Çevirmen: Hollywood Hootsman

Editör: Lord Viole Grace

Ruh Arıtma Kabilesi'nin iç vadisinde Wang Lin, çantasına dokundu ve bir kısıtlama küresi aniden dışarı uçtu. Kısıtlama küresine bir mühür gönderdi ve sonra küre aniden genişleyip açan bir çiçek gibi açıldı.

İçinde Yao Xixue hala lotus pozisyonunda oturuyordu ve yüzü bir ölününki kadar solgundu.

Alnındaki yaşam mührü parlayıp duruyordu. Her parladığına ölmesini engellemek için onun bedenine biraz yaşam gücü gönderiyordu.

Yao Xixue gözlerini açıp Wang Lin'e hiddetli bir bakış attı. Wang Lin'e duyduğu nefret sonsuzdu.

Wang Lin, Yao Xixue'nin bakışını tamamen görmezden gelerek sakince konuştu, "Dost yetişimci Yao, son seferki teklifimi değerlendirdin mi?"

Yao Xixue dişlerini sıktı. Bu kısıtlamanın içinde zamanın geçişini hissedemiyordu ve bu da kalbinde bir çaresizlik hissinin ortaya çıkmasına neden olmuştu.

Dışarıda sadece bir yıldan biraz fazla bir süre geçse de, ona sonsuzmuş gibi gelmişti.

Wang Lin Yao Xixue'ye bakıp nazikçe konuştu, "Sabrımın da bir sınırı var, sana yalnızca üç sanş vereceğim. Bu sefer de cevap vermemeyi seçebilirsin fakat sonraki sefer üçüncü, yani son şansın olacak. O zaman da cevap vermek istemezsen birbirimizi bir daha asla görmeyeceğiz!"

"Babamın seni avlamasından korkmuyor musun?!" Yao Xixue yumruğunu sıktı.

Wang Lin hafifçe gülümseyip başını salladı. "Korkuyorum! Kan Atası'nın yetişimi benimkinden çok daha yüksek. Beni avlarsa korkarım ki düşük yetişimimle kaçma şansım bile olmaz."

"Ancak bu duruma girmeye zorlandım. Arkamdan iş çevirmeseydin sana komplo kurmazdım. Her şeyin bir nedeni ve etkisi vardır. Seni bırakırsam hala Kan Atası'nı kızdırmış olurum fakat elimde tutarsam bir yaşama şansı bulabilirim!"

Yao Xixue hemen konuştu, "Beni bırakırsan bu konuyu babama asla söylemeyeceğime ve aramızdaki kinin ortadan kalkacağına yemin ederim!"

Wang Lin dikkatlice Yao Xixue'ye baktı ve konuştu, "Sana inanmıyorum!"

"Seni!!" Yao Xixue derin bir nefes alıp konuştu, "Ne istiyorsun?!"

Wang Lin konuştu, "Kurallarıma uy, sorularımdan birine cevap ver ve seni mühürleyeceğim süreyi 50 yıl azaltayım!"

Yao Xixue başını eğdi. Gözleri mücadele belirtileri gösterdi.

Wang Lin sabırla ona baktı.

Yarım tütsü çubuğunun yanacağı süre kadar sonra başını kaldırıp soğukça konuştu, "Beni mühürlesen bile babam yetenekleriyle yine de beni bulur. O zaman babamın bedenini yok edişini, ruhunu çıkarışını ve onu cehenneme kilitleyişini kendi gözlerimle göreceğim. O zaman yaşamaktansa ölmeyi isteyeceksin!"

Wang Lin nefesini verip konuştu, "İkinci şansını boşa harcadın. Umarım sonrakini değerlendirirsin!" Bunları dedikten sonra gözleri parladı ve ileri bir adım attı. Yao Xixue'nin önüne vardı, çenesini tuttu ve küçük bir güçle küçük ağzını açmaya zorladı.

Yao Xixue'nin yüzü tamamen solgundu. Mücadele etmek istedi ancak bedeninin takati yoktu.

Wang Lin, gülümseme olmayan bir gülümsemeyle iki parmağını Yao Xixue'nin ağzına soktu. Elini çektiğinde parmaklarının arasında kırmızı bir iğne vardı.

"Bedenindeki öz izlerini kullanıp bu iğneyi oluşturdun. Yeteri kadar zamanın olsaydı bu iğneyi yaşam mührünü engellemek ve kısıtlamanın içinde ölmek için kullanabilirdin!" Sonra Wang Lin iğneyi ezdi, bir kırmızı sis bulutunda kaybolmasına neden oldu.

Yao Xixue'nin bedeni titredi. Wang Lin'e olan bakışı artık hiddetli diye tanımlanamazdı...

Yao Xixue derin bir nefes aldı, sonra gözlerinde nadir bir netlik belirtisi belirdi ve usulca konuştu, "Wang Lin, bir gün kaçarsam sana en acımasız yöntemlerle işkence edeceğim!"

O anda, Yao Xixue'nin bedenine işleyen görünmez bir güç var gibiydi. Yavaşça Wang Lin'e duyduğu tüm nefreti yoğunlaştırıp uzayı yarmak için yavaşça onu değiştiriyordu bu güç.

Wang Lin hafifçe gülümsedi ve konuştu, "Anlaşılan bedeninde çok az kısıtlama var!" Sağ elini salladı ve hafif bir esintiyle Yao Xixue'nin kıyafetleri uçtu, seksi bedenini ortaya çıkardı.

Wang Lin dikkatlice Yao Xixue'nin bedenini inceledi. Yao Xixue'nin gözlerinde hala önceki netlik vardı ancak Wang Lin onun kaybolmaya başladığını görebiliyordu.

Sağ eli uzanıp Yao Xixue'nin bedenindeki bazı yerleri dürterken Wang Lin'in gözleri parladı. Dürttüğü her yer, Yao Xixue'nin hassas noktalarıydı.

Parmağı her değdiğinde, Wang Lin Yao Xixue'nin bedenine bir semavi ruhsal enerji izi gönderdi. Yao Xixue'nin bedeni yavaşça kızardı ve gözlerindeki netlik kaybolup yerini bir kere daha sonsuz aşağılanma ve kin aldı.

Yao Xixue'nin kini zirveye ulaştı ve deli gibi bağırdı, "Wang Lin, seni aşağılık, utanmaz herif!  Ben, Yao Xixue, seni asla affetmeyeceğim!"

Wang Lin rahatlamış bir şekilde nefesini verdi. Bu Yao Xixue'nin yeteneği gerçekten şaşırtıcıydı. O anda Yao Xixue, ona duyduğu inanılmaz nefreti bir tür anlayışa dönüştürecekti. Nefret aracılığıyla daoya girecekti, gözlerindeki netlik buradan geliyordu. Başarılı olsaydı sadece yaşam mührüyle onu mühürleyemezdi!

Bu yüzden Wang Lin elbiselerini uçurdu, gözlerindeki netlik yok olana dek bedenini semavi ruhsal enerjiyle uyardı ve girdiği durumu yok etti.

Wang Lin usulca konuştu, "Üzerinde çok az mühür var!" Elleri hareket edip Yao Xixue'ye inen sayısız kısıtlama yarattı.

Wang Lin'in kısıtlamaları acımasızca hassas noktalarında bir döngü yarattı. Bu sayede önceki gibi bir tahrik sürekli olarak vücuduna girecekti. Bu, netliğini geri kazanmasını ve önceki gibi aydınlanmasını engellemenin tek yoluydu.

Tüm bunları yaptıktan sonra Wang Lin ona işaret etti ve açılan kısıtlamalar hemen kapanmaya başladı. Tekrar bir küreye döndüler ve Wang Lin küreyi çantasına kaldırdı!

'Kan Atası'nın kızı bir sorun. Onunla başa çıkmanın tek yolu onu mühürleyecek gizli bir yer bulmak. Fakat önce tüm sırları ondan öğrenmeliyim! Yetişimim Yükseliş aşamasına ulaşırsa ruh araştırma büyüsünü kullanırım olur biter. Şimdi kullanırsam en ufak bir hata ölmesine ve geride ileride başıma bela olacak bir sürü sorun bırakmasına neden olabilir!'

Zaman aktı ve iki aydan daha fazla bir süre geçti. Şeytan generaline verdiği söze birkaç gün kalmıştı. Bu gün Wang Lin, arkasında Ouyang Hua'yla vadiden çıktı.

Wang Lin yavaşça konuştu, "Ben gittikten sonra yüz kişilik gruplar halinde kabile üyelerini, büyüklüğüne bakmaksızın etraftaki kabilelere gönder. Diğer kabileleri yutmak için ne gerekiyorsa yap!"

"Ruh parçalarını, kabilelerin hafıza silme karışımlarına direnmek için kullanın. Ele geçirdiğiniz kabile üyelerinin hafızalarını sildikten sonra onlara ruh arıtma büyüsünü öğret. Ayrıcalıklara gerince, kendi kafana göre ayarlamana izin veriyorum!"

Ouyang Hua başını salladı.

Biraz düşündükten sonra Wang Lin bir yeşim parçası çıkardı. Onu Ouyang Hua'ya verdi ve konuştu, "Ruh arıtma büyüsünün aslında iki kısmı var. İlk kısım ruh arıtma ve ikinci kısımsa ruh çıkarma. Bu, yalnızca çekirdek öğrencilere öğretilebilir. Bunu aklına kazı!"

Ouyang Hua, yeşimi dikkatle kabul ederken derin bir nefes aldı. Yeşimi okuduktan sonra onu ezdi ve ciddi bir tonda konuştu, "Ata, onu ezberledim ve sözlerinizi unutmayacağım. Bu büyü yalnızca Ruh Arıtma Kabilesi'nin çekirdek öğrencilerine öğretilecek!"

Wang Lin başını salladı ve eli göğe doğru uzandı. Ruh Arıtma Kabilesi'nin üzerindeki tüm siyah sis hemen elinde toplanıp 9 metre uzunluğunda bir bayrak oluşturdu. Sonra bayrağı çabucak has ruhuyla yuttu.

Sonra normal ruh bayrakları çıkardı ve onları göğe fırlattı, bayraklar göğü bir kez daha kaplayan bir siyah sis yarattı!

Tüm bunları yaptıktan sonra Wang Lin ileri bir adım attı ve anında ortadan kayboldu.

Uzaklardan bir ses Ouyang Hua'nın kulaklarına geldi.

"Döndüğümde umarım kabile bir milyondan fazla üyeye sahip olur!"

Ouyang Hua yere diz çöküp ciddi bir tonda konuştu, "Atayı hayal kırıklığına uğratmayacağım!" Bu sözler çok uzakta olmayan Wang Lin'e söylense de daha çok kendine verdiği bir sözdü!

Wang Lin gökte yol aldı, bir ışık ışını yarattı ve doğruca Antik Şeytan Şehri'ne ilerledi.

'Acaba Gök Şeytan Ülkesi'nin başkentinde ne tür ejderhalar ve kaplanlar saklı?  Orada Tian Yun Gezegeni'nden gelen daha fazla insan olacak. Acaba bu yolculukta onlardan biriyle karşılaşacak mıyım?..'

'Ayrıca Da Lou Kılıç Tarikatı'ndan gelen on civarı insan da var. Onlardan biriyle karşılaşırsam onu yakalayıp Zhou Yi'nin nerede olduğu konusunda sorgulamalıyım!' Wang Lin düşünüyordu ancak hiç yavaşlamadı ve ufukta kayboldu.

Şeytan Generali Mo Lihai, Antik Şeytan Şehri'nin doğu kapısının üstünde dururken yeşil bir gömlek giyiyordu. Arkasında baş kumandan ve kumandanlar vardı.

Mo Lihai uzağa bakıp tek kelime etmedi.

Uzun bir süre sonra Mo Lihai bakışlarını çekerek arkasını dönüp dikkatlice Antik Şeytan Şehri'ne baktı. Bir anda şehrin merkezindeki yıkıntıyı gördü.

Mo Lihai düşündü, 'Bu gidişimden sonra geri dönmeyeceğim ve başka bir şeytan generali şehri alacak, bu yüzden o yıkıntının benimle hiçbir alakası yok!'

'On Üç'ün Wang Lin tarafından alınması kötü oldu, 18 şeytan beden tekniğimden 17'sini arıtabildim... Fakat Wang Lin gerçekten bu meselede bana yardım ederse, şeytan generali yarışmasında ilk üçe girebileceğime eminim! Sonra yetişim yapmak için Şeytan Tapınağı'na girmeye layık olacağım ve çıktığımda bir Yardımcı Başkomutan olacağım!' Mo Lihai derin bir nefes aldı. Gözleri uzağa yoğunlaştı ve bir gülümseme takındı.

'Bu kişi sözünün eri biri!'

Mo Lihai güldü ve sesi yayıldı. "Wang kardeş, buradayım!"

Wang Lin, doğu kapısının üstündeki gökte belirdi. Gözleri önce gruba sonra Mo Lihai'ye baktı. "Mo kardeşi beklettim!" Wang Lin gülümsedi.

"Sorun değil. Bu yolculuk benim için çok önemli, bu yüzden Wang kardeşe güveniyor olacağım!" Mo Lihai bir adım atıp Wang Lin'in önünde belirdi.

Wang Lin güldü. "Sorun değil!"

"Başkente ulaşmak için üç aktarım dizisinden geçeceğiz, bir an önce yola koyulalım Wang kardeş!" İki kırmızı ışık ışını Antik Şeytan Şehri'nden uzağa uçtu, arkalarında yalnızca sağır edici yankılanmalar bıraktılar.