Mely, odasına girdiğinde arkadaşları nereye gittiğini merak ettiler. 

“Mely, son zamanlarda dalgın görünüyorsun. İyi misin?”

Mely, arkadaşının sesini duyunca düşünceli halinden çıkarak ona döndü. 

“Evet, iyiyim.”

Arkadaşı, Mely'nin her zamankinden farklı davrandığını bilse de konuyu uzatmadı. Mely, yatağına uzandı ve Ersa ile olan konuşmalarını düşündü. Normalde böyle bir teklifi kabul etmezdi. Bir erkekle bu kadar uzun bir konuşma sürdürmezdi bile.  

Ersa’nın teklifini kabul etme sebebinden emin değildi. Emin olduğu şey Ersa’nın ona karşı kötü düşünceleri yoktu. Sadece kılıç yolunda kendini geliştirmek istiyordu. Ona karşı konuşma tarzından ve konuşurken ki ifadesinden anlayabiliyordu bunları. Hayatı boyunca binlerce insanla karşılaşmıştı. İnsanları biraz olsun tanıyabiliyordu.

Ersa diğerlerinden farklıydı. Arkadaşları gibi samimiyetsiz biri değildi. Ona karşı rahatlıkla şaka yapabiliyor ve rahat konuşabiliyordu.

***

Ersa sabah erkenden eğitim alanına girdi. Bu sefer zehir ile avlanma hızının daha hızlı olacağından şüphe etmiyordu. Yedinci seviye bir canavar görünce durdu.

Canavar malvia türündendi. Malvialar güç ve hız konusunda gelişmiş canavarlardı. Elli metre mesafesini koruyarak yay ve okunu hazırladı. Zehri okların üzerine önceden sürmüştü. Canavarın boynuna nişan aldı ve germiş olduğu oku serbest bıraktı. Ok süzülerek canavarın boynunu deldi.

Ersa da kılıcını çıkardı ve canavara saldırdı. Canavar tepki verene kadar ölmüştü. Ersa şaşkınlıkla canavarın cesedine baktı. Kolay olmasını bekliyor olsa da bu kadar kolay olması Ersa’yı çok şaşırttı. Canavarın çekirdeğini çıkardı ve başka bir canavar aradı.

Bir süre sonra savunma da iyi olan bir meriop türü canavar keşfetti. Yayını gerdi ve oku fırlattı. Ok canavarın karın bölgesine saplandı. Ersa hızla canavarın hayati noktalarına saldırdı. Savunma türü bir canavar olsa da tepki hızı çok yavaşlamış, Ersa için kolay bir av olmuştu.

Ersa bu hızla giderse ok sayısı kadar canavar öldürebilecekti. Tabi her canavar için bir ok harcarsa geçerli olan bir durumdu. Ersa’nın hızıyla canavarlar kısa sürede öldü. Ersa’nın çantası çekirdeklerle dolup taştı. Ersa doksan altı çekirdek topladığında çantasında daha fazla yer kalmamıştı.

En azından çekirdeklerin boyutu fazla büyük değildi. Aksi takdirde sırtındaki çanta ile çekirdekleri taşıyamayacaktı. Neredeyse üç saat avlanma süresi dolduğu için Ersa canavarları avlamayı bıraktı ve dün çekirdekleri sattığı mağazaya gitti.

Görevli kadın Ersa’nın dün getirdiği miktara yakın çekirdek getirdiğini düşündü. Ersa çantasını kadının önündeki kutuya boşalttığında kadın şaşkınlıkla Ersa’ya baktı. Dün yedi adet elde eden çocuk bugün nasıl olmuştu da onlarca çekirdek elde etmişti?

Çekirdekleri saymayı bitirdiğinde tekrar şaşırdı.

“Doksan altı çekirdek tanesi on beş kahverengi sikkeden 14 mavi sikke 40 kahverengi sikke ediyor.”

Ersa parasını aldı ve pazara uğradı. Dün sadece simya için malzemeler almıştı. Bugün tıbbi haplar yapacaktı. Bitki ve tıbbi malzemelerin satıldığı bir dükkana onlarca bitki adını sıraladı ve sıkı bir pazarlıkla 10 mavi sikke 64 kahverengi sikkeye satın aldı. Bitkileri ve tıbbi malzemeleri boşalan çantasına yerleştirdi. Okları da neredeyse bittiğinden dolayı silah dükkanına giderek iki yüz ok satın aldı.

Pazarda işi kalmayınca odasına geçti. Odasındaki simya setini çantasına alarak akademinin ormanında boş bir alana yerleşti. Hap üretimi de simya alanına aitti. Tıp ve simya beraber ilerleyen iki ilimdi. Bitkileri çıkardı ve tek tek rafine etti. Vücut direnç hapı, derman hapı ve enerji hapı yapacaktı.

Vücut direnç hapı yorulma süreni geciktiriyordu. Derman hapı, iyileşmene yardımcı oluyor ve enerji hapı ise vücuda kısa süreli ayrı bir enerji sağlayarak daha enerjik ve aktif olmanı sağlıyordu.

Hapların pazar değerleri de kalitesine göre değişiyordu. Kalite ise hapların kaynaşma derecesi, malzemelerin kalitesi, tıbbi değerinin kaybolup kaybolmadığı gibi nedenlerle doğru orantılıydı.

Üç hapında pazar değerleri çok iyiydi. Vücut direnç hapı yirmi, derman hapı otuz beş ve enerji hapının ise kırk kahverengi sikke civarında bir ederi vardı.

Ersa tek gözlü ocağın ateşini açtı ve vücut direnç hapının yapımına başladı. İlk denemesi kötü kalite bir ürünü ortaya çıkardı. Ersa hiç üzülmedi ve tekrar tekrar hap yapmaya devam etti.

Üç saat sonra vücut direnç hapından on dört, derman hapından on iki ve enerji hapından on bir adet yapmıştı.

Vücut direnç hapında sonlara doğru başarı oranı arttı ve daha kaliteli haplar yapabildi. Tecrübe kazandıkça başarı oranı artıyordu. Derman hapı ve enerji hapının daha iyi kalite oranları vardı.

Ersa, onlarca hap yaptıktan sonra yorulmuştu. Vücudunu gerdi ve toprağa uzandı. Elinde üç haptan da en kalitelilerini tuttu. Yüzüne güzel bir gülümseme yerleşti.

Hap yapımı sabır ve dikkat gerektiren bir işti. Bu nedenle ilk denemesi için iyi bir sonuç beklemiyordu. Onlarca hapı yapmak Ersa’nın hızını arttırmış ve simyaya bakış açısını genişletmişti. Bir konuyu teorik olarak öğrenmekle uygulamaya dökmek çok farklıydı.

Ersa haplarını çantasına yerleştirdi ve yemekhanede yemeğini yedi. Kılıç ve okçuluk çalışmak istiyordu. Bu seferde çok fazla konsantre olup zamanın geçişini fark etmeyeceğinden korktu ve Mely ile buluşma noktasına gitti.

Yayını çıkardı ve iki saat okçuluk çalıştı. Düne göre isabet oranı çok daha iyiydi. Okçulukla yeterince uğraş verdiğini düşündü ve kırmızı kınlı kılıcını çıkardı. Kılıç yolunun temel hareketlerini çalışmaya başladı.

Dünün aksine bu sefer tamamen bilinci yerindeydi. Ancak düne göre kılıcın temel hareketlerini kullanımı daha kolaydı. Ersa kaç saat çalıştığını bilmeden temel hareketleri tekrar tekrar kullandı. Ersa’nın normal insanlardan farklı tarafı iradesiydi.

Bir şeyi yapmaya karar verdi mi sonuna kadar giderdi. Aynı hareketleri tekrar etmesine rağmen sıkılmadan devam etmesinin sebebi de buydu. Aksine gelişme kat ettikçe yüzü memnun olmuş bir insanın görüntüsünü yansıtıyordu.

“Ersa.”

Kulaklarına giren rahatlatıcı ses ile kılıç hareketini durdurdu.