Çevirmen: Yashiedlurci

Editör: Lord Viole Grace

Sadece Kaygısız Sanren değil, bir Semavi gibi gökten inen Liu Mei'ye baktığında, Sun Xi de savaş niyetini kaybetti ve cebelleşmeye başladı.

Yetişimi Yükseliş'in orta aşamasına ulaşan Ran ailesinin atası, zihnini zar zor açık tutabiliyordu ancak bu uzun sürmedi. Onun zihninde, gökyüzündeki kadının sesi cennetten bir şarkı gibiydi. Kelimeler zihnine girmiş gibiydi hatta fani duygularını bile yarattı.

"On Bin İllüzyon Kalpsizlik Alanı!” Ran ailesi atasının ifadesi büyük ölçüde değişti ve içinde bir alev yanmaya başladı. Bu alev, has ruhunun ve has enerjisinin birleşmesinden geliyordu. Bu, onun yetişimiyle çabucak iyileşmesini sağladı.

Sonra kükredi. Bu kükreme, gökyüzünde gürleyen, gökleri ve yeri sarsan bir gök gürültüsü gibiydi.

Sun Xi'nin gözleri netlik kazandı ve kalbinde korku hissetti. Tam o anda kendi sevdiği ile yüzleşiyormuş gibi bir his vardı içinde ve saldırmak için hiçbir isteği yoktu.

Liu Mei'nin ifadesi yakınlaşırken doğaldı ve sessizce, “Üçünüz benim rakibim değilsiniz. Benimle Huan ailesine geri dönerseniz yaşama şansınız olabilir.” dedi.

Ran ailesi atasının vücudu şimdi alevlerle kaplıydı ve bir adım daha ileri gitti. Eli bir mühür oluşturdu ve elini aşağı doğru bastırdı. Ran ailesinin avuç yıldırımı aniden ortaya çıktı ve Liu Mei'ye doğru elinden bir yıldırım fırladı.

Liu Mei miskin bir tavır takındı ve yavaşça saçlarıyla oynadı. Yeşim eli ileri doğru hareket etti ve gözlerinde bir kalpsizlik parıltısı vardı. Parmağının ucu yıldırıma dokundu, titremesine ve aniden dağılmasına neden oldu.

Liu Mei sessizce, "Madem ruhlarınızı yakacaksınız biraz daha dikkatli bir şekilde yakın.” dedi.

Bunu söyledikten sonra, Ran ailesi atasının arkasındaki Kaygısız Sanren'in gözündeki düşkünlük daha da güçlendi. İçlerinde bir saplantı duygusu bile vardı. Zaten çok kaotik bir durumdaydı. Gözünde, gökler ve yer artık mevcut değildi; geriye kalan tek şey onun önündeki kadının figürüydü.

Tereddüt etmeden bir adım attı ve Ran ailesinin atasını engelledi. Vücudundaki has ruh aniden ateşlendi. Bu tür bir yanma sadece has ruhu değil, aynı zamanda fiziksel bedeniydi.

“Sen de.” Liu Mei'nin bakışları Sun Xi'ye düştü.

Sun Xi az önce kalbini bastırmıştı ama Liu Mei'nin sözlerini duyduktan sonra tamamen çöktü. Vücudu titredi ve düşkünlük, Kaygısız Sanren gibi gözlerinde ortaya çıktı. Zirve seviyesindeki bir güç karşılığında herhangi bir tereddüt etmeden has ruhunu ve bedenini yaktı. Parmağı bir kılıç oluşturdu ve tereddüt etmeden Ran ailesinin atasına doğrulttu.

Ran ailesinin atası acınası bir şekilde gülümsedi ve  "Zhao Chuanwen, Sun Xi, ikiniz için üzülüyorum!” dedi.

Ancak Kaygısız Sanren ve Sun Xi onu hiç duymamış gibi görünüyordu ve büyülerini tereddüt etmeden serbest bıraktılar. Sonra Ran ailesinin atası ile ölümüne savaşmaya başladılar. Yıldırım ve büyülerin patlaması, yerin titremesine ve gökyüzünün kararmasına neden oldu.

Kaygısız Sanren ve Sun Xi'nin bedenleri hızla dağılıyordu. Ama vücutlarının ortadan kaybolan her parçasıyla yetişimleri daha da güçleniyordu. Ran ailesinin atasına karşı deli gibi savaştılar.

Liu Mei hafif bir şekilde gülümsedi. Gerçekten kimseyi getirmesine gerek yoktu çünkü burada olduğu sürece onun için savaşmaya istekli sayısız yetişimci olacaktı.

Bu On Bin İllüzyonlu Göksel İblis Dao idi. Dünyadaki her şey onun tarafından kullanılabilirdi. Huan ailesinin atası, bedelini ödemeye ve Liu Mei için soy ritüelini gerçekleştirmeye istekliydi. İkinci adıma ulaştığında ne tür bir güce sahip olacağını görmek istiyordu.

Tüm gezegen deprem benzeri bir durumdaydı. Yüksek sesli gürlemeler sürekli yerden geliyordu. Ran ailesi atasının kalbi umutsuzlukla doluydu ve o da vücudunu yakmaya başladı. Takas ile saf gücü elde etmek için elinden geleni yapıyordu. Hem has ruhu hem de bedeni yanarken, yetişim seviyesi deli gibi yükseldi. Bir alanı olmadan son aşama bir Yükseliş yetişimcisi gücüne ulaşmayı başardı.

Yetişim seviyesi çok hızlı bir şekilde yükselmişti bu yüzden alanı ayak uyduramıyordu, bu da onu sadece sahte bir son aşama Yükseliş yetişimcisi yapıyordu. Öyle olsa bile yine de son derece güçlüydü.

Kükrediğinde vücudu hızla dağıldı ve eli hızla mühürler oluşturdu. Aniden ellerini kapattı ve göz kamaştırıcı bir ışık onları kuşattı. Bir büyü kullanmıyordu, vücudunun içindeki has enerjiyi kullanmak için en doğrudan yöntemi kullanıyordu. Has enerji altın bir ışığa dönüştü. Aniden ellerini açtığında altın ışık her yöne keskin kılıçlar gibi fırladı.

O anda, Sun Xi ve Kaygısız Sanren'in bedenleri dağılmak üzereydi. Vücutlarının sadece yarısı kalmıştı ve geri kalanı hiçliğe karışmıştı. Gözlerindeki düşkünlük daha da güçlendi ve tereddüt etmeden ikisi de kendini imha etmeye karar verdi.

Boom!

Boom!

Has ruhlarını ve bedenlerini yakan Yükseliş yetişimcilerinin kendi kendini yok etmesi, Ran Yun Gezegeni için büyük bir felakete neden oldu.

Gökyüzü çökmüş gibi görünüyordu ve yer yarılmıştı. Ran Yun Gezegeni'nin denizleri yüzlerce metre yükseldi ve gezegen sinirliymiş gibi yere çarptı.

Ran Yun Gezegeni'ndeki ruh damarları barut gibiydi ve hepsi kendini imha etme olayının eşliğinde patlamaya başladı.

Sun Xi ve Kaygısız Sanren'in has ruhları ve bedenleri dağıldı. Ölüm anında bile hala ayık değillerdi.

Ran ailesinin atası patlamanın merkezindeydi. Güçlü yetişimi ile buna direnebilmesine rağmen yine de kanla kaplanmıştı. Kanlı gözleri önünde duran sakin Liu Mei'e baktı ve tersledi, "Ne iğrenç bir sürtük. Bu savaş seninle benim aramda; neden ölümlülere ve bu gezegene yayıyorsun?!”

Liu Mei hafifçe gülümsedi ve sessizce, “Ben hiç saldırmadım... Üçünüz kendi aranızda kavga ettiniz; bunun benimle ne ilgisi var…” dedi.

Ran ailesinin atası başını kaldırdı ve yüksek sesle güldü. Bu kahkaha çaresizlik ve üzüntüyle doluydu. Gülerken gözünün köşesinden gözyaşları geldi ve yere baktı. Başlangıçta güzel olan gezegen harabe olmuştu. Onu yaralamak için kendini yok ederse, Ran Yun Gezegeni'nin harabe bir yetişim gezegeni olacağını biliyordu.

”Burası benim evim... " Liu Mei'ye bakarken yüzü acıyla doluydu, kelimesi kelimesine, "Ben, Ran Xuefeng, şu anki yetişimimi, mezarsız bir ceset olman adına lanetlemek için kullanacağım! Ayrıca Huan Dong'u öldüren kişi üçümüz değildik. Xu Mu adında başka bir kişi var!”

Konuşurken sağ elini kaldırdı ve alnına vurdu. Yanan has ruh anında çöktü ve vücuduna yayılırken çatlayan sesler çıkardı. Tüm vücudu Liu Mei'nin sakin bakışlarının önünde yavaşça dağıldı. Sonunda toza döndü ve savruldu.

"Ran Yun'da doğdum ve Ran Yun'da öleceğim. Ben, Ran Xuefeng, Ran Yun Gezegeni'ni korumak için elimden geleni yapabilirim. Sana gelince, Xu Mu, seni aşağılık adam, seni Huan Mei ile birlikte ölmen için lanetliyorum!”

Liu Mei'nin gözleri duygusuzdu sanki dünyadaki hiçbir şey zihnini etkileyemez gibiydi. Altındaki toprağa baktı ve bir adımla yere doğru yöneldi.

'Ran ailesi, Zhao ailesi ve Sun ailesinin yok edilmesi gerekiyor... Bu ustanın isteği ve benimle hiçbir ilgisi yok. Bir de Xu Mu. Bu kişi biraz garip...' Liu Mei kendi kendine düşündü sonra aniden kaşlarını çattı. İlahi hissi yayıldı ve gezegenin uç güneyinde durdu.

"Bu bir klon... Şu Sun yetişimcisi ilginç. Bu, Ran ailesinin atası ve Zhao yetişimcisinin de bir klona sahip olduğu anlamına gelir.” Liu Mei güldü. Bu klon çok iyi gizlenmişti. Klon, ana vücut öldüğünde bir dalgalanma yaymasaydı Liu Mei onu bulamazdı. Ne de olsa, özellikle onu aramadığı için ilahi hissiyle bir taramadan sonra onu tamamen görmezden gelecekti.

Ran Yun Gezegeni'nin güneyindeki bir şehirde bir genç evin içinde oturdu. Bu genç tam olarak Sun Xi'ye benziyordu ve yüzü acı bir ifadeyle doluydu.

Dört yıl önce, Huan ailesinin bir üyesini öldürmekle büyük bir hata yaptıklarını fark ettikten sonra üçü tüm çabalarını klon arıtmaya yoğunlaştırmıştı. Özel bir yöntem kullanmamışlardı, klonlar o kadar zayıftı ki hiç savaşamazlardı.

Ancak yine de kendilerini canlı tutmak için bir yoldu.

Ran ailesinin atası yüzlerce yıldır gizlice bir klon arıtıyordu ve gezegeni terk etme seviyesine çoktan ulaşmıştı. İki yıl önce gezegeni diğer klan üyeleriyle birlikte gizlice terk etmişti. Kaygısız Sanren'e gelince, yöntemleri biraz eksikti bu yüzden has ruhunu bölemedi, yani bir klon arıtamadı. Ancak başka yolları vardı. Tam olarak ne olduğunu kimse bilmiyordu.

Her ne kadar bu Sun Xi bir klon arıtabilse de, yetişimi sadece Çekirdek Oluşturma aşamasındaydı bu yüzden gezegeni terk edememişti. Daha önce Wang Lin'i aradığında bu konuda yardım isteyecekti. Ancak soramadan Wang Lin tarafından reddedildi.

Ayrıca bu konu büyük önem taşıyordu, bu yüzden tereddüt ettikten sonra üstelemekten vazgeçti. Aksi takdirde, eğer Xu Mu üçünün hayatta kalmak için kendi yöntemlerine sahip olduğunu ve onu sadece bir günah keçisi olmak için sürüklediklerini fark etseydi, ne kadar semavi yeşim sundukları önemli değildi, Xu Mu'nun kabul etmeyeceğinden korkuyordu. Aslında Xu Mu onlara öfkeyle saldırmış bile olabilirdi.

Liu Mei ışınlandı ve Ran Yun Gezegeni'nin güney kısmına geldi. Şehre adım atmak üzereyken aniden gökyüzüne bakmak için başını salladı. Gözleri daha önce hiç görülmemiş gizemli bir ışıkla doluydu.

"Bu aura…”

Gümüş ışık yıldızlardan geçti ve Ran Yun Gezegeni'nin dışına ulaştı. Wang Lin yıldız pusulasının üzerinde oturuyordu. Üçünün semavi yeşimlerini ödeme olarak almıştı bu yüzden en azından söz verdiği şeyi yapmak zorundaydı. Aksi takdirde geri dönmesi için hiçbir sebep olmazdı.

İfadesi başlangıçta doğaldı ancak Ran Yun Gezegeni'nin etrafındaki güçlü mühürleme oluşumunu gördüğünde gözlerini kıstı. Yıldız pusulasında ayağa kalktı ve gözleri parlayarak kısıtlamaya baktı.

'Ayrıldığımda bu kısıtlama burada değildi!' Wang Lin kısıtlamalar konusunda çok iyi bir anlama yetisine sahipti. Bu kısıtlamayı kısa bir süre içinde kıramasa da zarar vermeden girebilirdi.

Yıldız pusulasının altındaki kısıtlamanın önünde biraz düşündü ve Ran Yun Gezegeni'ne doğru uçtu.

Ran Yun Gezegeni'nde, Liu Mei başını kaldırdığında gözlerindeki gizemli ışık daha da güçlendi.