Bölüm 771: Yao Ailesi (2)

avatar
1746 44

Xian Ni - Bölüm 771: Yao Ailesi (2)


Çevirmen: RassNt

Editör: Lord Viole Grace

 


Siyah bulutlara direnirken, bulutlar daraldıkça geri itilmeye devam etti. Bu döngü, siyah bulutlar yıkılma belirtisi gösterene kadar devam etti. Wang Lin'in gözleri soğudu ve ağzını açarak has enerji tükürdü.

 

Bu has enerji siyah buluta girdi ve aniden sonsuz bir güçle dolmuş gibi çılgınca küçülmesine neden oldu. Fakat o anda Kan Atası'ndan gelen direnç de büyüdü.

 

İçinden patlama sesleri geldi ve siyah bulut gerçekten de yıkılmaya başladı. Kan Atası'nın boğuk çığlığı geldi ve Wang Lin'in kulaklarında yıldırım sesi gibi gürledi.

 

Kan Atası'nın kükremesi yankılandı. "Seni velet Wang Lin, bu yaşlı adamı mühürlemeye gücün yetmez!" Yoğun, siyah bulutlar bir kez daha çöktü. Şu an son derece inceydi ve kaybolmak üzereydi.

 

Siyah bulutlar kaybolduğunda Bir Milyar Ruhlu Ruh Bayrağı da yok olmuş olacaktı!

 

Wang Lin bağırdı, "Üç ana ruh, ortaya çık!" Bulutun içinde, Qilin ve dördüncü ruh da dahil üç ana ruh hemen yoğunlaştı ve Kan Atası'na karşı saldırı başlattı.

 

Wang Lin bulutların içinde Qilin'in siyah dumana dönüştüğünü ve Kan Atası'nın etrafını sardığını gördü. Qilin'in kafası şekil aldı ve Kan Atası'nın boynunu ısırdı. Dördüncü ruh sürekli Kan Atası'nın içine girip çıktı. Kan Atası'nın has ruhuna her nüfuz ettiğinde büyük miktarda has enerjiyle birlikte ayrılıyordu.

 

Ayrıca insan figüründe olan son ana ruh vardı. Siyah gaza dönüşerek Kan Atası'nın etrafını sardı ve onun hareketlerini kısıtladı.

 

Kan Atası'nın yüzünde vahşi bir ifade belirdi ve karmaşık sözler okurken vücudundan kırmızı ışık saçıldı. Kırmızı ışıklar çılgınca yayıldı ve yavaş yavaş siyah bulutları doldurarak mor görünmesine neden oldu!

 

Kan Atası'nın ağzından bir kükreme yükseldi. "Kan ruhu, yıkıl!" Vücudunun etrafındaki kırmızı ışık adeta şeytani görünüyordu ve has ruhu aniden akıl almaz bir gücü serbest bıraktı. Qilin hemen acınası bir inleme kopardı ve kuvvetin darbesi onun hızla dağılmasına neden oldu. Dehşete düştü ve hemen geri çekildi.

 

Kan Atası'nın etrafındaki ana ruh yıkıldı ve hızla geri çekildi. Kan Atası'nın has ruhuna nüfuz eden dördüncü ruh bile Kan Atası tarafından yakalandı. Merhametsiz bir kıskaç hareketiyle birlikte üzerinde çatlaklar belirdi ve dağılmaya başlayınca geri çekildi.

 

"Küçük velet Wang Lin!" Gözleri kan çanağına dönen Kan Atası önündeki siyah bulutları eliyle yırttı.

 

Bu olaylar yaşanırken Wang Lin'in gözleri hep sakindi. Kan Atası dışarı çıkmaya hazırlanırken o ağzını açtı ve bir sarı ışık hüzmesi tükürdü. Sarı ışığın içinde bir kum tanesi vardı.

 

Kum ortaya çıktığında hemen bölgeyi güçlü bir baskı kapladı. Bir anda bu kum tanesi büyüyerek 1,000 adım büyüklüğe ulaştı. Bir dağa benziyordu ama daha çok damgayı andırıyordu!

 

Bu nesne bir semavi paça olarak kullanılmıştı ve gökler tarafından oluşturulan bir ocakta göksel ceza ile arıtılmıştı!

 

Ortaya çıktığı anda, büyük bir semavi ruhsal enerji ile Kan Atası'na baskı yaptı.

 

Kan Atası'nın vücudundan hemen çatırdama sesleri geldi ve etrafındaki kan ışığı zayıfladı. Dışarı çıkmak için attığı adım geri çekilmeye zorlandı.

 

1,000 adım büyüklüğe sahip parçadan oluşan damga, gökyüzünden aşağı doğru indi. Kan Atası dışarı fırlamak istedi ama bir dizi gümbürtüden sonra damganın altında ezildi.

 

Damga tekrar kalktığında Kan Atası daha zayıftı ama hala vahşiydi ve etrafında kırmızı ışık parladı. O anda aniden Karma Kırbacı ortaya çıktı ve ona doğru kırbaç attı.

 

Bir gürültüyle birlikte Kan Atası'nın has ruhu daha da dengesizleşti. Tam karşılık vermeye hazırlanırken, damga aşağı doğru indi. Kan Atası'nın has ruhu yıkılmak üzereydi.

 

Acınası bir gülümsemeyle birlikte gözleri delilikle doldu. Tam o anda Wang Lin'in sesi geldi.

 

"Kan Atası, seni öldürmeyeceğim ve Yao Xixue'yi tekrar görmen için bir şans vereceğim! Eğer patlarsan Yao Xixue'yi bir daha asla göremeyeceksin!" Wang Lin'in sesi soğuktu.

 

Kan Atası sessizce düşündü ve gözlerindeki delilik yavaş yavaş kayboldu. Gözleri aydınlanan Wang Lin eliyle bir mühür oluşturdu ve bağırdı, "Topla!"

 

Çevredeki siyah bulut hemen Kan Atası'nın etrafını kuşattı. Karma Kırbacı da ortaya çıktı ve Kan Atası'nın etrafına dolandı. Hasar alan üç ana ruh da ortaya çıktı ve çılgınca yutmaya başladı.

 

Yukarıda süzülen damga aşağı bastırmasa da hala baskısı duruyordu. Bu baskı, siyah bulutların daha da hızlı küçülmesine neden oldu. Bir anda bir top boyutuna küçüldü ve 30 adım uzunluğunda bir bayrağa dönüşerek Wang Lin'in eline geldi.

 

100 adım genişlikte bayrak açıldı ve çarpıcı değişimler vardı. Daha önce üzerinde hiçbir şey olmayan bir bayraktı ama şu an bir görüntü vardı.

 

Canlı gibi görünen Kan Atası'nın figürünün etrafına Karma Kırbacı dolanmıştı ve çevresinde üç ana ruh vahşice duruyordu. Kan Atası'nın yüzünde isteksiz ve öfkeli bir ifade mevcuttu.

 

Bu şekilde, bayrağın üzerindeki görüntü şekillendi.

 

Wang Lin sessizce Bir Milyar Ruhlu Ruh Bayrağı'na baktı. Kan Atası'nı yenmenin gururunu hissetmedi ve kalbinde melankoli oluştu.

 

Kan Atası'nı yenmek için çok çaba harcamıştı ve dışarıdan göründüğü kadar sakin değildi. Bu savaş ölüm kalım anlarıyla doluydu ve tek bir anlık dikkatsizlik ölüm anlamına gelecekti. Bu savaş, Aya Bakan Yılan'dan kaçışı kadar tehlikeliydi. Hatta biraz daha tehlikeliydi.

 

Ne de olsa Aya Bakan Yılan'ın zekası kısıtlıydı.

 

"Aramızda büyük nefret yok. Eğer Yao Xixue'yi alıp gitmeyi kabul etseydin bu duruma düşmeyecektin..." Wang Lin iç geçirdi.

 

Son çaresi olmasa ve delirmese, Kan Atası'nı bu şekilde zorla alaşağı edemezdi. Bu olayda çaresizdi, çünkü eğer yaşamak istiyorsa direnmeliydi. Varlığını sürdürmek istiyorsa kendisini yok etmeye yemin etmiş olan Kan Atası'nı öldürmeliydi.

 

Yao Xixue, Kan Atası'nın zayıflığıydı. Kan Atası'nı mühürlemek için Wang Lin'in bunu kullanması gerekiyordu! İşin ucunda hayatta kalmak olunca, her yol mübah olacaktı!

 

Wang Lin ruh bayrağına bakarak konuştu, "Kan Atası, babalık sevgine saygı duyuyorum. Benim de bir oğlum var. Eğer birisi benim çocuğuma bir şey yaparsa... Öfkeni anlayabiliyorum... Fakat bana hiç açıklama yapma şansı verdin mi? Esir tuttuğum süreçte kızına hiç dokunmadım. Eğer kızın bana karşı iş çevirmeseydi, Kan Atası'nın kızını kızdırmaya cüret edebilir miydim?"

 

Kan Atası'nın kendisini duyduğunu biliyordu!

 

"Kızın Yao Xixue'nin bana karşı entrika çevirmeye hakkı var ama benim buna karşılık vermeye hakkım yok mu!? Kızını seviyorsun, o yüzden doğru ya da yanlışı düşünmüyorsun ve sebebini umursamıyorsun. Bu sevgi olsa da şımarık bir sevgi!"

 

"Sana bir şans verdim ama beni öldürme fikrinden vazgeçmedin. Benim gözümde senin hareketlerinin Yao Xixue'den farkı yok. Ben bir babanın görevini 1,000 yıl önce anladım ama sen bugün bile hala anlamadın!" Wang Lin uzaklara doğru baktı ve bayrağı yerine koydu. Kan Atası'nın sözlerini anlayıp anlamadığını düşünmedi.

 

Tek ihtiyacı olan şey berrak bir bilinçti ve bu yeterliydi!

 

Sağ elini kaldırdı ve semavi parçaya doğru bastırdı. Sarı bir ışık parlamasıyla birlikte kum tanesi boyutuna küçüldü ve Wang Lin onu yuttu.

 

Günlerden beri biriken sıkıntıyı silmek istiyormuş gibi elbiselerini çırptı. Ardından vücudu ışık ışınına dönüştü ve uzaklara doğru uçtu.

 

"Yıldırım Semavi Alemi'nde olabildiğince güçleneceğim. Büyülerim hala eksik. Daha önce semavi büyüler için yetişim seviyem uygun değildi. Fakat şu anki yetişimim ile, semavi mağaraları savaşlarına katılacak kadar güçlüyüm.”

 

“Amacım bir semavi büyüsü! Wan Er, endişelenme, Dong Lin Gezegeni'ne kesinlikle gideceğim! Senin uyanman için nerede bir umut varsa onun için elimden geldiğince savaşacağım!"

 

Wang Lin sağ elini kaşlarının arasına yerleştirdi. Yetişimindeki artışla birlikte Li Muwan'ı diriltme konusunda daha da özgüven kazandı. Yüce Gök Yıldız Sistemi'ne gelmesinin sebebi, yaşlı canavarlardan kaçmak dışında Li Muwan'ı diriltmekti!

 

Li Muwan'ı düşünürken boşluğa adım attı. Amacı, ilerideki parçaydı.

 

Şu andan itibaren Yıldırım Semavi Alemi'nde hazineler için savaşacak güçlü biri daha vardı: Wang Lin!

 

Wang Lin'in ilerisindeki parçada, Li Yuan'ın kaçışı artık sona yaklaşıyordu. Vücudu yağı bitmiş bir lamba gibiydi.

 

Eğer peşindekiler onunla oyun oynamasa çoktan ölmüş olacaktı. Onu daha da aşağılayan durum ise peşindeki adamın çeşitli büyüler kullanmak için onu deneme tahtası yapmasıydı.

 

Gencin yanındaki yaşlıdan acımasız bir aura yayılıyordu. Ara sıra gence ipucuları veriyordu ve bununla birlikte Li Yuan'ın acısı daha da artıyordu.

 

Sekiz uçan kılıçtan geriye sadece üç tane kalmıştı. Diğerlerini, onlarla büyü kullandığında kaybetmişti. Yaşlı adam onları kayıtsızca yakalamış, üzerindeki ilahi hissi silmiş ve kılıcı gence atmıştı.

 

Bunun hemen ardından da o genç kılıçları yanındaki kadına hediye etmişti.

 

Li Yuan'ın kalbinde öfkeli bir his kaynadı. Kadının gevrek kahkahası ve cilveli sesi onu daha da rahatsız ediyordu.

 

Bu süreçte çok fazla yara almıştı. Kendini iyileştirecek zamanı yoktu ve sağ kolu çürümeye başlamıştı. Etinde beyaz böcekler gezinmeye başlamıştı. Bunlar, arkasındaki gencin serbest bıraktığı zehirli böceklerdi.

 

Li Yuan bu beyaz böcekleri vücudunun, hatta has ruhunun içinde hissetti. Vücudu sanki onlar için bir üreme konağı olmuştu.

 

Li Yuan'ın hızı git gide azaldı. Vücudu yorgun düştü ve ölüm aurasıyla doldu. Yüzü artık soluk değil hastalıklı bir kırmızılığa bürünmüştü.

 

Li Yuan'ın arkasında, yaşlı adam gözlerini çevirdi ve sakince konuştu, "Genç efendi, bunun enerjisi tükendi!"

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr