Bölüm 291: İsimsiz (2)

avatar
3940 16

Xian Ni - Bölüm 291: İsimsiz (2)


Çevirmen: Zawoske

Editör: Lord Viole Grace


Bayrağa 18 farklı kısıtlama seti yerleştirdikten sonra, Wang Lin derin bir nefes verdi. Zaten elinden gelenin en iyisini yapmıştı. Devam etmek istiyorsa, daha çok kısıtlamaya çalışmak zorundaydı. Saf saldırı kısıtlamaları miktarını çoğaltmanın tek yolu buydu.

 

Wang Lin çoktan gelecekte daha çok kısıtlama öğrenmeye karar vermişti. Sadece ilk tamamlanışında, bayrak zaten bu kadar güçlüydü, dolayısıyla ikinci tamamlanışa ulaşınca ne kadar güçlü olacağını görmek istiyordu. O aşamada, muhtemelen Ruh Değişimi yetişimcilerini şok edebilirdi.

 

Wang Lin bunu düşünürken, oldukça heyecanlandı. Tamamlanmış bayrağı kaldırdı ve hasarlıyı çıkardı. İnceledikten sonra, son kısıtlamayı yerleştirmekten vazgeçti. Bu bayrağın ana kullanımı ilahi ceza yıldırımını çağırmak olacaktı.

 

Kısıtlama bayrağını tamamladıktan sonra, Wang Lin atıldı ve tünelin karanlığına doğru uçtu.

 

Wang Lin bu bölgeyi epey iyi biliyordu. Sonuçta, o zamanlar yavaşça bu tehlikeli bölgede ilerlemişlerdi.

 

Tekrardan aynı şeyi yapıyor olsa da, dikkatsiz olmadı ve ihtiyatla indi.

 

Fazla olmasa da bir ruh yaratığı elde etmek için burayı seçmişti, zira hepsi Şeytanlar Denizi’ndekilerden çok daha güçlüydü.

 

Hatta burada birkaç metruk yaratık dahi bulunuyordu. Tabii ki, Wang Lin bile onlarla uğraşmak istemiyordu. Ruh Oluşturma yetişimcileriyle aynı güçte olan yüksek kademe ruh yaratıklarının peşindeydi.

 

Burada bir yaratık seçmesinin nedeni yaratık kapanı denilen bir hazinesi vardı. Bu kapan epey bir ruhsal enerji bedeliyle her yaratığı kontrol etmesine izin verirdi.

 

Wang Lin bunu, onlara yardım etme karşılığında Antik Tanrı Bölgesi’ne ilk gelişinde o antik yetişimcilerden almıştı.

 

Yıllar sonra, denemek için birkaç düşük kademe ruh yaratığı bulmuştu, bu yüzden de şimdi buradaydı.

 

Kutsal Alem’den Kutsal enerji elde edebilmek adına Wang Lin’in elinden gelebilen her şeyi hazırladığı söylenebilirdi. Yüksek kademe, bir Ruh Oluşturma yetişimcisiyle aynı seviyede, bir ruh yaratığı yakalayınca, epey işine yarayacaktı.

 

Ancak, bu zaman zarfı sırasında, yaratığın kaçmasına engel olmak için hazineye ruhsal enerji göndermek zorundaydı.

 

Aşağı inerken ilahi hissi yayılmış durumdaydı, lakin hiç ruh yaratığı bulmadı. Geçen sefer bu kadar gittiğinde, çoktan birkaç ruh yaratığı gördüğünden bu kafasını büyük ölçüde karıştırdı.

 

İnmeye devam etmeden önce biraz düşündü. Çok geçmeden, 10.000 metrelik ejderhanın geçen sefer düştüğü yere ulaştı. Orada duran Wang Lin tereddüt etmeye başladı. İnmeye devam ederse, o vakit metruk yaratıklara denk gelebilirdi.

 

Lakin yol boyunca tek bir ruh yaratığıyla dahi karşılaşmamıştı. Görünüşe göre bu gezisi boşa olacaktı. Biraz daha düşündükten sonra, Antik Tanrı Bölgesi’nden ayrılmak için bir mühür oluşturdu.

 

Sonuçta, ilerlemek basitçe söylersek aşırı tehlikeliydi. Wang Lin yalnızca bir ruh yaratığı için aşırı riske girmek istemiyordu.

 

Ancak, tam mührü oluştururken, altındaki karanlıkta büyük inciler gibi iki göz belirdi, ardından kırmızı bir ejderha birdenbire atıldı.

 

Wang Lin anında bu ejderhanın geçen seferkisiyle aynısı olduğunu fark etti. Ayrılmak üzereydi ki, aniden duraksadı ve ejderhanın önünde yeşil bir kurbağanın olduğunu gördü.

 

Bu kurbağa yaklaşık on metreydi ve arka ayaklarıyla geri vururken, peşinden gelen ejderhayla birlikte birdenbire ilerledi.

 

Tek kelime etmeden, Wang Lin kayaya gömüldü. İlahi hissi neler olduğunu görmek için yayıldı. Çoktan mührü bitirmişti ve ayrılmak için tek yapması gereken aktifleştirmekti. Artık ayrılmaya acele etmediğinden, neler olacağıyla ilgileniyordu.

 

Kırmızı ejderhanın ağzını açtığını ve bedenini kıvırdığını gördü. Düzeldiğinde, ilari atıldı. Kurbağayı çevrelemek adına bedenini kırbaç gibi kullandı.

 

Ejderha etrafına dolanmaya çalışırken kurbağa ansızın durdu. Birden, bütün bölgeyi aydınlatan parlak bir ışık kurbağadan yayıldı. Işık söndükten sonra, kurbağanın etrafında bir yıldırım küresi bulunuyordu.

 

Kırmızı ejderha bir kükreme kopardı ve çabucak kaçındı. Görünüşe göre bu yıldırımdan epey korkuyordu.

 

Wang Lin derin bir nefes aldı. Şoke olmuştu. Kurbağanın yıldırımı öyle özel gözükmese de, Wang Lin’e ilahi ceza yıldırımıyla karşılaştığı ilk zamanki aynı hissi veriyordu.

 

Bu kaplumbağa kırmızı ejderhayla savaşabiliyorsa o da bir metruk yaratık olabilirdi.

 

Lakin kaplumbağanın aşağıya inip gözlerindeki umutsuzlukla bir kayanın üzerine indiğini görünce hemen bu fikrini kafasından çıkardı.

 

Bakışlarından, bir metruk yaratık gibi gözükmüyordu. Sonuçta, iki metruk yaratık arasındaki savaş tek saldırıda belirlenmezdi.

 

Wang Lin birden epey heyecanlandı. Bir metruk yaratığı rahatsız etmeye razı değildi, lakin bu kurbağa yüksek kademe bir ruh yaratığıysa, o vakit ihtiyaçlarına uyardı.

 

O anda, kırmızı ejderha kükredi. Aniden, etrafında on kan küresi belirdi. Kan kürelerinin içlerinde ruh yaratıkları ruhları vardı.

 

Kan küreleri kurbağaya doğru fırladı.

 

Kurbağanın gözlerindeki umutsuzluk derinleşirken Wang Lin dişlerini sıktı ve dışarı atıldı...

 

Belirdiği anda, alaycı bir ifadelye kırmızı ejderha Wang Lin’e doğru atıldı. Üç kan küresi genç adama ilerledi.

 

Ruh yaratığı ruhlarını kürelerde gördükten sonra, Wang Lin sonunda bütün bu zaman boyunca hiç yaratık tespit etmediğini anladı. Bu ejderja delirip buradaki bütün ruh yaratıklarını öldürmüş ve ruhlarını bu kan kürelerine arıtmış olmalıydı.

 

Wang Lin’in ifadesi elini salladığı esnada kan küreleriyle yüzleşirken aynı kaldı. Ani bir ışık parladı ve bronz bir halka belirdi. Bu bronz halka bir bilezik boyutundaydı. Yakından bakılırsa, canlı gibi gözüken yüzlerce yaratığın yüzü görülürdü.

 

Bu bronz halka belirdiği anda, bütün ruh yaratıkları korktu ve halkadan kaçındı. Çabucak kurbağanın üzerine ulaştı ve inmek üzereydi.

 

Wang Lin bağırdı, ‘’Ölmek istemiyorsan, mücadele etme!’’ Ardından bedeni tünelden kaybolurken bronz halkaya bakmadı bile.

 

Bütün bunlar çok çabucak meydana geldi. Ejderha Wang Lin’in istediği zaman buradan ayrılma kabiliyetine sahip olacağını hiç düşünmezdi. Wang Lin’in varlığının gittiğini fark ettiktken sonra, ejderha bir kükreme kopardı ve bir kan çemberi yayıldı. Bu çembere dokunan her şey toza dönüşüyordu.

 

Kurbağa bronz halkadan kaçınacaktı, lakin Wang Lin’in sözlerini duyduktan sonra, gözleri ışıldadı. Kaçınmak yerine, bronz halkaya atıldı ve boynuna sarılmasına izin verdi. Tam kırmızı çember yaklaşırken, kurbağa kayboldu.

 

Ejderhanın öfkeli kükremesi tünel boyunca yankılandı.

 

Wang Lin girişte belirdi. Tam belirdiğinde, yüzü anında solgunlaştı ve yetişim yapmak için oturmadan önce hızlıca birkaç hap şişesi çıkardı.

 

Yanında büyük, yeşil bir kurbağa bulunuyordu. Kurbağa merakla çevresine bakındı. Boynunun çevresinde bronz bir tasma vardı.

 

Sinek yaratığı Wang Lin’in varlığını fark etti ve hemen yanına geldi. Ancak, kurbağayı da fark etti ve gürledi.

 

Kurbağa gözlerini devirdi ve dilini uzattı. Dil sineğe doğru yıldırım misali uçtu ve sinek kaçınıp keskin ağzıyla hemen kurbağaya atıldı.

 

Kurbağa küçümseyen bir bakış takındı ardından birdenbire karnı şişti ve sineğe bir yıldırım küresi gönderdi.

 

Sinek ağzını açıp bir halka oluşturan ve yıldırım küresini sıkıştıran on altın huzme tükürürken kükredi.

 

Tam o esnada, Wang Lin gözlerini açtı, kaşları çatıldı ve bağırdı, ‘’Yeter!’’

 

Kurbağa tembelce bir nefes aldı ve yıldırımı tekrardan yuttu. Sinek yaratığı vahşice kurbağaya baktı ama yaklaşmaya cesaret edemedi.

 

Sonuçta, sinek ve kurbağa arasında tam bir kademe farkı vardı.

 

Wang Lin’in yüzü hafifçe solgundu. Kapan kurbağanın boynuna sarıldığında, bir ton ruhsal enerji çekmişti. Bu, başarıyla kurbağayı kontrol etmeden önce genç adamı neredeyse bir mumyaya çeviriyordu.

 

Kurbağanın kontrolünü elde ettiği anda, aniden zihninde bir şey hissetmişti. Bu kapanın kontrole aldığı yaratık hakkında bilgiydi.

 

Bu kurbağa bir Yıldırım Kurbağa’sıydı ve yüksek kademe bir yıldırım ruh yaratığıydı.

 

Wang Lin’in bilgisine göre, bu hazine belli zaman zarflarında yaratığın kontrolünü sürdürmesi için ruhsal enerji çekerdi. Bu aralıklar belliydi, dolayısıyla iki yaratığa sessiz olun komutu bıraktıktan sonra, oturdu ve tekrardan yetişim yapmaya koyuldu.

 

Altı gün sonra, yaratık kapanı yine ruhsal enerji özümsemeye başladı, lakin bu sefer Wang Lin hazırlandığından, korkmuyordu.

 

Özümseme bittikten sonra, ruhsal enerjisini yenilemek için ruh hapları yuttu. Ardından ayaklandı ve elini salladı. Birdenbie, yaratık kapanı küçüldü. Kurbağa kapanla birlikte küçülüp Wang Lin’in eline dönmeden önce isteksizce kükredi. Artık bilezikten bütün yaratık yüzleri gitmişti. Yerlerini bir kurbağanın yüzü almıştı.

 

Yaratık kapanının ruhsal enerji çekme zamanlarını onayladıktan sonra, Wang Lin ayaklandı ve Kaotik Kırık Yıldızlar’dan ayrılmaya hazırlandı.

 

Ancak, sinek endişeli kükremeler kopardı ve Wang Lin’in dikkatini çekti. Çabucak altın huzmelerin geldiği gere uçtu ve durdu.

 

Bazı sebeplerden, yumruk boyutunda bir yarık yeniden belirmişti.

 

Wang Lin bir bakış attı, ardından Has Ruh’u bedeninden ayrıldı ve yarığa girdi. Bir anda, düzinelerce altın huzme kavradı, lakin ayrılmak üzereyken, altın huzmelerden yüzlerce kat kalın bir şey güneş vari nesneden ayrıldı.

 

Bu kalın huzme belirdiğinde, altın güneş küçüldü. Kalın huzme nereye gitse, diğer altın huzmeler kaçınıyordu. Direkt Wang Lin’e atıldı ve daha yaklaşmadan bile, Wang Lin kendisine gelen yıkıcı bir güç hissetti.

 

Wang Lin’in gözleri ışıl ışıl parladı ve bu şeye bir bakış attı. Saldırmadı aksine çabucak Has Ruh’unu bedenine geri çekti ve uzağa kaçtı.

 

Sinek yaratığı Wang Lin’in elindeki altın huzmelere bakıp peşinden gelirken bir şeyi fark etmişe benziyordu.

 

Wang Lin sadece kısa bir mesafe gerilemişti ki gök gürültüsü vari bir kükreme duydu ve sayısız girdap yumruk boyutundaki yarığın yanında belirdi. Girdaplar yarığın büyümesine neden olana dek yayıldı, ardından, büyük, altın huzme Wang Lin’e atıldı.

 

Wang Lin çabucak kaçtığı esnada arkasına bakmadı. Kaotik Kırık Yıldızlar o kadar da büyük değildi, dolayısıyla çok geçmeden kurduğu kıstılamayı geçti. Sinek yaratığını kavrayıp boyutsal çantasına kaldırdı ve Kaotik Kırık Yıldızlar halkasına atıldı.

 

Halkaya girdiği anda, devasa altın huzme Wang Lin’in yerleştirdiği kısıtlamalara çarptı. Ancak, Wang Lin’in kısıtlamaları anında yok oldu ve altın huzmeyi engelleyemedi.

 

Wang Lin ilahi hissiyle manzarayı gördü. Bu Kaotik Kırık Yıldızlar halkasından dışarı uçtuğu sırada kaşlarının çatılmasına sebebiyet verdi.

 

Altın huzme Kaotik Kırık Yıldızlar halkasından ürküyor gibi gözüküyordu. Sanki ilerlemesini engelleyen bir güç vardı. Bir yılan misali kıvrıldı ve Wang Lin’i işaret etti.

 

Wang Lin Kaotik Kırık Yıldızlar halkasının dışında durdu ve ayrılmadan önce altın huzmeye baktı. Yarığa olan iki gidişinin aşırı fazla olduğunu biliyordu. Açıkta altın huzmelerinin hükümdarı gibi bir şeyin onu durdurmak için belirmesine neden olmuştu.

 

Muhtemelen bu yüzden ejderha kaplumbağası olan yaşlı adam sadece yedi tane alıp ayrılmıştı.

 

Altın huzmeleri ölüm etki alanıyla çevreledikten sonra, sinek yaratığı çıkartıp verdi. Sinek yaratığı birer birer hepsini yuttu. Bu yaratık geçen birkaç günde epey iyi beslenmişti, zira bu altın huzmeler oldukça besleyiciydi. Bu altın huzmeler sayesinde, yüksek kademe bir ruh yaratığı olacağı gün uzakta değildi.

 

Kaotik Kırık Yıldızlar’dan ayrıldıktan sonra, biraz düşündü ve küçük bir kazan çıkarmak için boyutsal çantasına vurdu. Bu kazan Yağmur Kutsal Âlemi’ne gitmek için gereken, Yağmur Kazan’ıydı.

 

Bu kazan çok büyük değildi; tek elle tutulabilirdi. Ayrıca üzerinde hiç işaret olmadan epey sıradan gözüküyordu, lakin ilahi hisle incelenirse, ruhsal enerjiden çok daha güçlü bir aura ipliği fark edilirdi.

 

Bu aura açıkça ruhsal enerjiden birkaç kat daha saftı. Wang Lin bunun kutsal enerji olduğunu biliyordu.

 

Ancak, bu aura yetişim adına kullanmak için aşırı zayıftı. Ancak Kutsal Kapı’yı açmak uğruna anahtar olarak kullanılabilirdi.

 

Bu Yağmur Kazanı’nı elde ettikten sonra, Wang Lin daha önce de birçok kez incelemişti. Kaldırmadan önce bir süreliğine inceledi.

 

Normalde olanlara göre, Yağmur Kazanı belirdiğinde, bunun anlamı Kutsal Kapıların açılmak üzere olduğuydu. Belirişlerinin üzerinden yıllar geçmişti, yani yakında açılma günü gelmeliydi.

 

Ne yazık ki, yaşlı adam tam zaman vermemişti, yoksa bu kadar karışık olmazdı.

 

Wang Lin derin bir nefes aldı ve boyutsal çantasından bir yeşim parçası çıkardı. Sinek yaratığın sırtına atılmadan önce biraz kontrol etti ve Hou Fen’e yöneldi.

 

Sıradaki hedefi daha fazla şeytan oluşturmak ve Kutsal Alem’e gitmek için son hazırlıkları yapmak için yeterince avare ruh toplamak amacıyla dış savaş alanına gitmekti.

 

Hou Fen’in merkezinde büyük bir formasyon vardı. Bu her 500 yılda dış savaş alanındaki öğrencilerin geri dönmesi için açılan tek yönlü bir aktarım dizisiydi.

 

Bu günde, birisi bu formasyonun dışında belirid. Bu kişi beyaz giyiyor, zarif gözüküyordu ve zengin bir ailenin oğlu gibiydi.

 

Gözleri yıldızlar gibiydi ve teni inci kadar beyazdı. Formasyonun yapısına çalışıyordu.

 

Bu kişi Wang Lin idi!

 

Bu formasyonun açılmasına daha vardı, lakin o kadar yıl bekleyemezdi. Bu formasyonu ve ruh yutucu olarak yetkilerini ters transfer yapmayı denemek için rehber şeklinde kullanmaya karar vermişti.

 

Aktarım dizisini birkaç gün inceledikten sonra, biraz düşündü ve formasyonu biraz değiştirip içine yürürken gözleri ışıldadı. Yavaşça formasyonla birleştiği esnada Has Ruh’unu yaydı. Formasyondaki semboller ağır ağır ışıldadı ve bedeninde toplandı. Yavaşça, Wang lin kayboldu.

 

Kaybolduğu esnada, formasyon parçalandı ve daha fazla kullanılamaz hale geldi.

 

Birkaç yıl geçti. Güneydeki üçüncü derece bir yetişim ülkesindeki bir aktarım dizisinde, bütün yetişimciler burada toplanmış, 4.derece yetişim ülkesi elçisinin dış savaş alanı tünelini açması için bekliyordu.

 

Sun Wen 4.derece yetişim ülkesi Gong Sun’dan bir yetişimciydi. Elçi olarak buradaydı. Sadece geç aşama Kadim Ruh’ta olsa da, ailesi Gong Sun ülkesinde çok önemliydi, dolayısıyla deneyim kazanmak adına buraya yollanmıştı.

 

Bugün ilk defa dış sava şalanına tünel açacaktı, bu yüzden biraz endişeliydi, lakin çoğunluğukla başkalarının hayran hayran bakmasının keyfini çıkarıyordu.

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44325 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr