Çevirmen: Hollywood Hootsman

Editör: Lord Viole Grace

Wang Lin kadına bakıp sakince sordu, "Neden?"

Soğuk bir şekilde cevap verirken öldürme niyeti kadının yüzünü doldurdu, "Nedeni falan yok. Burası hariç istediğin yerde yaşayabilirsin!"

Wang Lin'in gözleri parladı ve Mor Bulut Köşkü'ne baktı. Biraz düşündükten sonra birkaç adım geri atıp oturdu ve yetişim yapmaya başladı.

Wang Lin sorun çıkarmak istemiyordu. Tian Yun Gezegeni'ne yetişim yapacak huzurlu bir yer bulmaya gelmişti, bir ev için biriyle aralarında husumet başlatmak istemiyordu.

Ve buradaki durum biraz karmaşıktı. Biraz düşündükten sonra tüm bunların bu Mor Bulut Köşkü'yle alakalı olduğu sonucuna vardı.

Kadın Wang Lin'in oturduğunu gördüğünde kaşlarını çatıp soğukça konuştu, "Orada da kalamazsın. Mor Bulut Köşkü'nün 50 kilometre yakınına adım bile atamazsın. Şimdi git!"

Wang Lin aniden başını kaldırdı ve bir öldürme niyeti gözlerinde parladı. Bu kadın yalnızca Ruh Dönüşümü'nün ilk aşamasındaydı, Wang Lin onu tehlikeli görmüyordu.

Kadın korkmadı ve Wang Lin'in bakışlarına karşılık verdi.

Kısa süre sonra Wang Lin bakışlarını çekip ayağa kalktı ve uzağa yürüdü.

Figürü kadının görüşünden kaybolduğunda bir esinti esti ve kadın sırtının soğuk terle kaplı olduğunu fark etti.

Alt dudağını ısırdı. Mor Bulut Köşkü'nden çıkarken bakışları kederliydi. Köşkün yanına oturup boş boş gökyüzüne baktı ve fısıldadı, "Kıdemli kardeş Sun Yun, küçük çırak kardeşin burada olduğu sürece kimse yerini alamayacak, kimse!"

Mor Bulut Köşkü'nden 50 kilometre uzaktaki güzel bir uçurumda Wang Lin durdu. Elini salladı ve bir uçan kılıç belirdi. Kılıç uçuruma doğru uçtu ve kısa süre sonra bir mağara açıldı.

Wang Lin uçan kılıçı kaldırıp içeri girdi. Kısıtlamalar yerleştirdikten sonra oturdu ve iç çekti.

Gözleri düşünceli bir ışıkla doluydu.

'Göksel Kader Tarikatı'nda işler karışık. Üç Sınama'yı geçmediğim halde Zhao Xingsha isimli adam bana küçük çırak kardeş dedi ve ustanın Mor Bulut Köşkü'nde yaşamamı ayarladığını söyledi.'

'Ve şimdi de Mor Bulut Köşkü'nde bir koruyucu var ve kimsenin yaklaşmasına izin vermiyor...'

'Tüm bunlar içini göremediğim bir esrar perdesiyle kaplı. Hepsinin içini görmenin bir yolunu bulmalıyım, özellikle Mor Bulut Köşkü'nün arkasındaki hikayenin!'

Göksel Kader Tarikatı gece geç saatlerde çok sessizdi. Nöbet görevindeki birkaç öğrenci hariç herkes yetişim yapıyordu.

Wang Lin gece gözlerini açıp ayağa kalktı ve açtığı mağaradan dışarı çıktı. Etrafa bakarken gözleri parladıktan sonra bir adım atıp siyah dumana dönüştü ve kayboldu.

Mor Bulut Köşkü, uzakta uzanan uyuyan bir canavar gibiydi. Şu an bir siyah duman şeridi Mor Bulut Köşkü'ne girdi.

Mor Bulut Köşkü'nün toplamda üç katı vardı. Wang Lin ilk katta belirdi. Etraftaki mobilyalar çok basit görünüyordu fakat çok sıradan görünmektense ferahlatıcı bir his veriyordu.

Etrafa baktıktan sonra Wang Lin ikinci kata çıktı. Burada birkaç sandalyeyle bir yatak vardı. Duvarda asılı bir dağ ve nehir tablosu vardı ve tablonun yanında eski bir kılıç asılıydı.

Tüm bunlar hiçbir anormallik olmayan bir şekilde çok sıradan görünüyordu.

Üçüncü katsa yetişim için kullanılan gizli bir odaydı. Tavan, Wang Lin'in daha önce hiç görmediği bir malzemeden yapılmıştı. Orada hiçbir şey yokmuş gibi gözüküyordu, dışarıdaki gökyüzü görülebiliyordu.

Wang Lin bu yer hakkında anormal bir şey bulamadı.

Zaman yavaşça geçti ve göz açıp kapayıncaya kadar Wang Lin, Göksel Kader Tarikatı'nın mor bölümünde yarım ay geçirdi.

Bu yarım ayda kimse Wang Lin'i aramaya gelmedi. Hatta diğer tüm öğrenciler ona garip bakışlar attı ve veba tanrısıymış gibi ondan uzak durdular.

Tian Yunzi asla onu çağırmadı, sanki Tian Yunzi onu unutmuş gibiydi.

Açtığı mağaranın 10 kilometre yakınına girmeye kimse cesaret edemedi, sanki orası yasak bölge gibiydi.

Bu yarım ayda kimse Wang Lin'le konuşmadı ve Zhao Xingsha yer yarılmış da içine girmiş gibiydi, ondan bir daha ses soluk çıkmadı.

Kadın her gün doğumunda Mor Bulut Köşkü'nün önünde beliriyordu. Tüm gün boyunca ona boş boş bakıyordu ve geçen yarım ayda bunu her gün yaptı.

Böyle devam etseydi Wang Lin umursamazdı. Kimsenin onu rahatsız etmeden yetişim yapabilmesi çok rahatlatıcıydı. Ancak on yedinci günün öğleninde Wang Lin mağarasında yetişim yaparken aniden kaşlarını çattı ve mağaranın dışına baktı.

Mağaranın dışında iki ışık ışını uzaktan uçtu. Bir kere etrafta döndükten sonra yakınlara indiler ve ışık ışınlarından açık mor cübbeli iki adam ortaya çıktı.

Yaşlı adamlardan biri şişman, diğeri zayıftı. Wang Lin'in mağarasına bakarlarken yüzlerinde soğuk ifadeler vardı. Biri bağırdı, "Bir kıdemlinin izni olmadan burada bir mağara açmaya hangi öğrenci cüret etti? Derhal dışarı gel!"

Wang Lin'in figürü mağaradan çıktı. İki yaşlı adama bakarken yüzü kasvetliydi. İkisi de Ruh Dönüşümü'nün ilk aşamasındaydı.

Yaşlı adamlardan biri bağırdı, "Kim burada mağara açmana izin verdi? Bir tütsü çubuğunun yanacağı sürede bu mağarayı yok edip buradan gitmelisin, yoksa tarikat kurallarına göre cezalandırılacaksın!"

Wang Lin'in gözleri daha da sakinleşti ve sordu, "Siz ikiniz kimsiniz?"

Şu ana dek konuşmayan kişi sakince konuştu, "Mor bölümün inzibati kıdemlileri!"

Wang Lin sağ elini arkasına salladı ve bir patlamayla yarım aydır yaşadığı mağara çöküp toz bulutu çıkardı.

Wang Lin'in figürü toz bulutunun içinde kaldı fakat gözleri sakindi.

Önceki agresif yaşlı adam alayla gülümsedi. "Mağarayı yok etsen de tarikat kurallarını çoktan çiğnedin. Bizi ana salona kadar takip et, orada biri suçunun cezasını verecek!"

Wang Lin derin bir nefes aldıktan sonra ikisine bakıp sakince konuştu, "Tek istediğim huzurla yetişim yapıp entrikalara karışmamaktı fakat buraya geldiğimden beri gördüğüm tek şey önyargı oldu. Boş versene be!"

Konuşmasını bitirdikten sonra ilerledi ve çantasına vurdu. Ruh Kırbaççısı'nı aniden elinde belirdi ve ikisine doğru bir ejderha gibi onu kamçıladı.

İki yaşlı adamın ifadeleri hızla değişti ve çabucak geri çekildiler. İkisi ilahi söylemeye başladı ve çok geçmeden siyah ve beyaz bir ışık ikisinden çıktı.

Yaşlı adamlardan biri çabucak bağırdı, "İnzibati kıdemliye saldırmaya cüret mi ediyorsun?!"

Fakat Ruh Kırbaççısı çok hızlıydı. Bir dizi ardıl görüntüden sonra bağıran yaşlı adamın ifadesi anında değişti. Bedeni sallandı ve sonra şiddetli bir patırtı sesiyle geri itildi. Ağzının kenarından kan çıktı ve has ruhu 7.5 santim dışarı çıktı.

Ruh Kırbaççısı, has ruh saldırılarında uzmandı!

Bedenine geri girmeye çalışırken ifadesi hayal edilemez bir korku sergiledi. Fakat Wang Lin ona şans vermedi. Wang Lin'in parmağı bir yay çizdi.

Bir kırmızı yıldırım yayı yaşlı adama doğru fırladı. Yaşlı adamın ifadesi, yıldırım yayını engellemek için bir sis bulutu tükürürken çok çirkindi.

Diğer kıdemlinin yüzü anında solgunlaştı ve tek kelime etmeden elindeki beyaz ışığı öne salladı. Mor bir kılıç hemen elinde belirdi, sonra Wang Lin'e işaret edip bağırdı, "Yedi Çökmüş Yıldız!"

Konuşur konuşmaz mor kılıç çatlayıp yedi parçaya ayrıldı. Kılıcın yedi parçası 10.000 kişilik bir ordunun aurasını taşıyordu ve Wang Lin'e doğru atıldı.

Wang Lin aniden döndü ve gözleri parladı. Gözlerinden muazzam miktarda öldürme niyeti çıktı.

"Bu... Nasıl bir bakış!?!?! Nasıl bir canavarı kışkırttım ben!?!?!" Yaşlı adam Wang Lin'in gözlerindeki öldürme niyetini gördükten sonra kalbi titredi. Tam o an Wang Lin çantasına vurdu ve Semavi Kılıç yıldırım hızıyla belirdi!

Semavi Kılıç'ın ardından Wang Lin'in bile ona çok dikkat ettiği Yarımay Bıçağı belirdi.

Gürleme sesi dalgaları yankılandı. Yedi kılıç parçası daha yaklaşamadan Semavi Kılıç'ın baskısı yüzünden parçalandı. Xu Liguo'in kahkahası Semavi Kılıç'ın içinden çıktı.

Hiç tereddüt etmeden yaşlı adam kaçmak için arkasını döndü. Az önce olanı açıkça görmüştü, yedi kılıç parçasının parçalanmasına neden olan Semavi Kılıç değil de arkasındaki Yarımay Bıçağı'ydı. O Yarımay Bıçağı göz açıp kapayıncaya kadar yedi darbe vurdu ve her darbe bir kılıç parçasına inip parçalanmasına neden oldu.

Ancak hızı çok süratli olduğundan yedi parça aynı anda parçalanmış gibi göründü.

Bunu gördükten sonra yaşlı adam şok olmayacaktı da ne yapacaktı? İçinden yakındı. Bunun olacağını bilseydi Zhao Xingsha'yı dinlemezdi. Pişman olsa da artık çok geçti.

Wang Lin kıdemliye bakmadı bile. Bir adımla has ruhu dışarı çıkan kıdemlinin yanına vardı. Kıdemli Wang Lin'in yaklaştığını hissettiğinde hala yıldırım yayına direniyordu. Direnmekten vazgeçip kaçmak üzereydi.

Wang Lin'in gözleri buz gibi soğuktu. Elini salladı ve avucunda Kısıtlama Bayrağı belirdi. Bir sallamayla sayısız kısıtlama fırlayıp kıdemlinin has ruhunun kaçış yolunu tamamen kapattı.

Aynı anda Wang Lin'in eli uzandı ve konuştu, "Geri gel!"

Has ruh arkasından gelen kuvvetli bir güç hissetti. Kısıtlamalarla çevrili olsa da kısa sürede onları kırabilirdi ancak şu anda o kısa süre yoktu!

Aniden dönerken dişlerini sıktı ve bağırdı, "Ben inzibatı kıdemliyim! Tian Yunzi'nin öğrencisi olsan bile beni öldürürsen tarikat seni cezalandırır!"

Wang Lin alayla gülümsedi. "Görünüşe göre kimliğimi biliyorsun!" Sağ elini geri çekip has ruha sefil bir çığlık attırdı ve onu geri çekti.

Aynı anda Wang Lin çantasına vurdu ve bir çan dışarı uçtı. Çan üç metre uzunluğuna büyüdü, sonra Wang Lin has ruhu çana fırlattı ve çan has ruhu hapsetti.

"Arıt!" Wang Lin dönüp bir yere bakarken bağırdı.

Baktığı yerde diğer yaşlı adam yüzünde acı bir gülümsemeyle geri çekilmeye zorlanıyordu. Wang Lin'in 30 metre yakınında durdu ve bir santim bile hareket etmeye cesaret edemedi. Yarımay Bıçağı tehditkar bir şekilde önünde hareket etti ve Xu Liguo'nun kibirli kahkahası Semavi Kılıç'tan çıktı.

"Torunum, büyükbaban Xu için kımıldama. Bir santim bile hareket etmeye cüret edersen seni parçalara ayırırım!"

Wang Lin sakince yaşlı adama bakıp yavaşça konuştu, "Bu yer sessiz kalmamı istemediğine göre biraz hünerlerimi gösterip boyun eğdirteceğim! Şimdi anlat bakalım, Mor Bulut Köşkü'nde önceden kim yaşadı?"