Bölüm 31 Şifacı ve Yıldızları

avatar
1926 2

Yeşil Karga - Bölüm 31 Şifacı ve Yıldızları


Bölüm 31


Ormandan kurtulmamızın üzerinden bir gün geçmişti, öğrendiğimiz kadarıyla bana yardım eden Reiko aynı zamanda bizim aldığımız görevi veren kişi, kendisinin burada olma sebebi ise

artık bekleyecek zamanının kalmamış olması, söylediğine göre köyünde ki birçok kişi bir hastalığa yakalanmış, tedavi edebilmek için Beltius adı verilen bitkiye ihtiyacı varmış, biz de ona yardımcı olmak için onunla beraber

köyüne gittik, köyü oldukça az nüfusa sahip sadece 13 tane ev bulunan küçük bir yer ve bir nehrin yanındaydı, bitkiyi kendisi bulmayı başardığı için hemen ilacı hazırladı, daha sonra aslında onun burada yaşamadığını öğrendik kendisi bir gezginmiş.

Sürekli gezmesinin nedeni de kendini geliştirmek ve ihtiyacı olanlara yardım etmek olduğunu söyledi. Melia bunları öğrenince ona bizimle beraber yolculuk eder misin diye sordu bizim de onun gibi gezdiğimizi

görevler alıp insanlara yardım ettiğimizi söyledi ve bir şifacının kesinlikle bize çok yararı olacağını söyledi, Reiko bir süre düşündükten sonra 'emin değilim ama sonuçta Kazeru hayatımı kurtardı o olmasaydı oradan çıkamazdım ve ben oradan çıkamasaydım bu köyde ki çoğu insan ölmüş olurdu

kısacası ona borçluyum bu yüzden sizinle gelebilirim' bu cevaptan sonra Melia oldukça mutlu gözüküyordu aslında hepsi mutluydu sanırım bir şifacıya sahip olmak epey iyi bir şey benim için pek bir şey değişmedi ama yine de Reiko'yla ne zaman göz göze gelsem

içimde garip bir his uyanıyor onda tanıdık bir şeyler var ama ne olduğuna dair bir fikrim yok ayrıca bir nedenden ötürü onu kendime benzetiyorum sanki benzer şeyler yaşamışız gibi her neyse zamanla her şey netleşecektir.

Köyde 3 gün boyunca kaldık, Reiko hastaları gözlemlemişti biz de bu sırada dinlenme fırsatı bulmuştuk ancak kıyafetlerim mahvolmuştu Reiko bana yeni kıyafet verebileceğini söyledi ve mavi kısa kollu düz bir tişört, siyah bir alt elbise bir de siyah renkte bir ceket

bunlar önceden giydiğimden daha rahattı, Reiko da yeni bir şeyler giymişti kırmızı tek parça bir elbiseydi elbisenin uzunluğu dizlerine kadardı ve bir de beyaz bir pelerini vardı. Üç gün geçtikten sonra hep beraber köyü terk etmek için hazırlandık ama bir sorun vardı nereye gidiyorduk.

Bu soru hepimizin zihninde belirmişti, Melia'ya bunu sordum verdiği cevap oldukça gizemliydi 'Nereye mi?(kendini beğenmiş bir gülümsemeyle)beni takip edin, sadece bir tane görev alıp yolculuğa çıktığımı düşünmediniz değil mi?'(bunları söylerken sol elinin işaret parmağını dudaklarına değdirmişti)

Bu sözlerden sonra nehri takip edip ilerlemeye başladık ve en sonunda bize nereye gittiğimizi söyledi 'Görevlere bakarken ilginç bir görev dikkatimi çekti, söylenenlere göre kara ormana yakın olan Beltrov vadisinin ortasında gizemli bir labirent bulunmuş bunu araştırmamızı isteyen bir görev'

'ayrıca bu görev A seviyesinde gözüküyordu ama sonuçta orada ne olduğunu kimse bilmiyor çok kolay bir görev de olabilir ya da tam tersi çok zor da ama yine de gitmemiz gerektiğini düşündüm, geçmişte bu tarz şeyler daha önce yaşanmıştı

örnek olarak bir keresinde bir şato ortaya çıkmıştı ve şatoya gidip araştıranlar çok iyi ve çok özel bir eşya bulmuşlardı yani demek istediğim burası da muhtemelen öyle bir yer bu yüzden bu görevi aldım güçlü bir eşya işimize yarar'

Melia'yaya onların nasıl oluştuğunu sordum yani şato ve labirentin cevabı ise;

'Kimse bilmiyor nasıl oluşuyorlar o eşyalar nereden geliyor ve en sonunda nasıl yok oluyor ama bir tahminim var bunu yapan her kimse çok güçlü bir illüzyon büyücüsü olabilir'

Hava iyice kararmıştı bir kamp kurup yatmıştık ama benim planım uyumak değildi, kılıcımı kınından çıkarım yere sapladım ve karşısına oturdum evet şimdi biraz konuşalım.

'Gecenin yarısında neden benle konuşuyorsun benim manyak efendim?'

'Sana sormak istediğim birkaç şey var benim ne düşündüğü belli olmayan kılıcım'

'Sor bakalım'

'Neden bana bir iyi bir kötü davranıyorsun ?'

'Eski bir alışkanlık, bu zamana kadar bütün sahiplerim acımasız kişilerdi ve birçok kötü şey yaptılar, zamanla bende onların bu özelliğini benimsedim bu yüzden ben de sana öyle davranıyorum hobi gibi bir şey'

'Yani bundan sonra ki kullanıcıların merhametli ve iyi kişiler olursa sen de mi değişirsin ?'

'Bilmem eğlence seviyesine bağlı'

'Peki o zaman sırada ki sorum benden nefret mi ediyorsun sonuçta seni zorla kontrol ediyorum'

'Küstahlaşma kimse beni benim isteğim dışında kontrol edemez önce bunu kafana sok ve senden nefret etseydim çoktan ölmüş olurdun'

'Demek öyle bunu öğrendiğim iyi oldu ama anlamadığım bir şey var sahip olduğum büyü türü tam olarak ne ?'

'Senin büyün basitçe söylemek gerekirse, ışınlanma büyüsü senin ikincil büyü türüne ait bir büyü sen daha temel büyünü keşfetmeden ikincil büyünü buldun bu neredeyse imkansız bir durum ama olay kısaca bundan ibaret

ve senin büyün orta menzilli savaşlar için oldukça uygun büyünü kılıçla yapmak zorunda da değilsin her şeyi ellerinle de yapabilirsin tabii ki beni yönlendirici gibi de kullanabilirsin tarzına bağlı'

'Anlıyorum peki cevapların için sağol konuşmak istediğin bir şey var mı?'

'Sadece benim başımı belaya sokma yani tehlikeden uzak dur'

'Denerim, her şey için sağol şimdi uyumalıyım, nedense çok uykum var'...

Part 2

Güneş yeni yeni yükseliyordu, bugün epey erken kalktım yeni bir sabaha daha gözlerimi açtım. Çadırımdan çıktım ve etrafa baktım etraf çok sakindi sadece kuş sesleri duyuluyordu oldukça huzur vericiydi.

Ağır adımlarla yürümeye başladım çevreyi inceliyordum, çevrem de ağaç ve yeşillikten başka pek bir şey yoktu ama onları her gördüğüm de üzerimde bıraktığı etki her zaman rahatlatıcı ve etkileyiciydi.

Biraz daha ilerledim ve ağacın yanında beyaz bir tavşan gördüm oldukça sevimli gözüküyordu onu sevmek için yanına doğru gitmeye başladım hızla benden uzaklaşmaya başladı, adımlarımı hızlandırıp peşinden gittim

en sonunda vardığım yer bir göldü ve gölün kenarında oturan biri vardı uzaktan pek seçemiyordum, yavaş adımlarla ona yaklaştım ayaklarını göle sokmuş ve çimlere uzanmış yatıyordu biraz daha yaklaştığımda onun Reiko olduğunu anladım.

Yanına gittim ve hala uyuyor gibiydi. Altın sarısı saçları çimenlerin üzerine yayılmıştı, güneşin hafifçe üzerine vurmasıyla oldukça güzel bir manzara oluştu.

Uyurken oldukça huzurlu gözüküyordu ben de yanına oturdum ve onun gibi ayaklarımı göle sokup uzandım ilk kez böyle bir deneyim yaşıyordum oldukça rahatlatıcıydı göl suyunun sıcaklığı gayet iyiydi

ne soğuk ne de sıcaktı. Gözlerimi kapadım ve farkında olmadan içim geçti.

(...)

Bir ses tekrar gözlerimi aralamama sebep olmuştu, yavaşça doğruldum ve kesinlikle uyuya kalmıştım.

'Üzgünüm seni uyandırmak istememiştim ,suya taş atmak düşündüğümden daha fazla ses çıkardı'

Uykudan yeni uyandığımdan mıdır bilmiyorum ama bu kızı her görüşüm de daha da güzelleşiyor.

'Uyandırmak mı? Demek gerçekten uyuyakaldım'

Reiko alaycı bir şekilde gülümsedi.

'Böyle biri olduğunu düşünmemiştim aslında oldukça saf birisin öyle değil mi?'

'Saf mı? hmm ne demek istediğini pek anlamadım ama muhtemelen haklısın'

'Evet haklıyım ve uykudan yeni uyanma sersemliği de benim söylediklerimi destekliyor.'

'Aslında sana anlatmak istediğim bir şey var, artık bizimle berabersen bilmen gerektiğini düşündüm'

'Evet seni dinliyorum'

Daha önce Felina ve diğerlerine anlattığım gibi hikayemi Reiko'ya da anlattım. Kuleyi ,oradan nasıl çıktığımı neler yaşadığımı kısacası her şeyi...

'Anlıyorum demek bu yüzden seni biraz kendime benzetmişim'

'Kendine mi? Aslında bende seni kendime benzetiyordum sadece nedenini bilmiyorum'

'Oldukça basit bende sana kısaca hikayemi anlatırsam ne demek istediğimi anlarsın'

'Dinliyorum'

Batıda ki bir köyde doğdum ve yaşamım gerçekten güzel ilerliyordu, ailemle beraberdim, köyde benimle yaşıt birçok kişi vardı ve hepsiyle iyi anlaşıyordum. Gerçekten zaman güzel geçiyordu.

10 yaşıma geldiğimde büyü yeteneğim ortaya çıktı ,koşarken düşmüştüm ve dizim yaralanmıştı çok acıyordu, ellerimle yarayı kapatıyordum, tam bu sırada acımın geçmeye başladığını hissettim

yarama baktığımda neredeyse tamamen kaybolmuştu hemen gidip bunu aileme anlattım ve onlar bunun bir büyü olduğunu söylemişlerdi, hem de çok eşsiz bir büyü

söyledikleri şeyler beni çok mutlu etmişti zamanla büyümü kontrol etmeyi öğrenmiştim tabi tek yapabildiğim küçük yaraları iyileştirmekti ama bu beni çok mutlu ediyordu. Yine de büyümün daha da gelişmesini istiyordum bu sayede

çok daha fazla kişiyi iyileştirebilirdim ama büyüm neredeyse hiç gelişmiyordu açıkçası bu beni zaman zaman umutsuzluğa düşürüyordu ama böyle zamanlarda ailemin çok sık kullandığı bir cümle aklıma geliyordu

'Unutma Reiko geceleri kafanı yukarı kaldırıp gökyüzüne baktığında gördüğün her bir yıldız senin için yeni bir umut ışığı olabilir, yeter ki onlara bakacak kadar inancın olsun önemli olan budur'

Ne zaman kötü hissetsem bu söz aklıma gelirdi ve kendimi toplardım ve kendime 'güçlü olmalıyım zamanla her şey iyi olacak' derdim. Günlerim bu şekilde geçiyordu ta ki bir gece yarası köye saldırıldığı ana kadar

o gece her şey değişti, büyük bir grup haydut köyümüze saldırmıştı evleri ateşe verip insanları öldürüyorlardı hiç bir amaçları yoktu sadece öldürüyorlardı, kaçmaya çalışıyorduk hızla evden çıkıp koşmaya başlamıştık haydutlar bizi yakaladı ve

annemi, babamı ikisini de gözlerim önünde acımasızca öldürmüşlerdi, ikisi de yerde ölü bir şekilde yatıyordu dizlerimin üstüne çöktüm bütün gücümle onları iyileştirmeye çalışıyordum ama hiçbir şey olmuyordu onları kurtaramıyordum

elimden ağlamaktan başka bir şey gelmiyordu, beni öldürmelerini bekledim bu acıdan kurtulmak için ama beni öldürmek yerine esir aldılar sanırım büyü gücüne sahip olmam yüzünden, beni yer altında ki gizli sığınma yerlerine götürdüler

orada benden yaralı olan haydutları iyileştirmemi istediler ancak hala yaşadığım şeyin etkisindeydim hiçbir şey artık umurum da değildi, dediklerini yapmadığım için beni dövmüşlerdi ve bir süre işkence etmişlerdi yine onların isteklerini

yerine getirmemiştim, beni öldürmelerini istemiştim ama bunun yerine beni bir kafese kapattılar ve beni ölene kadar burada tutacaklarını söylediler, kafese koyulmamdan bu yana bir ay geçmişti

Birden ailemin söylediği o söz aklıma geldi, kafamı kaldırıp yukarı baktım ama görebildiğim tek şey taşla kaplı bir tavandı, bir tane bile yıldız yoktu.

O yer altında ki kafeste 2 yıl boyunca kaldım, 2 yıl boyunca görebildiğim tek şey taştan bir tavandı...

Devam Edecek

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr