Çevirmen: Yashiedlurci

Editör: Lord Viole Grace

Wang Lin'in vücudu ve saçları, gizemli bir enerji tarafından yönlendirilmiş gibi havada uçuşmaya başladı. Yıldırım patlamaları vücudundan geliyor ve hızla uçurumun duvarlarına dağılıyordu. Has ruhu yıldırımla doluydu.

Antik yıldırım ejderhası karşı koyarak bu işlemi tehlikeli bir hale sokmak istiyordu. Yıldırım ejderhası savaşmaya devam etti ve o savaşmaya devam ettikçe yaydığı yıldırım da o kadar güçleniyordu.

Güçlü yıldırım, Wang Lin'in has ruhunun yakın bir çöküş durumuna ulaşmasına neden oldu. İnatçı olan hırsı olmasaydı normal bir insanın has ruhu çoktan çökerdi.

Wang Lin'in has ruhu, aniden sıkıca kapalı gözlerini açtı. Gözleri sanki antik yıldırım ejderhasıymış gibi şimşek çaktı. Eğer ki has ruhu vücudunda kalmaya devam etseydi vücudu bundan direk olarak etkilenerek ölümüne sebep olacağı hissine kapılmıştı.

Has ruhu vücudundan çıktı. Kararlı bir bakış attı ve tereddüt etmeden elini has ruhuna götürdü. Yıldırım ejderhasını yakaladı ve küçük bir kısmını sürükledi.

Yıldırım ejderhası aniden kükredi ve Wang Lin'in has ruhunun büyük miktarda yıldırım yaymasına neden oldu. Işık duvarlara vuruyor ve birçok çatırtı sesi çıkmasına neden oluyordu.

Yıldırım ejderhasının bir kısmını tutan Wang Lin'in gözleri soğuktu. Sol eli hareket etti ve yıldırım ejderhasının tutulan kısmına inen büyük miktarda kısıtlama yarattı. Bunu yaptıktan sonra, Wang Lin has ruhuna ulaştı ve başka bir parça yakaladı. Üzerinde kısıtlamalar koymaya devam etti.

Dış kuvvetler has ruhuna yardım ederken bu yutma ve mühürleme döngüsü sürmeye devam ediyordu. Bilinmeyen bir süre sonra, Wang Lin tamamen yıldırım ejderhası ile birleşmeye daldı ve dış dünyadan kendini soyutladı.

Vücudu yavaş yavaş parlaklığını kaybediyor ve soluyordu. Ancak ölmedi, canlılığının kaybolmamasını sağlamak için askıya alınmış bir animasyon durumuna girmişti.

Günler hatta yıllar geçti. Bir gün, Wang Lin'in has ruhu içindeki yıldırım ejderhası şiddetli bir şekilde mücadele etmese de yine de mücadele ediyordu. Fakat vücudunda yanıp sönen sayısız kısıtlama vardı. Birlikte daireler çizerek uçtular ve ejderha mührünü oluşturdular!

Wang Lin'in has ruhu yıllar geçtikçe yavaş yavaş küçülüyordu. Şimdi yalnızca 1 metre boyundaydı, bir yetişimcinin Oluşan Ruhu kadardı!

Her ne kadar has ruhu küçülse de yıldırım gücünü yayıyordu. Artık kristal kadar şeffaf değildi ancak sonsuz sayıda şimşek yayıyordu. Sanki has ruhunun içinde milyonlarca gümüş yılan hareket ediyordu.

Wang Lin gözlerini açtı ve gök gürültüsü sesleri etrafında yankılanıyordu. Sonra iki yıldırım huzmesi iki ejderha gibi gözlerinden fırladı ve karanlığın içinde kayboldu.

Has ruhu taşındı ve vücudunun yanına geldi. Wang Lin kendi vücuduna baktığında, gözlerinde şimşekler çakıyordu. Gözlerinde soğukluk ve kayıtsızlık belirtisi vardı.

Vücudundaki tüm kaslar çoktan solmuştu, bu yüzden şu anda bir kemik torbası gibiydi. Kaşlarının arasından gelen canlılık şeridi olmasaydı, bu vücut zaten bir ceset haline gelecekti.

Has ruhu vücudunun üzerinde süzüldü ve yavaşça ona girdi. Vücuduna girerken, onu engelleyen bir bariyer hissetti. Neyse ki bu bariyer bir an sonra dağıldı, bu yüzden vücuduna başarılı bir şekilde girebildi.

Bir anda vücudundan şimşek geldi ve vücudu boyunca hareket etti. Kasları çıplak gözle görülebilen bir hızda iyileşti. Bir anda normale döndü, sadece eskisine göre biraz daha ince görünüyordu!

Wang Lin bir ağız dolusu kirli hava çıkardı. Bu hava griydi ve aynı zamanda şimşek içeriyordu. Gözleri gökyüzündeki şimşek gibi parlaktı. Derince düşünmeye başladı.

'Bu yolculuk çok tehlikeliydi, ama hasatım hayal gücünün ötesindeydi. Bunun iyi mi kötü mü olduğunu bilmiyor olmama rağmen... Has ruhum tamamen değişti. Şimdi has ruhum daha çok bir... Bir Göksel Ceza Yıldırımı gibi!'

Wang Lin daha da derince düşündü. Sonra başını kaldırdı ve çatlağın dışına baktı.

'Yıldırıma dönüşen bir has ruh... İlginç. Şimdi, eğer birisi has ruhumu yok etmek isterse, o zaman bu, Göksel Ceza Yıldırımını yok etmeye çalışmaya benzeyecek! Her ne kadar bu fırsattan sonra yetişimim hala Yükselişin ilk aşamasında olsa da, bana yıldırımın gücünü verdi!' Wang Lin sağ elini kaldırdı. Elleri şimşekle doluydu ve hızlı bir şekilde yıldırım topu oluşturdu. Patlama sesi yıldırım topunun içinden geliyordu, belli ki çok stabil değildi. Bir an sonra, yıldırım topu çöktü. Sonra Wang Lin'in gözleri aydınlandı ve yuttu. Yüzünde kırmızılık vardı ama yavaş yavaş normale döndü.

'Ancak, şu anki has ruhum tam olarak ne ki...' Wang Lin'in gözleri karışıklıkla doluydu. Yıldırım ejderhasının yarısını yutmanın, has ruhunun bu kadar garip bir şekilde değişmesine neden olacağını hiç düşünmemişti.

Yıldırım ejderhasını tamamen yutamamıştı. Sadece beşte birini yutabilmişti ve gerisi has ruhunun içine mühürlenmişti.

Biraz düşündükten sonra, Wang Lin tüm büyülerini denedi. Yeraltı Nehri de dahil olmak üzere tüm büyülerini hala kullanabilirdi. Ancak bundan sonra Wang Lin rahat bir nefes verdi.

Ancak, hemen bir fark olduğunu hissetti. Büyülerin yüzeysel olarak hiçbir farkı yokmuş gibi görünüyordu, fakat dikkatli incelendiğinde ise hepsinde yıldırım gücü olduğu görülebiliyordu!

Çok güçlü bir yıldırım şeridi!

Wang Lin kaşlarını çattı. Büyülerinin gücünü arttırmak iyi bir şeydi. Ayrıca, güçteki bu artış sadece biraz değildi. Şu anki büyüleriyle, orta aşama Yükseliş yetişimcilerinin en üstünde de duruyor olabilirdi. Büyülü hazineleri ile birlikte, o son aşama Yükseliş yetişimcileri ile bile savaşabilirdi!

Ancak, Wang Lin hala bir şeylerin yanlış gittiğini hissediyordu, sanki bir şey unutulmuş gibiydi.

Uzun bir süre düşündü ve bu his hala oradaydı. Ayağa kalktı ve çatlağın çıkışına doğru yürüdü. Dışarısı tamamen karanlıktı ve emme gücünün sesi hayaletlerin ağlaması gibiydi. Çıkışa yaklaştıkça ses daha da güçleniyordu.

Çatlağın dışına bakarken, Wang Lin'in zihninde bir şimşek patladı ve aniden neden bir şeylerin yanlış olduğunu hissettiğini anladı!

'Has ruhum bedenime geri dönmeye çalıştığında neden bu bariyer vardı?' Wang Lin'in ifadesi son derece çirkindi. Dağılmış iblis hala has ruhuna mühürlüydü, bu yüzden bir şeye sahip olması imkansızdı. Ayrıca, has ruhu soyulmuş gibi görünmüyordu.

'Sorun benim has ruhum gibi görünüyor!' Wang Lin, has ruhunun vücudunu tekrar terk etmesini planladı, ancak ifadesi hemen değişti.

'Has ruhum... Bedenimi terk edemiyor...' Wang Lin hemen birkaç geri atım attı ve lotus pozisyonunda oturdu. Gözlerini açmadan önce birkaç kez denedi. Telaşlanmamıştı ve sakince düşündü.

'Has ruhumun ayrılmasını engelleyen şey hala bu bariyer. Bu has ruhumun mutasyona uğramasının bedeli olabilir...' Wang Lin derin bir nefes aldı.

'Unut gitsin, bunu sonra düşünürüm. Şu nişana bir bakalım. Ne tür bir büyü sisten yoğunlaşmak zorunda kaldı?' Wang Lin çantasına vurdu ve elinde mor bir nişan belirdi!