Bölüm 550: Yao Xixue

avatar
2764 21

Xian Ni - Bölüm 550: Yao Xixue


Çevirmen: Hollywood Hootsman

Editör: Lord Viole Grace


Sima Yan dişlerini sıkıp bağırdı, "Dağılın!"

 

Ordu kampındaki bu kelime mutlaktı!

 

Etraftaki 9.000 şeytan askeri çabucak geri çekildi. Kuşatma ortadan kalkınca formasyon da doğal olarak kayboldu.

 

Tam o an kampın merkezinde kanlı bir ışık belirdi ve ordu görevlisinin cılız figürü yavaşça açığa çıktı.

 

Tek başına gelmemişti, arkasında keten kumaştan cübbe giyen yaşlı bir adım vardı. Saçları havada dalgalanıyordu ve etrafındaki her şey onunla hareket ediyor gibiydi.

 

Yaşlı adam ortaya çıktığı an Wang Lin aniden gözlerini açtı. Bakışları şeytan askerlerini yarıp geçti ve direkt yaşlı adama indi.

 

Yaşlı adamın da gözleri küçüldü ve Wang Lin'e doğru baktı.

 

Bu ikisinin bakışları karşılaştı ve Wang Lin'in kalbi bir anlığına titredi fakat hızla iyileşti. Wang Lin o yaşlı adamın içinde dört mühür gördü.

 

Yaşlı adamın bedeni de titredi ve gözleri ışıl ışıl parladı. Wang Lin'in attığı bir bakış neredeyse bedenindeki mühürleri çökerteceğinden o daha da şaşırmıştı.

 

Ordu görevlisi ortaya çıktıktan sonra bir adım atıp anında Wang Lin'den birkaç metre uzak bir yere ışınlandı. Yaşlı adam da aynısını yaptı.

 

Görevlinin sıska yüzü, yerdeki cesetleri gördüğünde hiç değişmedi.

 

Sima Yan çabucak konuştu, "Efendi Ordu Görevlisi, Kumandan sebepsiz yere Alay Lideri Sun'u öldürdü ve üstelik 500'den fazla şeytan askeri de öldürdü. Buradaki herkes tüm bunlara şahit oldu!"

 

Wang Lin sağ elini salladı bir yeşim parçası görevliye doğru uçtu. Görevli yeşime bakıp içine şeytani ruhsal enerjisini soktu ve zihninde çeşitli görüntüler ortaya çıktı.

 

Bu görüntüler az önce olanlardı!

 

Görevli çok derin bir bakışla Wang Lin'e baktı. Wang Lin'e dair önceki küçümsemesi tamamen ortadan kayboldu ve yerini arkadaş olma niyeti aldı. Wang Lin'in hareketi insiyatif alıp kendini kaybedemeyeceği bir duruma yerleştirmişti.

 

Hafif bir gülümseme takınıp konuştu, "Rahatsız ettiğim için özür dilerim, Kumandan Wang. Bu meseleyi Efendi General'e rapor edeceğim. İsyan etmeye cüret edenler bunu hak etti!"

 

Konuşurken ellerini kavuşturdu ve ayrılırken gülümsedi. Yaşlı adam da ellerini kavuşturdu ve konuştu, “Kumandan Wang'ın yetişimi inanılmaz, etkilendim!"

 

İkisini gidince Sima Yan sessizce uzun bir süre düşündükten sonra saygıyla Wang Lin'le konuştu, "Bu meselede pervasız davrandım. Umarım Kumandan gücenmez!"

 

Bu sözlerini dedikten sonra alay liderlerinin gözleri gizemli ışıklar saçtı. Biri hemen öne çıkıp saygıyla Wang Lin'le konuştu, "Bu ast da bu meselede pervasız davrandı."

 

Kısa süre sonra tüm alay liderleri aynı şeyi söyledi.

 

Bu meselenin sonucu en başından belliydi. Buradaki insanlar aptal değildi çoktan Wang Lin'in yöntemlerini anlamışlardı.

 

Bu yeni atanan kumandan bir şey yapmadığında her şey yolundaydı ancak hareket geçtiğinde yıldırım gibi hareket ediyordu. Bu iç çekişme devam etseydi belki Alay Lideri Sun'a olanlara benzer bir şey tekrar yaşanırdı!

 

Ayrıca yeni kumandanın yetişimine bakılırsa Sima Yan harekete geçse bile o da denk olamaz gibiydi. Akıllarında bu fikirlerle birçok insan uzlaşmayı düşünmeye başladı.

 

Wang Lin ayağa kalktı ve sağ eliyle yere bastırdı. Ordu kampının altındaki yerden sanki öfkeli ejderhalar içinde hareket ediyormuş gibi aniden gürleme sesleri geldi. O an tüm ordu kampının yeri iki buçuk santim alçaldı!

 

Ekstra toprak çabucak Wang Lin'in ayaklarının altında yükseldi!

 

Toz, tüm dünyayı kaplıyormuşçasına havayı doldurdu.

 

Neredeyse bir anda ordu kampının içinde topraktan yapılmış bir pagoda ortaya çıktı.

 

Bu iki katlı bir pagodaydı. Sade olsa da bir görkem hissi yayıyordu.

 

Elini bir sallayışıyla Wang Lin tüm ordu kampından toprak alıp bu pagodayı yapabilmişti. Bu yalnızca Sima Yan'la alay liderlerini değil, 9.000 şeytan askerinin hepsini de şok etti.

 

"Hepiniz gidebilirsiniz!" Bu cümleyi söyledikten sonra Wang Lin arkasını dönüp pagodaya yürüdü.

 

On Üç çabucak takip etti. Hu Pao ise etrafında alayla gülümseyip baktıktan sonra Wang Lin'i pagodaya takip etti. Yarım aydır bastırdığı öfke nihayet bugün dindirildiğinden çok iyi hissetti.

 

Wang Lin'e olan saygısı daha da güçlendi!

 

Wang Lin'in üç kişilik grubu pagodaya girdikten sonra Sima Yan yumruğunu sıktı, arkasını döndü ve tek bir kelime etmeden ayrıldı.

 

Dokuz alay liderinin hepsi birbirlerine baktı. Hepsi bir karar verdi ve kendi alaylarıyla ayrıldı.

 

Bu günden sonra Sima Yan'a yakın olan, ölen Alay Lideri Sun hariç, sekiz alay liderinden yalnızca üçü yakın ilişkilerini korudu ve diğer dördü yavaşça Sima Yan'la aralarına mesafe koydu.

 

O günden itibaren Wang Lin'in figürü tüm şeytan askerlerinin zihninde çok netleşti.

 

Wang Lin kumandan olduğundan beri tek bir emir vermemişti ancak ihtişamı yavaşça kanla büyüyordu.

 

Antik Şeytan Şehri'nde toplam on altı ordu kampı vardı. Hepsi siyah zırh giyiyordu ve yalnızca işaretleri biraz farklıydı. Şu anda üçüncü ordu kampında Yao Xixue bir evin içinde sessizce yetişim yapıyordu.

 

Gece geç saatte gözlerini açtı. Güzel gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Pencerenin dışında Şeytan Ruh Diyarı'nın ayı mor bir parıltı yayıyordu. Bu gece, Mor Şeytan'ın yarı yıllık yükselişiydi. Söylentile göre Mor Şeytan yükseldiğinde gökle yer bağlanırmış.

 

Tam olarak nasıl olduğunuysa kimse bilmezmiş. Bu söylenti kadim zamanlardan geliyordu ve kimse tam olarak açıklayamıyordu.

 

Derin bir nefes alıp ayağa kalktı. İlahi hissiyle etrafı kontrol ettikten sonra çantasına dokundu ve hemen elinde kırmızı bir pusula belirdi.

 

Pusuluya bakarken tereddütlü bir bakış attı.

 

'O yere üç kez gittim ve her seferinde aynı yerde takılı kaldım. Babacığım o yere girmem için önce Yükseliş aşamasına ulaşmam gerektiğini söylemişti...  Babamın planına göre o yere gitmeden önce burada kalıp Yükseliş aşamasına atılım yapana kadar şeytani ruhsal enerji emeceğim ve Kan Ruh Hapları'nın da yardımıyla %80'lik bir geçiş şansım olacak. Ancak o nişan beklenmedik şekilde gelgit aşaması sırasında ortaya çıktı...'

 

Yao Xixue'nin güzel kaşları, elinde pusulayla düşünürken çatıldı.

 

'Babam, Tian Yunzi ve diğerleri yıllar önce buraya geldiğinde bu yeri şeytan imparatorlarının birinden öğrendiler. Son sefer orayı kontrol edecek zaman bulamadı ve diğer herkesle Şeytan Ruh Diyarı'nın derinliklerine gitti. Yılarca bilgiyi analiz ettikten sonra o yerin gerçek olduğuna %60 emin...'

 

'Unut gitsin, bir kez daha gideceğim. Yine giremezsem Yükseliş aşamasına ulaşana kadar beklemek zorunda kalacağım! Sonuçta babamın son üç seferde yaptığı Kan Ruh Hapları'ndan üçünü çoktan kullandım. Geriye yalnızca altı hapım kaldı. Burada geçirecek daha çok zamanım var, onları boşa harcamamak en iyi olur. Bir Kan Ruh Hapı bir hayat daha demektir!'

 

Yao Xixue kararlı bir bakış attı. Zaten tam bir güzellikti ve gözlerindeki bu kararlılıkla çok kahramanımsı ve göz alıcı göründü.

 

Nazikçe pusulayı yere yerleştirdi, sonra bir kez daha çantasına dokundu ve elinde hemen bir balmumumsu bir hap belirdi!

 

Bu küçük, balmumumsu hapın üzerinde küçük sembol sıraları vardı. Semboller, birinin nefes alış verişinin ve kalp atışlarının frekansına uyuyormuş gibi yavaşça parladı. Çok garip görünüyordu.

 

Yao Xixue derin bir nefes aldı ve balmumumsu hapı ezdi, sonra bir mavi kan damlası çabucak ortaya çıktı.

 

Balmumumsu hap bu kan damlasını taşıyordu!

 

Hiç tereddüt etmeden parmağını ısırdı, biraz kan çıkardı ve havada karmaşık bir sembol çizdi. Sembol ortaya çıktıktan sonra çabucak mavi kan damlasıyla birleşti. Yao Xixue sembolü yakaladı ve kaşlarının arasına bastırdı. Uzun bir süre sonra yavaşça ortadan kaybolan acı dolu bir ifade sergiledi.

 

Nefes almak için parmağını çekti ve sonra sembol hemen geri uçtu, mavi kan damlasına geri döndü ve havada süzüldü.

 

Sağ elini salladı ve mavi kan damlası anında iz bırakmadan kayboldu. Sonra dişlerini sıktı, bir adım attı ve yerdeki pusulanın üstüne çıktı. Hafif bir ışık parlamasıyla pusuladan çok sayıda sembol çıktı ve odayı çevreledi.

 

Tüm bunlar üç nefeslik süre boyunca sürdü. Üç nefeslik süreden sonra Yao Xiue pusulayla birlikte ortadan kayboldu.

 

Zaman yavaşça geçti. Wang Lin'in yaşam tarzı hiç değişmedi. Odasından nadiren ayrılıyordu ve tüm gününü yetişim yaparak geçiriyordu. Yavaşça şeytani ruhsal enerjiyle semavi ruhsal enerjiyi birleştiriyordu ve Ruh Dönüşümü'nün son aşamasına doğru ilerliyordu.

 

Bu dünya hakkında çok doğru bir şey vardı. Ölümlü dünyasının krallarının bu kadar değerli olmasının ve bakanlar tarafından saygı görmesinin ana nedenlerinden biri, insanlarla aralarına koydukları mesafenin onları çok gizemli yapmasındandı!

 

Bakanlara göre onlardan üstün olan kral, anlaşılamaz zihinli ulaşılamaz bir varlıktı ve krallara ihtişamlarını veren şey buydu!

 

O an Wang Lin, Siyah Zırh Kışlası'nda böyleydi.

 

Nadiren yüzünü gösterirdi ancak ihtişamı, sık sık ortaya çıkan Sima Yan'ı tamamen geçene kadar günbegün yavaşça yayıldı!

 

Gecen bu birkaç ayda Hu Pao, kışlada sudaki bir balık gibiydi. Kişiliği hep dışa dönük olmuştu ve ilk başta bazı sorunlar olmuş olsa da bunlar zaman geçtikçe yavaşça ortadan kayboldu. Zaman geçtikçe ordudaki takımlarla teması giderek arttı.

 

Bu özellikle Xu You adlı bir takım lideri için doğruydu. Bu kişi bir kadındı ve Hu Pao onu gördüğü an şok oldu. İlk gördüğü andan itibaren ona aşıktı.

 

Tam tersine On Üç pagodada oturup bir kapı bekçisi gibi tüm gün yetişim yaptı. Wang Lin hariç herkese ilgisizlik gösterdi.

 

Aylar sonra üçüncü kışlada, Yao Xixue'nin odasında mavi bir ışık parlaması gerçekleşti. Kısa süre sonra mavi ışık mavi sembollere dönüştü.

 

Bu mavi semboller merkezde mavi bir kan damlası olacak şekilde hızla döndü. Bu mavi kan damlası kaynıyormuş gibi köpürmeye devam etti ve kaynama yavaşça daha da güçlendi. Mavi kan damlası aniden katlarca büyüdü ve dev bir mavi kan küresi haline geldi.

 

Etrafındaki semboller daha da hızlı döndü. Bir süre sonra semboller aniden bir şey onları çağırıyormuş gibi durdu. Hepsi mavi kan küresine doğru uçup içine girdi.

 

Son sembol de girdiğinde mavi kan küresi hızla küçüldü. Tekrar bir kan damlası boyutuna kadar küçülmek yerine güzel bir bedenin şeklini alana kadar küçüldü.

 

Bu süreç uzun sürmedi ve beş nefeslik sürede sona erdi. Mavi kan küresi kayboldu ve yerini bir kadın bedeni aldı. Bu kadın tüm doğru yerlerde kıvrımlarla çok güzeldi, büyüleyici kıvrımlı vücudu mükemmeldi.

 

O Yao Xixue'di!

 

"Yine başarısız oldum. Kan Ruh Hapları olmasaydı çoktan dört kez ölürdüm... Ama bu sefer yarsından fazlasını aştım. Bana yardıme eden biri olsaydı kesinlikle başarırdım..." Yao Xixue ağzını açıp iç çekti.

 

Ancak kısa süre sonra gözleri küçüldü ve düşünmeye başladı.

 

"Yardım edecek biri... Wang Lin..."

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44315 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr