Bölüm 157 Aptalın Teki

avatar
1002 2

Yeşil Karga - Bölüm 157 Aptalın Teki


Bölüm 157

 

Adaya geldikten sonra ki ilk sabaha gözlerimi açtım. Açıkçası biraz daha uyumak istiyorum ama iç güdülerim kalkmamı söylüyor. Kalkıp yüzümü yıkadım daha sonra aşağı inip diğerleriyle beraber kahvaltı yaptım. Gayet monoton bir başlangıçtı ve böyle sakin başlangıçları seviyorum. Bir şekilde Riraru'yu Melia'larla kalmaya ikna edip dışarı çıktım. Uzun zamandır tek başıma takılmıyordum gerçi kılıcım hala yanımda ama o da hiç konuşmuyor neden acaba? Varlığını hissedebiliyorum ama Olivya'yla savaştığımızdan beri bir kez bile konuşmadı. Düşünceler içinde yürürken kendimi Beleume'nin yanında buldum. Buraya gelme niyetinde değildim ama farkında olmadan kendimi burada buldum.

'Nedense seni hep burada buluyorum Kazeru.'

Evet gerçekten de öyle Vel ile ilk kez konuştuğumda da bu ağacın yanındaydı ve şimdi yine buradayız.

'Vel bir şeyler döndüğünü anlatmama gerek yok sanırım sen de farkındasın.'

Şapkasını düzeltti.

'Savaştan falan bahsediyorsun tabii ki biliyorum ama nasıl bildiğimi sorma bu bir yana diğer katılımcıları da buraya çağırdım ama kimsenin geleceğini sanmıyorum her yerde bir telaş hakim, savaş konusu halk içinde yayılmaya başladı kısacası artık gizli bir konu değil.'

Umarım halk içinde yayılması gereksiz bir paniğe neden olmaz. Gerçi olsa da pek umurum da değil.

'Peki senin planın ne Vel?'

'Ne konuda?'

'Peki baştan alalım öncelikle senin ve adanın hikayesini kabaca öğrendim kimden diye sorarsan Aiko'dan diyeceğim. Bu bir yana sorum adayı nasıl koruyacağındı yani eğer adanın gücünü biliyorlarsa bunu bir silah olarak kullanmak isteyebilirler.'

Vel oldukça şaşırdı ben de olsam ben de şaşırdım.

'Anlıyorum demek Aiko anlattı. Ada konusunda endişelenmene gerek yok. Bu ciddi konular bir yana değişmişsin.'

'Evet biraz güçlendim.'

Vel kafasını iki yana salladı.

'Hayır bahsettiğim bu değil etrafında ki hava ya da daha doğrusu aura değişmiş hem de çok fazla'

Demek istediği şeyi pek anladığım söylenemez. Yani evet birazcık değişmiş olabilirim ama açıkçası genel anlamda hala aynı kişiyim yani kritik bir değişim yaşamadım.

'Biraz daha açarsan belki anlayabilirim.'

Vel gülümsedi.

'Açıkçası bunu anlatabileceğimi sanmıyorum neyse boş verelim bu konuyu. Aslında ilgini çekecek bir şey öğrendim söyleyip söylememek konusunda tereddüt ediyordum ama en iyisinin söylemek olduğuna karar verdim.'

'Dinliyorum.'

'Eismann harekete geçti.'

Eismann o da kim ki? Ayrıca neden böyle bir bilgi ilgimi çeksin ki? Gerçekten tuhaf biri.

'Dediğin kişiyi tanımıyorum.'

Vel şaşırdı.

'Demek öyle peki açıklayayım Eismann bir buz büyücüsü hem de en güçlülerinden ve Melia'nın babası.'

...

...

...

Öylece bekledim çünkü içimden dışarı çıkmak isteyen inanılmaz bir öfke hissediyordum evet sonunda onun hakkında bir şey duydum. İçimde ki bu öfkenin yüzüme de yansıdığına eminim Vel'in bakışlarından fark etmesi zor değil.

'O, nerede?'

'Bilmiyorum ama bundan önce şu öldürme iç güdünü ve farkında olmadan ortaya çıkardığın şu anka şeklinde ki büyünü bastır yoksa arkadaşların bir şeyler olduğunu sanacak.'

Evet farkında bile değildim neyse ki kısa süre de kendime geldim ve dediği gibi yaptım.

'Peki sakinleştiğine göre sen sormadan söyleyeyim hakkında başka bir şey bilmiyorum. O ve bilmediğim bazı kişiler savaşın üçüncü tarafı olacaklar amaçlarını bilmiyorum ama harekete geçtiklerini biliyorum yine nasıl bildiğimi sormamanı rica edeceğim.'

'Sormayacağım ve teşekkürler bu bilgi için çünkü benim için bu bilgi düşündüğünden çok daha değerli.'

'Önemli değil sonuçta müttefikiz öyle değil mi?'

Turnuvanın sonunda böyle bir şey demiştim ödül hakkı için, aslında şimdi düşününce neden böyle bir seçim yaptığımı bilmiyorum ama kötü bir seçim olmadığını şimdi anlıyorum.

'Evet öyleyiz Vel.'

Eismann demek, onu bir gün kesinlikle öldüreceğim, hiçbir soru sormadan, hiçbir fırsat vermeden, acımasızca sanki hiç var olmamış biri gibi onu öldüreceğim. Hem onun hem de kendi iyiliğim için.

'Ne düşündüğünü anlamak zor değil Kazeru ama ona karşı kazanamazsın.'

'Neden?'

Sesim soğuk ve öfkeli çıktı.

'Gerçekten kendini benim veya Berlin seviyesin de biri olarak mı görüyorsun? Eismann bizim seviyemiz de biri, evet sen kesinlikle güçlenmişsin bunu görebiliyorum ama yüz yıldan uzun bir süredir yaşayan ve gelişen büyücülerle kendini aynı kefeye koyman aptallık ve sen aptal biri değilsin böyle basit bir yanılgı hatasına düşme.'

Söyledikleri doğru olabilir ya da olmayabilir ama doğru olsa bile bu fikrimi değiştiremez aramızda ne kadar fark olduğunun bir önemi yok basit bir silah bile doğru kullanıldığın da neredeyse öldüremeyeceği bir şey olmaz ve ben basit bir silahtan fazlasına sahibim.

'Umurumda değil Vel, fikrim değişmeyecek onunla karşılaştığım an kafasını bedeninden ayırmak için saldıracağım.'

Vel'in cevabımdan memnun olmadığı belli oluyordu, bir iç çekti.

'Anlıyorum yani aptallıktan yanasın bunun için seni suçlayamam muhtemelen ben de seninle aynı şeyi yapardım ama bu doğru olduğu anlamına gelmiyor sadece ikimizin de aptal olduğu anlamına geliyor.'

'Hahaha haklısın aptalın tekiyim ama kararlı bir aptal'

'Yine de şunu anlamanı istiyorum intikam sana bir şey kazandırmaz hatta bu yolda daha fazla şey bile kaybedebilirsin ama sonunda kesinlikle bir şey kazanmayacaksın en azından benim düşüncem bu.'

Evet intikamın bir şey kazandırmayacağını düşünmek gayet normal ama bunun bir şey kazanma meselesi olduğunu düşünmüyorum ben sadece kardeşimi öldüren ve hayatımı tamamen değiştiren o kişinin elini kolunu sallayarak hiçbir bedel ödemeden bundan kurtulmasına deli oluyorum yani ona yaptıklarının bedelini ödetmek istiyorum tabi bunu herkesin anlamasını beklemiyorum hatta kimsenin anlamasına gerek yok.

'Vel emin ol bir şey kazanacağım.'

'Ne kazanacaksın?'

'Huzur.'

Vel şaşırdı ve bir süre bir şey söylemedi çünkü söylenecek bir şey kalmadı.

'Kazeru Aria'yı öldürdükten sonra inanılmaz bir acı hissettim bunu kelimelerle tarif edemem ama hiçbir şey bu kadar acı verici olamazdı sanırım. Öfkeliydim hem de çok ve bu öfkeyi bir şeye yönlendirmek istedim ama onu öldüren bendim. Öfkeyi kendime yönlendiremezdim ya da kendimi öldüremezdim peki ben kimden ya da neyden intikam almalıyım? Bütün bunların sorumlusu kimdi? Teknik olarak her şeyin sorumlusu Aria'ydı. Söylesene her şeyin sorumlusu oyken ben ne yapmalıyım? Neyden ya da kimden intikam almalıyım? Bana onu öldürme gücü veren ağaçtan mı? Birçok şeyin sorumlusu olan adadan mı? Yoksa onu öldüren kendimden mi?'

Üzgün gözlerle bana bakıyor ve bir cevap bekliyor ama bir cevabım yok, onun durumu çok berbat hem de çok, eğer Merry'i ben öldürmüş olsaydım eminim ki intihar ederdim. Bununla yaşayabilecek kadar güçlü biri değilim ama karşımda duran kişi bununla yaşamayı geçtim gülebiliyor bile, burada acılarımızı kıyaslamıyorum ama o da kesinlikle inanılmaz bir acı çekti ve benim gibi çekmeye devam ediyor. Eminim ki ikimizin acısı da ölene kadar dinmeyecek ama intikamımı aldığımda biraz da olsa rahatlayacağım.

'Bir cevabım yok Vel, sadece üzgünüm hem senin için hem de kendim için.'

Vel gülümsedi.

'Ben de öyle genç dostum, bende öyle.'

Beraber biraz daha konuştuktan sonra ayrıldık. Ormanın içinde kafamı dağıtmak için biraz yalnız başıma yürümenin iyi bir fikir olacağına karar verdim. Ormanın içinde öyle rastgele yürürken arenanın olduğu yere geldim ve biraz antrenmanın iyi bir fikir olduğuna karar kıldım.

Biraz büyü çalışırsam iyi olacak, kılıç kullanmakta fena sayılmam ama büyü konusunda iyi olduğum konular az, toprak büyülerinde garip bir şekilde iyiyim. Rüzgar büyülerinde Junko sağolsun fena sayılmam. Ateş büyülerinde iyi değilim, sadece patlama kısmında iyiyim. Işık büyüsü neredeyse hiç kullanamıyorum yani sadece basit büyüler. Su ve buz içinde aynı şey geçerli.

İllüzyonda da fena sayılmam tabii ki gerçek bir illüzyonist büyücüsü gibi değilim ama hilelerim bir şekilde işe yarıyor. Şifa büyülerinde berbatım. Bariyer büyülerin de ise Limerior'a sahibim ama Reiko'nun aksine onu hiç geliştiremiyorum.

Hazır fırsatım varken biraz çalışmak fena olmayacak.

Yavaşça büyümü ortaya çıkarmaya başladım acele etmeden, sakince, büyüm nazikçe bedenim sarıyor ve bir karga şeklini almaya başladığını hissedebiliyorum. Aşamalı olarak büyümü arttıracağım bu şekilde hem büyü miktarımı korurum hem de fiziksel olarak daha uzun süre dinç kalabilirim. Savaşırken de böyle yapmalıyım.

'Tesadüfe bak fufufufu'

Bu tuhaf gülüşün sahibi tabii ki Melia'ydı.

'Bende senin gibi biraz antrenmanın iyi olacağını düşünüp buraya geldim yani sakın Riraru'nun dırdırından kaçtığımı düşünme.'

'Sen söyleyene kadar düşünmüyordum Melia.'

'Peki sana eşlik etsem nasıl olur?'

'Sanırım güzel olur.'

Tek başına çalışmaktansa usta bir ateş ve patlama büyücüsüyle çalışmak çok daha verimli olacaktır hem ilginçtir ki Melia'yla hiç büyü savaşına girmedik. Aslında şimdi düşündüm de Melia'nın gerçekten ciddi bir şekilde savaştığını bile daha önce görmedim. Sürekli zor durumlarda kalmamıza rağmen bir şekilde o gücünü göstermeden her şeyi çözüyorduk. Gerçekten ilginç.

'Peki Yuu kurallar basit sadece büyülerle savaşacağız tabii ki aşırıya kaçmak yok basitten başlayacağız istediğin tür büyü kullanabilirsin. Ayrıca sırayla yaparsak daha etkili bir çalışma olacaktır yani saldır savun, savun saldır.'

'Anlaşıldı o zaman başlayalım.'

Aramıza epey mesafe açtık ve ilk benim başlamama karar verdik.

Birden çok alev topu fırlatarak başladım, Melia sakince sol elinin dışıyla havaya tokat atarak alev toplarımı dağıtıp gülümsedi. Ardından karşılık olarak bana sadece bir alev topu fırlattı. Açıkçası onun yaptığı şekilde büyüsünü durdurmak isterdim ama benim için bu şu anda imkansız sonuçta onun tek alev topu benim on alev topumun toplamından daha güçlü bu yüzden karşılık olarak bir rüzgar topu yaparak onun alev topuna vurdum ve alevi etrafa dağıtarak etkisiz hale getirdim. Eğer güçle yapamıyorsam ben de zayıflığını kullanırım. Elementlerin özelliklerini bilmek burada oldukça işe yarıyor.

El hareketlerimle yerde ki toprağı kullanıp havada süzülen bir sürü mızrak yaptım ve hepsini Melia'ya fırlattım. Melia ise sadece mızrakların geldiği yöne doğru bir fiske attı ve ortaya çıkan büyüsel dalga mızraklarımı parça pinçik etti. Havaya işaret parmağıyla bir çember çizdi ve çemberin içine güçsüz bir yumruk savurdu. Sonraysa alevden kocaman bir yumruk bana doğru gelmeye başladı. Açıkçası toprak büyüsüyle durdurabileceğim bir şeye benzemiyor en iyisi tekrar rüzgar büyüsüyle onu dağıtmak. Rüzgar topunu uyguladım ve fırlattım önce ki yaptığımdan daha güçlüydü. Büyüm alevden yumruğu çarptığında garip bir etkileşime girdiler ve benim rüzgar topum onu dağıtacağına daha körükleyip güçlendirdi. Yani Melia buna karşı çoktan bir plan yapmış. Bu kız baş belası bir rakip.

'Limerior!'

Bildiğim en güçlü bariyer büyüsünü onu durdurmak için kullandım başarılı oldum ama bariyeri tamamen parçaladı ve hafif patlamanın etkisi bana kadar rahatça ulaştı. İşin en kötü yanıysa şu an kendini bir gram bile yormuyor olması ben ise giderek seviyemi yükseltmek zorunda kalıyorum.

Sinir bozucu.

Peki o zaman işleri biraz daha karmaşık hale getirerek akıl oyunları katarak olasılıkları çoğaltmak işime yarayacaktır. Yere ayağımın tabanıyla sertçe vurdum ve el hareketlerimle toprağı yöneterek etrafımda normal bir top büyüklüğün de topraktan küreler oluşturdum ama Melia'nın görüp de fark edemediği şey bu kürelerin için yaptığım rüzgar toplarıyla dolu yani onları parçaladığın da bir an da ona doğru hücum eden birden çok rüzgar topuna maruz kalacak. Bu şekilde ilk vuruşu yapan ben olacağım. Topraktan topları eş zamanlı olarak harekete geçip saldırdım. Melia tahmin ettiğim gibi basit bir büyü dalgasıyla onları parçaladı ama asıl olay şimdi başlayacak. Rüzgar topları harekete geçtiğin de bir an bile şaşırmadan anında tepki verip hepsinin ortasında küçük bir patlama büyüsü yaptı ve hepsi kolayca dağıldı.

Bunu beklemiyor olmalıydı o zaman nasıl böyle rahatlıkla karşılık verebildi?

'Yuu iki elementi birleştirip kullanmak güzel bir fikir ve demin kullandığın büyü de güzeldi ama sadece orta seviye bir büyücüye karşı etkili olur. Sen gerçekten de benim seviyemde ki büyücülerin ne kadar güçlü olabileceğini hala kavrayamamışsın. Peki sana şimdi göstereceğim benim sevimde ki büyücülerin yani geçmek istediğin büyücülerin ne kadar korkunç olduklarını.'

Ürperti hem de en güçlüsünden bir tane. Bütün bedenim bir an da sarsıldı. Daha düşünme fırsatım olmadan bütün arena kızıl bir ateşle sarıldı adeta bir ateş denizinin ortasında kaldım. Sıcaklık hızlı bir şekilde yükseliyordu ve nefes almam giderek zorlaşıyordu. Üzerimde ki büyüsel baskıyı azaltmak ve etrafımı saran alevi biraz dağıtmak için bütün büyü gücümü ortaya çıkardım, büyümün şekli bir ankayı alsa da beklediğim aksine hiçbir şey değişmedi yani hiçbir etkisi olmadı. Su büyüsü, rüzgar büyüsü, toprak büyüsü aklıma gelen her şeyi denedim ancak hiçbir işe yaramıyordu. Melia yavaş adımlarla bana yaklaşıyordu. Saçları alevdendi bakışları adeta bedenimi delip geçiyordu ve üzerimde inanılmaz bir baskısı vardı. Karşı koyamadığım bir baskı, altında adeta eziliyordum. Sağ elini havaya kaldırdı ve gökyüzünde küçük bir küre şeklinde bir ateş yumağı oluştu yavaşça büyümeye başladı ve bu yavaşlık birkaç saniye sonra yerini inanılmaz bir hıza bıraktı. Bütün gökyüzünü kaplayan ejderha şeklinde bir alev oluşmuştu. Ne kadar güçlü bir büyü olduğunu hissedebiliyorum hayır sadece yaydığı ısıdan bile ne kadar güçlü olduğunu söyleyebilirim eğer büyüm beni korumuyor olsaydı çoktan bedenim yanıp kül olmuştu.

Melia giderek bana yaklaşmaya devam ediyordu ve ateşten oluşan ejderha da bana yaklaşıyordu. Neredeyse hiç kondisyonum kalmadı ve büyüm neredeyse yok olmak üzereydi. İşin en garip yanıysa sadece birkaç saniye önce oldukça iyi bir durumda olmam. Melia gözlerimin içine bakıyordu bense farkında bile olmadan dizlerimin üstünde buldum kendimi büyüm ise yavaşça dağılmaya başladı. Melia elini şıklattı ve bütün her şey bir an da yok oldu sanki hiç olmamış gibi ama hissettiğim korku ve baskı hala üzerimdeydi. Titriyordum ve korkuyordum. Hiç büyü ya da fiziksel enerji harcamadığım halde tamamen tükendim. Zihinsel olarak neredeyse çökmek üzereyim.

Melia gökyüzünü işaret etti.

'Yukarı bak seni sakinleştirecektir.'

Dediği gibi yaptım.

'Korkuyorsun, titriyorsun, dehşete düştün ve Yuu şu an gördüklerin sadece buz dağının görünen kısmı.'

Cevap veremedim hala titriyordum hala bedenim o korkunun esiriydi.

'Yuu şu an yaşadıkların çok normal bu yüzden zayıf olduğunu falan düşünme, oldukça güçlüsün ama gerçekten kendini büyüye adamış kişilerin ne kadar güçlü olduğunu anlamak zorundasın. Yoksa hayatta kalamazsın. Bedenin ve ruhun bugün hissettiklerini hiçbir zaman unutmayacak, istesen bile unutmayacak ve bu korku ruhuna işleyecek ama bu kötü bir şey değil bu sayede neye karşı olacağını bileceksin ve bunu bilerek hareket edeceksin.'

Sözlerinden sonra yerden kalkmam için elini uzattı. Ben de bu yardımı kabul ettim. Eli sıcaktı ve nedense rahatlatıcıydı. Yerden kalktığım da bana güzel bir gülümseme verdi ve hala titreyen benim elimi bırakmadı. Sanırım Vel'e aramızda ki konuşmayı duydu ve bana neyin içine körlemesine atlamak üzere olduğumu göstermek istedi.

Beraber kaldığımız yere geri döndük ve yol boyunca elimi tuttu. Bu yaşadığım tecrübe korkunçtu ama Vel'in ne demek istediğini anlamamı sağladı. Sadece 22 yıldır yaşayan kendimle yüz yıldan daha uzun süredir yaşayan büyücüleri eşit görecek kadar kördüm. Yine de hala anlamadığım bir şey var Melia neden ve nasıl bu kadar güçlü? Ayrıca bunun sadece buz dağının görünen kısmı olduğunu söyledi daha ne olabilir ki? Gerçekten o büyücülere karşı öylece kazanabileceğimi düşündüğüm için aptalın tekiyim ama bütün bunlara rağmen hala fikrim değişmediğine göre ya inanılmaz cesur biriyim ya da düşündüğümden daha büyük bir aptalım...


Devam Edecek






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr