2. Sezon 14. Bölüm: Samyet Akademisi

avatar
996 6

Yıldızlar Kralı - 2. Sezon 14. Bölüm: Samyet Akademisi


Adam korkuyla yardım çığlıkları attı.

“Hayır! Hayır! Greg! Yardım et!”

Javier öylece durdu ve bağırmasını izledi. Adamın onlarca kez bağırmasından sonra hiç kimse yardıma gelmemişti. Javier adım adım yaklaştı. Adamın boğazını sertçe sıktı. “Luan sen misin?”

Luan korkuyla başını salladı. Javier maskenin altından kötü bir gülümsemeyi açığa çıkardı. “Beklentimin aksine seni çok fazla aramamıza gerek kalmadı.”

Javier kırkayak şeklinde bir parazit oluşturdu. Parazit Luan’ın kulaklarından içeri girdi. Luan’ın çığlıkları odada yankılanmaya başladı. Kadın o kadar şaşırmıştıki sürünerek uzaklaştı. Luan’a olanlara karşı hiçbir acıma duygusu yoktu. Javier’ın görünümü onu korkutmuştu.

Ersa’nın gözleri acımasız bir soğukluk barındırıyordu. Luan’ın yüzü gitgide soldu ve kurudu. Bir dakika sonra kemikleri derisine yapışmıştı. Bağıracak enerjisi kalmamıştı. Yeryüzü evresindeki mevcut gücü temel evreye düşmüştü. Birkaç saniye içinde son enerjisi de tükendi ve öldü. Luan’ın cesedinin korkutucu görünümü kadını ürpertmişti. Hayatı boyunca böyle bir ölüme şahit olmamıştı.

Javier enerjisiyle odayı taradı. Luan’ın uzaysal yüzüğünü aldı. Ersa da kadının yanına geldi. Kadının yüzü perişan haldeydi. Kadın Ersa’nın yaklaşması karşısında korktu. Ersa nazik bir gülümseme sergilesede maskenin varlığı güzel yüzünü gizliyordu. Uzaysal yüzüğünden bir hap çıkardı ve kadına uzattı. Verdiği hap yaraların iyileşmesine yardımcı olan bir haptı.

“Bunu tüketin. Daha iyi hissedeceksiniz.”

Ersa’nın sesi kadına sakinleştirici bir hava verdi. Tereddütle hapı ağzına attı ve daha iyi hissettiğini keşfetti. Ersa nazik bir sesle sordu.

“İsminiz nedir?”

“Liyne.”

Kadının sesi kısık çıksa da Ersa duyabildi.

“Korkma. Sana zarar vermeyeceğiz. Buraya yardım etmeye geldik.”

Ersa’nın sözleri kadının birkaç gündür yaşadıklarından sonra onu duygusallaştırmıştı. Kocası Luan tarafından esir alınmıştı ve köle olarak buraya getirilmişti. Yaşadıkları tam bir kabustu. Buradan hiçbir zaman kurtulamayacağını sanmıştı. Gözyaşları gözlerini ıslattı. Kıyafetlerinde yırtıklıklar mevcuttu. Saçı çekiştirilmekten darmadağın olmuştu. Ersa uzaysal yüzüğünden elinde olan tek örtüyü çıkardı. Liyne’nin üstünü örtmesine izin verdi.

Javier, Ersa’ya insan ilişkileri konusunda güveniyordu. Ersa, Liyne ile ilgilenirken kendisi uzaysal yüzükte ne olduğunu kontrol etti. İçerisinde yüklü miktarda para ve hap gibi birçok malzeme vardı. Bunun dışında bir bitki göze çarpıyordu. Mor yapraklara sahip bir çiçekti. Javier’ın ne olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu, ama Joysha’nın bahsettiği bitkinin bu olduğunu tahmin etti.

Ersa’ya neden bu durumda olduğunu anlatan Liyne’nin sesini işitti.

“Kocamı esir aldıktan sonra beni de kocamın borcu için köle olarak aldıklarını söylediler. Bugün- bana köle olarak görevlerimi yerine getirmem gerektiğini söyleyerek saldırdı.”

Liyne ağlayan bir yüzle yaşadıklarını anlatmayı sürdürdü.

“Sizin gibi başkaları da var mı?”

Liyne kafasını salladı.

“Onları evin altındaki mahzende saklıyor. Eşim de orada.”

Luan’a birkaç küfür savurduktan sonra ekledi. “Çocukları da oraya hapsetti. Onları köle olarak satmayı planlıyordu.”

“Aşağıdaki kişiler hakkında ayrıntılı bilgi verebilir misin? Kaç kişiler, ne durumdalar, onları koruyan kimse var mı?”

“On bir yetişkin erkek ve sekiz yetişkin kadın esir olarak tutuluyor. Altı tane de çocuk onlarla birlikte. Başımızda duran kimse yok, ama evin etrafında korumalar var.”

Ersa gökyüzü evresindeki uzman hakkında bilgi almaya çalıştı. “Bunlar dışında birini gördünüz mü? Örneğin gözünüze diğerlerinden farklı gelen biri. Daha korkutucu biri olabilir.”

Liyne tereddüt etmeden cevapladı.

“Evet öyle biri var. Koridorun sonundaki odada kalıyor.”

Javier ve Ersa bakıştılar. “Halledebilecek misin?”

“Aramızda büyük bir seviye farkı olmadıkça sorun olmamalı. Beni bekleyin geri geleceğim.”

Javier odadan ayrıldı ve koridorda ilerledi. Koridorun sonundaki odanın önüne ulaşınca durdu. Karanlık yolun enerjisi tamamen bedenini kaplıyordu. Sonsuz teknikten öğrendiği teknikleri kullanıyordu. Bu tekniğin ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordu. İlk defa bu kadar güçlü birini öldürecekti. Karanlık enerjiyi elinde biriktirdi. Kapıyı açtıktan sonra içeride nasıl bir durumla karşılaşacağını bilmiyordu. Eğer adam uyanıksa ve onu fark ederse anında saldıracaktı. Kapıyı enerjisi ile ses çıkarmadan açtı. Etraf çok sessizdi.

Javier’ın temkini en uçlardaydı. Buradaki uzman sorununu halletmezlerse esirleri kurtarırken sıkıntı yaşarlardı. Kapı açıldıktan sonra yatağında bacaklarını çaprazlayarak oturmuş bir adam gördü. Adamın sırtı dönüktü. Javier yetişim yaptığını düşündü. Bu durum onun rahatlamasını sağladı. Yetişim yaparken gücüyle adamı halletmek çok zor olmamalı diye düşündü.

Sonsuz teknikten öğrendiği bir saldırı tekniğiyle adama saldırdı. Karanlık enerjinin saldırısı adamın boynuna inecekken Javier’ın elleri havada durdu. Elini hareket ettiremiyordu. Göz bebekleri büyüdü. Bileği göremediği güçlü bir enerji biçimi tarafından kavranıyordu. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın kurtulamadı. Adam Javier’ın şaşkın bakışları arasında yataktan indi ve bakışlarını Javier’a çevirdi. Delici bakışlara sahipti.

Javier içinde bu adama karşı duyduğu korkuyu hissetti. Yaşı ilerlemiş bir adamdı. Yüzü yaşının da getirdiği bir bilgelik barındırıyordu. Ela gözleri derinlikle doluydu. Bu adamla arasındaki güç seviyesinin basit bir evre farkı olmadığını anladı. Karşısındaki uzman çok güçlüydü.

“Adın ne genç adam?”

Javier yaşlı adamın sorduğu soruya cevap verdi.

“Javier. Siz kimsiniz?”

Javier bu adamın Luan’ı korumak için burada olduğunu düşünmüyordu. Böylesine güçlü biri için Luan’ın konumu çok küçük kalırdı. Yaşlı adam yüzünde bir tebessümle yanıtladı.

“Bana Aignan olarak hitap edebilirsin.” Javier’ın ifadesini görünce ekledi. “Sizi öldürmeyeceğim. Canınızı almakla ilgilenmiyorum.”

Aignan enerjisini geri çekti. Javier’ın bileğide sarmalandığı konumdan kurtulabildi.

“Ama ilgilendiğim iki şey var.”

Aignan’ın sözlerini Javier sessizce dinledi.

“İlki öldürdüğün adamın uzaysal yüzüğündeki çiçeği bana vermeni istiyorum. İkincisi yüzünü açığa çıkarmanı istiyorum.”

Javier’ın maske içindeki kaşları çatıldı. İsteklerini yerine getirmese bile Aignan zorla gerçekleşmesini sağlayabilirdi. Luan’ın uzaysal yüzüğünü aldı ve Aignan’a fırlattı. Aignan uzaysal yüzükten mor rengindeki yapraklara sahip çiçeği çıkartıp kendi uzaysal yüzüğüne koydu. Daha sonra geri Javier’a fırlattı.

“İçindeki diğer şeylerle ilgilenmiyorum. Saklayabilirsin.”

Javier reddetmedi ve kafasını salladı. Elini maskesine uzattı ve maskeyi çıkardı. Genç ve yakışıklı yüzü açığa çıkınca Aignan biraz şaşırdı. Karşısındaki gençte gördüğü karanlık gözler özeldi. Ersa’nın varlığından da haberdardı ama kalfa evresindeki yetişiminden dolayı önem vermedi. Javier’ın yaşına rağmen geldiği seviye onu şaşırtmıştı. Odaya girdiğinde varlığını saklama seviyesi kendi seviyesinin üstündeydi. Bu zamana kadar sayısını unuttuğu kadar çok dahi ile tanışmıştı. Javier’ın yeteneğinin en üst düzeyde olduğunu kabul etti.

“Gidebilirsin.”

Aignan’ın bir süre sessizce yüzünü izlemesinden sonra söylediği sözlerle Javier maskesini geri taktı. Yaşlı adamla uzun süre vakit geçirmeye niyeti yoktu. Javier ayrıldıktan sonra Aignan mırıldandı.

“Ne kadar soğuk bir genç.”

Javier’ın durum karşısındaki sakinliğine şaşırmıştı. Merak etse de kendisine sorular yöneltmemişti. Durumunun farkında biri olarak olabildiğince çabuk ayrılmaya çaba göstermişti. Javier’ın dönüşüyle Ersa sordu.

“Bir sorun çıktı mı?”

“Daha sonra anlatırım. Diğerlerini kurtarıp burayı terk edelim.”

Ersa, Javier’ın tepkisinden önemli bir şey olduğunu anladı. Konuyu sonraya bırakarak odadan çıktı. Malikanenin alt katında birkaç uzman vardı ama Javier onları gücüyle halletti. Liyne’nin anlattığına göre buradaki uzmanlarda onlara hiç iyi davranmamıştı. Bu nedenle onlara yumuşak davranmadı.

Mahzene ulaştıklarında onlarca korku dolu göz onlara yöneldi. Yüzleri aldıkları darbeden zarar görmüş, kıyafetleri kirle kaplıydı. İçlerinden bir adam Liyne’yi görünce bağırdı.

“Liyne! İyi misin?”

Liyne’nın adama bakışları birkaç duyguyu barındırıyordu. İyi değildi ama sonunda kurtuluyorlardı. “İyiyim Sagar. Yanımdaki kişiler bize yardım etmeye geldiler. Buradan kurtulabiliriz.”

Liyne’nin sözleri esirlerin heyecanlanmasını sağladı. Beklenti dolu gözlerle Ersa ve Javier’a baktılar. Ersa’nın bakışları erkeklerin olduğu tarafı taradı.

“İçinizde hanginiz Ralph?”

Saçları kirle kaplı bir adam şaşkın bir ifadeyle Ersa’ya baktı.

“Be-benim.”

“Joysha ve Tina’nın durumu iyi. Sizi onların yanına götüreceğiz.”

Ralph büyük bir şaşkınlık duydu. Ersa’nın eşini nereden tanıdığını anlamadı. Ersa bakışlarındaki şaşkınlığı fark etti. Gözleri esir olanların üzerinden geçti.

“Buraya size yardım etmeye geldik. Buradan sizi çıkaracağız. Çıktıktan sonra diğer konuları konuşuruz.”

Javier kaldıkları hücreleri kırdı ve serbest kalmalarını sağladı. Birbirlerine kavuşan aile üyeleri buluşmakla meşguldü. Hücrede birbirlerinden ayrı yerde kalıyorlardı. Javier’ın komutuyla malikanenin girişine geldiler. Javier içine parazit yerleştirdiği adam hariç diğerlerini hızlı bir şekilde etkisiz hale getirdi. Korumalar ne olduğunu bile anlayamadı.

Parazitli koruma Javier’ı ve arkasındaki esirleri görünce gözleri büyüdü. Efendisinin hayatta olup olmadığını merak etti. Malikanede gökyüzü evresinde bir uzman da vardı. Javier’ın onu da öldürmüş olabileceği fikri korkuyla titremesine neden oldu.

“Buradan çıkacağız. Sende bizim başımızda durarak yönlendireceksin. Bu bölgeden çıkınca seni bırakacağım. Eğer aptalca bir şey yaparsan ne olacağını biliyorsun.”

Adam kafasını birkaç defa salladı. Javier’ın varlığıyla tehlikeli bir şey yapmaya cüret edemezdi. Koruma önde, esir olarak diğerleri arkada yer alarak ilerlediler. Javier ve Ersa ise varlıklarını gizleyerek kenardan takip etti. Bölgeyi koruyan uzmanlar, korumayı daha önce gördüklerinden dolayı bir şey söylemediler. Diğerlerinin işlerine karışmak istemiyorlardı.

On dakikadan fazla süre sonra bölgeden çıkabildiler. Esir tutulanların kalp atışları hızlanmıştı. Her an bir sorun çıkabileceğinden endişeliydiler. Ersa ve Javier şaşkın bakışları arasında ortaya çıktı. Koruma endişeyle bekliyordu.

“Gidebilirsin ama birilerine haber iletirsen beyninin patlayacağını hatırlatmak isterim.”

Javier’ın soğuk sesi onun için büyük bir korku barındırdı. Tek kelime etmedi ve sessizce ayrıldı. “Daha sakin bir yere gidelim. Beni takip edin.”

Hala karanlık olan şehrin sokakları çok sakindi. İnsanlar tek tük görünüyordu. Joysha’nın kaldığı hana vardıklarında handan birkaç oda daha tuttular. Aileleri odalara yerleştirdiler.

“Yarın konuşacağız. Bugün dilenebilirsiniz.” Her aileye ayrıca uzaysal yüzüğünden bazı hap ve yiyecekler verdi. Geriye Ralph kalmıştı. Joysha’nın kaldığı odanın kapısını çaldılar. Kapıyı hala uyuyamamış olan Joysha açtı. Tina yorgunluktan erken uyumuştu. Ersa geri çekilmiş Ralph’ı önde tutmuştu.

Gözleri Ralph’la buluşan Joysha’nın gözleri yaşardı. Koştu ve Ralph’a sarıldı. “İyisin! Hayattasın!”

Joysha’nın sözleri Ralph’ın kalbini acıttı ve sürekli olarak Joysha’dan özür diledi. Ersa ve Javier sessizce ayrıldılar. Gökyüzünü aydınlatan sayısız yıldızı izlediler. Dakikalarca hiçbir şey söylemeden sessizce gökyüzünü izlediler. Javier bir süre sonra acı tatlı bir sesle konuştu.

“Bugün neredeyse canımızdan oluyorduk.”

Ersa’nın bakışları Javier’a çevrildi.

“O odada gökyüzü seviyesinde bir uzman yoktu. Odadaki kişi kral evresinde ya da daha üstündeki bir evrede biriydi. Ersa’nın ifadesinin değişimi Javier’ın beklediği gibiydi. Ersa’ya ayrıntılı bir şekilde neler yaşadığını anlattıktan sonra sordu.

“Ne düşünüyorsun?”

“Büyük bir olayın içine çekilmiş olabilir miyiz?”

Javier bu soru karşısında gülümsedi.

“Bu konuda şüphen olmasın.”

Illua köyü meselesinde güçlü uzmanları kışkırtmışlardı. Bu mesele de öğrenildiğinde öyle olacağı belliydi. Kimliklerini nereye kadar saklı tutabilecekleri şüpheliydi.

Sabah olunca yüklü miktarda yiyecek satın aldılar. Yaşadıkları şeylerden sonra güzel bir ziyafeti hak ettiklerini düşündüler. Ersa’nın uzaysal yüzüğündeki rum miktarı çok olmasa da Luan’ın uzaysal yüzüğünü elde etmişlerdi. İçerisindeki para miktarının onları uzun süre idare edebileceğini düşünüyorlardı. Tüm aileler toplandı ve hanın yemek salonunda yemeklerini yemeye başladı. Joysha ve Tina’nın yüzünde mutlu gülümsemeler vardı.

Diğerleri gibi esir tutulmadıklarından onların durumu daha iyiydi. Ersa ve Javier, ilk önce yemeklerini yemelerine izin verdi. Herkes büyük bir iştahla karnını doyurdu. Yıkanmışlar, dinlenmişler ve karınlarını doyurmuşlardı.

“Dün geceden sonra yaşamınızın eskisi gibi olmayacağınızın farkında olmalısınız. Bunun için sizlere iki seçenek vereceğim. Ne yapacağınız size kalmış olacak. Fans şehrinin artık sizin için yaşanacak bir yer olmadığı aşikar. Bu şehirden ayrılmanız gerekli ve isterseniz size, sizi uzun bir süre idare edecek miktarda para vereceğiz ve yollarımızı ayıracağız. İkinci seçenek ise buradan uzakta arkadaşım ve benim öncü olarak oluşturduğumuz bir köy var. Gözden uzakta sakin bir bölgede. Size haritada nerede olduğunu göstereceğim. Böylece oraya gidebileceksiniz.”

Ersa kendisini dikkatle dinleyen bakışlar karşısında devam etti.

“Eğer ikinci teklifimi kabul eder ve köye giderseniz oradan biz köye gelene kadar ayrılmamalısınız. Köy halkıyla uyumlu olmalısınız ve onlara zarar verecek hiçbir şey yapmamalısınız. Köy konusunda katı olduğumuzu bilmenizi istiyorum. En ufak bir sorun olursa başınızın belada olduğunu kabul edebilirsiniz.”

Ersa hala maskeyle duruyordu, ama gözleri onlara bir korku duygusu vermişti. Dört aile şehirden ayrılmak istedi. Geri kalanları da Ersa’nın bahsettiği köye gitmek istediler. Başka bir şehre giderlerse sorunların yok olacağı şüpheliydi. Köye giderlerse gözden uzakta sakin bir hayat yaşayabileceklerdi. Ayrıca Javier gibi güçlü bir uzmanın desteklediği köyde en azından belirli bir dereceye kadar korumaya sahip olacaklardı. Ersa gitmek isteyen ailelere Luan’ın yüzüğünden normal aileler için uzun süre yetecek miktarda para verdi ve onlarla yollarını ayırdı ve kalan kişileri saydı. Yedi yetişkin erkek, beş kadın ve dört çocuk kalmıştı. Erkeklerin güçleri fena değildi. En düşükleri büyükusta evresindeydi ve dört kişi yeryüzü evresinin başlarındaydı. Ilua köyü için iyi bir güç oluştururlardı. Bu güçle yolculuklarında bir sıkıntı yaşamaları da olası değildi.

Ersa herkese hazırlanmasını söyledi. İsteyenlerin evlerine gittiler ve yanına almak istedikleri eşyaları aldılar. Ersa ayrıca yüklü miktarda tohum ve köy için gerekli malzemeler satın aldı. Malzemeleri Joysha’ya emanet etti.

“Bunu ya Sienna ya da Tiverna isimli kişiye teslim ediniz.”

Joysha, Ersa’nın sözlerini normalden de ciddiye aldı. Hayatı boyunca Ersa ve Javier’a karşı olan borcunu ödeyebileceğini sanmıyordu. Ralph’ta yanında sessizce bekliyordu. Ersa’nın bakışları kendisine yönelince duruşunu daha da dikleştirdi.

“Ralph bir şeyi öğrenmek istiyorum. Görev sırasında ne oldu? Luan neden sizleri esir aldı?”

Ralph hatırlamak istemediği anıları hatırlarken iç çekti. “Çiçeği bulduktan sonra Luan’ın adamları birden bizlere saldırdılar. Onlarca kişi ellerinde can verdi. Çiçek konusunda dışarıya bilgi sızmasını istemediğinden dolayı bizleri susturmak istedi.”

Ersa olayların bu şekilde olacağını tahmin etse de Ralph’tan bu konuyu onaylatmak istemişti. Satın almış olduğu Fans şehrinin ve çevresinin haritasında bir güzergah belirledi ve Ralph’a teslim etti. “Yolculuğunuzu bu güzergahta sürdürürseniz bir sorun olmamalı. Köye varınca onlara sizleri Ersa’nın gönderdiğini söylersiniz ve durumunuzu anlatırsınız. Gücünüzle yolculuk rahat geçmeli.”

Aileler Ersa’ya tek tek teşekkür etti. Tina, Ersa’ya sarıldı ve güzel bir gülümsemeyle ayrıca teşekkür etti.

“Babamı kurtardığın için teşekkür ederim abi.” dedi ve ayrıldı.

Bu sözler Ersa’nın bakışlarının değişmesine neden oldu. Olduğu yerde öylece durdu.

“Abi!”

“Bugün oyun oynayacak mıyız abi?”

“Bu kitabı da bitirdim. Kız kardeşim zeki değil mi abi?”

Ersa’nın aklında yankılanan onlarca cümle Ersa’nın kafasını tutmasına neden oldu.

“Ersa?”

Ersa’nın tuhaf hareketleri Javier’ı şaşırttı. Seslenmesine karşılık Ersa tepki vermedi. Ersa yere diz çöktü ve yankılanan seslerin ortadan kaybolmasını bekledi. Derin derin nefes alıp veriyordu.

“Ersa iyi misin?”

“İyi-yim.”

Zihninde yankılanan bu sesin sahibi kimdi? Hatırlayamadığı kız kardeşi miydi? Birden fazla ses zihninde yankılanmış olsa ve sesi net bir şekilde ayırt edemese de sesin sahibinin küçük bir kız çocuğu olduğu belliydi. Baş dönmesi düzelince ayağa kalktı.

“Kardeşin var mı Javier?”

Ersa’nın ani sorusunu beklemeyen Javier neden sorduğuna anlam veremedi.

“Bildiğim kadarıyla yok.”

“Benim bir kardeşim olduğunu düşünüyorum. Hala hayattaysa tabi.”

Javier sessiz kaldı. Bir kişinin geçmişini hatırlamaması çok kötü olmalıydı. Ailesi ile arasındaki ilişki karmaşık olsa da en azından kim olduğunu, ne olduğunu biliyordu. Ersa’ya göre çok şanslı olduğunu düşündü. Ersa konuyu değiştirdi.

“Ne yapacağız?”

“Aena Thuner isimli uzmanın miras kalıntısına katılmaya ne dersin? Hem bir akademinin nasıl bir ortama sahip olduğunu merak ediyorum.”

Ersa gibi Javier’da bu konuda istekliydi. İnsanlarda heyecan uyandıran bu uzmanın kim olduğunu merak ediyorlardı. Ayrıca bu zamana kadar akademi denen şeyi de hiç duymamıştı. Ersa ile atıldığı macera ile çok fazla şey öğrenmişti. “O zaman Marble ülkesinin başkentine gidiyoruz?”

“Hedeflediğimizden erken olsa da rotamızın üzerinde olan bir yerdi. Akademiye gidecekken simya malzemeleri de satın almak istiyorum. Uzaysal yüzüğümdeki şeylerden zamanında simya ile ilgilendiğim belli. Biraz çalışıp nasıl bir şey olduğunu görmek istiyorum.”

“Simya mı? Benim de o konuda bir bilgim yok. Seninle birlikte biraz bilgi edinebilirim.”

Ersa ve Javier, şehirde simya malzemeleri satan bir mağaza buldular. Mağaza birkaç kattan oluşuyordu. Ersa ve Javier’ın maskeler ile mağazaya girmeleri tuhaf karşılansa da görevliler seslerini çıkarmadı. Bazı insanlar yüzlerini saklamayı tercih edebiliyorlardı.

“Ersa sergilenen simya malzemelerinde göz gezdirdi. Küçük çaplı simya ocakları, çeşitli kazanlar ve başka malzemeler vardı. Ersa’nın uzaysal yüzüğünde bunlardan biraz farklı olsa da simya malzemeleri vardı. Simya malzemeleri kendi içerisinde seviye olarak ayrılıyordu. Her seviye de başarı oranı artıyor ve aynı zamanda zorlukta artıyordu. Genel olarak her alanda bu tarz bir seviyelendirme hakimdi. Toprak, yeryüzü, gökyüzü ve cennet seviye olarak ayrılıyordu. Bunlar dışında seviyeler mevcut olsa da Ersa’nın bu konuda bilgisi yoktu.

Buradaki simya malzemelerinden yeryüzü evresinde satın aldı. Ayrıca simya kitaplarını merak ediyordu. Kitapların fiyatlarını şaşkınlıkla karşıladı. Her biri yüksek miktarlarda fiyata satılıyordu. Ersa simya çalışmalarına yeni başlayacağından dolayı temel seviye de birkaç tane kitap satın aldı. Bitkiler, rafine çalışmaları, hap yapımı gibi bilgileri içeriyordu. Mağazada tıbbi kitapların da satıldığını fark etti. Temel seviyede birkaç kitapta onlardan aldı. Luan’dan aldıkları para olmasaydı elindeki paranın bunlara yetmesine imkan yoktu.

Samyet şehrine olan yolculukları bir haftadan fazla sürecekti. Ersa bineklerin ücretini merak etti ve şehirde bu konuda özelleşmiş yere gitti. Javier ile birlikte, büyük bir bahçeye sahip binek satış alanına girdiler. Kedi türünde birçok canavar ehlileştirilmiş ve binek haline getirilmişti. Bunlar dışında farklı türler de vardı ama biraz daha pahalıydılar. Özellikle kuş türünün binekleri çok pahalıydı.

Ersa büyük bir kedi türü canavarın yanına geldi. Göğsünden yükselen bir hırlama duydu. Ersa göğsünde bir kıpırdanma hissetti. Vinka’yı kumaştan çıkardı ve Vinka’nın bakışlarının canavara çevrildiğini fark etti. Uzun süredir sessiz kalan Vinka’nın tepkisi Ersa’yı şaşırttı. Yolculuk boyunca Vinka genelde uyuyordu. Uyduğu zaman onu yumuşak bir bezle sarmalıyor ve vücuduna bağlıyordu. Bineklerin olduğu kısımda ise uyanmış hırlamaya başlamıştı.

Ersa ve tüylerini okşadı. Vinka ile canavarın gözleri buluştu. Canavar korkmuş ve onu tutan sahibinin elinden kurtulmaya çalışmıştı.

“Neler oluyor?”

Ersa, koca bir canavarın Vinka’dan korkmasını hayretle izledi. Javier’da Vinka ve korkan canavara ilgiyle baktı. Vinka düşündüklerinden daha mı güçlüydü? Ersa, Vinka’yı boyutundan dolayı her zaman zayıf bir varlık olarak görmüştü, ama büyükusta evresindeki bir canavarı korkutabiliyorsa aslında yanlış bir fikir yürütmüş olduğu ortaya çıkmış olurdu. Binek alanının sahibi olan yaşlı bir adam Ersa’nın elindeki Vinka’yı gördü ve merakla yaklaştı.

“Binek almaya mı geldiniz?”

Ersa kendileri ile konuşan adama döndü.

“Alacağımız kesin değil.”

Adamın bakışları Vinka’da takılı kaldı. Ersa’nın maskesinden nasıl biri olduğunu çıkaramıyordu ama Vinka’nın özel bir varlık olduğu belliydi. Soyu üstün bir canavar olabilir mi diye şüphelendi.

“Benim adım Demetri Volantis. Binek alanının sahibiyim. Sizlerin kimliğini öğrenebilir miyim?”

Ersa şüphe ile Demetri’yi süzdü. Vinka’ya karşı bakışları tuhaftı. Ne olduğunu biliyor olabilir mi diye geçirdi içinden.

“Adım Ersa.”

“Beyaz tüylü kedi senin ruhsal canavarın mı Ersa?”

Ersa ruhsal canavarın ne olduğunu düşündü. Daha sonra kitapta okuduğunu hatırladı. Uzmanlar belirli bir seviyenin üzerine ulaştıktan sonra bir canavar ile ruhsal bağ oluşturabilirdi. Buna iki tarafta razı olmalıydı. Bu nedenle çok nadiren ruhsal bağı olan bir insan ortaya çıkardı. Ersa, Vinka ile arasındaki bağın ruhsal bağ mı olduğunu bilmiyordu.

“Öyle de diyebilirsin.”

Demetri, Ersa’nın sözleriyle şaşırdı. Ruhsal bağa sahip biri ile karşılaşmak nadirdi. Bu alanda olan kendisi bile çok az kişi ile denk gelmişti.

“Ruhsal canavarının özel bir soyu var gibi.”

“Özel soy mu?”

Ersa’nın ilk defa duyuyor gibi söylediği sözler Demetri’nin beklemediği sözlerdi. Aslında o Ersa’dan bir cevap bekliyordu ama Ersa ona soruyordu.

“Özel soyu bilmiyor musun?”

“Hayır bilmiyorum.”

Konu Ersa’nın ilgisini çekmişti. Demetri ona açıklamaya başladı. Böyle bir konuyu duymamış olan Javier da dinliyordu.

“Her canavarın ait olduğu bir soy vardır. Normal sıradan canavarların özel bir tarafı yoktur ama nadiren bazı canavarlar özel bir soyla doğar. Daha önce birkaçına denk gelmiştim. Özel soya sahip canavarlar soyun getirdiği bazı özellikleri kullanabilirler. Diğer canavarlara göre daha güçlüdürler ve soyunu kullanarak diğer türleri baskılayabilirler. Az önce ruhsal canavarının, kedi türündeki bineğe yaptığı gibi. Soyunu kullanarak ona olan üstünlüğünü ortaya koydu ve aralarındaki soy farkı diğer canavarı korkuttu. Savaşırsa hayatından olacağını hissetti. Daha net açıklarsam bir kralın halkından birine emir vermesi gibi denebilir.”

Demetri’nin açıklamaları Ersa’nın yeni bilgiler edinmesini sağlamıştı. Vinka’nın özel bir varlık olduğunu anladı. Demetri’nin neden Vinka’ya ilgi duyduğunu anlamıştı. Ersa daha fazla bilgi almak istedi.

“Özel soy canavarları nasıl yeteneklere sahip olabiliyor?”

“Aslında bu konuda benim de çok fazla bilgim yok. Dediğim gibi özel soy canavarları çok nadirdir ve kendi aralarında da ne tarz farklılıklar var bilmiyorum. Benim denk geldiğim canavarlardan bir tanesinin yeteneğine şahit olmuştum. Kendisinin üstündeki canavarları yenebilecek bir güce sahipti ve yıldırım yolu konusunda kendini geliştirmişti. Bu nedenle bazı teknikler kullanabiliyordu. Bu teknikler canavarın sahibi olan uzmanın söylediğine göre özel soyundan dolayı kullanabildiği tekniklermiş.”

Ersa, Vinka’nın ne tür bir yola odaklanacağını merak etti.

“Açıklamalarınız için teşekkürler Bay Demetri.”

Demetri gülümsedi ve “Böyle nadir bir karşılaşma yaşadığım için şanslı olduğumu düşünüyorum. Teşekkür etmen gerekmez.” dedi.

“Bir bineğin fiyatı ne kadar?”

Demetri eliyle kedi türü büyük bir canavarı işaret etti. Turuncu tonlarında tüylerle kaplı bir canavardı.

“O binek bir gytea. Yeryüzü evresinde bir canavar olsa da bir canavarı ehlileştirip binek haline getirmek zahmetli bir mesele. Ortalama olarak bin rim ediyorlar.”

Ersa fiyatın gerçekten de fazla oluğunu düşündü. Yüz rum bir rime tekabül ediyordu. Bin rim dediği fiyat yüz bin rum demekti. Bunun için yüklü miktarda hap satmalıydı. Luan’ın uzaysal yüzüğünde bile beş yüz rim civarında para vardı ve o şehirde ünlü biriydi. Luan’ın tüm parasının burada olduğunu düşünmüyordu ama yine de onun için bile bir binek almanın pahalı olduğunu düşündü.

Ersa ve Javier paraya daha az önem veremezlerdi. Paranın kaynağı da Luan’dan geliyordu. Bu nedenle yolculuklarını kısaltacaksa parayla satın almanın zararı yoktu, ama bu bineklerle hareket imkanları kısıtlanmış olacaktı.

“Başka bir şehre gittiğimizde bineklere bakmaları için teslim edebileceğimiz bir yer var mı?”

“Her şehirde binekler için oluşturulan bakım merkezleri var. Bizim binek alanımızda da böyle bir yer var. Cüzi bir ücret karşılığında şehirde kalırken bineği teslim edebiliyorsunuz. Nereye gitmeyi planlıyorsunuz?”

“Samyet şehrine gideceğiz.”

“Öyleyse sorun olmamalı. Samyet şehrinde binekleri teslim edebileceğiniz birkaç bakım merkezi var. Bunlardan biri de bize ait. Benim referansımla sizleri yönlendireceğim. Böylece bir sıkıntı yaşamazsınız.”

Ersa, Javier’ın ne düşündüğünü sordu. Binek almaları yolculuk açısından iyi olabilirdi.

“Bir binek ister misin?”

Javier da bu fikre sıcak bakıyordu. Bineklerin nasıl bir şey olduğunu deneyimlemek iyi olabilirdi. Demetri binekler konusunda birebir rehberlik etti.

“Büyükusta evresindeki bineklerin fiyatı yüz rim ve üzerinde olsa da binek yeryüzü evresindeyse fiyatta artıyor. Sadece başlangıç evresinde olsa bile yeryüzü evresindeki bir binek bin rim civarında oluyor. Kuş türü bir binekse fiyat daha da artıyor. Ne tür bir binek arzuluyorsunuz?”

Ersa fiyatların artışını duyunca farkın fazlalığına şaşırdı. Kuş türünün fiyatını tahmin bile edemiyordu. Daha bir yeryüzü evre bineğin ücretini bile karşılayamıyorlardı.

“Büyükusta evresinde kedi türü bir binek bizim için yeterli olur. Bineklerle şehre giriş çıkışımızda bir izin ihtiyacımız var mı?”

“Bir binek sahibinin ruhsata sahip olması lazım. Aksi taktirde binekle beraber şehre girmene izin vermezler. Elbette biz binek alanlara ruhsatta sağlıyoruz. Ne seviyede bir binek istiyorsunuz?”

“Büyükusta evresinde bir binek bizim için yeterli.”

Demetri kedi türü bineklerin olduğu alana ilerledi. Onlarca bineğin bulunduğu alana varınca “Aralarından istediğinizi seçebilirsiniz.” dedi.

Ersa içlerinden beyaz tüylü bir canavar seçti. Javier da siyah tüylerle kaplı biraz korkutucu görünen bir canavar seçti. İki yüz rimden biraz fazla ödedikten sonra Demetri onlara canavarların ruhsatını teslim etti. Ayrıca kendisi tarafından hazırlanan bir referans madalyonu da teslim etti. Böylece Samyet şehrinde binekleri teslim ederken işler onlar için daha hızlı ilerleyecekti.

“Ruhsat sadece Marble İmparatorluğunda geçerli başka bir yere gittiğinizde oranın kurallarına göre ruhsat almalısınız. Madalyonu Volantis Bakım Merkezine teslim ederseniz size yardımcı olacaklardır.”

Ersa ve Javier, ruhsatı teslim aldıktan sonra bineklerin yanına gittiler.

“Yardımlarınız için teşekkürler Bay Demetri.”

“Umarım ileride görüşme fırsatı bulabiliriz Ersa.”

Ersa ve Javier, bineklerine bindiler ve alandan ayrıldılar. Binek insanların kullanımı için dizayn edilmişti. Sırtında oturmak için rahat bir sistem kurmuşlardı ve bineği tutabilmek için yumuşak bir ip mevcuttu. Ersa bineği hareket ettirdi ve binek hızla koştu. Hızı Ersa’yı şaşırtmıştı. Beklediğinden hızlı bir canavardı. Hızını düşürdü ve şehirden çıkana kadar düşük bir hızda hareket etti.

Şehirdekiler bineğe bindikleri için onlara bakmadan edemiyorlardı. Javier’da siyahla kaplı bineğinde hareket halindeydi. Beklentisinin aksine güzel bir duyguydu. Gökyüzü evresinde olan kendisi için düşük bir hız olsa da verdiği hissiyat fena değildi. Şehirden çıkınca Samyet Akademisinin doğrultusunda tam hızda harekete geçtiler. Bir hafta civarında süren yolculuğun sonunda Samyet şehrinin girişine ulaştılar. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44309 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr