Bölüm 807: Küçük Aktarım Dizisi

avatar
1617 43

Xian Ni - Bölüm 807: Küçük Aktarım Dizisi



Çevirmen: RassNt

Editör: Alphonse

 

Siyah sis kaçmaya çalışırcasına ocağın üstünde daire çizdi. Fakat siyah sisin ayrılmasını engelleyen garip bir güç vardı.

 

Büyük ocağın etrafında dokuz kafatası vardı. Bu kafatasları canavarlara değil insanlara aitti! Her kafatasının kaşlarının arasında karmaşık bir dövme vardı.

 

Kafataslarından formasyon oluşturan siyah ışıklar saçılıyordu.

 

Ta Shan büyük ocağa karmaşık gözlerle baktı ve fısıldadı, "Bu, Gizemli Yin Ocağı."

 

Wang Lin'in gözleri meşale gibi ışıldadı ve ilahi hissini ocağa gönderdi. Bir anlık tereddütten sonra ilahi hissini hiçbir dirençle karşılaşmadan ocağın içine yolladı.

 

Fakat ilahi hissi içeri girdiği anda içeriden tiz bir kadın çığlığı geldi. Bu ses son derece garipti, kulakla duymak imkansızdı ve sadece ilahi his ile duyulabilirdi. Öldürme isteğiyle dolu bir şekilde fırtına gibi dışarı aktı. Neredeyse Wang Lin'in ilahi hissini yerle bir edecekti.

 

Wang Lin'in vücudu titreşti ve birkaç adım geri çekildi. Yüzü hafiften soldu ama gözleri ışıldadı.

 

Gözlerini ocağa dikti ve yavaşça konuştu, "Burada birkaç gün kalacağım. Sen önden gidebilirsin."

 

Ta Shan sessizce düşündü ve ardından kafasını kaldırarak Wang Lin'e baktı. Bir anlık tereddütten sonra sordu, "Sen... gerçekten bir semavi misin?"

 

Wang Lin bakışlarını Ta Shan'a doğru çevirdi. Ta Shan onu tek başına götürmek istediğinde Wang Lin onun kendisine soracağı bir sorunun olduğunu fark etmişti.

 

Wang Lin sessiz ve sakin bir şekilde ona baktı.

 

Ta Shan'ın yüzünde acı bir ifade belirdi ve fısıldadı, "Çocukken büyüklerin sık sık bizim semaviler tarafından seçilmiş kişiler olduğumuzdan bahsederdi. Hayatlarımızı semavilere hizmet etmek için harcıyorduk. Bu klanımız için bir onurdu...

 

Büyürken kalbimdeki tek inanç bu onurdu. Sadece ben değil, klanda büyüyen herkes için aynısı geçerliydi. Fakat büyüdüğümde yavaş yavaş bunun gerçek olmadığını keşfettim. Tapınaktaki semavi yeşim dışında kimse bir semavi görmemişti...

 

Klanın koruduğu Gizemli Yin Ocağı'ndan belli aralıklarla sis taşıyordu. Sisin içinden çıkan şeyler klanımı katlediyordu. Her klan üyesi öldüğünde içimdeki hüzün ve öfke arttı. Semavilerin varlığını sorgulamaya başladım."

 

"Bugün bile ben, Ta Shan, semavilerin varlığına inanmıyorum. Eğer gerçek olsalardı bunca yıldır bizi unutmazlardı..."

 

Wang Lin sessizce düşündü. Yaşlı adam kendilerinin Seçilmiş Ölümsüz Klanı olduğunu söylediğinde bir tahmini oluşmuştu.

 

"Seçilmiş Ölümsüz Klanı... Terk Edilmiş Ölümsüz Klanı... terk edilmek için seçilenler..."

 

"Söyle bana, bu dünyada semaviler var mı? Sen bir semavi misin?" Ta Shan kafasını kaldırdı ve Wang Lin'e baktı. Sesi alçaktı ama bir kükremeden bile daha etkiliydi.

 

Wang Lin sakince konuştu, "Ben semavi değilim..."

 

Ta Shan'ın vücudu titredi ve yüzündeki acı his daha da belirginleşti.

 

"Etrafta hala semaviler olabilir ama Semavi Alem çok uzun zaman önce yok oldu..." Wang Lin'in bakışları Gizemli Yin Ocağı'nın üzerine geldi.

 

Ta Shan acıklı bir gülümsemeyle birlikte birkaç adım geri çekildi ve mırıldandı, "Haklıydım. Semaviler... semaviler yok. Klanım onca zamandır burayı korumak için yanlış karar verdi..."

 

Wang Lin Gizemli Yin Ocağı'na baktı ve yavaşça sordu, "Ocağın içinde ne var?"

 

Ta Shan mırıldandı, "Bilmiyorum. Klan kayıtlarına göre sayısız yıl önce Semavi Kral Kaygısız, klanımı kendisi geri dönene kadar bu Gizemli Yin Ocağı'nı koruması için Cehennem Canavarı vücuduna getirdi."

 

"Buradan nasıl ayrılabilirim?" Wang Lin bakışlarını geri çekti.

 

Ta Shan derin bir nefes aldı ve buruk bir gülümseme oluştu. "Ayrılmanın bir yolu yok. Burası tamamen mühürlü... Buradan çıkıp semavileri aramak istedim ama hep başarısız oldum. Bu gökyüzü sınırlı ama onu geçemedim. Et duvarın çatlaklarından dışarı çıkınca sonsuz bir boşluk var."

 

Wang Lin'in gözleri kısıldı ve sordu, "Semavi yeşim ne diyordu?"

 

"Göremedim... Onun içini kimse göremedi. Ölüp giden sayısız klan üyesinden hiç kimse içeriğini göremedi..." Ta Shan yavaş yavaş şokun etkisinden çıktı.

 

Wang Lin'in kaşları çatıldı. Biraz düşündükten sonra ileri yürüdü ve elini Gizemli Yin Ocağı'na bastırdı. İlahi hissi bir kez daha içeri girdi.

 

O anda ilahi hissine nüfuz eden çığlık bir kez daha ortaya çıktı. Bu sefer öncekinden kat kat daha şiddetliydi. Hemen Wang Lin'in ilahi hissine nüfuz etti ve zihninde yankılandı.

 

Wang Lin has enerjisini has ruhunu korumaya odakladı ve çığlığa direnmeye başladı. Ses, zihninde giderek daha da şiddetlendi. En sonunda delici kuvvet zirvesine ulaştı. Yüzü solan Wang Lin elini geri çekti ve vücudu geri çekildi. Geriye doğru attığı her adımla yer sallandı ve yerde derin ayak izleri bıraktı.

 

Ancak yedi adım geri çekildikten sonra ifadesi normale dönebildi. Soğuk bir homurdanmanın ardından ileri yürüdü ve ocağın ağzına geldi. İçeri baktığında tamamen karanlıktı. Etraftaki siyah sis soğuk bir aura veriyordu.

 

Gözleri aydınlandı ve elini havaya kaldırdı. Vücudundaki yıldırım dışarı akın ederek elinde bir yıldırım topuna dönüştü. Onu, ocağın üstüne doğru attı.

 

Yıldırım topu ocağın ağzına bir gümbürtüyle indi. Fakat o anda siyah sis toplandı ve yıldırım topunu yuttu.

 

Wang Lin bağırdı, "Patla!"

 

Yıldırım topu boğuk bir gümbürtüyle yankılanarak yıkıldı ve siyah sis dağılmaya zorlandı. Wang Lin'in ışıldayan gözleri adeta siyah sisi delip geçti ve ocağın dibini görebildi.

 

İçinde küçük bir aktarım dizisi vardı!

 

Siyah sis hareket etti ve aktarım dizisini kapladı. Ardından siyah sis hızla yoğunlaştı ve bir insan formunu aldı. Bu bir kadındı ama vücudu sisten oluşmuştu, o yüzden nasıl göründüğünü çıkarmak imkansızdı.

 

Fakat kadın ortaya çıktığı anda hemen harekete geçti. Çığlıkla dışarı fırlarken altında siyah sis vardı.

 

Bu seferki çığlığın hedefinde has ruh yoktu, aynı zamanda ete de zarar verebilirdi. Bu çığlık o kadar güçlüydü ki neredeyse katılaştı ve Wang Lin'e doğru fırladı.

 

Ta Shan çok uzakta değildi, o yüzden o da etkilendi. Yüzü soldu, gözlerinin rengi gitti ve istemsizce geri çekildi. Onun dönüşmüş yıldırım ruhu yoktu, o yüzden has ruhu yaralanmıştı.

 

Wang Lin hiç düşünmeden geri çekilse de yine de bundan etkilendi. Yüz ifadesi soldu ve ağzından kan geldi. Ta Shan'ı aldı ve doğruca çıkışa yöneldi.

 

Ocağın içinden çıkan kadının gölgesi onların peşine düştü. Çok hızlıydı ve bir anda onlara yetişerek bir çığlık daha attı. Gözlerinde bir öldürme isteği parlayan Wang Lin bir ağız dolusu öz kanı tükürdü. Kan sisi, kadın gölgesine doğru akın etti.

 

Wang Lin bağırdı, "Mühürle!"

 

Kan sisi hemen çok sayıda kısıtlamaya dönüştü ve kadının vücuduna yapışarak büyük bir mühür oluşturdu.

 

Aynı sırada Wang Lin'in gözleri soğudu ve boşluğu işaret etti. Aniden Karma Kırbacı ortaya çıktı ve kadına doğru acımasızca kırbaç attı.

 

Kadın gölgesi acıklı bir inilti kopardı. Birkaç adım geri çekildi ama hemen sonra tekrar ileri hücum etti. Vücudu dokuz siyah gaz şeridine dağıldı ve onların her biri Wang Lin'e doğru ok gibi fırladı.

 

Kaşları çatılan Wang Lin geri çekilmeye devam etti. Bu sefer kapıya vardı ve Ta Shan'ı geriye doğru savurdu. Kaşlarının arasını işaret etti ve üçüncü göz hemen açılarak girişi kırmızı ışıkla kuşattı.

 

Kırmızı ışıkla birlikte dokuz siyah gaz şeridi hemen dağılmaya başladı. Ardından hızla bir araya toplandılar ve üçüncü gözün yaydığı kırmızı ışığı tamamen görmezden gelerek hızla çıkışa doğru fırladılar.

 

Çıkıştaki yaşlı adam da siyah gazı görmüştü. Yüz ifadesi büyük oranda değişti ve Wang Lin'in emrini beklemeden elleriyle mühürler oluşturmaya başladı. Kaşlarının arasındaki bitki hızla parıltı saçmaya başladı ve ardından kapıya damgalandı.

 

Büyük bir gürültü eşliğinde büyük kapı yavaşça kapanmaya başladı. Hemen kapının ardından kadının keskin çığlığı geldi. Vücudu titreyen yaşlı adam kan tükürdü ve tüm vücudunun dermanı kesildi.

 

Kapı tam kapanmak üzereyken kadın dışarı çıkmak üzereydi. Gözleri ışıldayan Wang Lin çantasına vurdu ve semavi fırçayı çıkardı. Hemen altı vuruş yaptı ve bunlar dışarı çıkmaya hazırlanan kadının önünü kesen kılıç ışınları oldular.

 

Büyük bir gümbürtü koptu ve kadın gölgesi duraksadı. O anda kapı kapandı ve çığlığı engellendi.

 

Ta Shan bu durum karşısında şok geçirdi. Kapıya bakakaldı ve tüyleri diken diken oldu.

 

"Bu da ne?!"

 

"Gizemli Yin Ocağı'nın ruhu!" Seçilmiş Ölümsüz Klanı'nın atası ağzının kenarındaki kanı sildi ve yüzünde karmaşık bir ifade belirdi.

 

Wang Lin kasvetli bir ifadeyle oturdu. "Siz ikiniz, gidin. Kimsenin buraya 1,000 adımdan fazla yaklaşmasına izin vermeyin!"

 

Yaşlı adam sessizce düşündü. Bir an sonra saygıyla başını salladı. Ardından Ta Shan ile birlikte oradan uzaklaştılar.

 

Wang Lin kapıya baktı. Yaşlı adam kapıyı açtığında onun kaşlarının arasındaki dövmeyi kullandığını net bir şekilde görmüştü. Bu dövme belli ki onun yaşam dövmesiydi.

 

Wang Lin düşünürken çantasına vurdu. Suzaku gezegenindeyken Terk Edilmiş Ölümsüz Klanı'ndan birçok kafatası almıştı. Bir ışık parlaması oldu ve kafatasları önünde belirdi.

 

Her kafatasında karmaşık bir dövme vardı. Dikkatlice inceledikten sonra onları bir kenara koydu. Ardından gözleri ışıldadı ve gökyüzüne baktı.

 

Gökyüzü maviydi ama Wang Lin'in gözleri, beyaz bulutların sınırında hala bir et duvarı olduğunu görebiliyordu.

 

"Eğer burası gerçekten mühürlüyse buraya nasıl gönderildim... Burası güvenli bir yer değil. Bir an önce buradan çıkmanın bir yolunu bulmalıyım! Ama burası tehlikeli olsa da aynı zamanda saklanmak için en iyi yer!" Wang Lin düşünürken çantasına vurdu ve bir eşya dışarı çıktı.

 

Bu eşya 150 adım uzunlukta ve 40 adım genişlikteydi. Ortaya çıktığı anda korkunç bir aura yaydı. Eşyanın üzerinde vahşi bir his veren sayısız diken vardı. Eğer birisi ona baksa bir parça korku hissedecekti.

 

Üçüncü Tanrı Katleden Savaş Arabası!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr