Bölüm 947: Yetkinlik

avatar
1217 41

Xian Ni - Bölüm 947: Yetkinlik



Çevirmen: RassNt

Editör: Alphonse

 

Şeftali Çiçeği Köyü'nün kilometrelerce dışında bir mezarlık vardı. Wang Lin'in figürü orada belirdi. Karşısındaki mezarlara baktı ve uzun süre düşündükten sonra çantasına vurdu.

 

Elinde beyaz yeşim bir şişe belirdi. Şişeye bakarak iç geçirdi, "Sun Tai... Aramızdaki kin sona erdi. Küllerini evine götürme sözümü yerine getirdim."

 

Konuşurken küçük şişe otomatik olarak havalandı ve biraz uzakta toprağa girdi. Ardından yavaşça küçük bir tepecik oluştu.

 

Sağ elini salladı ve parmağı ile kazdı. Bir ışık parlamasıyla birlikte üzerinde birkaç kelimenin bulunduğu bir mezar taşı oluştu.

 

"Sun Tai'nin mezarı"

 

"Biz yetişimciler için yüz yıllar, bin yıllar göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Çoğu akraba ölür ve geriye kalanlar yabancılaşır... Yetişim dünyasına adım attığında hayat zorluklarıyla yüzleşmeye mahkum olursun.

 

Yetişim yolunda yürürken kafanı çevirdiğinde nereden geldiğini göremezsin ve ileriye baktığında daima sisle kaplıdır."

 

Wang Lin iç geçirerek Sun Tai'nin mezarına baktı ve gözleri pişmanlıkla doldu.

 

"Bugün yabancı topraklarda ölmüş olsan da küllerini evine getirebildim... Eğer bir gün ben de ölürsem acaba birileri küllerimi Suzaku Gezegeni'ne götürecek mi..." Wang Lin sessizce düşündükten sonra ayrılmak için döndü.

 

"Bu karma." Wang Lin yürüyerek yavaş yavaş ortadan kayboldu. Fakat o tekerleme gitmemiş, hala kalbini esir almış gibiydi.

 

"Şeftali ağacı beyaz çiçek açar...

 

Yetişim, yetişim, ölümlüler ölümsüzlüğe hasret duyar ve yetişim dünyasına girer. Fakat yetişimcilerin ölümlülerin sıkıcı hayatlarını kıskandığını bilmezler.

 

Sun Tai gibi kaç tanesi yabancı topraklarda öldü, külleri rüzgarla savruldu ve evine dönemedi... Fakat birçok ebeveyn ve akraba öldükleri anda çocuklarını göremediler. Eğer bir şansları daha olsaydı yine bir yetişimci olmaya adım atarlardı...

 

Tekerleme sayısız nesil boyunca gelen acıyla oluşmuş. Yabancılar çocuk şarkılarını anlayamıyor olabilir ama yetişimciler kalplerinde o hüznü hissedebilir. O tekerlemenin ismi... 'Yetişim yapma' olmalı..."

 

Wang Lin'in figürü dünya ile bütünleşerek hiçliğe karıştı. Fakat tekerleme ve o sonsuz hüzün baki kaldı.

 

Wang Lin yıldızların arasına adım attı. Tüm benliği güçlü bir pişmanlık hissiyle dolmuştu. Seyahat kısa sürse de ruh hali onunla birlikte kaldı.

 

Kuzey ve batı bölgeleri arasındaki alan Yüce Gök yetişimcileri için tampon bölge halini almıştı. Savaş alanının olduğu yere yakın bir noktada bir yetişim gezegeni vardı. Bu gezegen nispeten bütün olarak kalmıştı ve çok fazla ruhsal enerji olmasa da Li Yunzi için önemli değildi.

 

Li Yunzi gezegendeki bir dağın zirvesine oturmuştu. Yanında kasvetli bir ifadeye sahip genç birisi vardı. Orada oturuyor olsa da sanki birini bekliyormuş gibi uzaklara doğru baktı.

 

Eğer Wang Lin orada olsaydı orada oturan gencin büyük savaşta neredeyse ölmeye yaklaşan Xu Ting olduğunu görecekti.

 

Li Yunzi'nin etrafında 13 kan topu vardı. Bu 13 kan topu Luo Fu'nun kalanıydı.

 

Orada Li Yunzi ve birkaç kişi dışında çok fazla Yüce Gök yetişimcisi yoktu. Onun orada olmasının sebebi tamamen Birlik'in başka bir saldırı başlatmasını engellemekti!

 

İlahi hissini 13 Luo Fu yoluyla etrafa yayması sayesinde normalden daha büyük bir alana ulaşıyordu. Sonuç olarak bölgede onun ilahi hissinden hiçbir şey kaçamayacaktı.

 

Wang Lin'in figürü dalgalanmaların arasında belirdi. Li Yunzi'yi aramak için bu yetişim gezegenine geldi. Bu onun halletmesi gereken ikinci işiydi. Boşluğa girmeden önce Wang Lin'e bir ilahi his mesajı gelmişti ve bu mesajın sahibi Li Yunzi idi.

 

Dağın tepesinde oturan Li Yunzi yavaşça gözlerini açtı. Gözlerini açtığı anda 13 kan topu titredi ve topların üzerinde 13 tane kırmızı göz belirdi.

 

Hepsi de tek bir yöne bakıyordu ve sonucunda güçlü bir baskı oluştu. Yıldızları yerle bir edebilecek bir büyü oluştu.

 

Li Yunzi'nin yüzünde hafif bir gülümseme belirdi ve yavaşça konuştu, "Geldin." Sahip olduğu yetişim sayesinde Wang Lin'in bazı değişimler geçirdiğini fark etmişti ama bu konuda Wang Lin'i sorgulamadı. Ne de olsa o Usta Alevkıvılcımı'ndan daha alttaydı ve bu nedenle değişimi tam net olarak görememişti.

 

Xu Ting'in gözlerinde soğuk bir parıltı oldu. Soğukça homurdandı ve Wang Lin'e bakarken öldürme isteğini gizlemedi.

 

Wang Lin'in figürü 13 kırmızı gözün karşısında ortaya çıktı. İfadesi normaldi, sanki baskıdan hiç etkilenmemiş gibiydi ve Xu Ting'i tamamen görmezden geldi. Li Yunzi'ye baktı ve konuşmaya başladı, "Xu Mu, Kıdemli Li Yunzi'yi selamlıyor."

 

Li Yunzi sağ elini salladı ve kan toplarının üzerindeki kırmızı gözler kaybolurken baskı da onlarla birlikte gitti. Wang Lin ifadesini hiç değiştirmeden dağın tepsine indi ve Xu Ting'in karşısında durdu.

 

Xu Ting bağırdı, "Xu Mu!! Sen..."

 

"Ne gürültücüsün!" Wang Lin soğuk gözlerle ona baktı. Bu bakış keskin bir kılıç gibi Xu Ting'in gözlerine işledi. Xu Ting zihninde bir patlama hissetti ve ifadesi büyük oranda değişti. Şok içindeydi ve tüm vücudu zayıflamış gibi hissetti. Wang Lin'in sözleri adeta bir çeşit kanun barındırıyordu ve vücudunun içindeki kan akışını tersine çevirerek semavi kökenini adeta yerinden oynatmıştı.

 

GÜM, güm, GÜM, güm, GÜM, güm...

 

O anda kulaklarında kalp atışlarının sesinden başka bir şey kalmadı. Kalp atış hızı yükseldi ve durmaksızın terler aktı.

 

Onun bakış açısına göre Wang Lin adeta ailesinden bir kıdemli gibiydi ve hiç direnememişti. Onu en çok dehşete düşüren şey ise göklerin kudretinden kat kat daha güçlü olan auraydı. Vücudu titredi ve adeta bir devin ayaklarının altındaymış gibi hissetti. Eğer bu dev kükrerse vücudu ve has ruhu tamamen yok olacaktı!

 

Xu Ting bir ağız dolusu kan tükürürken dehşetle doldu. Wang Lin'e gözlerini dikerek geri çekildi ama zihni boşalmıştı. Neden böyle olduğunu anlayamadı...

 

Li Yunzi'nin gözleri parladı ve bağırdı, ardından ciddi bakışları Wang Lin'e döndü.

 

Wang Lin Xu Ting'i bırakarak Li Yunzi'ye baktı ve sakince konuştu, "Kıdemli acaba neden küçüğünü buraya çağırdı, merak ediyorum." Wang Lin'in sesi sakindi ama Li Yunzi'nin daha da ciddileşmesine neden oldu. Artık Wang Lin'e sıradan bir küçük gibi bakmıyordu.

 

Wang Lin'in istediği etki tam olarak buydu, kaplanı uyarmak için dağı sarsmak istemişti! Tabii ki Li Yunzi'nin neden kendisini çağırdığını biliyordu. Önceden bunu sormaya yetkin değildi ama şimdi öyleydi!

 

"Semavi lütuf esnasında bu yaşlı adam senin Zhan ailesinin Savaş Tomarı'na bakmana izin verdi! O zaman sana ikinci tomarı göstereceğime söz vermiştim! Bugün seni ve Xu Ting'i bu yüzden çağırdım!" Li Yunzi bu sırada sol elini kaldırdı ve boşluğa doğru uzandı. Bir yırtılma sesi geldi ve ardından bir yırtık oluştu.

 

Yırtıktan siyah bir ışık ışını dışarı fırladı. Siyah ışığın içinde siyah bir tomar bulunuyordu. Li Yunzi'nin eline doğru uçtu ve orada durdu.

 

"Bu, Zhan ailesinin üç Savaş Tomarı'ndan ikincisi!" Li Yunzi sol elini ileri doğru salladı ve beklenti dolu gözlerle Wang Lin'e baktı.

 

Wang Lin sağ eliyle Zhan Savaş Tomarı'nı kaptı ama onu açmadı. Bunun yerine Li Yunzi'ye doğru gülümsedi ve konuştu, "Kıdemli Li Yunzi, küçüğünüz bu ikinci Savaş Tomarı'na boş yere bakamaz!"

 

Li Yunzi ona bakarken ifadesi kasvetli bir hal aldı. Fakat Wang Lin'in kükremesini hatırladı ve bir an sonra güldü. "Xu Mu, cesursun! Ne istiyorsun? Konuş!"

 

Wang Lin 13 Lou Fu'yu işaret etti ve sakince konuştu, "Küçük ikinci tomara bakmak için bir Lou Fu istiyor!"

 

Li Yunzi sessizce düşünürken yüzünde gülümsemeye benzemeyen bir gülümsem belirdi, "Bu senin sahip olabileceğin bir hazine mi?"

 

Wang Lin cevap vermeden hafifçe gülümsedi. Ardından konuştu, "Küçüğünüz kıdemli kardeşiyle bir buluşma tarihi belirledi. Birkaç gün sonra beni almaya gelecek ve birlikte bir yere gideceğiz."

 

Li Yunzi ona anlamlı bir bakış atarak güldü, "Sana bir tanesini hediye edeceğim!" Bununla birlikte sağ eliyle boşluğa uzandı ve kan toplarından biri indi. Hızla yumruk büyüklüğünde bir topa yoğunlaştı ve Wang Lin'e doğru süzüldü.

 

Wang Lin onu dikkatlice aldı ve kontrol ettikten sonra çantasına koydu.

 

Li Yunzi konuştu, "Şimdi ona bakabilirsin!"

 

"İkincil Yıldırım Semavi Xu Ting de iyi talih için benimle birlikte bakacaksa ilk önce o bakmalı. Ne de olsa geçen sefer ilk bakan oydu." Wang Lin tomarı Xu Ting'e doğru attı.

 

Xu Ting mental olarak henüz kendine gelememişti ama tomarı istemsizce aldı. Tomarı açtı ve ardından bir anda içinden şiddetli bir kükreme geldi.

 

Boşlukta güçlü bir savaş isteği belirdi ve Xu Ting'in üzeine geldi!

 

Xu Ting muazzam bir rüzgarın estiğini hissederken vücudu titredi. Sanki içinde antik bir canavar mühürlüydü ve şimdi mührün açılmasıyla birlikte vahşi canavar muazzam aurasını serbest bırakmıştı. Sayısız yıllık öfke bir anda onu yutmak için yükselmiş gibiydi.

 

Li Yunzi'nin ifadesinde bir parça gerginlik oluştu. Sahip olduğu yetişim ve yaşa bakınca böyle bir gerginlik belirtisi göstermesi nadir görülen bir şeydi. Kendi ailesinde sayısız genç yetenek birinci tomarı görmeyi başardıktan sonra ikinci tomarı daha tamamen açmaya kalmadan akıl almaz savaş isteğine boyun eğmişti.

 

En hafif senaryoda ciddi şekilde yaralanıp ömür boyu sakat kalmışlardı, en kötü sonuç ise... has ruhları yok olmuştu!

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr