Bölüm 839: Kusursuz Mühür

avatar
1402 37

Xian Ni - Bölüm 839: Kusursuz Mühür



Çevirmen: RassNt

Editör: Alphonse

 

Yao Bingyun gözlerini açtığı anda Wang Lin'in gözleri soğudu ve bir gülümseme oluştu. Sağ elini açtı ve has enerji hızla beş parmağında yoğunlaştı. Beş parmağı, yao Bingyun'un etrafındaki buza indiğinde ışıl ışıl parladı.

 

Ardından Wang Lin hızla geri çekildi. Beyaz gaz vücudunun etrafını sardı, bu yüzden elini kaldırdı ve merhametsizce indirdi! 

 

Bu kesme hamlesi Yao Bingyun'u değil ona dolanmış olan dokunaçlara doğru yöneldi!

 

Tüm bunlar bir anda oldu ve çok hızlıydı.

 

Bu beş has enerji ışını buza indi ve orada bir dizi sese sebep olurken buzu beş zehirli ejderha gibi delerek Yao Bingyun'a doğru gitti.

 

"Senin...daon..." Yao Bingyun kaçınmadı ya da üzerine gelen beş ejderhaya bakmadı. Yüzü soluktu ama sağlam dao kalbini gösteren kararlı bir bakış belirdi!

 

Bu kriz anında dao kalbi dışında her şeyden vazgeçti ve Wang Lin ile bir alan savaşına başladı!

 

Fakat Wang Lin daha gözlerini açmadan önce onun böyle bir şey yapacağını zaten tahmin etmişti. Daha doğrusu, Wang Lin ve Yao Bingyun bazı açılardan birbirine benzeyen insanlardı!

 

Ölecekleri an bile ellerinden gelen her şeyi yapacaklardı! Ölmeye mahkûm olsalar bile karşı tarafı da reenkarnasyon döngüsüne yanlarında götüreceklerdi!

 

Yao Bingyun ağzını açtığı anda gözleri karmaşayla doldu. Önünde hayali bir figür belirdi. Bu bir kadın figürüydü, daha doğrusu 14-15 yaşlarında bir kızdı.

 

Kızın saçları topuz biçiminde bağlanmıştı ve zayıf, çaresiz bir görüntüsü vardı. Konuşmak için ağzını açtı ama ses gelmedi. Adeta dilsiz gibiydi.

 

Kız ortaya çıktığı anda Wang Lin'e doğru hüzünlü bir dao alanı Wang Lin'e doğru yayıldı. Fakat tam o anda Wang Lin'in gönderdiği Göklerin Vuruşu Yao Bingyun'un etrafındaki dokunaçlara ulaştı.

 

Wang Lin Göklerin Vuruşu'nun gücünü son derece iyi kontrol etti. Dokunaçlara zarar vermeden sadece onları uyardı. Göklerin Vuruşu dokunaçlara vurduğunda dokunaçlar aniden büzüldü.

 

Bununla birlikte Yao Bingyun'un yüzü hemen soldu ve bir ağız dolusu kan tükürdü. Ayrıca vücudundan ses geldi, sanki kemikleri baskıya daha fazla dayanamamıştı.

 

Dokunaçlar küçüldüğünde hemen hızla hereket etmeye başladılar. Göklerin Vuruşu onları uyarmış ve delirmelerine neden olmuştu. Yao Bingyun'un gözleri sönüktü. Has enerjisinin vücudundan ayrılmasıyla birlikte bir ölümlü gibiydi. Etrafındaki dokunaçların hareketleriyle birlikte yüzünde acı bir gülümseme belirdi ve gözlerinde umutsuzluk oluştu.

 

Vücudundaki acı dao kalbini sarsamadı. Fakat uyarılmış dokunaçlar çılgınca özümseye başladı. Sadece canlılığını değil, has ruhunu ve dao kalbini de özümsüyorlardı.

 

Yao Bingyun'un önünde beliren hayali kız bulanıklaştı ve ardından tamamen ortadan kayboldu.

 

"Kardeşim..." Yao Bingyun yok olan kıza baktı ve ardından gözlerini kapattı. Canlılığı ve daosu dokunaçlar tarafından hızla özümsendi.

 

Wang Lin buzu kırmaya karar vermeden önce her şeyi hesaplamıştı. Eğer kadın uyanmazsa sorun olmayacaktı ama uyansa bile etrafını saran dokunaçlar sayesinde korkacak bir şeyi yoktu.

 

Güvendiği şey hız ve öncelik avantajıydı!

 

Yao Bingyun'un alanı yayıldığı anda ortadan kayboldu ama sonsuz hüzün kaldı. Bu Wang Lin'i şok etti ve gözleri ışıldadı. Hiç tereddüt etmeden sağ eliyle Yao Bingyun'un vücudunu işaret etti.

 

Yankılanan sesler eşliğinde Yao Bingyun'un etrafını saran buz tamamen dağıldı ve vücudu ortaya çıktı!

 

Wang Lin'in sağ eli durmadı, Yao Bingyun'un vücuduna doğru mühür oluşturmaya devam etti. Has ruhuna ve vücuduna birer birer kısıtlama yerleştirdi.

 

Kısıtlamaları yerleştirmeye devam ederken sol eliyle gökyüzünü işaret etti ve Karma Kırbacı ortaya çıktı. Yao Bingyun'un vücuduna doğru atıldı ve onun has ruhunu kilitledi.

 

Wang Lin hala huzursuzdu, o yüzden çantasına vurdu ve ruh bayrağı ortaya çıktı. Bayrak Yao Bingyun'un etrafını sıkıca sardı.

 

En sonunda Semavi Mühür Damgası'nı tükürdü. Damga ortaya çıktığında Wang Lin eliyle bir mühür oluşturdu ve bağırdı, "Mühürle!"

 

Yüz binlerce altın rün ortaya çıktı ve altın bir nehir gibi hareket ederek Yao Bingyun'un vücuduna aktı ve onu tamamen mühürledi. Her rün bir mührü temsil ediyordu.

 

Yüz binlerce altın rün Yao Bingyun'u mühürledikten sonra Wang Lin'in içi rahat etti. Ocağa geri döndü ve ardından sağ eliyle bir mühür oluşturdu. Ardından Yao Bingyun'u işaret ederek konuştu, "Pozisyon değiştir!"

 

Ocak titredi, Aya Bakan Yılan'ın vücudunun içinde gökleri iyie ayırabilecek kadar kudretli bir güç ortaya çıktı. Bu kuvvet bölgeyi doldurduğunda Yao Bingyun'un vücudu ortadan kayboldu.

 

Tekrar ortaya çıktığında Wang Lin onu aldı ve bir hazine gibi çantasına koydu.

 

"Bir semavi muhafız arıtmak için burası uygun bir yer değil!" Wang Lin'in gözleri ışıldadı ve ocağın üstüne geri döndü. Tek bir düşüncesiyle ocak yavaşça yukarı doğru uçtu.

 

Bu sırada etrafındaki beyaz gaz adeta onu izole etmişti, o yüzden dokunaçlar ona bulaşmadı. Önceden Açgözlü küçük Aya Bakan Yılanlardan ve dokunaçlardan bu şekilde kaçınmıştı. Fakat daima ana Aya Bakan Yılan'ın becerilerine karşı başarısız olmuştu.

 

Fakat bu ocağın beyaz gazının Aya Bakan Yılan'ın içinde bir gizlilik etkisine sahip olduğunu gösterdi.

 

Wang Lin'in gözleri son derece temkinliydi. Etrafına bakarken gözleri ışıldadı. Dokunaçların sardığı bütün insanlar Wang Lin'in gözlerinde birer birer belirdi.

 

Bu dar alanda daha derinlerinde daha fazla dokunaç vardı. Yetişimcilerin ve ölümlülerin ölmeden önce yaşadıkları acıyı gösteren yüzlerindeki vahşi ifadeler Wang Lin'in sessizce düşünmesine neden oldu.

 

İlerledikçe ölümlüler ve yetişimciler dışında antik tanrı aurası ile ilgili hiçbir şey bulamadı. Sabırsız biri değildi ve yavaşça ilerlemeye devam etti.

 

Yavaş yavaş dokunaçların sayısı arttı. O kadar çoklardı ki yolu artık tamamen kapatıyorlardı ve Wang Lin'in yönünü belirlemesini zorlaştırıyorlardı. Fakat Wang Lin ocağın büyüsünü kullanarak doğruca ışınlanıp onları geçti.

 

Bir süre ilerledikten sonra dokunaçların bağladığı yetişimciler ve ölümlüler değişmeye başladı. Artık kurumuş vücutları yoktu, bazılarında çok zayıf hayat belirtisi mevcuttu.

 

Fakat canlılıkları çok zayıftı. Her an sönebilecek rüzgarda kalmış mum gibilerdi.

 

Wang Lin'in ifadesi hafiften değişti ve ilerlemeye devam etti. Vücudunda canlılık kalmış olan insanların sayısı giderek arttı ve ilerledikçe bu canlılık daha da güçlendi.

 

Wang Lin aniden durdu ve sonsuz tünele bakarak düşündü, "Görünüşe göre bu Aya Bakan Yılan canlılığı özümsemeye en dışarıdan başlıyor. Derinlere gittikçe daha fazla canlılığa sahip insanlar ortaya çıkıyor. Acaba burada ayık olan birini bulabilir miyim!?"

 

Gözleri ışıldayan Wang Lin hızlandı ve ilerlemeye devam etti.

 

Canlılığı yüksek insan sayısı giderek arttı ama Wang Lin durup kontrol etmedi. Tünelin derinliklerine yaklaştıkça aniden ruhunun içinden bir çağrı geldiğini hissetti!

 

Bu çağrı ruhundan geliyordu. Bu durum Wang Lin'in zihninin titremesine neden oldu.

 

"Gel... Gel..."

 

Bu hissiyat beyninde bir fırtınanın kopmasına neden oldu. Fırtına, ocağı gördüğü zaman göre kat kat daha güçlüydü.

 

Bu ses delici bir kuvvete sahipti. Vücuduna nüfuz etti, has ruhunu delip geçti ve doğrunca ruhunun içinde yankılandı!

 

Bu çağrı sadece Wang Lin'in vücudunu etkilemekle kalmadı, aynı zamanda Birlik Yıldız Sistemi'ndeki asıl bedeni de hissetti!

 

Asıl beden bir yetişim gezegeninde saklanıyordu ama o anda gözleri birden açıldı. Gözleri güneş gibi ışıldadı!

 

Wang Lin nefesini tuttu ve gözlerinde ışıltı belirdi.

 

"Gel... Gel..." çağrı devam etti ve has ruhu titredi.

 

Sesin içinde onu ilerlemeye ve ileride ne olduğunu görmeye iten sonsuz bir kuvvet vardı.

 

Wang Lin gözlerini kapatarak sessizce düşündü ama bir an sonra aniden gözlerini açtı. Gözlerinde kararlılık vardı. Hiç tereddüt etmeden sesin kaynağına doğru koşturdu.

 

O anda Aya Bakan Yılan aylar önce tekrar gezegene dönüşmüştü ve uykuya daldığı için her şey sessizdi. Sanki her şey durmuştu.

 

Fakat o gün uzaklarda şok edici bir aura taşıyan bir ışık ışını vardı. Bu orta yaşlı bir adamdı. Bu adam Aya Bakan Yılan'a karşı savaşan siyah cübbeli adamdı!

 

Bu sefer asıl bedeni ile gelmişti. Arkasında 1,000 adım büyüklükte siyah bir kartal imgesi vardı. Bu kartalın gözleri yıldırım gibiydi ve son derece soğuktu.

 

Ortaya çıktığı anda uzaklardan gök gürültüsü gibi sesler geldi. Bu kişi tek bir adımla oraya yaklaşan Usta Alevkıvılcımı idi.

 

Usta Alevkıvılcımı ortaya çıktığı sırada bir kırmızı ışık parlaması oldu ve uzayda 100,000 adım genişlikte sekizgen bir formasyon belirdi. Yaydığı baskı o kadar güçlüydü ki çok uzaklardan bile onu net bir şekilde hissetmek mümkündü.

 

Sekizgen formasyon kırmızı ışıkla parladığında gökleri titreten bir aura yavaşça yayıldı. Formasyon ışıldadı ve içinden dört kişi çıktı!

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44226 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr