Bölüm 1 : Uzaydan Gelen Çocuk

avatar
7537 18

Yıldızlar Kralı - Bölüm 1 : Uzaydan Gelen Çocuk


Karanlık sonsuz olasılığa gebeydi. Bu insanlığın varlığından önce de sonra da böyleydi. Karanlık kendisi ile tezatlık gösteren renkler ile uyumluluk içerisindeydi. Evren varlığını denge ile sürdürürken, her şeyi yutan karanlığın içinde kızıl bir renk parıldıyordu. Karanlığa kıyasla kısık parıltısı varlığından vazgeçmeyeceğini haykırıyordu.

Kızıl renkler sıkıca kenetlenmiş, yavrusunu koruyan anne gibi içinde var olan bebeği koruyorlardı. Karanlığın içerisindeki yolculuk hiç bitmeyecek gibi sürerken bebek kızıl renklerin sağladığı enerji ile gelişiyordu. Gelişimini sürdüren bebek karanlık ve kızıl rengin varlığından habersiz güzel bir uyku içerisindeydi.

Sonsuzluk için yok sayılabilecek süre bebek için önemli bir değişim zamanıydı. Bebeğin bedeni geçen zaman ile büyüdü ve gelişti. Yıllar bebek için birbirini takip etti ve kızıl renkler en başından beri hedefliyor gibi bir gezegenin atmosferine girdiler.

Kızıl renklerin ağaçlarla kaplı bir alana bıraktığı bebek büyümüş ve bir çocuk haline gelmişti. Çocuk uyku halini sürdürürken kızıl renkler önünde toplandı. Bir süre karşısında durdu ve vücuduna girdi. Çocuk bu değişimin farkında olmadan uyumaya devam etmeyi sürdürdü.

Gezegene bağlı zaman yavaşça aktı ve çocuk ormanın arasında ormanla uyumlu bir canlı olarak varlığını sürdürdü. Bu sıralarda ormanın üstünde iki adam hareket halindeydi. Adamlardan kaynaklanan sesler ormanı rahatsız etti ve hayvanlar sesin varlığından dolayı kaçtılar. Koyu siyah saçlı, orta yaşlardaki adam çarpışan kılıçların varlığını kılıcını hareket ettirmeyerek kesti.

Yeşil kıyafetler içindeki kahverengi saçlı adam meraklı bir ifadeyle sordu. "Neden durdun patron?"

Siyah saçlı adam bakışlarını çocuğa çevirdi. "Ormanda bir çocuk var."

Yeşil kıyafetler içindeki adam siyah saçlı adamın bakışlarını takip etti ve çocuğu gördü. Savaşa çok fazla odaklandığından çocuğun varlığını daha yeni fark etmişti.

"Daha çok küçük görünüyor. Bu ormanda ne işi var?"

"Sonra devam ederiz. Sen ayrıl."

"Anlaşıldı patron." 

Yeşil kıyafetli adam aldığı emir ile gökyüzünde süzülerek ayrıldı. Siyah saçlı adam ise çocuğun yanına indi. Çocuğun varlığını hissettiğinden dolayı yaşadığını biliyordu, ancak ne durumda olduğunu bilmiyordu. Birden ortaya çıkardığı örtüyü çocuğun toprak ile temas eden çıplak vücudunun üstüne örttü. 

Çocuğu dikkatlice inceleyince şaşırmış bir ifade verdi. Çocuğun siyahın en karanlık tonlarında uzun saçları vardı. Yüz hatları keskin ve güzeldi. Armedia'daki en iyi mücevheri gibiydi. Yüzü ise Armedia'daki en güzel çocuk olduğuna kesin bir şekilde inanması için yeterliydi.  

Çocuğun sakin ve güzel yüz ifadesi kendisine alışılmadık bir huzur hissi veriyordu. Bu çocuk kesinlikle önemli bir varlığa sahip olmalıydı. Çocuk iken kendisini böyle hissettiren kişi nasıl normal olabilirdi ki? Geçmiş anıları gözlerinin önünden geçerken bakışları samimi bir hal aldı.

Çocuğun kolunu tuttu ve nabzını kontrol etti. Nabız hızı normaldi. Çocuğu hafifçe dürttü ancak çocuktan herhangi bir tepki almadı. Sağ işaret ve orta parmağını birleştirerek çocuğun alnına dokundu. Enerjisini kontrol etti ve çocuğa aktardı. Aktardığı enerji oluşturabileceği en nazik enerji biçimiydi. 

Çocuk enerjinin vücuduna yayılmasıyla ilk defa tepki göstermişti. Sakin yüzü hafiften kırışmış, göz kapakları adamın gördüğü en güzel gözleri açığa çıkarmıştı. Koyu siyah gözler kendisine bir ürperti hissi verdi. Çocuk koyu siyah gözleri ile dikkatle adama baktı. Oturduğu yerden kalkmaya çalıştı ancak ne kolundan destek alabiliyordu ne de ayağını kullanabiliyordu. 

Adam şaşkınlıkla çocuğu izledi. Kollarında ve ayaklarında bir sıkıntı olduğundan şüphelendi. 

"Evlat iyi misin?"

Çocuk hayatında ilk defa duyduğu ses ile irkildi ve geriye doğru gitmek için çabaladı, ama kolları ve ayakları çocuğun düşüncesi ile uyuşmadı. Siyah gözleri korku barındırmadan adama baktı. Kendisini gözleri ile savunuyordu. Adam küçük bir çocuğun gösterdiği cesaret karşısında şaşırdı. 

İfadesini yumuşattı. "Merak etme sana zarar vermeyeceğim. Buraya nasıl geldin?"

Çocuğun bakışları adamın ağzına kilitlenmiş dikkatle izliyordu. Adam çocuğun kendisini anlamadığından şüphelendi. 

"Sana yardım edeceğim, ama benimle konuşman lazım. Önce adını söyler misin?"

"..."

Sessizlik adama yeterli cevabı verdi. Çocuk kendisini kesinlikle anlamıyordu. İfadesinde anladığına dair bir değişim de yoktu. Ne yapması gerektiğini düşündü. Çocuğu başkasına emanet etmek istemiyordu. Belki de geçmişe dair hatırladıkları yüzündendi. Çocuğun güvende olmasını istiyordu. Anlamadığını düşünmesine rağmen çocuğa ne yapacağını söyledi.

"Korkma. Seni evime götüreceğim. Bu yüzden seni taşımalıyım."

Çocuğun korku barındırmayan gözleriyle temas edince boşuna endişelendiğini düşündü. Yüzünde bir tebessüm oluştu. Yavaşça elini çocuğun eline uzattı. Çocuk adamın tebessüm edişini ve elini uzatışını gözlemledi. Önceki gibi kaçmaya çalışmadı. Tereddüt etse de adamın kendisi ile temas etmesine karşı koymadı. 

Adam çocuğu nazikçe kucağına aldı. Küçük ve hafif bir bedeni vardı. Kucağına aldığı çocukta hoş ve güzel bir koku yayılıyordu. Güzel kokunun hatırlattığı kadın ile gülümsedi. "Ela seninle benden daha iyi ilgilenir." 

Çocuğu enerjisi ile korumaya aldıktan sonra gökyüzüne yükseldi. Çocuk heyecanlı gözlerle çevresindekileri izliyordu. Adam hızla uçarken çocuğun yüzünde ilk defa yerleşen güzel bir gülümsemesi vardı. Adamın hızıyla fazla zaman geçmeden tahtadan yapılmış bir eve ulaştılar.

Tahtadan yapılan ev fazla büyük olmayan sade bir tasarıma sahipti. Gölün yanında yer alırken oldukça mütevaziydi. Evin bahçesindeki onlarca çeşit rengarenk çiçek güzel bir görüntü oluşturuyordu. Adam evin önüne indi. Evde yemek hazırlayan kadın, adamın varlığını hissetmesiyle gülümseyerek evden çıktı. "Erken geldin." 

Kahverengi uzun saçlara ve dikkat çekici güzelliğe sahip bir kadındı. Yeşil gözleri adamdan elindeki çocuğa döndü. Çocuğun meraklı bakışları karşısında bir anlığına afalladı. Gözleri hala çocuğun üzerinde iken sordu. "Karmela bu çocuk kim?"

"Alfa ile Malta ormanında eğitim yaparken ormanda uyuyan bu çocuğu fark ettim. Yanına gidip çocuğu uyandırdım ancak çocuk ile iletişim kuramadım. Orman da çıplak bir şekilde yatıyor, dediklerimi anlamıyor ve benden çekiniyordu. Bir yere varamayınca da yanımda getirmeye karar verdim. Belki beraber bilgi alabiliriz diye umdum." 

Yeşil gözlü kadın bakışlarını çocukta tutarken Karmela seslendi. 

"Ela?"

Ela kendisine seslenmesi ile Karmela'ya döndü. 

"Karmela bu çocuğun şaşırtıcı bir görünüşü var."

"Evet. Muhtemelen önemli biri. Belki de bir klanın varisi. Ama krallıkta böyle bir çocuğu barındıran bir klan olduğunu sanmıyorum."

Ela çocuğun ikisini izleyen güzel gözlerine baktı ve güldü. 

"Hadi eve geçelim. İçeride konuşuruz."

Karmela çocuğu içeriye taşıdı ve koltuğun üzerine uzandırdı. 

"Çocuk kollarını ve ayaklarını kullanmada sorun yaşıyor. Bir sıkıntısı olduğundan şüpheleniyorum."

Ela çocuğun kolları ve ayaklarına baktı. 

"İstersen bir doktor çağır. Evde çocuk kıyafetleri de yok. Kıyafette alırsın. Üç dört yaşında görünüyor. Bu yaşlara göre alırsın."

Karmela ayrılınca Ela çocuğun yanına oturdu. Çocuğun gözleri onu takip ediyordu. "Karmela bizi anlamadığını söylüyor. Bu durumda sana seslenmek için ismini de soramıyoruz. Sana şimdilik bir isim vermemize ne dersin? Çocuk demek biraz tuhaf hissettiriyor."

Çocuk Ela'nın konuşmasını izlerken Ela yumuşak saçlarını okşuyordu. 

"Ben küçükken annem bana bir masal anlatırdı. Masalı o kadar çok severdim ki tekrar tekrar anlattırırdım anneme. O masalın yakışıklı bir kahramanı vardı. En çok masalın hangi  tarafını merak ederdim biliyor musun? Masal kahramanının gözlerini. Annem masal kahramanının gözlerinin aynı yıldızlar gibi olduğunu; insanları büyülediğini, rehberlik ettiğini ve umut verdiğini söylerdi. Rehberlik eden ve umut veren kahramanın kendisi olmasına rağmen bu özellikleri gözlerinde var olmuştu."

"Ben de her zaman o kahramanın gözlerinin nasıl göründüğünü merak ederdim. Sonuçta bir göz nasıl yıldız gibi olabilir değil mi? Böyle düşünürdüm. Şimdi senin gözlerine bakınca annemin haklı olduğunu anladım. Gerçekten de Armedia da böyle bir insan varmış."

"O kahramanın adı Ersa'ydı. Benim en sevdiğim masalın, yıldız gözlü kahramanı. İsmini öğrenene kadar sana Ersa olarak sesleneceğim. Olur mu?"

Ela, çocuğun gözlerine gülümseyerek baktı ve seslendi. "Ersa."

Ela çocuğa bir isim verdiğinde çocukta dudaklarını birbirinden ayırdı. "Er-sa."

Kısık bir ses olsa da Ela rahatlıkla duyabilmişti. Gözleri ilk olarak şaşkınlık duygusunu sonrasında neşe duygusunu yansıttı. "Evet Ersa. İsmini beğendin mi?"

Ersa eski sessizliğine büründü ve Ela'yı izlemeye devam etti. Ela içinde oluşan neşe ile karnını tuttu. Daha bebeği ellerine gelmeden bu duygudan biraz tatmış gibi hissetti. Çocuk sahibi olmanın böyle güzel mi hissettirdiğini düşündü.

Ela'nın, Ersa ile olan tek taraflı sohbeti Karmela ve orta yaşlı bir adamın gelişi ile bölündü. Orta yaşlı adam Ersa’nın yanına yaklaştı. “Bahsettiğiniz çocuk bu mu?”

“Evet Garia.”

Garia isimli doktor Ersa’nın kolunu tuttu ve bir süre enerjisi ile gözlemledi. Daha sonra ayaklarını aynı şekilde kontrol etti. Ersa’yı ellerinden tuttu ve oturttu. Çıkardığı kalın bir sopayı Ersa’nın eline yerleştirdi. Ersa sopayı kavradı ve doktoru izledi. Doktor Ersa’yı muayane ederken Ela ve Karmela sessizce bekliyorlardı.

“Kolları ve ayaklarında bir sıkıntı yok. Tepkilerinde de aynı şekilde sorun yok. Ama hareket kabiliyeti çok az. Bedeni üç yaşında birinin gelişimine sahip iken vücudunu kontrol kabiliyeti bir bebek gibi.”

Garia ilk defa böyle bir çocukla karşılaşıyordu. Bir bebek ne olursa olsun yardım almasa bile bir şeyler öğrenir ve uygulardı. Öyleyse neden bu çocuk böyle bir gelişim göstermemişti?

Ela endişeli bir ifade ile sordu.

“Ne yapmamız gerekiyor?”

“Öğrenmesini beklemeniz lazım. Sorunun bebeklerin öğrenerek gelişme aşamasını gerçekleştirmediği için kaynakladığını tahmin ediyorum. Bu süreçte insanlarla vakit geçirdikçe daha iyi olur.”

“Daha önce insanlarla vakit geçirmediği anlamına mı geliyor bu?” Ela şaşırmış bir halde sordu. Bir bebek nasıl insanlarla vakit geçirmeden üç yaşına kadar gelişirdi?

“İnanılmaz geldiğini biliyorum. Bana da öyle geliyor, ancak en mantıklı teori bu. Çocuk gözlemleme aşamasını gerçekleştirmemiş daha.”

Karmela kaşları çatık dinliyordu. “Tamam siz ayrılabilirsiniz. Size durumu ara ara haber veririm.”

Garia başını salladı ve Ersa’nın güzel yüzüne baktı. Böylesine güzel bir çocuğun ne yaşamış olduğunu merak etti. Bir süre gözlerine kenetlenen bakışları Ela’nın sesi ile kesildi. “Teşekkürler.”

“İyi günler.” Garia gözlerini Ersa’nın yüzünden ayırdı ve meraklı bir yüz ile çıktı.

“Karmela. Ne yapacağız?”

“Bilmiyorum.”

İkisininde Ersa’yı başkasına verme isteği yoktu. Ela Ersa’nın yanına geldi ve elini tuttu.

“Ersa. Bizimle kalmak ister misin? En azından aileni bulana kadar.”

Karmela gülümseyerek sordu.

“Ersa mı? Ona kahramanın ismini mi verdin?”

Ela biraz utanarak güldü.

“Gözleri yıldızlara benziyor. Bu nedenle Ersa ismini verdim. Ayrıca ilk söylediği kelime Ersa oldu.”

“Konuştu mu?”

Karmela şaşırmış bir tonda sordu.

“Evet.”

“Karmela?”

Karmela, Ela’nın ne diyeceğini tahmin etse de sordu.

“Ne oldu?”

“Ersa bizimle kalsa olmaz mı? Doktor insanlarla birlikte zaman geçirmediğini düşünüyordu. O zaman ailesi onu bırakmış olamaz mı?”

Karmela derin bir iç çekti.

“Bizimle kalmasının bir mahzuru yok ama ya annesi oğlunu arıyorsa? Ailesi onu arıyorsa?”

Ela da yakında anne olacaktı. Karmela’nın sözleri onun zayıf noktasına temas etti. Üzgün gözlerle Ersa’nın yanında durdu. Karmela eşini mutlu etmek için bir öneri sundu.

“Ailesini bulana kadar bizimle beraber kalsın. Eğer ailesini bulamazsak o zaman bizimle kalmaya devam eder.”

Ela’nın yüzündeki üzgün ifade devam etti.

“Ersa’nın annesini bulmasını diliyorum Karmela. Annesi çok özlemiştir onu.”

Karmela bu konuyu kapatmak istedi. Ela düşündükçe üzülecekti.

“Kıyafet almamı istedin ama hala Ersa’yı kıyafetsiz tutuyorsun.”

Ela güldü ve Karmela’nın çıkardığı kıyafetlere baktı. Emin olamamış çeşit çeşit renkte kıyafetler almıştı. Kıyafetleri Ersa’nın önünde tuttular ve tek tek gösterirken ifadesini gözlemlediler.

Ersa’ya gösterilen kıyafetlerde kırmızı renge gelince Ersa ellerini kıyafete ulaşmak için uzattı. Gözleri parıldıyordu. Ela ve Karmela Ersa’nın tepkisi ile şaşırdı.

“Tamam bu kıyafeti giydireceğiz.”

Ela bir gülümseme ile Ersa’nın kıyafetlerini giydirdi. Ersa kıyafetlerini sıkıca tuttu ve gülümsedi. Karmela ve Ela ise Ersa’nın masum yüzünü izliyordu.

“Ersa açıkmış olmalı ben yemek hazırlayacağım. Sende Ersa ile vakit geçir biraz.”

“Merak etme. Ersa ile güzelce ilgileneceğim.”

Karmela bir çocuğun sorumluluğunu alırken Ela doğum yapmadan bir çocuğu olmuş gibi hissetti.

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr