2. Sezon 13. Bölüm: Fans Şehri

avatar
982 7

Yıldızlar Kralı - 2. Sezon 13. Bölüm: Fans Şehri


Sabah olduğunda kapının önünde onlarca genç duruyordu. Erkekler ve kızlar Ersa’nın sözleri üzerine toplanmıştı. Ersa dışarı çıktı ve gençleri süzdü. Her birinin yüzü azim dolu bir ifadeye sahipti. Toplamda otuz beş erkek ve yirmi yedi kızın geldiğini gördü. Sayının miktarı fena değildi. Javier da Ersa’nın arkasından takip etti.

“Beni takip edin.”

Ersa’nın sözleri ile peşine takıldılar. Bir süre sonra yeşilliklerle kaplı rahatlatıcı havaya sahip bir alana vardılar. Gençlerin bakışları altında konuşmasına başladı. Onlara dövüş sanatlarından bahsetti. Genel hatlarıyla anlattı.

“Dövüş sanatlarını öğrenmek zor bir şey değildir. Zor olanı dövüş sanatlarında ilerleme kat etmektir. Her biriniz dövüş sanatlarını öğrenebilirsiniz. Lakin unutmayın ki aranızdan bazılarınız daha hızlı gelişir, bazılarınız ise daha yavaş gelişir. Böyle bir durumda umudunuzu kaybetmeyin ve çalışmayı sürdürün. Gün sonunda daha çok çalışan kazanır. Bir sorununuz olduğunda bizlere danışmaktan çekinmeyin. Şimdi dersimize başlayalım.”

“Hepinizin bildiği gibi insan vücudunda, vücut sistemimizin çekirdeği kalp adındaki organımızdır. Dövüş sanatlarındaki durum bundan çok farklı değildir. Kalbimizin tersi yönünde çekirdek olarak adlandırılan bir organımız mevcuttur. Bu organ normal koşullarda görünmez bir yapıdadır, ancak sizlere öğreteceğimiz teknik ile bu organı vücudunuzun bir parçası haline getireceksiniz. Bu yöntem için evrende var olan enerjiyi kullanacaksınız. Evren içerisinde düzeni sağlayan enerjiye evren enerjisi deriz. Bu enerji belirli tekniklerle vücudumuzu güçlendirmek adına kullanılabilir. Sizler de bunu yapacaksınız. Evrenin gücünü ödünç alacaksınız.”

Öğrendikleri bilgiler karşısında parıldayan gözler görülebiliyordu. Ersa’nın anlattıkları bu zamana kadar duymamış oldukları bilgilerdi. O kadar çok ilgilerini çekmişti ki tamamen dikkat kesilmişlerdi. Ersa ve Javier, sırasıyla köyün gençlerini yanlarına çağırdı. Birebir onlarla tanıştıktan sonra tekniği öğretmeye başladılar. Öğrettikleri teknik dövüş sanatları dünyasında kullanılan yaygın tekniklerden bir tanesiydi.

Her biri ile ayrı ayrı ilgilendiler. Tekniği kullanırken de nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlattılar. Ersa ve Javier’ın yönlendirmeleri ışığında çekirdeklerini aktif hale getirmeleri zor olmamıştı. Gün içerisinde köyün gençleri çekirdeği aktif hale getirebildi. Dövüş sanatları yoluna girdikleri için çok heyecanlılardı. Aralarında oldukça kısa sürede tekniği kullanabilende, uzun süre de kullanabilende vardı. Ersa bu duruma önem vermedi. Her birine sabırla ne yapması gerektiğini anlattı ve onları yönlendirdi. Gün sonunda edindiği öğrencilerle vedalaştı.

“Evinizde yatıncaya kadar öğrettiğimiz tekniği uygulayın. Yarın eğitime devam edeceğiz.”

Bu sözler üzerine gençler evlerine dağıldı. Ersa ve Javier da yemek yedikten sonra kendi eğitimleri ile ilgilendi. Ersa kılıç yolu üzerinde çalıştı. Vinka da yeşilliklerin arasında dolanıyordu. Ersa hala görünümünde bir değişim gözlemlemese de öncesine göre farklı bir şeyler olduğunu düşünüyordu, ama değişimin ne yönde olduğunu bilmiyordu. Zamanla öğreneceğinden bu durum karşısında çok kafa yormadı.

Kılıç yolunda gün geçtikçe çok daha iyi bir hale geliyordu. Öyle ki kendisi de bu durum karşısında şaşırmıştı. Bazen çalışırken öyle bir hale geliyordu ki çevre algısını yitiriyordu. Javier, Ersa’nın kılıç yolundaki yeteneği karşısında şaşırmadan edemiyordu. Ertesi gün, Ersa’yı sabahtan heyecanlı bir grup karşıladı. Merakla bugünkü eğitimlerini bekliyorlardı. Ersa ve Javier, ne yapmaları gerektiğini kısaca anlattı ve kendi eğitimlerini sürdürdü.

Onlar için bu noktada yapabilecekleri çok bir şey yoktu. Evren enerjisini düzenli olarak iç enerjisine dönüştürmeleri gerekiyordu. Günler bu şekilde ilerledi ve köyün gençleri yönlendirmeler eşliğinde gelişmeyi sürdürdü. Bir ay sonra büyük çoğunluğu temel evrenin ortalarına ulaşmıştı. Şaşırtıcı bir şekilde acemi evrenin sonlarına yaklaşan da vardı.

Acemi evre, tüm evreler arasında en kolay evreydi. Bu evreden sonra işler çok daha zorlaşırdı. Ersa da bunun farkındaydı. Bu evrede olabildiğince onları destekledi. Hatta yüzüğündeki haplardan beslenmelerini sağlayarak gelişimlerini hızlandırdı. Bu sırada kendisi de eğitimine devam etti. Bir ayın sonunda kalfa evre dördüncü aşamadaydı. Aslında çok daha hızlı ilerleyebilirdi, ama köyün gençlerine yardım ettiğinden ve yola zaman ayırdığından dolayı gelişimi normalden yavaştı. İki hafta sonra Javier gökyüzü evresine ulaşmıştı. Bu olayı ikisi de sevinçle karşıladı. Köyün üzerinde uçan bir insanın görüntüsü köy halkı tarafından heyecan uyandırdı. Javier da beklediğinden daha kısa bir sürede gökyüzü evresine ulaştığı için çok heyecanlıydı.

Gelişimi o kadar hızlıydı ki kıta da şaşkınlık oluştururdu. Yaşına rağmen böyle bir seviyeye sahip olmak çok nadirdi. Fark ettiği şey gökyüzü evresinde seviye atlamanın çok daha zor olduğuydu, ama gökyüzü evreye geçmesiyle geçirdiği değişimler nedeniyle çalışma hevesi daha da artmıştı.

İki  hafta daha geçtiğinde eğitim alan birçok öğrenci enerji damarlarını oluşturmuş ve temel evreye geçmişti. Ersa kızların ve erkeklerin tarafından en dikkat çeken öğrencileri yanına çağırdı. Erkeklerden en yetenekli olanı temel evre üçüncü seviyeye ulaşmıştı. Kızlardan en yetenekli olanları ise temel evre dördüncü seviyedeydi. Ersa ikisinde gelişimi karşısında bir miktar şaşırmıştı. Aslında köy beklentisinin aksine iyi gelişiyordu.

“Köy için düzenli bir grup kuracağız. Erkekler bir gruba ait olacak. Başlarından senin sorumlu olmanı istiyorum Trevan.”

Trevan kahverengi saçlı, kahverengi gözlü yirmili yaşlarının başında bir gençti. Görünümü ciddi bir askeri andırıyordu. Ersa’nın sözlerini dikkatle dinledi.

“Anlaşıldı eğitmen.”

Ersa’nın gözleri Trevan’nın yanında duran kıza kaydı. Trevan gibi yirmili yaşların başında biriydi. Siyah saçlı, kahverengi gözlü tatlı bir kızdı.

“Aynı şekilde kızlar için kurulacak gruptan sorumlu kişide sen olacaksın Sienna.”

Sienna da saygıyla dinliyordu.

“Anlaşıldı eğitmen.”

“Bundan sonra köyün korumaları sizler olacaksınız. Köyü korumaktan ve gelecek nesli yetiştirmekten sorumlusunuz. Javier ve ben, kaynaklar konusunda sizlere yardımcı olacağız. Bizler gidene kadar görevinize alışsanız iyi olur.”

Bu sözler karşısında Ersa’ya bakmadan edemediler. Ersa’nın sonsuza kadar köylerinde kalmayacağını bilseler de kalplerinde kötü hissetmişlerdi. Ersa’nın varlığına alışmışlardı. Etrafta o varken sorun olmaz gibi geliyordu. Ersa gülümseyerek ikisinin gözlerine sırasıyla baktı.

“Köye bir sonraki gelişimizde ne kadar sıkı çalıştığınızı görmüş olacağım.”

Ersa’nın cümlesini tamamlamasından sonra iki gençte sevinç dolu ifadeler ortaya çıkardılar.

“Sıkı çalışacağız eğitmen!”

İkisi de aynı anda bu sözleri dile getirdi.  Ersa’nın atamasından sonra köyün gençleri yeni bir sisteme giriş yapmış oldu. Emirleri Trevan ve Sienna’dan aldılar. Köye yarar sağlamak için ormanda ava çıktılar. Keşif yaptılar.

Bir ay sonra grup birbirlerine tamamen alışmıştı. Her birine bir görev tahsis edilmişti. Ersa ve Javier da artık köyden ayrılabileceklerini hissettiler. Köylüler çevrelerindeki canavarlara göre yeterince güçlenmişlerdi. Köy imparatorluğun ücra köşesinde bulunuyordu. Bu kısımlara uğrayan normal şartlarda olmazdı. Birkaç ay sonra köyün genel güç seviyesi de artmış olurdu.

Sadece üç aya yakın bir süre içinde alan tamamen bir köy denebilecek kıvama gelmişti. Köy halkının yüzlerine gülümsemeler hakimdi. Huzurlu bir yaşam sürüyorlardı. Tarım yapmaya başlamışlardı. Hayvancılıkta yapıyorlardı. Köyün çevresindeki bitki türlerini de öğrenmişlerdi. Her ailenin kendisine ait bir evi vardı. Gençler dövüş sanatlarında çalışıyordu ve gelecek nesli de eğiteceklerdi.

Önceki durumlarına kıyasla çok daha iyi durumdaydılar. Yaşam standartları bile artmıştı. Köylülerin her biri Ersa ve Javier’a karşı minnettarlardı. Onları kurtarıcıları olarak görüyorlardı. Bu özellikle onlardan eğitim alan gençler için geçerliydi. Ayrılacakları günün öncesinde köy halkı ile bir ziyafet çektiler. Halk meydanda toplanmış eğleniyordu.

Trevan ve Sienna da Ersa’nın yanındaydı. İkisine ziyafetten önce bazı teknikler ve hap gibi kaynaklar hediye etmişti. Bunları eğitim için kullanacaklardı. Teknikler basit seviye de olsa da onları bir süreliğine idare ederdi. Köye ileride uğramayı planladığı için tekrar geldiğinde onlara daha iyi şeyler verecekti.

O da bu süre zarfında zaman geçirdiği köylülere karşı yakınlık duyuyordu. Köydeki hemen hemen herkesi tanıyordu. Yeloa bitkisinden yapılan içeceği aldı ve yudumladı.

“Uzun bir süredir buradayız.”

Javier da yeola içeceğinden bir yudum aldı.

“Buradaki yaşamımız sakin ve huzurluydu. Şehre vardıktan sonra bizleri tehlike dolu bir yolculuk bekliyor olacak.”

Javier, Ersa’nın sözlerinin doğruluğunu biliyordu. Ilua köyünde madenin çıkarıldığını öğrenecek olan güç, onları aramak için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Bundan eminlerdi. Bu nedenle şehre indikten sonra ne olacağı belli değildi.

Trevan ve Sienna, konuşmalarını duymuş, endişelenmişlerdi. Bu sırada Ersa’nın gülümsediğine şahit oldular. Şaşkınlıkla Ersa’ya baktılar.

“En azından bir gökyüzü seviyesinde uzmanımız var değil mi?”

Javier da Ersa’nın gülümsemesine gülümsemeyle karşılık verdi.

“Sanırım öyle. Yorucu bir yolculuk olacak.”

Ersa da, Javier da savaşa karşı heyecan duyan türdü birileriydi. Bu nedenle güçlü birilerine karşı savaşacakları düşüncesi kanlarının kaynamasına neden oluyordu. Böylesine bir baskı dövüş sanatlarına daha sıkı çalışmalarını sağlıyordu. Onların gülümseyen yüzü karşısında Trevan ve Sienna şaşkınlıklarını korudu.

Ertesi günün sabahında köylüler Ersa ve Javier’a veda ediyordu. Öğrencilerinin yüzlerinde üzgün ifadeler vardı. Şef Yua ise Ersa ve Javier ile ilk karşılamasını düşündü. Olayların bu şekilde gelişeceği aklının ucundan geçmemişti.

“Genç efendi Ersa, köyümüzü kurtardığınız için sizlere minnettarım. Hayatım boyunca ödeyemeyeceğim bir borç bu.”

“Bu konuda endişelenmeyin. Sadece hayatınızın tadını çıkarın. Gelecekte Javier ile birlikte yanınıza uğrayacağız. O zamana kadar kendinize dikkat edin.”

“Sienna, Trevan takımlar ve köy sizlere emanet. Size güveniyoruz.”

Trevan ve Sienna’nın duygu dolu ifadeleri vardı.

“Merak etmeyin eğitmen. Elimizden geleni yapacağız.”

Köy halkı ile vedalaştıktan sonra hüzünlü bakışları arasında ayrıldılar. Javier yol üzerinde bir harita çıkardı.

“Fans şehri çok uzakta değil. Hızımızla birkaç gün içerisinde varabiliriz.”

Ersa onayladı ve hızını arttırdı. Enerji ile desteklenen hızı öncesine göre çok daha hızlıydı. Yine de Javier ile kıyaslanamazdı. Birkaç gün süren yolculuğun ardından büyük bir insan kalabalığına ulaştılar. Fans şehrinin girişini koruyan çok sayıda muhafız vardı. Şehre girecek olan insanlardan belirli bir ücret talep ediyorlardı. Ersa ve Javier da ücretlerini ödedikten sonra şehre girdi.

Sokaklar insan kaynıyordu. Böylesine bir kalabalık karşısında şaşırdılar. Paraları azalmaya başladığı için bir hap dükkanında bazı haplar sattılar. Daha sonra ortalama bir handa oda kiraladılar. Ilua köyünün insanlarına yardım etmek uğruna yolculukları birkaç ay sapmış olsa da sonunda beklenen rotaya dönmüşlerdi. Javier ve Ersa, yıkandıktan sonra yemek yemek için dışarı çıktı. Hava kararmaya başlamıştı.

Bir restoranda et yemeği sipariş ettiler. Bu sırada yan masa da gerçekleşen heyecanlı tartışmayı duyabiliyorlardı. Tartışmanın konusu ilgilerini çekmişti. İki genç hararetle bir konu hakkında konuşuyordu.

“Aena Thuner’in mirasını aktarmak istediğine inanamıyorum. Biz de şansımızı denemeliyiz.”

“O kadar insan arasında bir şansımız olduğuna inanıyor musun? Hem Aena Thuner’ın var olmadığını söyleyen var. Ben de onlara katılmıyor değilim.”

“Nereden bileceksin? Mirası elde etmesek bile güçlenebileceğimiz eşya veya hap elde edebiliriz. Hem bu konuda imparatorlukta destek veriyor. Böyle biri yoksa neden imparatorluk güçlerini seferber etsin? Bu şekilde yaşamaya devam etmektense şansımızı deneyelim. İmparatorluktaki akademiler öğrenci alımını tekrar başlatmış. Miras için öğrenci yetiştirmek istiyorlar. Biz de katılabiliriz. Samyet akademisi buradan çok uzakta değil.”

Anlatılanlar karşısında diğer genç sessiz kaldı. Kararsız kaldığı belliydi.

Ersa, dinlediği konuşmadan sonra sordu.

“Aena Thuner’i tanıyor musun?”

Javier da kim olduğunu bilmiyordu.

“Hayır. Daha önce hiç duymadım, ama konuşmalardan çok önemli biri olduğu belli.”

Bu konu ikisinin de merakını cezbetmişti.

“Bir araştırma yapmaktan zarar gelmez. Belki sıradaki yolculuğumuz bu yönde olur.”

“Haklısın. Bende ne olduğunu merak ettim.”

Miras hakkında konuşmaları devam ederken bir kadın çığlığıyla konuşmayı kestiler. Keskin bakışları sesin kaynağına kaydı. Birkaç adam otuzlu yaşlarında bir kadını sürüklüyordu. Kadının uzaklaşması karşısında bir çocuk sürekli olarak haykırıyordu.

“Anne!”

Adamlar acımasızdı ve akan gözyaşlarını daha az umursayamazlardı. Ersa ve Javier’ın kaşları çatıldı. Ne olduğunu anlamasalar da sessizce izleyecek değillerdi. Harekete geçmeden önce birbirlerine baktılar. Bakışları ne yapmak istediklerini ortaya koyuyordu. Javier kafasını salladı ve biran da ortadan kayboldu. Bu sırada kadını çekiştiren adamın acı dolu çığlığı sokakta yankılandı. Kadın şaşkınlıkla yere düştü. Kendisini çekiştiren adamın kolunun kanadığını gördü. Gözleri kendisine karanlık bakışlarını diken genç adama kaydı. Kalbi bu adama karşı bir korku duydu.

“Kimsin sen?”

Konuşan kişi, Javier’ın koluna ufak bir saldırı yaptığı kişiydi. Durumu tam olarak bilmediği için adama acımasız bir saldırı yapmamıştı. Büyük bir yara almamasına rağmen adam korkmuştu. Korkusu ses tonuna da yansımıştı. Javier’ın karanlık bakışları adama döndü. Adam birkaç geri adım attı.

“Neden bu kadını çocuğundan ayırıyorsun?”

Javier’ın soğuk ses tonu ile sorduğu soruyu adam rahatladı. En azından saldırmaya devam etmeyecekti. Javier’ın müdahalesi nedeniyle sinirli olsa da onu kızdırmayı göze alamıyordu. Olabildiğince nazik bir biçimde yanıtladı.

“Genç usta, bu kadın kocasının borcu nedeniyle köle olarak Efendi Luan’a satılan biri. Biz sadece görevimizi yerine getiriyoruz.”

Sahneyi izleyen Ersa’nın kaşları çatıldı. Kıtada kölelik sisteminin var olduğunu bilseler de böyle bir sahne ile ilk defa karşılaşıyorlardı.

“Kocasının borcu ne kadar?”

Ersa’nın sorusu karşısında adam bakışlarını Ersa’ya çevirdi ve kısa biran onu süzdü. Javier’ın seviyesini tespit edemese de Ersa’nın seviyesinin kalfa evresinin son aşamasında olduğunu hissedebiliyordu. Yine de görünümü önemli biri olduğu hissiyatını oluşturuyordu.

“Borcunun ne kadar olduğunu bilmiyorum, ancak bilsem de bu köle artık Efendi Luan’ın malı. Bu nedenle, bu meseleye karışmamanızı diliyorum.”

Ersa yerden kalkmış, çocuğuna sarılan kadına baktı. Gözleri buluştuğunda kadının çaresizliğini ve korkusunu gördü. Bu sahne kalbinde üzücü bir his oluşturdu. Kendisinin de bir yerlerde annesi olmalıydı. Acaba hayatta mıydı?

Javier’ın soğuk sesi tekrar alanda yankılandı. Fans şehrinde her zaman böyle bir olay yaşanmadığından dolayı etraflarında meraklı gözler toplanmıştı. Javier’ın gücünden dolayı mesafelerini koruyorlardı.

“Efendinin kölesi olup olmaması önemli değil. Bu borcu ödeyeceğiz ve bu kadını bırakacaksınız.”

Javier gururlu bir gençti. Aile sevgisi olmadan büyümüştü. Annesini ise bu zamana kadar hiç tanımamıştı. Her zaman annesini merak etmişti. Anne ve çocuğun ayrılmaya zorlandığı böyle bir olay karşısında sessiz kalacak tipte biri değildi.

Adam güçlü uzmanların kibirli olduğunu biliyordu ve Javier’a karşı çıkmasının iyi sonuçlanmayacağının da farkındaydı, ama efendisinin yanına eli boş dönerse sonunun iyi olmayacağını biliyordu. Şuan da Fans şehrindeydi ve kurallar gereği Javier’ın ona bir şey yapamayacağını düşünüyordu. Efendisinin kendisini cezalandırmasındansa Javier’ı gücendirmeyi tercih etti.

“Genç efendinin kim olduğunu bilmesem de bu sizin karar verebileceğiniz bir konu değil. Her şey imparatorluğun kurallarına uygun olarak ilerledi. Efendi ve köle arasındaki meseleye karışırsanız-”

Adam saygısını bozmuyor gibi görünse de aslında Javier’ı tehdit ediyordu. Javier’ın gözleri soğudu ve adam konuşmasını bitirmeden boğazını kavradı.

“Karışırsam?”

Adam korku dolu gözlerle Javier’ın elinden kurtulmaya çalıştı. Ne yazık ki onun için böyle bir şey mümkün değildi. Javier, adamı havaya kaldırdı ve birkaç metre ileriye fırlattı.

“Bu kadın ve çocuğu benim korumam altında. Kocasının borcunu ödemesini istiyorsanız kocasına gidebilirsiniz. Bunun için bu kadına gelirseniz bir dahaki sefere nazik olmam.”

Adam boğazındaki acıyla cevap bile veremedi. Ersa, kadın ve çocuğunun yanına geldi. Kadın Ersa’nın yaklaşması karşısında temkinli kaldı. Kendilerini kurtarıyor olsalar da asıl niyetlerini bilmiyordu ve sırf kendilerini kurtarmak için böyle bir kargaşa çıkaracaklarını düşünmedi.

“Artık rahatlayabilirsiniz. Benim adım Ersa ve orada gördüğünüz kişi de arkadaşım Javier. Sizlerin adını öğrenebilir miyim?”

Ersa olabildiğince nazik konuşmaya dikkat etti. Kadın Ersa’nın üstün görünümü ve havasıyla beklentisinin aksine çok nazik olmasına şaşırdı.

“Genç efendi Ersa, benim adım Joysha ve çocuğumun adı Tina.”

Ersa nazik bir gülümsemeyle Tina isimli kız çocuğuyla konuştu.

“Merhaba Tina. Tanıştığımıza memnun oldum.”

Tina parlak gözlerle Ersa’nın gülümsemesini izledi.

“Sanırım olaylar hiçbir zaman beklediğimiz gibi ilerlemeyecek.”

Javier’ın sesi Ersa’nın gülümsemesini sağladı.

“Seni tanıştırayım Javier. Buradaki hanımefendinin adı Joysha ve yanındaki tatlı kızda Tina.”

Javier, tanışma konusunda Ersa kadar başarılı değildi. Irkından dolayı mı, kişiliğinden mi bilinmez Ersa’ya nazaran daha karanlık bir hava yayıyordu.

Javier “Burası kalabalık bir yer. Başka bir yerde konuşalım.” dedi.

Joysha başını salladı ve birlikte yemek yiyebilecekleri sakin bir restoran buldular. Ersa aç olduklarını düşünerek birkaç şey sipariş etti. Ersa’nın tahmin ettiği gibi ikisi de çok açtı. Tina masum yüzü ile ilk başlarda çekinse de Ersa’nın yemeye başlaması ve nazik konuşmalarından sonra çekingenliği büyük oranda azaldı. Joysha ise hiçbir şey yemedi.

“Yemek yememenizin size de çocuğunuza da hiçbir yararı yok. En azından şuan ki durumunuzdan kurtulmak istiyorsanız enerjiniz olmalı değil mi?”

Javier’ın sözleri karşısında Joysha kafasını salladı ve yemeğini yemeye başladı. En başından yemek yemeyi planlayan Ersa ve Javier’da onlara eşlik etti. Karınlarını doyurduktan sonra Tina için tatlı bir şeyler istediler ve onu yan masada yemesi için ikna ettiler. Javier ortam müsait olduğu için sormaya karar verdi.

“Öyleyse bize hikayeni anlatabilir misin?”

Joysha bir süreliğine sessiz kaldı. Birkaç gündür yaşadıkları onun içinde Tina içinde kolay olmamıştı.

“Biz Fans şehrinde yaşayan bir aileyiz. Eşimin adı Ralph ve kendisi iyi bir adamdır. Gücü çok fazla olmasa da bir dövüş sanatçısı olarak görevler yapar ve para kazanırdı. Bundan bir hafta önce Luan isimli kişiden bir görev aldı. Görev, bir keşif göreviydi. Tehlikeli bir yerde Luan için bir bitki bulacaklardı. Görev sırasında ne olduğunu bilmiyorum ama kocam eve hiç dönmedi. Luan onu hırsızlık ile suçlamış ve esir almış. Suçundan dolayı da adamları beni köle alarak almaya çalıştılar. Kızımı da satmayı planlıyorlardı. Bu sırada siz genç efendiler ile karşılaştım.”

Joysha, ne kadar sakin kalmaya çalışsa da zor zamanlar yaşadığı, olayı anlatırken ki ifadesinden belliydi.

“Eşiniz Ralph’ın ne durumda olduğu konusunda bir bilginiz var mı?”

Joysha üzgün bir ifadeyle başını iki yana salladı.

“Hayır. Luan’ın adamlarının dediğine göre malikane de suçlu olarak tutuluyormuş.”

Javier iç çekti. Ersa ile göz teması kurdular.

Ersa “Sana ve Tina’ya kalacak bir yer ayarlayacağız. Bu sırada Javier ile durumunuz hakkında ne yapabileceğimize bakalım.” dedi.

Joysha minnettar bakışlarla konuştu.

“Sizlere yardımlarınızın karşılığını nasıl ödeyeceğimi bilmiyorum.”

Neden kendileri ile bir bağları olmamasına rağmen yardım ettiklerini anlamamıştı. Bulundukları kıta acımazsızdı. Birbirlerine yardımcı olan insanlar azdı. Özellikle işin içinde çıkarı olmadan yardım eden daha da azdı.

“Bize borçlu olduğunu düşünmene gerek yok. Yardım ettiğimiz için bir karşılık bekliyor değiliz. İlk önce bir han tutalım. Daha sonrasında ne yapacağımıza karar veririz.”

Joysha başını salladı ve Javier borçlu olmadığını söylese de minnettarlığı azalmadı. Tina tatlısını bitirdikten sonra bir han bulmak adına şehirde dolaştılar. Joysha, Fans şehrinden olduğu için buraları daha iyi biliyordu. Onun yönlendirmesiyle handa büyük bir oda tuttular.

Odaya yerleştikten sonra Joysha, Luan hakkında bildiklerini anlatmaya başladı. Luan’dan bahsederken gözlerine nefret duygusu hakimdi.

“Luan isimli kişi Fans şehrindeki güçlü insanlardan biri. Gücü kendisinden ziyade ailesinin soyundan geliyor. Kendisi Punda klanına ait biri. Punda klanı imparatorluktaki güçlü klanlardan bir tanesi. Klanın üst kesiminden biri olmasa da, soyunun onlardan gelmesi insanların ondan çekinmesi için yeterli oluyor. Ralph, Luan’ın hangi bitkiyi aradığını söylemedi, ama görünüşe göre onun için önemli bir bitkiymiş. Yoksa büyük bir uzman kafilesi toplamazdı. Onun için bile maliyetli olmuştur.”

Joysha, Luan hakkında bildiklerini anlatmaya devam etti. Ersa ve Javier, arada birkaç soru sordular.

“Luan burada olduğunuzu bilmediğinden güvende olmalısınız. Bizde eşinin durumunu öğrenmeye çalışalım.”

Ersa uzaysal yüzüğünden biraz para çıkardı ve Joysha’ya verdi.

“Biz yokken ihtiyacınız olduğunda handan harcama yapabilirsiniz, ama dışarı çıkmayın.”

Joysha ne diyeceğini bilemedi. Sadece kafasını sallayabildi. Handan ayrıldıktan sonra Javier “Şehirden biraz bilgi toplayalım.” dedi.

Ersa ile birlikte şehirde dolaştılar ve bir bara girdiler. Akşam olmadığından dolayı bardaki insan sayısı azdı. Barmen içeceklerle dolu tezgahta bazı içecekleri karıştırmakla meşguldü. Ersa tezgaha ulaştı.

“Elindeki en meşhur içecek hangisi?”

Barmen kafasını kaldırdı ve Ersa’yı süzdü. Gözleri bir süreliğine yüzünde oyalandı. Zengin bir genç efendi olduğunu düşündü.

“Fans şehrine özel Oua isimli içecek en meşhur içeceğimizdir.”

“İki tane alacağım.”

Barmen iki oua hazırladı. Ouaları teslim ederken bakışları Javier’a kaydı. Gözlerinin buluşması bir ürperti hissini beraberinde getirdi. Ersa ouadan bir yudum aldı. İçecek soğuk ve tatlı bir tada sahipti.

“İsminiz nedir?”

Barmen saygıyla yanıtladı.

“Adım Zeno.”

Ersa gülümsemeyle karşılık verdi.

“Benim adım Ersa. Birkaç sorumuz var. Bunlara cevap verebilir misin Zeno?”

Zeno başıyla onayladı.

“Şehirde Luan isimli bir kişi tanıyor musunuz?”

Zeno şüpheyle Ersa’ya baktı. Luan’ı tanıyordu ve ondan korkuyordu. Ersa’nın kendisini bir belaya bulaştırmasından korktu. Tereddüt etse de doğruladı.

“Evet öyle bir kişi tanıyorum.”

“Nasıl biri olduğunu düşünüyorsun?”

Zeno bir süre bekledikten sonra konuştu.

“Genç efendi Ersa, Efendi Luan hakkında konuşursam hayatımı riske atmış olacağım biri.”

Bu sefer konuşan Ersa değil Javier’dı.

“Korkmana gerek yok. Bizle konuştuğunu bilmeyecek.”

Javier’ın karanlık gözleriyle onaylamak dışında bir seçeneği olmadığını düşündü. Barda çalıştığından dolayı buraya her türlü insan geliyordu ve birçok farklı hikaye duyuyordu. Luan hakkında da oldukça bilgiliydi.

“Efendi Luan’ın iyi bir itibarı yok.  Marble ülkesindeki on büyük klandan biri olan Punda klanına ait. Şehirdeki insanlarda böyle bir gücü kışkırtmak istemiyor. Bu da Efendi Luan’ın kibirli doğasıyla birleşince şehir halkına istemediği şeyler yaptırabiliyor.”

Ersa ve Javier böyle olaylara yabancıydı. Ersa’nın geçmişine dair hatıraları yoktu. Javier ise uzun bir süredir karanlık ortamda mütevazi bir hayat yaşıyordu. Böyle insanlara karşı iyi duygular beslemiyorlardı. Javier soğuk bir tonda sordu.

“Ne gibi şeyler?”

Zeno bir anlığına düşündükten sonra yanıtladı.

“Bir hafta önce Efendi Luan bir görev yayınladı. Fans şehrinden çok uzakta olmayan bir alanda keşif göreviydi. Keşif alanı tehlikeli bir bölge olsa da takım halinde hareket edileceği için para kazanmak için iyi bir görevdi. Bu nedenle göreve katılma talebi çok fazlaydı. Efendi Luan’da onları kabul etti.”

Tanıdık olan bu hikayenin arka planını duyan Ersa ve Javier ilgi ile dinledi.

“Görev için büyük bir takım oluşturuldu. Aralarında yeryüzü evresinde insanlarda vardı. Efendi Luan’ın tuttuğu gökyüzü evresinde uzmanlar bile vardı. Görev birkaç gün sürdü ve geriye uzmanlardan birçoğu dönmedi. Geriye dönenler Efendi Luan’ın adamlarıyla göreve katılan bazı kişilerdi. Görev sırasında ne olduğunu kimse bilmiyor. Hayatta kalanlar ise şehirde yoklar. Şehri terk ettikleri söylentisi dolanıyordu.”

Ersa dönenlerin Joshua’nın eşi Ralph gibi Luan’ın elinde tutsak olduğunu tahmin etti.

“Luan’ın konakladığı yer nerede?”

Zeno şaşkın bir ifadeyle Ersa’ya baktı. Ne yapmayı planladıklarını merak etti. Şehrin merkezini baz alarak adresi tarif etti. Ersa uzaysal yüzüğünden bir hap çıkardı ve masaya bıraktı.

“Bilgiler için teşekkürler.”

Zeno’nun hapa kilitlenmiş bakışları arasında bardan ayrıldılar. Hızlarıyla Luan’ın kaldığı bölgeye kısa sürede vardılar. Bölge zenginler için ayrılmış olduğundan şuan da girişleri sıkıntılıydı. Karanlık bastırınca girmeyi planladılar. Bu süreçte iki adet maske satın aldılar. Yüzlerini biri görürse bunun oluşturacağı sorun sıkıntılı olurdu. Maskeyi aldıktan sonra şehir halkı için oluşturulan yeşillik bir alanda uygulama yaptılar.

Ersa yakında usta evreye geçebileceğini hissediyordu. Çekirdeğinden çıkan on adet enerji yolu iyice dallanıp budaklanmış bedeninin her yanına yayılmıştı. Çekirdeğinde toplanan kırmızı enerjiler durmaksızın artıyordu, ama alanda birikmek yerine sıvı bir halde enerji yollarından bedenini besliyordu. Ersa’nın bedeninin kuvveti büyükusta birine zarar vermek için yeterliydi. Buna çekirdeğinden elde ettiği enerjide eklenince gücünün ne seviyeye çıkacağını merak etti. Üstelik kırmızı enerjilerin bilinen yetişim yolundan farklı olduğunu biliyordu. Normal insanlarda en başta enerjinin rengi soluk bir kahverengi olurdu. Zamanla koyularşırdı ve enerjinin kalitesi arttıkça renkte değişirdi.

Ersa’da en başından enerjinin rengi kırmızıydı. Üstelik enerjisinin çok üstün olduğunu hissedebiliyordu. Bu zamana kadar hiç enerjisiyle adam akıllı bir dövüş yapmamıştı. Bütün benliğiyle savaşma isteği kalbine hakimdi.

Karanlık aydınlığı bastırdığında Ersa ve Javier maskelerini takıp gizlice Luan’ın evine yanaştılar. Bölge de güvenlik için dolaşan uzmanlar vardı. Javier’ın karanlık yola olan hakimiyeti ile karanlığa karıştılar. Hızları çok hızlı değildi. Bu nedenle malikaneye ulaşmaları on dakikadan fazla sürdü.

Luan’ın evi yeşilliklerle kaplı büyük bir villaydı. Villanın çevresinde dolaşan uzmanların sayısını saydılar. Javier her birinin gücünü tek tek tespit etti.

“Aralarında en güçlüsü yeryüzü evresinde.”

Ersa’nın aklına Zeno’nun söylediği bilgi düştü.

“Zeno, Luan’ın gökyüzü evresinde uzmanlara sahip olduğunu söylemişti.”

“Evin içinde öyle biri olsa da onu tespit etmeye çalıştığımda beni fark eder. Yapabileceğimiz tek şey gizlilikle ilerlemek. Varlığımız tespit edilirse sadece onunla uğraşmayız, bölgedeki diğer uzmanları da üzerimize çekeriz.”

“Bahçedeki uzmanlardan birini sorgulayabilirsek en azından Ralph’ın nerede olduğunu tespit edebiliriz. Aksi taktirde bu evi aramak çok zahmetli olacak.”

Javier onayladı ve “Birazdan geleceğim.” diyerek ortadan kayboldu. Kısa bir süre sonra yeryüzü evresinin başında bir uzmanla geri döndü. Adamın gözleri korku doluydu. Javier’ın kendisini nasıl ele geçirdiğini bile anlamamıştı. Her şey kısa bir süre içinde gerçekleşmişti. Javier enerjisini harekete geçirdi ve çevresine sesi bastıracak bir teknik kullandı.

Adam siyah maske ile kaplı iki gence baktı. Javier adamı enerjisi ile bastırırken konuştu.

“Luan’ın esir tuttuğu uzmanlar nerede?”

“Bunu yapmanızın sonu iyi olmaz. Beni bırakın gideyim. Yaptığın şeyi ifşa etmeyeceğim.”

Javier iç çekti.

“Birinizde tek seferde cevaplayın.”

Karanlık enerjisi ile yılan paraziti çağırdı ve biranda ortaya çıkan siyah yılan adamın bacaklarından yukarıya doğru tırmanmaya başladı.

“İnan bana konuşmaman senin için zararlı olacak.”

Adam korku ile yılanın göğsüne yükselişini izledi. Yılanın boyutu küçük olsa da varlığı korku ile titremesine sebep oluyordu.

“Be-ben konuşacağım.”

Javier maskesinin altında sakin bir ifadeyle paraziti geri çekti.

“Mantığını devreye sokman iyi. Esirler nerede?”

“Malikanenin girişinden girince sağda evin alt katına inen bir yol var. Esirler orada tutuluyor. Lütfen beni öldürme.”

Adam konuştuktan sonra yalvarmaya başladı. Javier adamı öldürmedi. Paraziti tekrar ortaya çıkardı ve parazit hızla adamın kulağından içeri girdi. Adam durmadan titriyordu.

“Hayır! Hayır!”

Javier’ın soğuk bakışları adamın üzerindeydi.

“Ölmeyeceksin. Şimdi seni bırakacağım. Bahçeye girecek ve normal görevine devam edeceksin. Varlığımızı belli edecek bir şey yaparsan beynindeki parazit seni yok edecek.”

Adam birkaç defa başını salladı.

“Hiçbir şey söylemeyeceğim. Söz veriyorum hiçbir şey söylemeyeceğim.”

Javier adamı bahçeye geri bıraktı ve bu zamana kadar sessiz kalan Ersa’ya döndü.

“Gidelim.”

Ersa’yı enerjisi ile gizledi ve malikanenin girişine ulaştılar. Javier zaten beynine parazit yerleştirdiği adamın olduğu taraftan hareket etti. Adamın varlığını hissedip hissetmemesinin bir önemi yoktu. Kapının büyüklüğünden eğer kapıyı enerjisi ile açarsa ve orada birileri olursa durum karmaşıklaşabilirdi. Gökyüzü evresinde birinin varlığı malikanede olabileceğinden enerjisini de yayamıyordu. Ersa’ya üst kattaki pencereyi işaret etti ve Ersa’yı taşıyarak yukarı doğru uçtu. Pencerenin içindeki odada bir adam ve bir kadın vardı. Kadının yüzü hırpalanmıştı. Adam, kadına bir tokat attı. Ersa ve Javier’ın gözleri adama kilitlendi.

Javier pencereyi enerjisi ile açtı ve sessizce içeri girdi. Javier’ın tekniğiyle adam ve kadın varlığını hissetmemişti. Kadın yalvarıyordu.

“Ne olur bizi rahat bırak! Biz sana hiçbir zarar vermedik.”

“Bundan sonra benim kölem olduğunu kabulleneceksin.”

Adam kötü bir sırıtış ile konuştu. Javier odayı enerjisi ile sessizleştirdi. Bu teknik kral evresinde ve üstündeki birine karşı işe yaramasa da gökyüzü evresinde birine karşı etkiliydi. Adam kadına tekrar vurmaya yeltendiğinde çığlık attı.

“Aggh!”

Kadına vuracağı elinden durmadan kanlar akıyordu. Kadın yeni bir darbeye hazırlansa da gelişen olaylar karşısında şok olmuştu. Gözleri köşede duran siyah maskeli iki kişinin üzerine düştü. Adam da korkuyla birkaç adım geriledi.

“Ki-kimsin?”

“Ölümünü getirenim.” Javier’ın soğuk sesi tekrar tekrar titremesine sebep olmuştu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr