Bölüm 727: Yıldırım Kanunu

avatar
1978 46

Xian Ni - Bölüm 727: Yıldırım Kanunu


Çevirmen: RassNt

Editör: Lord Viole Grace


"İşleri hızlandırmak için yıldırımı daha derinde özümsemem lazım. Eğer kenarda kalırsam yıldırımı 10 kez özümsersem ve etki aynı gibi görünse bile gerçekte fark büyük olacak." Wang Lin yıldırım gölünün merkezine doğru yürürken sessizce düşündü.

 

Adımıyla birlikte yıldırım gölünün üzerinde bir dalgalanma oluştu. Bu durum sayısız yıldırım dalını mıknatıs gibi çekti.

 

Wang Lin zihnen odaklanmıştı ve gözlerinden yıldırım saçıldı. Şu an has ruhu kalbi gibiydi. Güm güm atmıyor olsa da vücudu dolduran yıldırım dağıttı.

 

Vücudu yıldırımdan oluşmuştu, o yüzden bu has ruhun serbest bıraktığı yıldırım hiç dirençle karşılaşmadan vücudunu doldurdu. Yıldırım vücudunda yayıldı ve bir dizi patlamalara sebep oldu.

 

Vücudunun içinde yankılandı. Wang Lin ilerledi ve bir adım daha attı.

 

O anda hemen bir yıldırım tufanı ortaya çıktı ve daha fazla yıldırımı mıknatıs gibi çekti. Yıldırım dalları düştü ve herhangi bir canlı formunu daha fazla ilerlemekten alıkoyan bir yıldırım hapishanesi gibi göründü!

 

Bu yıldırımın içinde kudretli bir yıldırım gücü vardı. Buna kıyasla Wang Lin'in has ruhunun içindeki yıldırım gücü parlak ayın yanındaki bir ateş böceği gibiydi.

 

"Burası çok garip bir yer. Buradaki yıldırım kuvveti tek kelimeyle inanılmaz!" Wang Lin'in adımı yere indiğinde yıldırım gölü boyunca bir dizi patlamalar yankılandı.

 

Durmadı ve on adım daha ilerledi. Attığı her adımla daha vahşi yıldırım tetiklendi. Sanki tüm dünya titriyordu.

 

Wang Lin'in hızı yüksekti, o yüzden 10 adımı neredeyse anında gerçekleştirdi. Dört bir yanda gök gürültüleri gürledi. Bununla birlikte devasa bir yıldırım şok dalgası tetiklendi. O anda dünya yıldırımla kaplanmıştı ve şok edici bir sahne hakimdi.

 

Wang Lin bir adım daha atamadı. O anki pozisyonu hala gölün kenarıydı ama has ruhu daha fazla dayanamayacaktı. Eğer bir adım daha atarsa has ruhu yaralanabilirdi.

 

"Has ruhum antik bir yıldırım ejderhasının yarısını yuttu ve vücudum yıldırımdan yapıldı. Tüm varlığım neredeyse gerçek yıldırımdan farksız ama buna rağmen burada durmak zorundayım. Buradaki yıldırım en basit tabirle çok güçlü!" Wang Lin içten içe gönülsüzdü ve derin düşüncelere daldı.

 

Biraz uzakta Shengong'un kaşları çatıldı ve gözlerinde bir hayal kırıklığı belirtisi oluştu. Wang Lin'e bakarken gözlerindeki saygı ve hürmet azaldı ve içten içe düşündü, "Bu doğru olamaz. Kıdemli, sahip olduğu yetişim ile neden orada durdu? Acaba..." Gözleri aydınlandı.

 

Yanındaki Tufan Canavarı bile dikkatle izliyordu ve gözlerindeki korku bir nebze dağılmıştı.

 

Gümüş Boynuzlu Tufan Canavarı hareket etmedi ve sanki bu sonucu önceden biliyormuş gibi yetişime devam etti.

 

Wang Lin olduğu yerde durmaya devam ettikçe Shengong Hu'nun gözlerindeki hayal kırıklığı daha da belirginleşti ve hafifçe iç geçirdi. Yemin ettiği kişiden güçlü bir büyü görmeyi istemişti ama ne yazık ki hiçbir şey göremedi.

 

Bu bariz tezat, Wang Lin'e karşı hissettiği şiddetli saygının büyük ölçüde azalmasına neden oldu. Sönmüş olan dao kalbi de yavaş yavaş toparlanıyordu.

 

"Şu an 100 adım benim için aşılamaz bir uçurum olsa da yetişimim Nirvana Kahini aşamasına aştığında kesinlikle 100 adımı atabilirim. Fakat bir Kıdemli olarak onun gücü nasıl sadece bu kadar olabilir..." Shengong Hu'nun ifadesi kasvetli bir hal aldı ve dikkatle gözlemlemeye başladı.

 

Wang Lin önünde duran yıldırım gölüne baktı. O anda sanki her şeyi unutmuş gibiydi. Etrafındaki her şey yok oldu ve geriye sadece yıldırım gölü kalmıştı.

 

Tıpkı kapının dışındayken açıklıktan içeriye, Göğe Başkaldıran Boncuk'un uzayına baktığı zaman gibiydi. O zamanki gibi kendi vücudunu bile unuttu ve sonsuz yıldırım gölüne bakakaldı.

 

Bilinmeyen bir zaman periyodunun ardından, zamanı ve her şeyi unuttuktan sonra vücudu hareket etti.

 

Gelişigüzel bir şekilde yürüdü. Adımı son derece kayıtsızdı ama sanki tam zamanında atılmış bir adım gibiydi. Tam o anda ayağının altında bir yıldırım dalı oluştu.

 

Yıldırım dalının üzerine adım atmıştı!

 

Shengong Hu'nun sönen saygı ve kasvetli ifadesi sarsılmıştı. Aydınlanma kazanmış ama onu anlayamamış gibiydi.

 

Zırhlı Tufan Canavarı da sarsıldı. Canavar Wang Lin'e bakarken gözleri kısıldı.

 

Wang Lin ifadesizdi, normal halindeydi. Bomboş gözlerle bir adım daha attı. Önceki gibi ayağı yere indiği anda altında yine bir yıldırım dalı vardı.

 

Kısa süre sonra bir adım daha attı...

 

En başından beri son derece gelişigüzeldi, sanki yıldırım gölünün üzerinde değil de kendi bahçesinde yürüyor gibiydi. Attığı her adımla birlikte ayağının altında bir yıldırım dalı vardı.

 

Shengong Hu'nun gözleri fincan gibi açıldı. Gözleri dehşetle dolu ve derin bir nefes çekti. Kaybolmaya yüz tutmuş saygı hissi geri dönmeye başladı ve hayal kırıklığı hemen dağıldı. Wang Lin'i izlerken gözlerindeki korku ve dehşet giderek güçlendi.

 

Onun düşüncesine göre birincisi tesadüf olabilirdi, hatta iki ve üçüncü kez de şans ve tesadüf sayılabilirdi! Fakat Wang Lin'in attığı her adımda ayağının altında bir yıldırım dalı beliriyordu.

 

Bu durum artık şans ya da tesadüf ile açıklanamazdı. Onun gözünde bu tamamen imkansız bir şeydi. Tamamen hayal gücünün ötesindeydi.

 

O anda Wang Lin onun gözünde dünyadaki bütün yıldırımların üstadı olmuştu. Yıldırım gölünün garip davranışı adeta Wang Lin'i nezaketle karşılıyordu!

 

"Karşılama, evet, onu karşılıyor!” Shengong Hu'nun gözlerindeki dehşet daha da güçlendi ve vücudunu doldurdu. O anda vücudunda bir heyecan hissi fırtına gibi köpürdü.

 

Böyle bir büyüyü görmek için iki yıl beklemişti!

 

Yanındaki zırhlı Tufan Canavarı aniden kafasını kaldırdı. Canavarın içindeki korku hissi bir kez daha ortaya çıktı. Tufan Canavarı'nın yıldırım algısı ustasının çok ötesindeydi. Onun gözünde yıldırım gölü Wang Lin'i nezaketle karşılamıyordu, Wang Lin'in her adımı yıldırım gölünün bir damarının üstüne geliyordu!

 

Biraz uzakta, o tarafa hiç bakmayan ve Wang Lin'i görmek bile istemeyen Gümüş Boynuzlu Tufan Canavarı aniden ayağa kalktı. Wang Lin'e doğru dikilen devasa gözleri daha önce görülmemiş olan dehşetle doldu.

 

Wang Lin'in gördüğü şey yıldırım gölü değil, belirip kaybolan ışık huzmeleriydi. Her adımını daima parlak ışıkların üstüne atıyordu.

 

Kalbinde bir aydınlanma kazanmış gibiydi, sanki en doğru yöntem buydu. Adımlarını arka arkaya attı ve her şeyi unutmuş gibiydi.

 

Shengong Hu'nun vücudu titredi ve gözünü bile kırpmadı. Bu olayın tek bir anını bile kaçırmak istemiyordu. Hatta gözleri önünde olup bitenlere bile inanamıyordu. Wang Lin giderek hızlandı ve artık peşinde bir ardıl görüntü bırakmaya başladı ama her adımının altında daima yıldırım dalı beliriyordu.

 

En sonunda Wang Lin'in vücudundan bir yıldırım parıltısı saçıldı ve ardından etrafında şiddetli bir yıldırım fırtınası oluştu. Wang Ling öfkeli yıldırım dalgaları arasında sakin ve sebat ile sürüklenen bir kayık gibiydi.

 

"Dehşet verici! Bu... Bu gerçek bir yıldırım büyüsü!!! Bu gerçek yıldırım!!" Shengong Hu'nun gözlerindeki saygı bir kez daha arttı ve kalbi göğsünden çıkacak gibi çarpmaya başladı.

 

Hissettiği saygı, iki yıl öncekine göre kat kat fazlaydı. Wang Lin'e duyduğu hürmet artık gözü kapalı inanış seviyesine çıkmıştı!

 

Yanındaki Tufan Canavarı şiddetle sarsıldı ve gözlerindeki korku arttı. Onun yıldırım algısı Shengong Hu'ya göre daha derindi. Wang Lin'i yıldırımın kökeni olarak düşündü ve ruhunun derinliklerinden gelen korku onun tamamen teslim olmasına yol açtı.

 

O anda Wang Lin ondan Shengong Hu'ya saldırmasını isterse hiç tereddütsüz yapabilirdi.

 

Wang Lin'in gümüş boynuzlu Tufan Canavarı daha da şaşkındı. Wang Lin'e inanamaz gözlerle bakakaldı. Vücudu, miras anılarıyla birlikte titredi.

 

O anda Wang Lin durdu ve karşısındaki garip sahne kayboldu. Bu hal, hiç belirti göstermeden gelip aynı şekilde gitti. Vücudu durduğu anda Wang Lin uyandı.

 

Gözleri karmaşayla doluydu ve uzun bir an sonra yavaş yavaş kendine geldi. Bu durum onun yıldırıma karşı olan kavrayışını daha da derinleştirdi. Gördüğü her şeyin üçüncü adıma dair sahip olduğu kavrayışla alakalı olduğunu biliyordu. Bu onun saldırı gücünü artırmamış olsa da herhangi bir semavi büyü ya da hazineden daha önemliydi.

 

Tıpkı bir karıncanın insan dünyasını görmesine ve görkemli şehirlere şahit olmasına benziyordu. Bu inanılmaz manzaraları gördükten ve mağarasına geri döndükten sonra karınca iki dünya arasındaki benzerlikleri fark edecekti.

 

Wang Lin şu an bu hissiyatı yaşıyordu.

 

Uyandığında kendini yıldırım gölünün iç kısmında buldu. Hala merkezden uzakta olsa da mesafe artık adımlarla tarif edilemezdi.

 

Burada, etrafındaki yıldırım öncekinden daha yoğundu. Buradaki bütün yıldırım büyük miktarda has enerji içeriyordu. Wang Lin oturdu ve bir şerit özümsedi.

 

Bu yıldırım şeridi vücuduna girdi ve hemen güçlü bir kuvvet onu şok etmiş gibi titremesine neden oldu. Tüm vücudu uyuştu ve hatta has ruhu yavaşlamaya başladı.

 

Shengong Hu bakışlarını geri çekti. Wang Lin'e karşı duyduğu saygı zirve yapmıştı. Biraz önce bir tür aydınlanma kazanmıştı, o yüzden son derece heyecanlıydı. Tam oturmak ve aydınlanmaya dair yetişim yapmak üzereyken aniden kaşları çatıldı. Gözleri soğudu ve uzaklardaki asteroit kuşağına baktı.

 

Kısa bir an sonra mor bir ışık oraya doğru uçtu. Işığın içinde bir ahşap kılıç vardı ve ahşap kılıcın üzerinde birisi duruyordu!

 

"Burası oldukça hareketli!" Alaycı bir ses yavaşça oraya ulaştı.

 

 Editör Notu: Evet arkadaşlar serimizin çevirmenliğini, başta yazarımız Er Gen'in diğer bir serisi olan Issth ve My House of Horrors serilerinden olmak üzere daha birçok seriden tanıdığınız RassNt devralmış bulunmakta. Herkese iyi okumalar :D 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr