Bölüm 802: Garip Alan

avatar
1755 43

Xian Ni - Bölüm 802: Garip Alan


Çevirmen: RassNt

Editör: Lord Viole Grace

 


Işık ışını ortadan kaybolduğu anda, aktarım dizisinin üstünde bulunduğu parça çevredeki uzaysal yırtıklar tarafından yutuldu. Tüm Yıldırım Semavi Alemi, uzaysal yırtıklardan çıkan soğuk rüzgarla kasıp kavruldu.

 

Bu soğuk rüzgar son derece yoğundu ve şiddetlenmeye devam etti. Kısa süre sonra hepsi birbirine bağlandı ve her yeri süpürdü.

 

Semavi Alem'deki parçalar yıkılmaya devam etti. O anda geriye yirmiden daha az parça kalmıştı. Soğuk rüzgarın içinde siyah buz parçaları oluştu ve yayılmaya devam etti. Kısa süre sonra bu yirmi parça siyah buzla kaplandı.

 

Uzaktan bakınca bu siyah buzdan tuhaf bir aura yayıldı. Sadece bakınca bile insanın kalbini ürpertiyordu.

 

Siyah buz aynı zamanda parçaları birbirine bağlayan yıldırım zincirlerin üzerinde de belirdi. Kısa süre sonra siyah buz genişledi ve bütün zincirleri kapladı!

 

Zamanında ayrılamayan bütün yetişimciler dondu. Donmadan önce oldukları pozisyonda kaldılar. Bazıları uçuyor, bazıları çırpınıyor ya da gözlerini kapatmış ölümü bekliyordu.

 

Bazılarının vücutları yıkılmış ama dağılmamıştı. Et ve kanları donmuştu. Bu şok edici bir sahneydi.

 

Parçalardan birinde, önünde bir kılıç donmuş olan orta yaşlı bir adam vardı. Sadece o değildi, kaçmaya çalışan herkesin hazineleri donmuştu.

 

Hatta büyü kullanırken soğuk rüzgarın çarptığı insanlar da vardı. Etrafındaki buza rağmen hala hafif bir ışık yayan büyüler vardı.

 

Yıldırım Semavi Alemi'nde kalan tek ışık yanağı bu ışık titreşimleriydi. Her yere yıldız ışığı gibi dağılmışlardı. Güzel görünse de dikkatli bakınca durum farklıydı.

 

Buz gibi rüzgardan sonra Yıldırım Semavi Alemi'nin yıkımı durdu. Burada neler olduğunu sadece siyah buz anlatıyordu.

 

Yıldırım Semavi Alemi boyunca bir kılıcın gölgesi parladı. Çevredeki buzdan hiç etkilenmeden Semavi Alem boyunca uçtu.

 

Kılıcın ucunda bir figür duruyordu. Bu kişi kılıcı gibi ruhaniydi. Figür ileri doğru yüzünde bir gülümsemeyle baktıktan sonra kılıçla birlikte ortadan kayboldu.

 

Yüce Gök Yıldız Sistemi'nin dört bölgesinin çeşitli yerlerinde 100'den fazla dalgalanma oluştu. Hepsi farklı konumlarda olsa da hepsi aynı anda ortaya çıktı.

 

Her dalgalanmanın içinden bir yetişimci çıktı. Ortaya çıkan herkes son derece heyecanlıydı. Yıldızları gördüklerinde ölümden sağ çıkma hissiyle transa girmişlerdi.

 

Yönlerini bulduktan sonra hepsi de hızla ailelerine geri dönmeye başladı. Kısa süre sonra Yıldırım Semavi Alemi'nde neler olduğuna dair haberler hızla yayıldı.

 

Hayatta kalan yetişimcilerin aileleri arasında yıldırım gibi yayılan bir isim vardı.

 

Semavi kapıda garip beyaz saçlı adamla savaşan kişi kimdi?

 

Kriz anında çok sayıda yetişimciyi ölümden kurtaran kişi kimdi?

 

Diğerlerine Yıldırım Semavi Alemi'nin yıkımı esnasında yaşama iradesi veren ve sahip olduğu parça ile birçok kişiyi kurtaran kimdi? Bu insanları Yıldırım Semavi Tapınağı'nın aktarım dizisine getiren kişi kimdi? Bariyere çarpmış ve tek bir kükremeyle Yıldırım Semavi Tapınağı'nın elçilerini dağıtmış, yıkılmadan önce herkesi aktarım dizisine ulaştırmıştı!

 

Xu Mu!

 

Hayatta kalanların aileleri arasında büyük ve küçük aileler vardı. Fakat hepsini topladığında hafife alınamayacak bir güce sahip olacaklardı.

 

Bu güç karşısında, Yıldırım Semavi Tapınağı aktarım dizisi meselesini gündeme getirmedi, sanki hiç yaşanmamış gibi davrandı. Hatta bu düzinelerce aile Xu Mu isminin reklamını yaptı ve bu ismi ünlü yaptılar!

 

Ne de olsa Yıldırım Semavi Tapınağı'nın yasaklı bölgesine girmiş olan aile üyeleri vardı ve bu, tüm aile için büyük bir felaket anlamı taşıyordu. Bu gizlenemezdi ve Yıldırım Semavi Tapınağı muhtemelen biliyordu.

 

Yıldırım Semavi Tapınağı'nın onları öldürmesini beklemek yerine birlik olmayı ve aynı amaç uğruna savaşmaya karar vemişlerdi! Bu yolla hayatta kalma şansları olacaktı! Aksi taktirde Yıldırım Semavi Alemi'nden kaçan üyelerini teslim etmiş gibi olacaklardı.

 

Fakat Yıldırım Semavi Alemi'ne giren insanların hepsi kendi ailelerinde önemli kişilerdi ve ailelerin geleceği demekti, o yüzden onların ölmesine izin veremezlerdi!

 

Bu ailelerin büyükleri kurnaz insanlardı, o yüzden bunu doğal olarak biliyorlardı. Bu sayede Yıldırım Semavi Tapınağı'nın yasaklı bölgesini ihlal etmenin karşılığını başarıyla vermişlerdi.

 

Fakat aynı zamanda Xu Mu ismini de her yere yaymışlardı.

 

Özellikle Xu Mu'nun kurtardığı insanlar olayları abartarak anlatmışlardı. En sonunda kimse Xu Mu'nun yetişim seviyesi hakkında tahmin yapamadı!

 

Ailelerin büyükleri oradan gelenleri sorguladılar. Garip beyaz saçlı adamla yaptığı savaşta kullandığı çeşitli büyüleri duyduklarında dehşete düşmüşlerdi.

 

"Xu Mu" ismi Yüce Gök Yıldız Sistemi'nde fırtına gibi yayıldı. Fakat kimse onu bir daha görmedi. Sanki aniden ortadan kaybolmuştu ve tamamen gizemli bir hale gelmişti.

 

Yüce Gök Yıldız Sistemi, batı bölgesi.

 

Burası göz alıcı ışıklar yayan büyük bir nebula alanıydı. Yıldızların dizilimi garipti ve görünüşü sarhoş ediciydi.

 

Dört bölge içinden, batı bölgesi en vahşi canavarların bulunduğu yerdi. Diğer üç bölgeye kıyasla burada çok fazla yetişimci yoktu.

 

Hatta batı bölgesinin yüzde yetmişinin yetişimcilerin giremediği yerlerden oluştuğu söylenebilirdi. Bunun sebebi, bu alanların uzayının bile tehlikeyle dolu olması ve yetişimcilerin farkına bile varamayacağı vahşi canavarların bulunmasıydı.

 

Bu yerin adı Garip Bölge idi.

 

Sadece bazı simya materyali ya da hazineye ihtiyacı olan güçlü yetişimciler buraya girebilirdi. Fakat fazla derinlere giremezlerdi, sanki en derinlerde korkunç bir varlık vardı.

 

O sırada, Garip Bölge'nin derinliklerinde tuhaf bir alan bulunuyordu. Tüm alan simsiyahtı.

 

Burada herhangi bir yıldız ya da gök cismi bile yoktu. Dehşet verici bir karanlık vardı. Sanki sonsuz yıldır buraya kimse gelmemişti. Burası Garip Bölge'nin gerçek merkezi olmasa da oradan çok uzak değildi.

 

Karanlıkta aniden bir ışık belirdi. İlk başta sönüktü ama kısa sürede yoğunlaştı ve aniden çevreyi aydınlattı.

 

Çevre aydınlandığı anda bölgenin sis ile dolu olduğu ortaya çıktı. Sis sanki ışıktan son derece korkuyor gibiydi. Sis hızla geri çekildi ve göz açıp kapayıncaya kadar büyük bir sisten yoksun alan oluştu.

 

Işık giderek artarken 100 adımdan daha büyük bir genişliğe ulaştı. Dalgalanmalar oluştu ve ardından içeride yavaş yavaş bir figür oluştu.

 

Bu figür yavaşça biçimlendi ve bir kişiye dönüştü!

 

Wang Lin'in gözleri ihtiyatlıydı. Ortaya çıktıktan sonra dalgalanmalar dağıldı ve çevresini net bir şekilde gördü. Işık kaybolduğu anda sis sanki bu boşalan bölgeyi tekrar yutmak istiyormuş gibi harekete geçti.

 

Dalgalanmaların dağılmasıyla gözleri karardı ama kalbinde beliren tehlike hissiyle birlikte tüyleri diken diken oldu.

 

Hiç düşünmeden vücudunun içindeki yıldırım etkinleşti ve hemen eliyle bir mühür oluşturdu. Boğuk gürültü yayan iki yıldırım topu ellerinde toplandı.

 

Bu iki yıldırım topu son derece parlaktı. Onlar ortaya çıktığı anda, yaydıkları ışık sisin aniden duraksamasına neden oldu. Sanki saldırı almıştı ve 10,000 adım kadar uzağa kaçtı.

 

Wang Lin kasvetli gözlerle sise doğru baktı. Ardından etrafına baktı ve ister istemez kaşları çatıldı.

 

"Burası neresi..."

 

"Sis biraz garip, sanki canlı gibi!" Wang Lin'in gözleri ışıldadı ve sağ elindeki yıldırım topunu attı. Yıldırım topu hemen gürültü eşliğinde ileri doğru fırladı.

 

Karşısındaki sis hızla bölündü ve yıldırım topunun geçmesi için bir yol açıldı. Wang Lin'in vücudu titreşti ve yıldırım topunu yakından takip etti.

 

Yıldırım topuyla birlikte yürüdü ve ilerlemeye devam etti. Sisin sonu yok gibiydi ve yıldırım topu söndüğünde bile hala sisin içinden çıkamamıştı.

 

Yol boyunca Wang Lin'in kaşları hep çatıktı. Etrafındaki sis çok garipti, o yüzden ilahi hissini yaymaya cesaret edemedi. Eğer ilahi hissini yayarsa siste devasa bir değişime neden olacağını hissetti.

 

Bu hissiyat ruhani olsa da son derece güçlüydü.

 

Üç günlük uçuşun ardından Wang Lin durdu. Hala sisin ucu bucağı görünmüyordu. Hiçbir şey değişmemişti, sanki sisin sonu yoktu.

 

Bir anlık sessizlikten sonra Wang Lin'in gözleri soğudu ve yavaşça sakinleşti. Zihini rahatlatarak bir adım ilerledi ve ayaklarının altında dalgalanmalar belirdi.

 

Sakin gözlerle dünya ile bir olmayı denedi. Bir adım daha attı ve bu sefer ayaklarının altında daha fazla dalgalanma oldu. Wang Lin bu sefer dünya ile bütünleşme hissini buldu.

 

Şimdiye kadar ilk defa bu kadar hızlı şekilde dünya ile bütünleşiyordu. Tüm bunlar Usta Alevkıvılcımı sayesindeydi. Wang Lin'in has ruhu ve vücudu son deneyimden sonra dünya ile çok daha uyumlu hale gelmişti.

 

Üçüncü adımda ayağını indirdiği anda aniden ortadan kayboldu ve geriye sadece bir dalgalanma kaldı. Bir an sonra çevredeki sis hemen bölgeyi yuttu ve geriye hiçbir ışık kalmadı.

 

Bilinmeyen bir uzaklıkta, sanki sisin sonu vardı. Orada da hala sis bulunsa da öncekinden daha inceydi. Orada aniden dalgalanmalar belirdi ve sis dağıldı, Wang Lin'in figürü ortaya çıktı.

 

Ortaya çıktığı anda ifadesi değişti.

 

Burası gerçekten de sisin sonuydu ama Wang Lin'in 300 adım uzağında etten koyu kırmızı bir duvar vardı. Duvar son derece büyüktü ve sonsuza kadar uzanıyor gibiydi. Kafasını kaldırdığında bile duvar hala her yeri kaplıyordu.

 

Wang Lin'in ifadesi son derece kasvetliydi. Dünya ile bütünleştiğinde kendi yetişim gezegenini düşünmüştü. Fakat hemen bir duvara çarptığını hissettmiş ve ardından tekrar ortaya çıkmaya zorlanarak burada kendini bulmuştu.

 

Etten duvarı gördüğünde çarptığı duvarın etten oluşan uçsuz bucaksız bir duvar olduğunu anlamıştı!

 

Etten duvar demesinin sebebi hareket etmemesiydi, yüzeyinde kımıldanan şişkinlikler vardı.

 

Kaşlarını çatan Wang Lin'in vücudu titreşti ve yukarı doğru uçtu. Vücudu yukarı doğru harekete geçtiğinde etten duvar hareket etmeye başladı. Sayısız çatlak açıldı ve siyan sis tükürdü.

 

Wang Lin siyah sisi atlattı ve duvarın hiç çatlak olmayan yerlerinden ilerledi. Büyük bir güç ile dışarı çıkan ve sis ile bütünleşen siyah sise baktı.

 

Wang Lin etten duvara yukarı doğru baktı ve gözlerinde kararlı bir bakış belirdi. Vücudu harekete geçti ve hemen yakınındaki bir çatlağa doğru daldı. Çatlağın içine girdiğinde çatlak kapandı.

 

Bu dar bir geçitti. Wang Lin'in gözleri soğudu ve ileri doğru fırladı. Çok hızlıydı ve hareket ederken arkasında ardıl görüntüler bırakıyordu.

 

Wang Lin'in arkasında kalan çatlak sanki onu takip ediyormuş gibi hızla kapandı. Wang Lin arkasına bile bakmadı ve sadece ileriyi düşündü. Hızla ilerledi.

 

Bu tünel Wang Lin'in hayal ettiği kadar uzun değildi. Bir an sonra tünelin diğer ucundan çıktı.

 

Dışarı çıktığı anda kulaklarına bir çığlık sesi girdi. Wang Lin'in gözleri kısıldı.

 

Burası karanlık değildi, gökyüzüne dağılmış yıldızlar vardı ve her yeri aydınlatıyordu. İleride yüzen bir kıta bulunuyordu. Bu kıta ucu bucağı görünmeyen çok büyük bir yerdi.

 

Uzakta, elbiseli bir adam vardı. Görünüşü son derece sıradandı ama yüzünde çarpık sarmaşıklardan oluşan dövmeler vardı. Elinde garip bir enstrüman tutuyordu. Bir çaydanlığın ağzına benziyordu ama çok büyüktü, bir insan boyutunun yarısı kadardı.

 

Ses, o kişiden gelmişti. Wang Lin'e korkuyla baktı ve hızla geri çekildi. Wang Lin sanki onun gözünde vahşi bir canavardı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr