Bölüm 572: Semavi Katliam Tekniği (1)

avatar
2778 29

Xian Ni - Bölüm 572: Semavi Katliam Tekniği (1)


Çevirmen: Hollywood Hootsman

Editör: Lord Viole Grace


Derin hüzün barındıran mutlu müzik Wang Lin'in kulaklarına girdi. Bir anlığına duraksamasına neden oldu ancak Wang Lin arkasını dönmeyip uzaklaşmaya devam etti.

 

Gece yarısı değildi lakin gökte dolunay asılıydı ve ay ışığı, Gök Şeytan Şehrini ince bir ipek çarşaf gibi kaplıyordu.

 

İki figür Mo Köşkü'nün dışında belirdi ve ikisi de bir duman parlamasıyla ortadan kayboldu. Hong Hapishanesi'ne doğru ilerlediler. İkisi de çok hızlı bir şekilde Hong Şehri'nin binalarının ve sokaklarının üzerinden uçup kısa süre sonra Hong Hapishanesi'nin dışına vardı.

 

Uzaktan bakılınca bu yerdeki öldürme niyeti ve kin muazzamdı, gece gökte yanan bir şeytani alev gibiydi.

 

Mo Köşkü'nden yola çıkan iki kişi Hong Hapishanesi'nin dışında kendilerini ortaya çıkardılar. Bu ikili Mo Lihai'yle Wang Lin'di!

 

İkisi ortaya çıktığı an önlerindeki büyük siyah demir kapı aniden küçük bir açıklık açığa çıkardı. Kasvetli görünümlü kambur bir adam bu açıklıktan dışarı çıktı. İkisine baktı ve tek kelime etmeden elini salladıktan sonra içeri geri girdi.

 

Wang Lin'in gözleri fark edilemez bir şekilde küçüldü. Kasvetli görünümlü adamın yetişim seviyesi Mo Lihai'ninkiyle aynıydı. İkisi de zirve son aşama Ruh Dönüşümü yetişimcileri gücündeydi!

 

Mo Lihai ileri bir adım attı ve açıklıktan yıldırım gibi geçti. Wang Lin de onu takip etti.

 

Kasvetli görünümlü adam Wang Lin'i inceleyip sordu, "Mo kardeşin bahsettiği kişi bu mu?"

 

Mo Lihai balını sallayıp konuştu, "Evet. Bundan sonrası Xu kardeşin ellerinden öper."

 

Xu adlı adam başını sallayıp konuştu, "Gidebilirsin, ben onu içeri sokarım!"

 

Mo Lihai Wang Lin'in yanına gelip fısıldadı, "Wang kardeş, dikkatli ol! Umarım yetişimin başarılı olur!" Sonra bir adım atıp ortadan kayboldu.

 

Xu adlı adam Wang Lin'e bakıp sordu, "Adın ne?"

 

"Wang Lin!" Wang Lin'in sesi çok sakindi.

 

Xu adlı adam daha fazla konuşmadı. Arkasını dönüp Hong Hapishanesi'ne girdi. Wang Lin sağlam adımlarla adamı takip etti. İkisi derine gittikçe öldürme niyeti yoğunlaştı.

 

Gri cübbeli adam auradan çok zevk alıyor gibiydi. Gizlice Wang Lin'e baktı ve Wang Lin'in o kadar sakin olmasına çok şaşırdı. Sonra Mo Lihai bu kadar harcama yapmaya razıysa bu kişinin sıra dışı bir şeylere sahip olması gerektiğini düşündü.

 

Hong Hapishanesi iki bölüme ayrılıyordu. Yerin üstündeki kısım sadece yüzeydi ve yeraltında bir kısım daha vardı!

 

Xu adlı adam hızla Wang Lin'i yeraltına götürdü. İkisi kasvetli merdivenlerden indi.

 

Duvarın kenarlarında ruhsal alevler vardı. Ateşin titreyişi bu yeri daha da ürkütücü yapıyordu.

 

Merdivenlere ilk adım attıklarında çok sessizdi ancak aşağı gittikçe bağırma ve kükreme sesleri derinlerden geldi. Bu sesler öldürme niyeti ve kinle doluydu. Bu, yüzeyde görülenin on katından daha güçlüydü!

 

Xu adlı adam kasıtlı olarak yavaşlayıp gizlice Wang Lin'i gözlemledi. Bu hapishanenin aurasının neredeyse katılaşacak kadar güçlü olduğunu biliyordu. Kendisine yakın yetişim seviyelerine sahip şeytan generalleri bile yüzlerce yıldır burada yaşayan onun gibi olmadıkları sürece rahatsız hissederlerdi. Burada çok uzun süredir yetişim yaptığından dolayı çoktan bu auraya alışmıştı.

 

Adam gördükçe daha da şok oldu. Wang Lin'in ifadesi hala normaldi ve gözlemlediği kadarıyla Wang Lin kendisini normal göstermeye zorlamıyor gibiydi. Bunun yerine Wang Lin çevreyle kaynaşmak üzereymiş gibiydi.

 

Wang Lin'i inceledikten sonra Xu adlı adam fikirlerini bir kenara attı. Bu kişinin buraya yetişim yapmaya gelmesi sıradan olmadığını gösteriyordu.  Daha fazla inceleyecek olsaydı uygun olmazdı.

 

Bu merdivenler çok uzundu. Uzun bir süre sonra ikisi sonuna vardı. Sonu çok ürkütücüydü, binlerce ayrı kafese ayrılmış dev bir kafes gibiydi.

 

Bağırma ve kükreme sesleri, sayısız küfürle birlikte etrafta yankılanıyordu. Bu ses çok yüksekti, normal bir kişi olsaydı kulakları anında gürültü yüzünden sonsuza dek çınlardı.

 

Xu adlı adam çoktan bütün bunlara alışmıştı. Kasvetli bir tonda konuştu, "Hepiniz susun!"

 

Bunu dedikten sonra hücrelerden gelen bütün sesler durdu ve baskıcı bir aura yavaşça açığa çıktı.

 

Bu hücre bloğunun girişinde siyah bir ev vardı. Evin dışında dururken Xu adlı adam bir kere daha Wang Lin'i inceledi. Bir gülümseme takındı fakat bu gülümseme, yüzünü öncekinden de daha ürkütücü hale getirdi.

 

"Wang kardeş, burası sorumlu olduğum bölüm. Hepsini kendi ellerimle seçtim ve hepsi de ocağa kadar idam edilmiş olacak, yani istediğin gibi yetişim yapabilirsin. Hepsini öldürsen bile fark etmez!"

 

Wang Lin'in ilahi hissi yayıldı ve anında kısıtlamalarla korunan bir sürü yer olduğunu gördü.

 

Wang Lin ellerini kavuşturup konuştu, "Çok teşekkürler!"

 

Xu adlı adam boğuk bir kahkaha atıp konuştu, "Bana teşekkür etmene gerek yok. Birine teşekkür etmek istiyorsan Mo Lihai'ye teşekkür et. Seni içeri almam için bana On Çöküş Yumruk Niyeti'nin ilk üç seviyesini verdi!" Wang Lin'e anlamlı bir bakış attıktan sonra siyah eve girdi.

 

'On Çöküş Yumruk Niyeti'nin ilk üç seviyesi... Mo Lihai gerçekten de buraya girmem için bayağı şey vermiş.' Wang Lin biraz düşündükten sonra bu dev kafese girdi.

 

Burası, düzgünce ayarlanmış hücre sıraları bulunan bir kafes gibiydi. Wang Lin içeri girdiğinde önceki baskıcı aura patladı ve bağırışlarla kükremeler kaldığı yerden devam etti. Bağırışlarla kükremeler, ses dalgası büyüleri gibi yayıldı.

 

Wang Lin düz ifadesiyle hücre sıralarını geçti. Sayısız siyah el, onu yakalamaya çalışıyormuş gibi parmaklıklardan uzandı. Aynı anda hücrelerden kahkahalar duyuldu.

 

"Bu yeni elaman da nereden geldi? Buraya gel de sana dokunayım. O kadar güzel bir cilt görmeyeli on yıldan fazla oluyor."

 

"Bir keresinde öldürdüğüm fahişeye tıpatıp benziyorsun."

 

"Yabancı, eskiden en çok yabancıları öldürmeyi severdim!"

 

Kan kırmızısı gözler, parmaklıkların arkasından Wang Lin'e baktı. Bu gözlerin ardında çeşitli duygular ve arzular vardı.

 

Wang Lin soğukça bu kişilere baktı. Bu kişiler yıllar önce bu kadar çılgın değildi büyük ihtimalle, burada çok zaman geçirmekten bu hale gelmişlerdi. Kalbin sağlam değilse buradaki öldürme niyeti ve kin insanı yutardı.

 

Bu mahkumlardan hepsi bağırmıyordu, sessizce kafeslerinde oturanlar da vardı.

 

"Yeni gelen, buraya gel!" Wang Lin'in yanındaki bir hücreden siyah bir adam iki eliyle de Wang Lin'e doğru uzandı. Wang Lin'in ona doğru döndüğünü fark ettiğinde direkt Wang Lin'e tükürdü.

 

Wang Lin geriye bir adım atıp bu kötü kokulu tükürükten sıyrıldı.

 

Siyah kişi yüksek sesle güldü. Gözleri hor görmeyle doluydu.

 

Wang Lin, hala düz kalan ifadesiyle bu kişiye bakıp gülümsedi. Aslında ilerleyecekti fakat durdu.

 

Tamamen siyah kişi Wang Lin'in gülümsemesini gördü ve titreyemeden edemedi. Nedense o gülümsemeyi gördüğünde inanılmaz bir miktarda korku hissetmişti ve gözlerindeki hor görme bir anlığına duraksamıştı. Fakat bunun yerini hemen vahşilik aldı.

 

Wang Lin sağ elini o kişinin ulaşabileceği bir yere uzattı ve sakince konuştu, "Gel!"

 

O adam şaşırdı. Refleks olarak birkaç adım geri attı ve kasvetli bir ifade sergiledi.

 

Wang Lin bir kez daha konuştu, "Gel!"

 

O an bağırışlar ve kükremeler daha da yoğunlaştı. Etraftaki mahkumların bağırışlarından dolayı siyah kişi dişlerini sıkıp elini pençe yaptı ve kafes parmaklıklarından Wang Lin'in sağ eline doğru uzandı.

 

O kişinin eli uzandığı an Wang Lin'in sağ eli bir kılıca dönüşüp o kişinin avucuna işaret etti. Aynı anda bir katliam enerjisi şeridi o kişiye girdi.

 

Mahkumun bedeni titredi ve birkaç adım geri attı. Tüm bedeni sarsıldı, siyah kan deliklerinden çıktı ve yüzü çok acı çekiyormuş gibi şekil değiştirdi.

 

O an etraftaki mahkumların bağırışları daha da yoğunlaştı.

 

Ancak bir saniye sonra o kişiden sefilce tiz bir çığlık çıktı. Bu çığlık, tüm bağırışlara nüfuz edip her şeyi basıtan keskin bir kılıç gibiydi!

 

O an etraftaki herkes bağırmayı kesti.

 

Sefil çığlık durmayıp devam etti. Bu çığlık yoğun korkuyla doluydu ve Wang Lin kayıtsızlıkla bakıyordu. Kafesin içindeki adamın zaten ince bir vücudu vardı ve bir mumya olana dek yavaşça daha da soldu!

 

Bu mumyanın ağzı açıktı ve gri gazla doluydu. Gri gaz Wang Lin'in eline geri döndü. Artık öncekinden biraz daha kalındı.

 

"Hala yalnızca bir şerit..." Wang Lin kaşlarını çattı.

 

Wang Lin hala gözlemliyordu. Katliam enerjisi bu kişiye girdiği an hemen onun yaşam gücünü emmeye başlamıştı. Buna ruhu, kanı, eti ve tüm özü de dahildi.

 

'Birini öldürmek için katliam enerjisi kullanmak, sadece onu besler. Onu başka bir şeride bölmek istiyorsam hala kaçırdığım bir şeyi yapmalıyım... Aydınlanmam gerek...' Wang Lin biraz düşündükten sonra mumyaya baktı. Bu kişinin yetişim seviyesi yüksek değildi ve bedenindeki kısıtlamalarla tüm gücünü açığa çıkarmazdı. Böyle olan tek o değildi, bu hapishanedeki neredeyse her mahkum aynı durumdaydı.

 

Sefil çığlık bu kişi öldüğünde durdu ve hapishane sessizleşti. Ancak sessizlik yalnızca bir anlığına sürdükten sonra bağırışlar tekrar başladı ve bu sefer daha da patlayıcıydı!

 

Wang Lin sonraki hücreye yürüdü. Hücrenin içindeki kişi, Wang Lin'e kana susamış bir gülümseme sergiledi. Dudaklarını yalayıp Wang Lin'den uzaklaştı ve konuştu, "Velet, yetişim yapıyorsun değil mi? Bana bir iyilik yapıp karşımdaki kişiyi öldür, sonra seninle tamamen işbirliği yaparım. Ne dersin?"

 

Onun karşısındaki hücrede kilitli kişi, iriyarı bir adamdı. Karşı kafesteki adam ona bakıp bağırdı, "Ben de sana bakmaktan hoşlanmıyorum. Velet, onu öldürürsen seninle tamamen işbirliği yaparım! Bu siktiğimin yerinde yeterince uzun kilitli kaldım, ne kadar erken ölürsem o kadar çabuk reenkarne olabilirim!"

 

Wang Lin konuşmayıp ikisine de işaret etti. İkisinin de alnında iki kan kırmızısı nokta belirdi ve yayılmaya başladı. İkisi de yere düştü fakat gözlerinde bir parça rahatlama vardı.

 

Buraya girdiği andan beri Wang Lin, kinin yanında bir parça ölüm aurası da hissedebiliyordu! İlk başta ölüm aurasının burada çok fazla kişi öldüğünden oluştuğunu düşünmüştü fakat burada biraz kaldıktan sonra Wang Lin ölüm aurasının mahkumlardan geldiğini fark etti!

 

Hepsi ölmek istiyordu! Ancak çoğunun intihar etmeye cesareti yoktu!

 

İkisi yere düştüğü an Wang Lin dikkatlice onların bedenlerine baktı. İkisini öldürmek için katliam enerjisini kullanmadı, bu yüzden bedenleri bozulmadan kaldı.

 

Fakat garip bir aura bedenlerinden kayboldu.

 

Wang Lin, bir şeyleri belli belirsiz kavramış gibi hissettiğinden gözleri parladı fakat dikkatlice düşündükten sonra hala biraz kafası karışıktı.

 

'Semavi Katliam Tekniği, kişinin yaşam gücünü bir mühüre arıtır. Bu büyüyü birçok kez yetiştirdim ve hakkında kafa yordum... Her seferinde aydınlanma kazanmışım gibi hissediyorum fakat bazen her şey bulanık oluyor...' Wang Lin'in sağ eli uzandı ve iriyarı adamın bedenini yakaladı.

 

Wang Lin diz çöküp bu kişinin kaşlarının arasındaki deliğe işaret etti ve dikkatlice inceledi.

 

Kaşları git gide daha da çatıldı. Wang Lin nefesini vererek ayağa kalkıp sonraki hücreye yürüdü. Wang Lin'in adımları eşliğinde ardı ardına mahkumlar öldü.

 

Wang Lin birini her öldürdüğünde cesede dikkatlice bakıyor ve uzun bir süre inceliyordu.

 

Beş gün sonra buradaki mahkumların yarısından fazlası öldü!

 

Yoğun bir ölüm aurası etrafa doldu ve uzun süre kaybolmadı.

 

Wang Lin binlerce ceset gözlemledi ve yavaş yavaş bir parça aydınlanma kazandı. Ancak bu aydınlanmayla arasında bir sis katmanı var gibiydi. Açıkça göremiyor veya ona dokunamıyordu.

 

'Neyi kaçırıyorum...' Wang Lin düşündü.

 

"Yeteri kadar öldürmediğinden! Öldürme dürtün yeterli değil!" Xu adlı adam yavaşça siyah evinden çıktı. Wang Lin'e olan bakışlarında farklı bir şey vardı.

 

Wang Lin başını kaldırdı. Xu adlı adama baktı ve konuşmadı.

 

Xu adlı adam yavaşça konuştu, "Detayları bilmesem de yetiştirdiğin büyü katliamla alakalı olmalı ve burada yetişim yapmaya ihtiyaç duymanın nedeni bu. Ancak yine de yanlış yeri seçtin, çünkü burada öldürmek bir katliam aurası yaratacak kadar katliam niyeti üretmez. Bu beş günde birçok kez öldürdüğünü görsem de zamanının çoğunu araştırarak geçirdin. Bazen araştırma kendini katliama kaptırmak, katliamın zevkini tatmak ve öldürme kalbi kazanmakla kıyaslanamaz!"

 

Wang Lin'in gözleri küçüldü.

 

"Şeytan Katliam Dao'sunu yetiştiriyorum!" Xu adlı adam Wang Lin'e bakarak konuştu, "Hong Hapishanesi'nde on gardiyan var ve yalnızca ben Şeytan Katliam Dao'sunu yetiştiriyorum.  Kalbimi arıtıp bir şeytan olmak için katliamı kullanıyorum. Öldürme kalbimi dikkatlice gözlemle!”

 

Xu adlı adam konuşmayı bitirdikten sonra gözleri aniden soğuklaştı. Bedeninden bir parça öldürme niyeti bile gelmedi fakat Wang Lin, o aniden değişmiş gibi hissetti. Hiç öldürme niyeti olmasa da Wang Lin bedenindeki tüm tüylerin kalktığını hissetti. Has ruhu istemsizce sallandı ve derin bir tehlike hissi kalbinde belirdi.

 

Sonra bilinmeyen bir aura bu kişide ortaya çıktı. Bu aura yayılmasa da çok korkutucuydu.

 

Xu adlı adam yavaşça konuştu, "Kınlı bir kılıç keskindir ve öldürme niyeti yaratabilir lakin bir kınsız kılıçla kıyaslandığında temelden yoksundur. Gerçek bir öldürme kalbi, bir kınsız kılıçtır! Gerçekten katliamı yetiştirmek istiyorsan seni gerçek katliamı deneyimleyebileceğin bir yere götürebilirim."

 

Wang Lin adama bakıp konuştu, "Şartını söyle!"

 

Xu adlı adam bir parça takdir ortaya çıkardı ve konuştu, "Shi Xiao adlı şeytan generalini öldürmeme yardım et! Nedenini sorma. Öldürme kalbimle onunla aynı güçte oluyorum fakat gizlice saldırırsam onu öldürebileceğime %100 eminim. Fakat kısıtlanıyorum ve Hong Hapishanesi'nden çıkamam ve o da hayatı boyunca asla buraya girmez. Bu yüzden onu öldürmeme yardım edersen katliam büyünü yetiştirmene yardım ederim! Ancak bir şartım daha var, onu katliam büyüsünü kullanarak öldürmelisin! Onu katliam yolunda öldür!" Xu adlı adam gözlerinden nefret saçtı.

 

"Katliam yetişimimi gerçekten tamamlayabilirsem şartını kabul edebilirim!" dedi Wang Lin sakin bir seste. Bilerek her şeyi söylemedi.

 

"Takip et beni!" Xu adlı adam ürpertici bir gülümseme takınıp arkasını döndü.

 

"Hong Hapishanesi'nin hapishaneleri sadece ön taraftır. Gök Şeytan Şehri'ndeki dört hapishanenin asıl görevi, Şeytan İmparatorunun Kılıç'ı için öldürme niyeti sağlamaktır!”

 

"Bu yüzden gitmen gereken yer hapishanenin dibi. Yalnızca orada öldürme kalbini tamamen kavrayabilirsin!"

 

Wang Lin Xu adlı adamı takip edip bu yerden ayrıldı ve tekrar merdivenlerden indi. Merdivenlerin sonu yokmuş gibiydi. Birçok mahkumun yanından geçtiler fakat Xu adlı adam hiç durmadan direkt hepsinin yanından geçti.

 

Uzun bir süre sonra Wang Lin hala merdivenlerden inerken keskin bir kan kokusu ortaya çıktı. Buradaki öldürme niyeti yukarıdakinden 10 kat, 100 kat, 1.000 kat daha güçlüydü!

 

Merdivenlerin önündeki geçit artık karanlık değildi, kan kırmızısı bir ışık onu aydınlatıyordu.

 

Xu adlı adam nazikçe konuştu, "Seni buraya getirerek kuralları çiğnedim, bunu hiç kimseye söylememelisin, Mo Lihai'ye bile. Bu yer, şeytan imparatoru tarafından yaratıldı ve insanın kalbini etkileyecek kadar öldürme niyeti biriktirdi. Onunla savaşma ve bunun yerine onu kalbinle kucakla, öldürme niyetini deneyimle!"

 

Wang Lin biraz düşündü. Xu adlı adama baktıktan sonra aşağıdan gelen güçlü öldürme niyetini hissetti. Oradaki öldürme niyeti muazzamdı ve Semavi Katliam Tekniği'ne yardım edebilirdi.

 

Daha yaklaşmamıştı bile fakat parmaklarının arasındaki katliam enerjisi şeritleri daha da hızlı hareket etmeye başladı. Hafifçe de titriyorlardı. Bu titreme korkudan değil, öldürme dürtüsündendi!

 

Katliam enerjisindeki değişikliği hissedince Wang Lin kan kırmızısı ışığa adım atıp merdivenlerden aşağı indi.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr