2. Sezon 4. Bölüm: Vinka

avatar
1410 7

Yıldızlar Kralı - 2. Sezon 4. Bölüm: Vinka


Sınır bölgesi nehir ile çizilmişti. Geçiş ise üzerine kurulmuş köprülerden sağlanıyordu. İnsanlar karanlık ormanın sakinlerini rahatsız etmeden maden arayışlarını sürdürüyorlardı. Gerçekte şimdiye kadar karanlık ormanda olmasına rağmen oranın yerlisini gören insan nadirdi. Bundan dolayı cesur davranıp karanlık ormanda ilerleyen insanlar vardı, ancak onların bir daha geri dönmemesi insanlar arasında karanlık ormanın derinliğine gitmenin tabu haline gelmesine neden olmuştu.

Karanlık ormanda hayatını kaybeden sayısız insan yadsınamaz tehlikeyi belirtiyordu. Ersa ve Javier köprülerden birinin önünde durdular. Javier'ın duyguları karmakarışıktı. Döndü ve karanlık ormana son kez baktı. Kendi vatanını terk edecekti. Atalarının, ailesinin varolduğu yerdi. Belki de dışarıda karanlık ormandan çok daha kötü bir yaşam geçirecekti. Ne ile karşılaşacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. En son bakışları yanında duran Ersa'ya döndü. Hiçbir şey hatırlamayan genç için nereye gittiğinin bir önemi yoktu. Her yer aynıydı onun için.

Javier'a göre bu durum kendisinin durumundan çok daha üzücüydü. İnsanın kendisi hakkında hiçbir şeyi hatırlamaması ne kadar acı verici olmalıydı? Javier düşüncelere dalmışken Ersa ciddi bir ifade ile döndü. Kalbine bastırılamaz merak ve heyecan duygusu hakimdi. "Gidelim mi?"

Ersa'nın heyecanını paylaşan Javier onayladı. "Gidelim."

İkili köprüyü geçmelerinin ardından başka birilerini görebilmişlerdi. Karanlık ormanın tarafında çok kimse olmasa da köprünün diğer tarafında birçok insan bulunuyordu. Ersa biraz şaşırmış bir tonda konuştu. "Burası oldukça kalabalık."

Javier'da ilk defa karanlık ormandan çıktığı için Ersa'dan çok da farklı değildi. Hatta karanlık ormanı geçince bu kadar çok insanı görmek onu daha fazla şaşırtmıştı.

Biraz daha ilerledikten sonra yapılarla donatılmış bir alana vardılar. İnsan sayısı öncesine nazaran çok daha fazlaydı ve alandan farklı farklı sesler yükseliyordu. Javier etrafını merakla inceledi. "Burada yerleşim alanları olduğunu bilmiyordum."

Javier'ın konuşmasının hemen ardından otuzlu yaşlarda bir adam geldi. "Gençler buraya ilk defa gelmiş olmalısınız. Sizlere rehberlik etmemi ister misiniz?"

Javier soğuk bir ifade ile adama baktı. Adam, Javier'ın ifadesinden ürkerken Ersa devreye girdi. "Evet. Bize bilgi verebilirseniz çok iyi olur."

Adam, Javier'a bakmaktan ürkerek Ersa'ya döndü. Karşısındaki genç çok sıcak bir hava yayıyordu. İnanılmaz görünüşü ona daha yakın olma hissi uyandırıyordu. "Böyle bir gence yardım edebilmek benim için onurdur. Geldiğiniz şehrin adı keşifçiler şehridir. Buraya macera arayan insanlar her yerden akın ederler. Herkes hayatının şansını yakalamak ister."

"Neden insanlar buraya geliyor? Ne özelliği var buranın?"

Adam, Ersa'nın sorusunu tuhaf bulsa da yanıtladı. "Sanırım buranın önemini bilmeden geldiniz. Burası Keşifçiler Loncasının oluşturduğu bir şehir. Karanlık orman ve çevresinde bulunan madenler insanları cezbettiğinden dolayı burası her zaman kalabalık olur. Bazıları keşifçi olmak için, bazıları illegal yollardan keşif yapmak için, bazıları ise efsanelerde anlatılan karanlık ormanı görmek istediği için gelir."

Adam, Ersa'yı süzdükten sonra konuşmasına devam etti. "Buraya keşifçi olmaya mı geldiniz? Eğer öyleyse sınav yakında başlayacak. Bir an önce kayıt olmalısınız."

"Hayır keşifçi olmak istemiyoruz. Bilgiler için teşekkürler." Ersa adamdan daha fazla bilgi almak istese de soracağı sorular onu şüpheli bir duruma düşüreceğinden dolayı, dolaylı yollarla bilgi edinmenin daha güvenilir olacağına kanaat getirdi. Ersa ve Javier ayrılacakken adam bir şeyler söylemek istedi ama sessiz kaldı. Normalde yabancılara bilgi verir, karşılığında para kazanırdı. Ersa için ise daha para eden bilgilere geldiğinde birden Ersa soru sormayı kesti.

Javier, Ersa'yı takip etti ama Ersa'nın ne düşündüğünü merak etti. "Neden asıl sorularını sormadın?"

"Eğer nerede olduğum gibi tuhaf sorular sorarsam dikkat çekebiliriz. Farklı ırklara ait olduğumuzdan bizleri fark etmeleri iyi olmaz. Tedbirli olmak her zaman iyidir. Burası bir şehir olduğundan bilgiyi istediğimiz gibi satın alabiliriz."

Ersa'nın bu kadar ince düşünüp tedbirli davranmak için sorular sormadığını duyan Javier'ın ilgisi uyanmıştı. Yanındaki genç düşündüğünden daha akıllı çıkmıştı.

"Nereye gidiyoruz?"

"Şehrin çarşısına."

"Bizim karanlık ormanda kullandığımız para insanların parasından farklı. Şu anda hiç paramız yok. Nasıl bir şeyler satın alacaksın?"

Ersa gizemli bir gülümseme oluşturdu. Boyutsal yüzüğünde ilginç bir şekilde sayısız şey vardı. Haplar, bitkiler, silahlar, kitaplar, hatta yetiştirme yolları bile vardı. Biraz yüzüğündeki şeyleri incelediğinde aklına bir olasılık gelmişti. Aslında çok zengin bir insan bile olabilirdi. "Endişelenme, sorun olmayacak."

Javier, Ersa'nın rahatlığını garip bulsa da Ersa kendinden emin konuştuğundan sadece izlemeye karar verdi. Ersa, şehirdeki insanlara sorarak çarşıyı kısa sürede buldu. Çarşı düzenli yapılardan oluşuyordu ve her yapının önünde de tezgah açılmıştı. Satışlar hem içeri de hem de dışarıda yapılıyordu.

Ersa hap satışı yapan dükkanlardan birine girdi. Dükkanda cam tezgaha dizini dayamış, sıkılmış ifadeye sahip genç bir adam vardı. Ersa ve Javier'ın gelişini gören adam heyecanlandı. Görünüşleri konusunda şaşırmıştı ama ikisinin de genç olduklarını görünce ifadesi eski haline döndü. "Hoşgeldiniz. Nasıl bir hap bakmıştınız?"

Javier sessizce Ersa'nın cevap vermesini bekledi. "Hap satın almak için değil, satmak için geldik."

Ersa'nın beklenmedik cevabı adamın ilgisini çekti. Gün boyu fazla satış gerçekleştiremedi ve şimdi eğlenmek için bir fırsat çıkmıştı. Hap satmaya geldiğini söyleyen gencin simyaya yeni başladığını ve kendi çapında başarılı olduğunu düşündüğünü düşünüyordu. "Ne tarz bir hap satmak istiyorsun?"

Ersa boyutsal yüzüğünden bir hap çıkardı. Hafızasını kaybetse de haplara aşina hissediyordu. Adam, Ersa'nın elindeki hapa baktı. "Enerji yenileme hapı?"

Ersa hapı adama doğru uzattı. Hapın ne olduğunu bilmiyordu ama biliyor gibi davrandı. "Evet. Değer biçebilirsin."

Adam, Ersa'nın elinden hapı aldı. Beklentisinin aksine hap mükemmel bir görünüme sahipti. Hapa dokunduğunda bile içindeki enerjiyi hissedebiliyordu. Adam hapın enerji yoğunluğunu ve kusurunu hissetmeyi denedi.

İşlem sürerken kaşları yukarı kalktı. Birkaç saniye dolunca gözlerini açtı. Ersa'ya şaşkın bakışlarla bakıyordu. "Bu hapı nereden aldın genç adam?"

Ersa adama karşı sakin bir tavır takındı. "Hapın nereden geldiği mi önemli, değeri mi?"

Adam gereğinden fazla soru sorduğunu fark etti ve daha fazla irdelemedi. "Haptaki enerji yoğunluğu fena değil, kusuru da düşük. Kaç adet hapa sahipsin?"

"Yirmi."

"Tüm hapların kalitesi bu şekilde ise tanesine elli rum verebilirim."

Ersa buradaki para birimini bilmiyordu. Bu nedenle adamın verdiği fiyatın az mı çok mu olduğunun farkında değildi. "Gerek yok, şimdilik tutacağım."

Ersa adamın elindeki hapı aldı ve çıkışa doğru ilerledi. Adam Ersa'nın gideceğinden korkarak atıldı. "Bekle, bekle! Seksen rum vereceğim! Hapların kalitesinden dolayı normalde verdiğim sınırı aşıyorum."

Ersa sadece gidip diğer hap satıcılarına da hapın değerini sormak istemişti. Bu nedenle ayrılıyordu. Adamın bir anda fiyatı arttırmasını beklemiyordu. "Hayır teşekkürler."

Ersa diğer yerlere de fiyat sormadan satmanın pek de iyi bir fikir olmadığını düşünüyordu. Adam, Ersa'nın gideceğinden korkarak aceleyle fiyatı arttırdı. "Ta-tamam. Yüz hayır yüz yirmi rum vereceğim!"

Adamın fiyatı arttırması Ersa'nın kaşlarını çattırmıştı. Önceden beri değerinin çok altında mı almak istiyordun diye geçirdi içinden. "Hayır satmıyorum. Daha fazla fiyatı arttırmana gerek yok."

Ersa ayrılırken adam arkasından kaybettiği kazancın verdiği berbat hisle baktı.

Javier olan şeyleri şaşkın bir ifade ile izlemişti. Ersa'nın yetenekli olduğunu kabul etmeliydi. Ersa birkaç dükkan daha dolaştıktan sonra hapların tanesini iki yüz elli rumdan satmıştı. Dükkandan çıktığında elindeki paraları Javier'a göstererek güldü. Toplamda beş bin rum paraları olmuştu. "Şimdi çok da fakir değiliz."

Ersa'nın gülümsemesi Javier'ı da gülümsetmişti. "Şimdiki planımız ne?"

Ersa paraları elinde oynatarak çıkan sesle cevapladı. "Elbette paraları harcamak. Sonuçta bunun için kazanmadık mı?"

Paraları yüzüğüne yerleştiren Ersa kitap satışı yapan bir dükkana girdi. İçerisinde bulunan binlerce kitap Ersa'ya okuma istediği uyandırmıştı. Dükkanda kitaplarla uğraşan yaşlı adam Ersa ve Javier'ın geldiğini görünce onlara yöneldi. "Hoşgeldiniz. Ne tarz bir kitap arıyordunuz?"

Ersa dükkandaki kitapları inceledikten sonra kitap raflarında dolaştı. Üç kitap çıkardı ve Javier'a verdi. Ardından başka bir rafa geçti ve oradan da birkaç kitap aldı. Altı-yedi dakikanın sonunda Javier'ın kucağında onlarca kitap toplanmıştı. Yaşlı adam sessizce bu sahneyi izliyordu. Ersa istediği kitapları seçtikten sonra yaşlı adama döndü. "Bu kitapları alacağız."

Javier kitapları masanın üzerine bıraktı. Yaşlı adam kitapların değerini tek tek hesapladı. İçlerinde çok değerli kitap olmamakla birlikte, temel bilgileri barındıran kitaplardı. Bu nedenler fiyatları çok yüksek değildi.

Yaşlı adam hesaplamayı bitirince fiyatı söyledi. "Toplamda 46 kitap, 2376 rum ediyor."

Ersa pazarlık yapmadı ve yaşlı adama parayı verdi. Parayı teslim edince kitapları yüzüğüne yerleştirdi. "İyi günler."

Ersa'nın ayrılırken ki sözlerine yaşlı adam da karşılık verdi. "İyi günler." Düşündüğünde daha önce hiç bu şekilde kitap satışı yapmadığını fark etti. Kendisi yardımcı bile olmamıştı.

Ersa istediği bilgileri barındıran kitapları edindikten sonra hanların bulunduğu bölgeye ilerledi. "Yemek yiyelim mi? Ardından kalacak bir han buluruz."

"İyi fikir."

Ersa restoranlardan birine girdi ve Javier ile bir masaya yerleşti. Genç bir kız yanlarına geldi. "Ne yemek istersiniz efendim?"

Yirmili yaşlardaki kız anormal görünüşlü iki gencin karşısında utanmıştı. "Sahip olduğunuz en iyi yemeği ve tatlıyı istiyoruz."

Kız siparişleri alınca ayrıldı. İkili sohbet ederken kısa sürede yemekler geldi. Ersa ve Javier'ın kızarmış etleri ve yanındaki aperatifleri gördüklerinde iştahları açılmıştı. İkisi de yemeği tattıklarında yüzlerinde memnun bir ifade oluştu. Javier başka bir eti mideye indirirken konuştu. " Yemek konusunda fena olmadıklarını itiraf etmeliyim. Uzun zamandır başka birinin hazırladığı bir yemekte yemiyordum. "

"Neden?"

Javier başka bir eti yemeye başladı. "Her zaman tek başıma olduğumdan yemeklerimi kendim hazırlıyordum. Köydekilerle aram çokta iyi değildi. Dışarıya yemek yeme amacıyla çıkmıyordum."

Ersa gülümsedi. "Ben yemek yediğimi bile hatırlamıyorum."

Ersa'nın sözleri Javier'ı güldürmüştü. "İkimizde umutsuz vakayız."

"Öyle olduğumuzdan birlikte değil miyiz?"

Javier gülümsemekle yetindi. "Burada ne kadar kalmayı planlıyoruz?"

Ersa kızartılmış bir eti ısırdı ve cevapladı. "Yeterince bilgi sahibi olana kadar buralarda kalalım. Daha sonra ne yapacağımıza karar veririz."

Ersa ve Javier zevkle birkaç porsiyon yemek ve tatlı yedikten sonra tamamen doymuşlardı. Yemek parası için altı yüz kırk sekiz rum ödediler ve bir han aramaya çıktılar.

Kısa sürede düşük seviye bir handa geceliği iki yüz ruma iki kişilik oda buldular. Odaya geçtiklerinde iki sert yatak ve iki masaya sahip bir ortam karşıladı ikiliyi. Ersa yataklardan birine uzandı. "Uzun bir gündü."

Javier da diğer yatağa uzandı. Ersa, Javier'a bir kitap fırlattı. Javier kitabı yakaladı ve kapağına baktı. "Bilgi edinme vakti. Kitapları okuyalım ve ne yapacağımıza karar verelim."

Böylece Javier ve Ersa uzun bir kitap okuma maratonuna başlamış oldular. Ersa kitabın kapağını açtı ve koca harflerle yazılı kitabın adını okudu. 'KALURİ KITASI'

Kitabın adıyla Ersa bulunduğu kıtanın adını öğrenmiş oldu. Diğer sayfalara geçti ve okumaya devam etti. Kitabı okudukça kıta hakkında daha fazla bilgi sahibi oldu.

'Kaluri Kıtası, karmaşık yapısıyla üç bölüme ayrılmıştır. Ülkelerin bulunduğu bölüm yaşam alanı olarak adlandırılıyor. Normalde insanların yaşamlarını sürdürdükleri yerdir ve insanların büyük çoğunluğu ömürleri boyunca yaşam alanından hiç ayrılmazlar. Yaşam alanı verimli topraklarla kaplıdır. Merkezi denizle kaplı iken denizin farklı noktalarından kıtayı dolaşan nehirler akar.'

'...Yaşam alanı birçok ülke barındırsa da temelde beş imparatorluk kıtayı yönetir. Beş imparatorluğun isimleri Ambus, Marble, Nebula, Silva ve Tirma'dır. Ülkeler arası sürtüşmeler olsa da uzun süredir yaşam alanına barış hakimdir.'

'Yaşam alanın ortasında bir deniz vardır ve burasının bir adayı barındırdığı söylenir. Halk arasında efsanelere konu olan adanın adını gizeminden dolayı Gizemli Ada olarak adlandırmışlardır. Normal insanların ada hakkında hiçbir bilgisi yoktur ve birçok insan varlığından bile şüphe duyuyor.'

'İkinci bölge tarafsız bölge olarak adlandırılıyor. Karanlık bölgenin varlığı ve barındırdığı madenler keşifçi olarak adlandırılan mesleğin oluşmasına vesile olmuştur. Karanlık bölge, çevresinde çok değerli madenlere gebe olduğundan bu alan için sayısız savaş gerçekleşmiştir. Sonu gelmez savaşlar, ülkeleri bir çıkmaza sürükleyince ülkeler yeni bir karara varmışlardır. Keşifçiler antlaşması imzalanmış ve antlaşma ile kıtada yeni bir bölge oluşturmuş, orada da ortak bir birlik kurmuşlardır. O bölgede savaş yapılması yasaklanmıştır. Her ülkenin bu durumu kabul etmesi ile bağımsız dolaşan keşifçiler tek bir çatı altında toplanarak, keşifçiler loncası oluşturulmuştur. Loncanın yönetiminde her imparatorluk eşit haklar elde etmiştir ve günümüzde de bu anlaşma geçerliliğini sürdürmektedir.'

Ersa okudukları ile derin bir nefes aldı. Kıtanın durumunu zihninde canlandırabilmişti. Geri kalan kısma göz gezdirdi ve okumaya devam etti.

'Üçüncü bölge insanların girmeye çekindiği bir bölgedir. Karanlık bölge olarak adlandırılan yer, efsanelerde geçen bir bölgedir. Hiç kimse tam olarak içerisinde neyi barındırdığını, ne sakladığını bilmiyor. Bilinen şey karanlık bölgenin içerisinde bir ırkı sakladığıdır. Karum olarak adlandırılan bu ırk, karanlık bölgenin dışına pek çıkmasa da herkesin kalbine korku salmıştır. Karumlar canavarlar gibi insanları öldürmeyi severler. Katil olarak doğmuş bir ırktır ve geçmişten beri kıtada korkunç olaylara sebep olmuşlardır.'

Ersa, Javier'ın ırkından bahseden kısma geldiğinde duraksadı. Javier'a baktığında elindeki kitabı okumakla meşgul olduğunu gördü. Karum ırkı?

Tamamen insan gibi görünen Javier'ın kitapta bahsedildiği gibi bir varlık olmadığını düşünüyordu. Kitapta belki de olaylar abartılmıştı. Bu konuda fazla düşünmedi ve kitabı okumaya devam etti. Oda da birkaç saat boyunca sessizlik oldu.

Sessizliğin hakim olduğu o anda Ersa'nın göğsündeki varlık hareketlendi. Ersa derisindeki gıdıklanma hissi ile kaşlarını çattı ve kıyafeti ile kaplı göğsüne baktı. "Yoksa?"

Kıyafetini sıyırdı ve göğsüne bağlı kumaşı çıkardı. Ersa'nın heyecanlı hareketleri Javier'ın da ilgisini çekmişti. "Bir şey mi oldu?"

Ersa hızlı bir şekilde kumaşı açarken cevapladı. "Kumaşın içindeki şey hareket ediyor."

Ersa'nın sözleri ile Javier merakla Ersa'ya yaklaştı ve açıyor olduğu kumaşı izlemeye başladı. Kumaşın açılması ile bir çift kırmızı renginde göz eşliğinde tatlı bir yüz açığa çıktı. Bembeyaz tüylerle kaplı kedi, küçük gözlerini kırptı ve masum gözlerle Ersa'ya baktı.

Ersa ve Javier kedinin tatlılığı ile büyülenmişti. Çok küçük görünümü, bembeyaz tüyleri ve kırmızı gözleri ile büyüleyici görünüyordu. Kedi kendisini kısıtlayan kumaştan kurtulunca Ersa'ya doğru ilerledi, ama ilerlerken adımları güçlü olmadığından tökezledi. Ersa elini uzattı ve kedinin düşmesini engelledi.

Kedi, Ersa'nın hareketinden rahatsız olmak yerine memnun gibiydi. Ersa kediyi elleri arasına aldı. Gülümseyerek kediyi izledi. Hafızasını kaybetmiş halde karanlık bölgede uyandığında kendisiyle birlikte olan tek varlık bu kediydi. Bu nedenle kediye karşı ayrı bir sıcaklık hissediyordu. Hatta nedenini bilmediği bir şekilde kedinin varlığını net bir şekilde hissedebiliyordu. Önceden hafif bir histi, ancak kedinin uyanmasıyla net bir hisse dönüşmüştü.

Javier kediye dokunmak için elini uzattı. Kedi uyku halinde iken dokunamamıştı. Belki de şimdi dokunabilirdi. Kedi kendisine doğru gelen el karşısında miyavladı ve güçsüz patisini gelen ele doğru savurdu. Ersa kedinin hareketine güldü. "Dokunulmak istemiyor olmalı."

Javier elini geri çekti. "Ya da sadece senin dokunmanı istiyor."

Ersa kedinin yumuşak tüylerinde elini gezdirdi. Kedi uysal bir ifade ile Ersa'nın elinin vücudunda dolaşmasına izin verdi. "Uzun bir süre uyudun değil mi?"

Soruya karşılık kedi birkaç kere miyavladı. Ersa'nın yanına yürüdü. Yürüyüşü iyi olmasa da hedefine ulaşmıştı. Ersa'nın kucağında oturdu ve kafasını Ersa'nın kıyafetine sürterken gözlerini yumdu. Javier kedinin Ersa'ya karşı çok yakın davranmasını ilginç buldu. "Bundan sonra yalnız gezmen zor olacak."

Ersa kucağındaki kediye baktı ve gülümsedi. "Grubumuz üç kişi oldu. Fena değil." Javier düşünceli bir ifadeye sahipti. "Kedinin tuhaf bir havası var. Özellikle gözleri kendine has."

Ersa kedinin tam olarak ne olduğunu kafaya takmıyordu. "Zamanla anlarız. Daha da önemlisi bir isim vermemiz lazım. Sonuçta kedi olarak seslenemem."

Javier kedinin tüylerinin ve özel gözünün aklına getirdiği bir isim söyledi. "Vinka'ya ne dersin? Bembeyaz anlamına geliyor."

Ersa kedinin bembeyaz tüylerini bir kez daha okşadı. "Beğendim. Vinka olarak seslenelim."

Kedi, Ersa'nın kucağında uyurken Ersa sordu. "Kıta hakkında ne düşünüyorsun?"

Javier derin bir nefes aldı. "Aslında daha önceden birkaç şey biliyor olsam da ilk defa kıta hakkında ayrıntılı bilgi sahibi oldum. Bizim ormanımızı kıtanın en tehlikeli yerlerinden biri ilan etmişler ve keşfetmek için bu denli büyük bir organizasyon bile kurmuşlar. Ormana neden insanların geldiğini şimdi daha iyi anlıyorum."

Ersa da kafasını salladı. "Evet. Bölgelere ayırmaları ilginç. Sıradaki gideceğimiz yer yaşam bölgesi, ama hangi imparatorluğa gitmemiz gerektiğinden emin değilim."

Javier kitapta bulunan haritayı gösterdi. "Ambus, Marble ve Tirma ülkesi diğerlerine nazaran daha yakında. En yakını ise Marble ülkesi."

Ersa, Marble ülkesinin konumuna ve şehirlerine baktı. "O zaman ilk önce Marble ülkesine gidelim. Birkaç gün daha bilgi edindikten ve hazırlık yaptıktan sonra yola çıkabiliriz."

Javier da hem fikir olunca kitap okumaya geri döndüler. Altı gün boyunca tüm vakitlerini kitapları okumaya harcadılar. İkisi de normal insanlar olmadıklarından uyku konusunda çok sıkıntı çekmiyorlardı.

Ersa ve Javier bir restoranda birlikte yemek yiyor, Ersa'nın yanındaki Vinka da önündeki sütüne bakıyordu. Javier lezzetli bir et parçasını yedi ve konuştu. "Altı gündür durmadan kitap okuyoruz. Evdeyken bile bu kadar uzun süreli kitap okuma yapmamıştım."

Ersa gülümsedi. "En azından artık kıtaya yabancı sayılmayız. Yarın sabah yola çıkabiliriz."

İkisi de genç ve deneyimsiz olduğundan dolayı ilk defa böyle bir yolculuğa çıkacak olmak onları heyecanlandırıyordu. Ertesi sabah olduğunda iyi bir uyku çekmişlerdi. Javier siyah kıyafetlerinin arasında, mükemmel uyumla çekici görünürken Ersa da kırmızı kıyafetleri ile göz alıcı görünüyordu.

Javier şakacı bir tavırla yakındı. "Yolculuk için bir bineğimizin olmaması üzücü. Sadece yürüyerek çok uzun sürecek."

"Yani uzun ve keyifli bir yolculuk olacak." Ersa, Vinka'yı omzuna yerleştirdi. "Hadi yola çıkalım artık."

"Heyecanlı olmam anormal mi?" Ersa, Javier'a şaşırmış bir ifadeyle baktı. Normalde duygularını yansıtan biri değildi. "Hayır. Ben de heyecanlıyım. Neler ile, kimler ile karşılaşacağımız meraklandırıyor beni. En çok da geçmişimi öğrenmek heyecanlandırıyor."

İkisi de birbirlerinin kişiliklerini az çok kavramışlardı. Bu nedenle artık daha yakınlardı. Birbirlerine uyumlu kişilikleri vardı. İkisi de prensiplere ve hedeflere sahipti. Ersa ve Javier daha fazla handa kalmadı. Beklemek istemiyorlardı. Bu şekilde iki gencin kıtayı sarsacak macerası başlamış oldu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr