Bölüm 4: Rio Aragnes I

avatar
296 3

Yalnızca Tek Bir Kral - Bölüm 4: Rio Aragnes I



Not: Bazı yerlerde Aragnes yerine Astages yazmışım, fakat baştan söylemek isterim ki aynı anlama geliyorlar.


*


Rio evin yapısı hakkında en ufak bir bilgi sahibi dahi olmadığından sadece Flore’yi takip etmekle yetindi. Uzun ve büyük koridorda ilerlerken hizmetçilerin onun yanından giderken kafalarını eğdiğini fark etti. Sadece kadınlar olsaydı belki farklı düşünebilirdi ancak kahya ve uşaklarında benzer bir davranış sergilediğini görünce kaşlarını çattı.

 

‘Kötü birisi miyim?’ 

 

Bu tür birisi olsaydı itibarını düzeltmek için çok çabalamalıydı.

 

“Genç efendi!”

 

Flore hafif eğilerek Rio’ya yol tanıdı.

 

‘Geldik sanırım.’

 

“Kapıyı aç lütfen.”

 

“Tabii ki, buyurun lütfen.”

 

Click!

 

‘Demek burasıymış, şunlarda bizimkiler olmalı.’

 

Lüks yemek salonunun ortasındaki büyük masada zarif bir şekilde kahvaltı eden yedi kişi vardı. Normalde Rio gelmeden önce başlanmaması gereken aile kahvaltısında herkes çoktan başlamıştı. Gerçi, bunda Rio’nun da payı vardı ancak şu anda tartışılması gerekmiyordu.

 

‘Onlarla da aram kötü sanırım.’

 

Rio kimse ona bir şey söylemediğinden masadan bir sandalye kaptı ve diğerlerinden daha uzak bir bölgeye oturup önüne birkaç tabak aldı.

 

‘Hepsi çok güzel gözüküyor!’

 

Ultra lüks kahvaltı, Dünya’da sadece zengin kesimin tepesindekilerin edebileceği kadar pahalı ve güzel gözüküyordu. Rio, peynire benzeyen beyaz renkli kremayı aldı ve ekmeğine sürdü. Soğuk ve yumuşak bir yapısı vardı.

 

‘Çok lezzetli!’

 

Eski hayatında yemekler yemek için pek fırsatı olmamıştı. Arada bir tek başına gidip lüks lokantalarda yemek yerdi ancak bu çok nadir bir olaydı. O ay vurgun yapmış olması ya da çok kazanmış olması gerekirdi.

 

‘Para… çok güzel bir şey!’

 

Önüne aldığı tabaktaki meyveyi çatalıyla kesti ve ağzına büyük bir lokma attı.

 

‘Kızarmış meyve mi? Ancak tadı muhteşem!’

 

Mutlu bir şekilde gülerken masadaki herkesin bir anda ona baktığını fark etti. Yüzlerinde garip bir ifade vardı.

 

“Bir şey mi oldu?”

 

“Ah… hayır.”

 

Rio masadakilere bir göz gezdirince bakışlarını masanın baş köşesindeki orta yaşlı adama çevirdi.

 

“Kravatın yakışmış babacım.”

 

Kian kravatına dokunurken Rio’ya baktı.

 

“Teşekkür… ederim.”

 

‘İltifat almaya alışık değil sanırım.’

 

Rio ona fazla odaklanmadan yemeye devam etti. Masada ki her şey çok lezzetli olduğundan nefessiz kalana kadar ağzına tıkıyordu. Onunla konuşmaya çalışmadıkları için o da başkaları ile konuşmakla ilgilenmiyordu. Sadece yemeye ve zevk almaya bakıyordu.

 

Birkaç dakika sonra Kian ağzını mendille sildi ve güzelce katlayıp tabağının üzerine koydu. Masadan ilk kalkan o olmuştu.

 

“Rio, Büyü Akademisi konusunda seninle konuşmamız gerekiyor. Biliyorsun ki, yumruğu sert olanın sözünün geçtiği bir dünyadayız. Bu yüzden…”

 

“Sen nasıl istersen.”

 

“Akademi- Ne?”

 

Kian istemsiz bir çığlık attı.

 

“Sen nasıl istersen babacım. Akademiye gidebilirim, ancak bundan önce kılıç eğitimimi devam ettirmem gerekiyor.”

 

Masadaki tüm insanların bir anda donduğunu fark edince kafasını kaldırdı ve onlara baktı.

 

“Bir şey mi oldu?”

 

Kian konuşmadan önce biraz duraksadı.

 

“Ha, hayır. Bir şey olmadı. Akademiye gitmeni isterim.”

 

“Öyleyse harika, kayıt oluşturmama yardımcı olursan sevinirim.”

 

Kian’ın kaşları hafifçe havaya kalktı ancak kendisine engel oldu. Kuru kuru öksürdükten sonra arkasını döndü ve kendine hakim olmaya çalıştığını belli eden doğal olmayan adımlarla salondan çıktı. Kian odadan çıktıktan sonra Rio’da çatal ve bıçağını bıraktı.

 

“Afiyet olsun ve hepinize iyi günler dilerim.”

 

Kian’ın çıktığı kapıdan çıktı.

 

“Genç Efendi, umarım kahvaltınız güzel geçmiştir.”

 

Flore garip bir ifadeyle yanına geldi.

 

“Evet, babamın keyfi bugün yerindeydi.”

 

Rio duraklamadan yürümeye devam etti.

 

“Flore, kılıç eğitmenime haber vermeni istiyorum. Aragnes Kılıç Ustalığı’nı ilerletmek için bana bir antrenman ve beslenme programı hazırlasın. Ayrıca eğitim salonunda beni beklesin.”

 

“Tabii, başka bir isteğiniz var mı?”

 

“Bugün harçlığım ne kadar?”

 

Flore bir süre düşündükten sonra kafasını kaldırdı.

 

“1,250 alis, Efendi bugün cömertti.”

 

“Harika! Bana on tane ‘Fiziksel Güç İksiri’ almanı istiyorum. Ayrıca birkaç kutu da Pleriprosate almanı istiyorum.”

 

“Pleriprosate? Genç efendi yoksa…”

 

“Merak etmene gerek yok, başka birisini zehirlemek için kullanmayacağım.”

 

“Size inanıyorum.”

 

Rio gülümsedi ve onun gitmesine izin verdi. Flore aceleyle onun yanından ayrıldı.

 

‘Bu kötü oldu. Pleriprosate’in aynı zamanda insan öldürmek için sıkça kullanılan bir bitki olduğunu unutmuşum. Birini hedeflediğimi sanmasın diye onu teselli etmeye çalıştım ancak bu Baron’un kulağına gideceğe benziyor.’

 

Rio iç çekti ve eğitim salonuna doğru ilerlemeye başladı. Aslında eğitim salonunun nerede olduğuna dair bir fikri yoktu, fakat bulması zor olmamıştı.

 

Otuz metre genişliğinde, otuz metre yüksekliğinde tek kişi için özel bir eğitim odası vardı. Rio, odanın ortasında duran kalın kaşlı cüsseli adamı görünce burasının odası olduğunu anladı.

 

“Selam, Eğitmen Kieran.”

 

“Selam genç efendi.”

 

“Hemen başlayalım lütfen.”

 

“Tabii ki, fakat önce bir kılıç almanız gerekiyor. Buyurun.”

 

Kieran depolama alanından çıkardığı süvari kılıcını fırlattı. Rio onu kolayca yakaladı ve birkaç kez savurdu.

 

‘Değişik bir his. Her şeyi yapabilecekmiş gibi hissediyorum.’

 

Kılıcın ne hissettirdiğini kavramak için birkaç kez daha savurduktan sonra duruşunu aldı. Aragnes Kılıç Ustalığı (Temel) sayesinde nasıl bir duruş alması gerektiğini biliyordu.

 

‘Bacaklar omuz hizasında, sırt hafifçe kamburlaştırılmış ve kol kasları gergindi.’

 

“Güzel bir duruş, bugün farklısınız.”

 

Kieran memnun bir ifadeyle kılıcını kaldırdı.

 

“Peki, o zaman ısınma turuyla başlayalım.”

 

Kieran tek eliyle tuttuğu kılıcı birkaç adım ilerleyip savurdu. Kırk beş derecelik bir açıyla gelen kılıç Rio’nun omuzlarının titremesine neden oldu. Ancak hızlıca kılıcını kaldırdı ve savuşturdu.

 

Klink!

 

 “Kollar fazla güçsüz! Bel yeterince esnek değil!”

 

Kieran bir adım geri gittikten sonra belini büktü, kendi etrafında döndü ve bir tekme gönderdi. Bu tekmenin bir kırbaçtan farkı yoktu. Rio kollarını çapraz yaparak tekmeyi karşıladığı anda tekme büküldü ve diz kapağının üzerine indi.

 

‘İspanyol Tekmesi mi?’

 

Acıyı bacaklarında hissetti ancak ses çıkarmadı. Kieran’ın tekrardan saldırıya geçtiğini fark ettiğinde derin bir nefes aldı ve savunmadan saldırıya geçti. İki kılıç tiz bir ses çıkarmadan önce çarpıştı. Kıvılcımlar güzel bir gösteri oluştururcasına dans ettiler.

 

“Ho? Bu iyiydi.”

 

Huff…

 

Kieran tekrardan tekme atmaya kalkıştığı anda Rio geriye kaçındı ancak gene de tekme yedi. Çünkü Kieran ek bir adım daha atarak tekmenin mesafesini artırmıştı.

 

“Fazla ezber oynuyorsunuz.”

 

Kieran aynı zaman da Aragnes ailesinin muhafızlarının takım kaptanlarından birisiydi. Uzun bir süre orduda görev almış olduğundan savaş deneyimi boldu.

 

‘Fazla güçlü, ancak geliştiğimi hissedebiliyorum.’

 

Kılıç Ustalığı her kılıç savuruşunda daha da iyi hale geliyordu. Kılıca ve bedenine daha da alışıyor ve içinde garip bir his ortaya çıkıyordu. Bu his sayesinde kılıcını daha fazla savurmak istiyor ve gelişmek için can atıyordu.

 

O anda Rio başarılı bir şekilde Kieran’ın göğsüne tekme attı ve oluşturduğu açıklığa kılıcını sapladı.

 

Ting!

Pat!

 

“Ha?”

 

Rio’nun dünyası bir anda tersine döndü.

 

“Fazla fevri ve aceleci.”

 

Kieran bilge bir tavırla güldü.

 

“Açıklıkları görmen demek kazanacağın anlamına gelmez, kaybedebileceğini unutmamalısın.”

 

‘O açıklık… bunu savuşturamaması gerekiyordu.’

 

Rio bir anda kendine fazla güvendiğini fark etti. Sonuçta yıllardır savaşan bir veterana karşıydı. Kazanması saçma olurdu.

 

‘Fazla abarttım sanırım, bu gerçek. Bu acı…’

 

Tavana bir süre baktıktan sonra derin bir nefes aldı ve yerden kalktı. Kalbi savaşma arzusuyla yanıp tutuşuyordu, sıkıcı ve monoton hayatından kurtulmuştu ve bu dünyada hayatta kalabilmek için güçlenmeliydi.

 

“Bugün burada bitirelim.”

 

Kieran elindeki demir kılıcı ortadan kaldırdı.

 

“Hm? Bu kadar erken mi? Daha on dakika olmadı.”

 

“Bacaklarınıza bakın lütfen.”

 

Rio bacaklarına baktı.

 

“Titriyorlar.”

 

Bacakları çok ağır bir şey sırtlanmış gibi titremekteydi. Rio, ağzı açık bir şekilde bir süre bakındı.

 

“Fazla güç kullanmaktan dolayı oldu bu, henüz mana kullanacak seviyeye gelmediniz.”

 

“Anladım.”

 

Rio kılıcını teslim ettikten sonra titrek bacaklarla odadan ayrıldı.

 

“Çok değişmiş, hem de bir hafta da… inanılmaz!”

 

Kieran heyecandan hızlanmış kalbine dokundu ve derin bir nefes verdi. Çok kısa bir süreliğine, Rio’da bambaşka bir şey görmüştü. Bu çok kısa bir süreydi ancak kalbinin ritmini değiştirmek için yeterliydi.

 

“Kılıcında Tanrı’nın ve Şeytan’ın silüeti var.”

 

*

 

Rio bir saat sonra üzerini çıkardı ve Flore’nin teslim ettiği malzemeler ile birlikte banyoya girdi. Bir maydanozu andıran Pleriprosate ve pembe renkli Fiziksel Güç İksiri elindeydi. Banyoya girdikten sonra küveti sıcak suyla doldurdu ve iksirin mantarını çıkarıp küvete boşalttı.

 

Elindeki Pleriprosate’i küvet pembe renge bürünene kadar küvete koymadı.

 

“Pleriprosate son derece zehirli olsa da, fiziği güçlendirmek için en uygun besinlerden birisi. Simyagerler bunu kısa bir süre sonra Nico sayesinde fark edecek.”

 

Nico büyük bir ormana düştükten sonra hayatta kalmak için otlar tüketmeye başlıyordu. Bu sırada Pleriprosate adı verilen son derece zehirli bir bitkiyi, son çaresi olarak tüketiyordu. Uzun süren acılı bir süreçten sonra acısı geçiyor ve eskisinden daha güçlü bir fizikle ormandan ayrılıyordu.

 

“Bir hafta… bir hafta sonra akademiye gitmem gerekiyor.”

 

Küvet pembeye dönüştüğünde Pleriprosate’leri küvete attı. Bitkiler neredeyse kaynama derecesinde olan suya düştüklerinde dibe çöktüler ve içlerindeki öz suyu yavaşça iksirli suyla karışmaya başladı. Bu işlem birkaç dakika sürdü. Bu süreç bittikten sonra kepçe yardımı ile Pleriprosate’leri aldı ve küvetten dışarı çıkardı.

 

“Huf..”

 

Rio kendisini cesaretlendirdikten sonra ayak parmağını suya değdirdi.

 

‘Bu acı verici olacak.’

 

Yüzü acıdan dolayı buruştu fakat vaz geçmedi. İlk önce ayağını, ardından bacağını ve en sonunda da tüm vücudunu suyun içine soktu.

 

Küvetin içine oturduktan sonra ilk saniyelerde bir şey hissetmedi. Çünkü vücudu yandığından iksirin ve bitkinin etkisini hissetmiyordu. Ancak onuncu saniye dolduktan sonra gözleri kızardı ve acıyla inlemeye başladı.


Çok geçmeden vücudu acıya direnemedi ve bilincini yitirdi.  

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44673 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr