Bölüm 177 Onun Gibi

avatar
807 2

Yeşil Karga - Bölüm 177 Onun Gibi


Bölüm 177

Not 1 :'Kolçak ve Dizçek: Kolçak, kolun ve bileğin korunması için kola takılan zırh parçasıdır. Diz ve baldırı korumak için bacağa sarılan zırh parçasına da dizçek denir. Dizçek ve kolçaklar fazla bir biçim değişikliği göstermeyen zırh parçalarıdır.'

Not 2 :'Fulmine: İtalyanca şimşek-yıldırım manasına gelir.'

 

'Yanlış hatırlamıyorsam ismin Vahas'tı, ölüm büyücüsü'

Vahas sakince karşılık verdi.

'Konuşmaya gerek yok zaten kılıcı da kaybetmişsin gibi gözüküyor. O kılıcı ben istiyordum ama sanırım yapacak bir şey kalmadı en azından senden kurtulup amacıma bir adım daha yaklaşabilirim.'

Kazeru konuşmak üzereyken Riraru kanatlarını çırpıp Kazeru'nun önüne geçip Vahas'a cevap verdi.

'Kimse ne düşündüğünü umursamıyor kötü büyücü ve yanında ki sanırım hizmetçin olmalı onunda ne düşündüğü önemli değil sizin gibiler kulum olmaya laik değilsiniz.'

Vahas şaşırmıştı ama duyduğu iğneleyici sözlerden değil bir peri gördüğü için şaşırıyordu.

'Peri hahaha kanlı canlı bir peri, söylentileri duymuştum ama inanmamıştım. Demek gerçekmiş, Kazeru seni öldürüp periyi alacağım kılıcı kaybetmenin karşılığı olarak düşün.'

Kazeru'nun öfkesi yükselirken Riraru tekrar Kazeru kesip cevap verdi.

'Hahaha güldürme beni ölülere fısıldayan kötü büyücü, senin gibi üçüncü sınıf bir büyücü hiçbir şey başaramaz. O yozlaşmış ve çürümüş ruhun ölülerinkinden bile daha beter bir halde.'

Vahas bu cevaptan pek hoşnut kalmamıştı hatta epey öfkeli bakıyordu. Riraru kendini beğenmişçe sırıttı ve Vahas'ı işaret ederek konuşmaya devam etti.

'Kazeru onu ben alıyorum diğerini de sen al. Umarım benden hızlı bitirirsin.'

Kazeru Riraru'nun sözlerden gizli alt metni hızlıca okuyabildi. Riraru saldırı büyüleri kullanamıyor ama bunu rakip bilmiyor. Riraru Vahas'ı oyalarken Kazeru'da pelerinli kişiden kurtulacaktı. Sonra ikisi beraber Vahas'ı öldüreceklerdi.

Kazeru gülümsedi ve öne çıktı.

'Anlaşıldı tanrıçam.'

Vahas yanında ki kişiye dönmeden emir veren bir tonda konuştu.

'Peki o zaman onlara uy'

Pelerinli kişi pelerinini bir çırpıda çıkarıp yere bıraktı. Omuzuna kadar gelen koyu sarı saçlarını lastik bir tokayla arkada topladı. Haşin açık sarı gözleri parlıyordu. Üzerinde deri bir zırh vardı ve onu tamamlayan deriden yapılma kolçak ve diz çekleri vardı. Hemen kalçasının üstünde kemere bağlı duran kılıcı kınından çıkardı. Kılıç ince ve uzundu üzerinde açık mavi renkte değişik motifler vardı. Herhangi bir büyüsü yok gibiydi. Kazeru rakibinin kılıcını görünce hatırlamıştı yanında kullanabileceği bir kılıç yoktu ama refleks olarak eli kılıcını her zaman koyduğu yere gitti. Ne gariptir ki orada onu bekleyen bir kılıç vardı. Kazeru şaşkınca kılıcı çekti ve kaldırdı evet oydu kırılan kılıcının aynısıydı ama öncesinin aksine kılıç bomboştu. Artık içinde hiçbir şey yoktu. Kazeru gülümsedi neden ve nasıl bu kılıcın yanında olduğunu sorgulamamayı seçti ve sessiz bir teşekkürden sonra kılıcını sıkıca kavradı ve rakibine doğrulttu.

'İsmin?'

Kız soğuk bir sesle cevap verdi.

'Fulmine'

'Demek soyad yok peki Fulmine başlayalım.'

Kazeru adada olmanın getirdiği bir hisle turnuva zamanını hatırlamıştı ama turnuvanın aksine burada yenilmek ölüm demekti. Derin bir nefes aldı. Fulmine ve Kazeru, Vahas ve Riraru'dan biraz uzaklaşmıştı Kazeru'lar aksiyona geçmeden önce büyü sesleri gelmeye başlamıştı. Bu Kazeru'ya hızlı ol dercesine bir işaretti. Kazeru kılıcına baktı, sanki en son kılıç savaşını yıllar önce yapmış gibi hissediyordu ve gerçek anlamda ilk kez tek başına bir savaş verecek olmanın gerginliğini gizlemeye çalışsa bile pek başarılı değildi.

İlk hamleyi yapmak için harekete geçti ışınlanamayacak olmasının verdiği kötü hissi bir kenara atıp kılıcını savurdu. İki kılıç tam ortada buluşup çarpıştılar bu bir zil sesi gibi gerçek dövüşü başlatan hamle olmuştu. İkisi de kılıçlarını birbirine bağlamadan geri çekti ve rakiplerini kesmek için tekrar savurdular. Bir müzik resitali gibi çıkan çarpışma seslerine önderlik eden henüz kimse yoktu. Kazeru sert bir darbe indirip geri çekildi kılıcını büyüyle doldurup güçlü bir yatay büyü dalgasını kılıcıyla havayı keserek rakibine yolladı. Fulmine kılıcını iki eliyle sıkıca kavradı ve üzerine gelen saldırıya karşı kılıcını dikey bir şekilde indirdi. Anlık bir sesin hemen ardından büyü ortadan ikiye kesilip patlamadan yok oldu. Kazeru şaşırmıştı çünkü büyüsü ciddi anlamda kesilerek durdurulmuştu. Fulmina ise donuk bakışlarının aksine bir ateş gibi hızlı hareket edip savunmadan hemen saldırı pozisyonu geçti. Kazeru'nun üzerine gitti ve önce yatay kesişlerle saldırmaya başladı Kazeru zorda olsa Fulmine'nin değişik stiline ayak uyduruyordu. Yatay saldırıları kesip dikey olan ama çapraz bir şekilde inen saldırı tarzına geçiş yaptı. Kazeru yine bunları durdurmayı başarıp ileri doğru sert bir adım attı. Fulmine altlarından yükselen keskin kayalardan hızlı adımlarla kaçtı, Kazeru saldırmak için bir fırsat olduğunu düşünüp harekete geçtiği sırada. Fulmine havadayken vücudunu eğdi bakış açısında yerde ki toprak vardı kılıcı hemen kalçasının yanında onun gibi duruyordu. Kazeru yine o garip sesi duydu. İç güdüleri onu uyarıyordu bu yüzden sesi duyduğu an kendini kenara attı. Sesin hemen arkasında bir yıldırım Kazeru'nun yanında göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Kazeru sağ boşluğundan akan kanı ancak yere damlayan kanın sesiyle fark edebildi. Derin değildi yara ama kaçmamış olsaydı ölmüş olacağını anlayabiliyordu. Yararının açıldığı yerde yanık izleri de oluşmuştu ve tam o kısımda hafif bir uyuşma vardı. Üzerine düşünecek zamanı olmadığını bildiği için hızlıca rakibine döndü ama döndüğü sırada yine o tiz ve ince sesi duydu. Risk alıp kılıcını tahmini bir yöne savurdu ve tiz bir ses kulağına çalındı. Yıldırım hemen yanındaydı ama o yıldırım Fulmine'ydi kılıçları birbiriyle çarpışmıştı. Fulmine hızla geri çekildi. Kazeru beklemeden yere bir kez daha sertçe bastı yerden yükselen devasa eller Fulmine'yi yakalamak için harekete geçtiğinde Fulmine kılıcıyla onları parçalara ayırdığında kılıcı minik yıldırımlar saçıyordu. Parçalar yere düşerken Kazeru bir kez daha aynı sesi duydu. İçten içe ne olduğunu biliyordu çözmeye başlamıştı. Etrafında ki hava titreşiyordu ve Kazeru bir kez daha göremediği bu saldırıyı savundu. Kazeru'nun hisleri onu kurtarıyordu. Çok önemli bir şeyi bu hisleri sayesinde fark etmişti. Adada ki eğitimi meyvelerini veriyordu. Saldırı yapılan yer daha çok titreşiyordu. Bu titreşim sayesinde Kazeru saldırıya karşı kendini savunmayı başarmaya başladı. Fulmine'nin saldırılarını bir kez daha durdurdu ve giderek havaya giriyordu. Fulmine bundan sıkılmadığını belli edercesine bir kez daha aynı şekilde saldırdı. Yine ses duyuldu ve Kazeru en çok titreşen yeri savunmak için harekete geçti. Ama görüşüne bir kılıç girdi hemen alnının ortasını delmek üzere ilerleyen bir kılıç. Yanılmıştı dona kaldığı sırada kılıç yanağını sıyırıp geçti. Kazeru üzerinde ki korkuyu atıp onu geçip giden rakibine döndü.

Fulmine şaşkınca etrafına bakıyordu sessizce konuştu.

'O kedi de neydi ve tüm suratını kaplayan o gülümse? Ayrıca bir an da her yer rengarenk oldu. İllüzyon? Hayır olamaz.'

Kazeru bunları duyamıyordu ama bir şeyler olduğunu anlamak zor değildi. Şans veya başka bir şey sonuçta kurtulmuştu ama neden böyle olduğunu anlayamıyordu. Rakibinin şaşkınlığından yararlanıp düşünmeye başladı. Ne farklıydı da saldırının yerini bilemedi. Cevap basitti hiçbir şey. Rakibi onu titreşimi hissederek durdurabileceğine inandırmıştı ve iyice inandığında bitirici hamleyi yapmak için harekete geçmişti. Kazeru bunu anladığında gergin bir şekilde gülümsedi. Karşısında ki kişinin Olivya'ya kurnazlıkta rakip olabilecek biri olduğunu düşünmeye başlamıştı. Fulmine düşünmeyi bir kenara bırakıp tekrar odaklandı. Kazeru aynı saldırı için hazırdı ama nasıl durdurabileceğine dair artık bir fikri yoktu. Fulmine tekrar harekete geçti Kazeru bu sefer titreşim yerine şansına güvenmeyi seçti.

Bu seferde saldırı titreşimi en yüksek yere geldi. Saldırı Kazeru'nun karnını delip geçmişti. Kazeru acıya aldırış etmeden boşta ki elini büyü yapmak için kaldırdığı sırada Fulmine bir tekme vurarak Kazeru'yu geri uçurduğu sırada kılıcını da Kazeru'nın karnından çıkarmak zorunda kaldı. Kazeru geri düşerken Fulmine kılıcını Kazeru'nun kafasını kesmesi için indirdi. Kazeru yerden onu sırtından desteklemek için çıkardığı kayayla doğruldu ve kılıcıyla gelen saldırıyı blokladı. Sol yani boş elinde oluşturduğu alev topunu Fulmine'ye yakın mesafeden fırlattı. Fulmine arkasında yıldırımdan bir iz bırakarak kayboldu. Kazeru'nun ağzından tek bir kelime çıktı.

'Işınlanma'

Onu destekleyen kayanın kesildiğini hissettiği an hiç düşünmeden kılıcını arkasında doğru savurarak döndü. Tahmini doğruydu Fulmine hemen arkasında belirip onu kesmek için saldırmıştı. Kılıçları bir kez daha çarpıştı Kazeru bir savaş narası atıp yüklendi ama yüklendiği yere doğru düşmeye başladı çünkü Fulmine orada değildi yine arkasında yıldırımdan bir iz bırakarak ortadan kayboldu.

Kazeru haykırdı.

'Arkamdasın'

Kılıcını savurarak döndüğün de sadece havayı kestiğini fark etti ve yine o tiz sesi duyduğunda tepki vermek için çok geç kalmıştı. İnce bir yıldırım Kazeru'nın kafasını koparmak için ilerliyordu. Kazeru son çare olarak haykırdı.

'LİMERİOR'

Yıldırım saydam bariyeri delip geçti ama bu Kazeru'ya kaçmak için zaman vermişti. Yüzüne aldığı ikinci çiziğin acısıyla rakibine öfkeyle bakıyordu. Öfkeli gözleri yeşil yeşil parlıyordu. Bu kez Limerior işe yaramıştı çünkü bu Fulmine'nin hesabında olmayan bir şeydi ama Kazeru biliyordu ikinci sefer olmayacak. Bunu anlamak kolaydı. Kazeru derin bir nefes aldı. Büyüsü son olaylardan beri toplanmıştı ama adaya ışınlanmaları için fazla büyü harcamıştı bu yüzden geriye fazla bir büyü kalmamıştı. Ayrıca anlık ışınlanamamanın verdiği büyük eksikliği kapatabilecek bir numarası yoktu ve en kötüsü rakibi Olivya gibi biriydi üstüne üstlük ışınlanıyordu. Peki Kazeru normal ışınlanmasını kullanamazken o nasıl yapıyordu ve ya gerçekten ışınlanıyor mu yoksa başka bir büyü mü? Bilmiyordu. Kılıcı yani ismini bilmediği ortağı yanında olsa bunun üstesinden gelebileceğini düşünmeye başlamıştı ama birden kafasını iki yana sallayıp mırıldandı.

'Böyle düşünürsem ilerleyemem'

Sağ elinde ki kılıcını sıkıca kavradı ve kaldırdı rakibine odaklanıp atıldı. Rakibi farklı bir duruş aldı kılıcını tek eliyle tutuyordu ve o da Kazeru'ya doğru koşmaya başladı. Kılıcı arkasında yıldırımdan bir iz bırakıyordu ve kılıcı Kazeru'nun kılıcıyla buluştu. Etrafa saçılan minik yıldırımlar ve kıvılcımlar giderek güçleniyordu. Metalin sesi olduğundan çok daha güzel çıkıyordu ve her saniye daha da güzelleşiyordu ama Kazeru için işler öyle gitmiyordu. Her saniye daha zor bir duruma düşüyordu ve nedense bedeni uyuşmaya başlamıştı. Kılıç çarpışmasından çıkmak istiyordu ama Fulmine izin vermiyordu. Bedeni her saniye biraz daha uyuşurken sonra çare olarak kullanmak istemediği büyüye başvurdu. Boşta ki elini savurdu ve savurduğu elinden çıkan alev topu hemen aralarında patladı. Kazeru aralarında ki mesafeyi açtı. Ama bedeni fazla uyuşmuştu. Tek dizinin üzerine düştüğü sırada havda ki titreşimin çok fazla arttığını seslerden bile anlayabiliyordu. Gözlerini rakibine çevirdi. Bir yıldırımın Fulmine'nin kılıcından çıkıp ona doğru ilerlediğini gördü. Ayağa kalkıp kaçmak istedi ama bedeni buna izin vermiyordu. Ve yıldırım çarptı. Güçlü bir büyü patlaması ortamda ki bütün sesleri bastırdı ve ortalık toz duman olmuştu ama duman hızla dağıldı. Bütün saldırıyı göğüsleyen yeşil bir karga bütün dumanı kanatlarını çırpıp dağıttı. Fazla büyük değildi ama görkemliydi. Fulmine hiç kendini bozmadan olanları izliyordu.

Kazeru sonunda ayağa kalkabildi. Gözleri daha da güçlü parlıyordu. Karga onunla beraber hareket ediyordu tıpkı canlı bir varlıkmış gibi. Evet Mor'un ada da öğrettikleri hayatını kurtarmıştı. Kazeru kılıcını tekrar kaldırdı, söyleyecek bir sözü yoktu. Karga yavaşça kayboluyordu çünkü büyü gücünü idareli kullanmalıydı. Derin bir nefes aldı gözlerinin rengi yavaşça değişiyordu kızıl bir renk gözlerini kapladı. Sonraysa saçları bu renge büründü ve alev aldılar. Bir saniye bile sürmeden ortaya çıkan alevden bir anka Kazeru'nun etrafını sarıyordu. Büyüsünü idareli kullanmak mantıklı olandı ama mantık onu burada kurtarmayacaktı ki bunun farkına vardı.

'Anlaşılan ya hep ya hiç olacak.'

Bir savaş narası atıp rakibine atıldı...

 

Devam Edecek






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44351 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr