Bölüm 576: Wang Lin, Bana Tüm Gücünle Saldır!

avatar
2567 35

Xian Ni - Bölüm 576: Wang Lin, Bana Tüm Gücünle Saldır!


Çevirmen: Hollywood Hootsman

Editör: Lord Viole Grace


Hong Hapishanesi'nden bir patlama daha geldi. Tozla toprak havaya savrulurken gümüş kılıç gururlu bir şekilde bir kılıç vızıltısı çıkardı ve uzağa uçtu.

 

Wang Lin, İmparatorun Kılıcı'nın uçtuğu tarafa baktı ve hafifçe gülümsedi. "Bu kılıç neden bir çocuk gibi davranıyor? Beni bulamadığından hıncını Hong Hapishanesi'nden çıkarıyor. Bu kaçıncı sefer, 10 mu?"

 

Mo Lihai, Wang Lin'in karşısında oturuyordu. Elinden gelen tek şey acı acı gülümsemekti fakat aynı zamanda Wang Lin'i takdir ediyordu da. Wang Lin'e bakıyor olmasaydı Wang Lin'i hayatta bulamazdı.

 

İmparatorun Kılıcı bile birçok kez yakınlardan geçmesine rağmen Wang Lin'i bulamamıştı.

 

Wang Lin'in birkaç gün önce kendisine hiç fark ettirmeden delikten ayrıldığı aklına gelince Wang Lin'in gözündeki değeri bayağı arttı.

 

Tüm bunlara ek olarak Wang Lin Hong Hapishanesi'nden döndüğünde Mo Lihai, Wang Lin bambaşka biri olmuş gibi hissetmişti. Bu özellikle Wang Lin'in alnında parlayan sembole baktığı zamanlar için geçerliydi. Bu sembol kalbinin hoplamasına neden olabiliyordu.

 

Ayrıntıları sormadı fakat Wang Lin'in İmparatorun Kılıcı'nı kızdırdığına göre ya büyüsünde başarılı olduğunu ya da başına şanslı bir şeylerin geldiğini tahmin etti.

 

"Şu anki gücün ne? Antik Şeytan Şehri'ndekine kıyasla gücün nasıl?" Uzun bir süre düşündükten sonra Mo Lihai sormaya karar verdi. Şeytan generali yarışmasında hangi pozisyonu elde edebileceğini bilmek istiyordu!

 

Şeytan generali yarışması sırasında iki ihtimal vardı. Şeytan generali kaybederse yardımcısı onun yerine savaşabilirdi! Ancak yardımcı için de bir şart vardı, o kişi bir yerli olamazdı ve bir yabancı olmak zorundaydı!

 

Şeytan generalinin Wang Lin'i seçmesinin nedeni buydu.

 

Wang Lin sakin sesiyle yavaşça konuştu, "O avuç olmadan bile seni yenebilirim!"

 

Mo Lihai, Wang Lin'e baktı. Uzun bir süre sonra gülüp konuştu, "Güzel. Anlaşılan çabalarım boşa gitmemiş! Wang kardeş, şeytan imparatoru yarım ay sonraki şeytan generali yarışmasına bizzat katılacak. İyi iş çıkarırsan ve seni önerirsem kesinlikle şeytan generali pozisyonunu elde edersin!"

 

Wang Lin gülümseyip konuşmadı.

 

Mo Lihai biraz düşündükten sonra ciddi bir tonda konuştu, "Wang kardeş, bugün erken dönmen gerek. Bu gece seni önemli biriyle tanıştıracağım!"

 

Wang Lin başını salladıktan sonra ayağa kalkıp konuştu, "Tamam, erken dönerim!"

 

Birbirlerine baktıktan sonra ikisi de güldü. Mo Lihai çok mutlu hissediyordu ve gülümsedi. "Öyleyse bu ağabeyin seni rahatsız etmeyecek. Gidip zither müziğini dinle."

 

Wang Lin'in nehir kenarında zither müziği dinlemesi sır değildi, Mo Lihai de biliyordu.

 

Wang Lin, Mo Köşkü'nden çıktı.

 

Wang Lin, sık sık içinden şarap içtiği bir şarap şişesiyle sessizce nehir kenarında oturuyordu. Çok sakin görünüyordu ve kalbi huzur içindeydi.

 

Bu süre zarfında Wang Lin her gün burada oturur, zither müziğini duyabilmek için teknenin geçmesini beklerdi. Ancak müzik öncekine kıyasla büyük ölçüde değişmişti, artık derinlerinde hüzün saklayan mutlu bir şarkıydı.

 

Fakat Wang Lin onu zorla değiştirmeye çalışmadı. O sadece bir yolcuydu ve bir yolcunun zihniyetiyle çeşitli duyguları tattı.

 

Şu an bile kadının nasıl göründüğünü bilmiyordu. Bunların hiç biri önemli değildi. Önemli olan onun dinliyor oluşuydu, ciddiyetle dinliyor oluşu.

 

Kalbinde mühürlü anılara dokunan zither müziğini dinlerken uzun bir süredir hissetmediği bir hissi hissediyordu. Wang Lin'in kalbi şu anda çok sakindi.

 

Zither müziği, teknelerden önce vardı. Bu görünüşte neşeli zither müziği hüzün ve çaresizlik açığa çıkardı. Zither müziğinin ardından tekneler yavaşça vardı.

 

Teknenin başındaki zither çalgıcısının sırtı hala Wang Lin'e dönüktü. Yeşim vari eli hareket edip yavaşça havaya yayılan zither müziğini yarattı. Bugün önünde sadece bir kişi oturuyordu.

 

Bu, 27-28 yaşlarında bir genç adamdı. Yeşil bir cübbe giyiyordu ve sıradan görünse de çok temiz bir his yayıyordu. Orada oturarak şarap içip zither müziğini dinlerken bedeninde hiç şeytani ruhsal enerji yoktu.

 

Genç adam bardağı koydu ve usulca sordu, "Acaba... Böyle çalmayabilir misin? Müziğini duymak istiyorum!"

 

Kadın çalmayı bıraktı. Uzun bir süre düşündükten sonra başını salladı ve yeşim vari eli bir kez daha hareket etmeye başladı. Müzikten çıkan hüzün, müziğin kendisi teknenin yarattığı dalgalarla birleşip nehrin kenarlarına yayılıyormuş gibi gelirken yavaşça etrafta yankılandı.

 

Dalgalar Wang Lin'e ulaşmadan hemen önce durdu fakat müzik durmayıp Wang Lin'in kulaklarına girdi.

 

Teknedeki genç yavaşça gözlerini kapattı ve pür dikkat zither müziğindeki hüznün ve acının tadını çıkardı.

 

Wang Lin de gözlerini kapattı ve kendini zither müziğine kaptırdı. Müzik zihniyle birleşmiş ve uzun bir süre kaybolmayacak gibiydi.

 

Biri teknede diğeri de kıyıda iki kişi vardı. Bu ikisi farklı şeyleri kavrasa da aralarında bir bağlantı gerçekleşti.

 

Wang Lin gözlerini açtı ve ilk kez tekneye doğru baktı. Bakışları önce kadına sonra da genç adama düştü.

 

O an o kişi de gözlerini açıp Wang Lin'e baktı.

 

İkisi bir süre birbirine baktıktan sonra Wang Lin bir jest olarak şişesini kaldırıp büyük bir yudum aldı. Bottaki genç gülümseyerek bardağını kaldırıp içindekinin tamamını tek yudumda içti.

 

Tekne yavaşça uzaklaştı ve Wang Lin'in görüşünden kayboldu. Yalnızca zayıf zither müziği hala uzaktan süzülüyordu.

 

Teknede zitheri çalan kadın uzaktaki kıyıya doğru döndü. Gözlerinde her şey hala karanlıktı.

 

Genç adam şarap bardağını koyup konuştu, "Orada biri var!"

 

Ming Xuan konuşmadı. Kafasını çevirip hüzünlü müziği çalmaya devam etti.

 

Genç adam hafifçe gülümsedi. "Ne ilginç bir küçük yoldaş..."

 

Wang Lin, Mo Köşkü'ne döndüğünde geceydi. Kısa süre sonra onunla Mo Lihai birlikte ayrılıp Xuan Şehri'ne girdi.

 

Xuan Şehri Hong Şehri'yle yaklaşık aynı büyüklükte olsa da tamamen farklı görünüyordu. Şehir aydınlıktı ve yayalar arasında daha fazla zırhlı asker vardı.

 

Mo Lihai, Xuan Şehri'ndeki bir köşkün dışında durdu, sonra bir mektup çıkarıp dışarıdaki muhafıza verdi. Muhafız mektubu aldı ve hemen köşke girdi.

 

Wang Lin köşkü inceledi ve bakışları köşkün girişindeki tabelada durdu.

 

"Yardımcı Başkomutan Xuan'ın Köşkü"

 

"Sekiz başkomutanın adları Gök Şeytan Şehri'nin sekiz şehriyle aynı fakat köşklerinde "yardımcı" kelimesi yok! Bu Xuan Şehri'nin yardımcı başkomutanının köşkü." Mo Lihai bunu dedikten sonra biraz tereddüt edip ekledi, "Xuan Şehri'nin yardımcı başkomutanının şeytan imparatoruyla iyi bir ilişkisi var..."

 

Wang Lin başını salladı. Mo Lihai çoktan detaylıca bu şeytan generali yarışması sırasında iki yardımcı başkomutanın nasıl seçileceğini ve bunun önemini açıklamıştı.

 

Kısa süre sonra muhafız dışarı çıktı ve saygıyla konuştu, "General Mo, Efendi Yardımcı Başkomutan sizi ağırlıyor!"

 

Mo Lihai ciddileşen ifadesiyle içeri girdi ve Wang Lin de acele etmeden takip etti. Muhafızın eşliğiyle Mo Lihai ve Wang Lin bahçeye girdi.

 

"Yardımcı Başkomutan, Generalle şurada bulaşacak!" Muhafız duraksayıp kemerli girişe işaret etti. Sonra saygılı bir biçimde ayrıldı.

 

Mo Lihai sakin bir şekilde Wang Lin'le birlikte kemerli girişten geçti. İçerisi, birçok egzotik çiçekle dolu bir bahçeydi. Çiçeklerin kokusu ikisini sardı.

 

Mor cübbeli bir adam sırtı ikiliye dönük gökyüzüne bakıyordu. Etrafla birleşmiş gibi orada duruyordu. Wang Lin bir bakış attıktan sonra bakışlarını çekti. Bu kişinin yetişimi, zirvede ve her an atılım yapmaya hazır olan bir ilk aşama Yükseliş yetişimcisinin yetişimine eşitti.

 

Ancak o atılımı gerçekten yapana kadar bir orta aşama Yükseliş yetişimcisiyle kıyaslanacak konumda olmaktan çok uzaktı.

 

Mo Lihai derin bir nefes alıp saygıyla konuştu, "Mo Lihai, Yardımcı Başkomutan'ı selamlıyor!"

 

O kişi konuşmadı, hatta hiç hareket etmedi. Sadece orada durup göğe bakıyordu.

 

Etraf tamamen sessizdi.

 

Bu sessizlik kasti olmadan etrafı saran bir baskıya dönüştü. Şeytan Generali Mo Lihai sakindi, hareket etmiyordu ve sessizce orada dikildi.

 

Wang Lin'e gelince, yetişimciler her daim göğe karşı savaşırdı, nasıl olur da böyle bir baskının altında çökerdi? Wang Lin'in ifadesi sakindi, Wang Lin Tian Yunzi'yle karşılaştığında bile hala sakindi. Bu kişi yalnızca Yükseliş'in ilk aşamasındaydı, Zhuque Zi'den ve Situ Nan'dan çok güçsüzdü.

 

Wang Lin'in sakinliği ve Mo Lihai'nin hareketsizliği sessizce bu baskıyı dağıttı.

 

Mor cübbeli adam arkasını döndü. Yıldırım gibi gözlerle ikiliye baktı. Genç nesle bakan bir yaşlı gibi onlara baktı ve bir üstünlük tonuyla konuştu. "Baskım altında sakin kalabildiniz demek, fena değil!"

 

"Mo Lihai, yardımcı başkomutan pozisyonunu elde etme konusunda ne kadar eminsin?" Mor cübbeli adam lafı dolandırmadı ve direkt konuya girdi.

 

Mo Lihai biraz düşündükten sonra ciddi bir şekilde yanıt verdi, "%40!"

 

"Oh?" Mor cübbeli adamın gözleri küçüldü ve yavaşça konuştu, "Beni ziyaret etmeye gelen bir sürü şeytan generali arasında en az güvene sahip olan sensin!"

 

Mo Lihai Wang Lin'e işaret edip konuştu, "Bu kişiye de ekleyince %90 eminim!"

 

Mor cübbeli adamın bakışları Wang Lin'e düştü. Gözleri su gibi sakin ve durgundu, Wang Lin onun gözünde sadece bir karıncaymış gibiydi.

 

Wang Lin'e böyle bakacak nitelikleri barındırıyordu, çünkü o bir yardımcı başkomutandı, şeytan imparatoruyla iyi dosttu ve ilk aşama Yükseliş yetişimcileriyle aynı güçte olan yaklaşık bir milyon kademe şeytani ruhsal enerji'ye sahipti. Ayrıca bir atılımın eşiğindeydi, bu onu tüm şeytan generallerinin üstünde yapıyordu ve gerçek bir başkomutan olmak için bekliyordu. Ona göre Wang Lin, sadece Mo Lihai'nin takipçisiydi.

 

Mo Lihai'yi bile değerli görümüyordu, nasıl olur da Mo Lihai'nin bir yardımcısını azıcık bile umursardı!?

 

Mo Lihai'nin şeytan imparatorunun gözlerinde bir değeri olduğunu bilmiyor olsaydı onunla buluşmazdı bile, çünkü ona göre Mo Lihai layık değildi. Mo Lihai'yle buluşmak yerine çiçeklerin tadını çıkarmayı tercih ederdi. Gök Şeytan Şehri'ndeki neredeyse herkes Xuan Yardımcı Başkomutanı'nın çiçekleri, özellikle de egzotik çiçekleri ne kadar sevdiği bilirdi. Sadece sevmekle kalmaz çiçeklere çok önem de verirdi. Hizmetçilerden biri yanlışlıkla bir çiçeğe dokunursa köşkten atılırdı. Çiçeklere zarar vermeye cüret edenlerin ise kelleleri uçardı!

 

Mor cübbeli adam içten içe biraz sabırsızdı fakat bunu hiç dışa yansıtmadı.

 

"En güçlü büyünü göster. Mo Lihai'nin neden şansını %50 artırabileceğini düşündüğünü göreyim!" Mor cübbeli adamın sesi hala sakindi. Ona göre bu kişi yalnızca Ruh Dönüşümü'nün son aşamasındaydı ve böyle birini asla dikkatine layık görmezdi.

 

Wang Lin'i hafife almıyordu, daha çok Wang Lin'i hiç aldırmıyordu.

 

"Tüm gücünü kullan. Beni hareket ettirebilirsen seni nitelikli olarak görürüm!" Mor cübbeli adam hala göğe bakıyordu ve Wang Lin'e bakmadı bile.

 

Wang Lin soğukça bu kişiye baktı ve hiç tereddüt etmeden elini kaldırdı. Katlaim enerjisi elinde toplandı ve Wang Lin ileri işaret etti.

 

Sayısız katliam enerjisi şeridi aniden elinden fırladı. O an bir öldürme niyeti hücumu aniden etrafı sardı.

 

2.000 katliam enerjisi şeridi Wang Lin'den çıkıp öfkeli ejderhalar gibi mor cübbeli adama doğru fırladı!

 

İlk başta mor cübbeli adamın ifadesi hala eskisi gibiydi, Wang Lin'in varlığını tamamen görmezden geliyordu. Ancak bir an sonra 2.000 katliam enerjisi şeridi ona yaklaşırken ifadesi değişti.

 

Mor cübbeli adam hiç tereddüt etmeden geri çekildi, sonra şeytani ruhsal enerji bedeninden dışarı akın edip bir şeytani kaplan oluşturdu. Ancak şeytani kaplan şekil alır almaz katliam enerjisi şeritleri tarafından delinip geçildi. Katliam enerjisi şeritleri direkt mor cübbeli adamın göğsüne ilerledi.

 

Bir kez daha geri çekilirken mor cübbeli adamın ifadesi muazzam ölçüde değişti, çiçeklere hiç aldırmadı bile ve üzerlerine bastı. O anda çiçekleri düşünecek zaman yoktu, bedenindeki tüm tüyler dikilmişti ve bu büyüye nasıl direneceğine odaklanıyordu.

 

Yetişimiyle hazırlanmış olsaydı bu kadar kötü bir durumda olmazdı fakat Wang Lin'i çok aşağı görmüştü. Bu büyü, tamamen hazırlanmış olsa bile dayanamayabileceği bir şeydi. Şu anda pişmanlık duyması için bile çok geçti.

 

Şeytani zırhın mavi perdesi bedeninden yirmi santim uzakta belirdi fakat belirir belirmez 2.000 katliam enerjisi şeridi tarafından vuruldu ve geri itildi.

 

Zırhın on santim geri itilmek üzere olduğunu gören mor cübbeli adam bir kükreme patlattı. Bir kez daha geri çekilip çok değer verdiği sayısız çiçeğin üstüne basarken alnındaki damar şişti.

 

Fakat şeytani zırh 2.000 katliam enerjisi şeridine azıcık bile dayanmadı ve aniden çöktü!

 

2.000 şeytan enerji şeridi adamın bedenine girdi ve bedeninde bir kez döndü. Sonra Wang Lin elini salladı ve katliam enerjisi mor cübbeli adamın gözeneklerinden çıkıp Wang Lin'in eline döndü.

 

Mor cübbeli adamın yüzü çok solgundu ve Wang Lin aniden tamamen farklı bir varlık haline gelmişti.

 

Wang Lin'in zirve son aşama Ruh Dönüşümü yetişimi ve 2.000 katliam enerjisi şeridiyle ilk aşama Yükseliş yetişimcileriyle savaşması hiç de zor değildi!

 

"Çok iyi! Niteliklisin!"  Mor cübbeli adam derin bir nefes alarak kendini sakin bir ifade sergilemeye ve genç nesle bakan bir yaşlı gibi bir gülümseme çıkarmaya zorladı.

 

Mo Lihai'nin ifadesi garipti. Kalbindeki şoku bastırıp Wang Lin'i hızla dışarı çıkardı.

 

İkisinin çok uzağa gittiğine emin olduktan sonra mor cübbeli adam daha fazla dayanamayıp bir ağız dolusu kan kustu. Dışarıdan genelen hizmetçi önündeki sahneyi görünce hemen panikledi.

 

"Üç ay boyunca kimseyle buluşmayacağım, kapalı kapı yetişimine giriyorum!" Bu sözleri söyledikten sonra mor cübbeli adam ortadan kayboldu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44249 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr