasını bırakmıştı.

Yüzünde samimi bir gülümseme oluştuğunda karşısındaki kızın gözlerinin kenarı kızarmaya başlamıştı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr