Bölüm 262: Şeker

avatar
3457 22

Xian Ni - Bölüm 262: Şeker


Çevirmen: Zawoske

Editör: Lord Viole Grace


Küçük yetişimcinin gelişiyle kaçışı arasında sadece birkaç kısa an geçmişti. Tekniğinin ölümlülere görünmez olduğu gerçeği ve bu yüzden ölümlülerin dikkatini çekmediği eklenirse, çoğu kişi yalnızca soğuk bir rüzgarın estiğini hissetti.

 

Ne var ki, caddelerde çok daha az kişi vardı. Bunun nedeni, kan kusup bayılan Xu Tao’ydu.

 

Xu Tao bu caddeden sekiz yıl önce zaten taşınmıştı, dolayısıyla kimse artık onu tanımıyordu.

 

Wang Lin iç çekti. Arkasında bağlı elleriyle, manav dükkanına girdi. İçeri girdiği sırada, dükkan sahibi çabucak onu selamlamaya geldi.

 

Wang Lin caddede bayılmış Xu Tao’yu işaret etti ve söylendi, ‘’Dükkan sahibi, lütfen iki çalışan onu benim dükkana taşısın.’’

 

Manav dükkanının sahibi biraz tereddüt etti.  Göze çarpmadan etrafa bakındı ve ardından kimsenin bakmadığına emin olduktan sonra, Wang Lin’e seslendi, ‘’Patron Wang, bu kişi öldü mü yaşıyor mu onu bile bilmiyoruz. Hadi bunu polislere bildirelim. Yoksa epey belaya bulaşabilirsiniz.’’

 

Wang Lin gülümsedi. Dükkan sahibinin omzuna hafifçe vurdu ve devam etti, ‘’Endişelenme. Benim için onu taşıyacak birilerini bul.’’

 

Bununla birlikte, arkasını döndü ve elleri arkasında yavaşça uzaklaştı.

 

Dükkan sahibi Wang Lin’in arkasından baktı. İç çekerek mırıldandı, ‘’İyi birisi. Patron Wang gerçekten iyi birisi.’’ Kendi kendine mırıldanmayı bitirdikten sonra, bağırdı, ‘’Küçük iki ve küçük üç, dışarı çıkın ve şu adamı patron Wang’ın dükkanına taşıyın.”

 

Tam Wang Lin dükkanına varırken, iki genç çalışan Xu Tao’yu getirdiler ve Wang Lin’in talimatlarını takip ederek, dükkana yerleştirdiler.

 

Wang Lin rahatça birkaç gümüş sikke verdi ve iki genç çalışanı gönderdi. Ardından, sobanın yanına oturdu ve sessizce düşünmeye başladı.

 

Yardım etmezse, Xu Tao hayatta kalamazdı. Wang Lin derin bir nefes verdi. Xu Tao’nun ona geçen on yılda ne kadar saygılı olduğunu düşünerek, Wang Lin boyutsal çantasından en kötü hapını çıkardı ve Xu Tao’nun ağzına attı.

 

Ardından Xu Tao’nun uyanması için beklerken şarap şişesini aldı ve içmeye koyuldu.

 

Küçük yetişimciye gelirsek, panik içinde kaçıyordu. Ölümlüleri alarma geçirmeyi umursamadı, dolayısıyla uçan kılıcını çıkardı ve doğuya uçtu.

 

Şehrin doğu kısmında, bir tapınak vardı. Bu tapınak epey sessizdi ve önünde nilüferler ve açan pembe çiçeklerle bir gölet vardı. Taze yeşil nilüfer yaprakları gölette yüzüyor ve nazikçe son derece sakinleştirici gözüken dalgalar yaratıyordu.

 

Kaldırım taşından bir yol tapınaktan uzanıyordu. Yanlarında biraz söğüt ağaçları vardı. Rüzgar estiğinde, söğüt ağaçları haşırdadı. Bütün bunlar çok güzel bir manzara oluşturuyordu.

 

O anda, bir meltem olsa da, hışırdayan yaprakların sesleri uçma sesleri tarafından bastırıldı. Küçük yetişimci aniden tapınağın kapısının önüne indi ve kan kustu. Tapınağın kapısını açıp içeri koşarken yüzü solgundu.

 

Tapınağın içinde bağdaş kurmuş oturan birkaç yetişimci gözlerini açtı. Birisi küçük yetişimcinin durumunun ne kadar kötü olduğunu gördü. Ayaklandı ve sordu, ‘’Küçük öğrenci kardeş, nasıl paçavra bir ölümlü böyle ağır yaralanmana neden olabildi?’’

 

Küçük yetişimci adamı yana itti ve söylendi, ‘’Ustayı görmem lazım! Usta!’’

 

‘’Bu panik de ne?’’ Tapınağın içinden orta yaşlı bir adam çıktı. Bu kişinin yüzü genişti ve gözleri küçüktü. Büyük kulakları epey dikkat çekiciydi, lakin yakından incelendiğinde, oldukça asil gözüküyordu.

 

Bu kişi belirdiğinde, bütün yetişimciler ayaklandı ve saygıyla yanda durdular.

 

Küçük yetişimci orta yaşlı adamı gördükten sonra, diz çöktü ve konuşmaya koyuldu, ‘’Usta, birisi muhafız ruhumu yok etti ve ruhuma zarar verdi. Usta, lütfen intikamımı alın!’’

 

Büyük kulaklı yetişimci küçük yetişimciye baktı. Ardından, kollarını salladı ve eliyle uzandı. Birdenbire, siyah gaz sarmalları havada toplanarak, devasa bir kafatası oluşturdu.

 

Ardından, büyük kulaklı yetişimci kafatasını işaret etti, sonrasında kafatasını kavradı ve tek kelime etmeden, küçük yetişimcinin alnına bastırdı. Siyah gaz yüzünü kapladığı esnada küçük yetişimcinin ifadesi acı çeken bir hal aldı. Devamında bir ağız dolusu siyah kan kustu ve yüzündeki siyah gaz yavaşça kayboldu. Artık yüzü kırmızıydı ve muhafız ruhunun yok edilmesinden dolayı gördüğü zarar iyileşmişti.

 

Büyük kulaklı yetişimci sağ elini salladı ve yavaşça konuştu, ‘’Ne olduğunu anlat.’’

 

Küçük yetişimci derin bir nefes aldı ve çabucak ne yaşandığını, birkaç fazla detay ekleyerek, anlattı. Küçük yetişimci konuşurken epey zeki görünüyordu ve büyük kulaklı yetişimci öylece sessiz bir şekilde dinliyordu. Diğer öğrenciler bir şey demedi, lakin hepsi garip bakışlar takınmıştı.

 

Çok geçmeden, küçük yetişimci konuşmayı bitirdi. Gözleri nefretle kaplıydı. ‘’Usta, sizin isminizi zaten söylemiştim, lakin bu adam aşırı kibirliydi. Usta, ne olursa olsun, ona bir ders vermeliyiz.’’ diye ekledi.

 

Büyük kulaklı yetişimci küçük yetişimciye bakarken ifadesi sakindi, ‘’Bu yetişimciyi gördüğünde, sanki bir ölümlü gibi hiç ruhsal enerjisi olmadığına emin misin?’’ dedi.

 

Küçük yetişimci çabucak onayladı ve yanıtladı, ‘’Evet, usta. Doğru. Başlangıçta, sadece bir ölümlü olduğunu düşündüm.’’

 

Büyük kulaklı yetişimcinin gözlerinde garip bir ışık belirdi. Küçük yetişimciye seslendiği sırada öfkeli gözükmüyordu, ‘’Benimle gel ve yolu göster. Teknik kullanmaya gerek yok. Yürüyeceğiz.’’

 

Küçük yetişimci çok mutluydu ve hızlıca büyük kulaklı yetişimciyle tapınaktan çıkarak yol göstermeye başladı. Kalan yetişimcilere gelirsek, bazıları takip etmek istedi, lakin ustalarının bir şey demediğini görünce, tereddüt ettiler. Birisi derin bir nefes verdi ve söylendi, ‘’Usta küçük öğrenci kardeşe aşırı düşkün.’’

 

Orta yaşlı bir adam çarpıkça gülümsedi ve yavaşça söze girdi, ‘’Bu ilk defa olmuyor. Bu tür şeyler çok sık oluyor. Ustanın bilgeliği düşünülürse, nasıl küçük öğrenci kardeşin sözlerindeki yalanları görmüyor olabilir ki? En iyisi çok kurcalamayalım.’’

 

‘’Küçük öğrenci kardeşimizin kişiliğini göze alırsak, er geç büyük bir belaya bulaşacak, ah!’’ Başka biri birkaç şey mırıldandı.

 

İlk konuşan kişi hüzünle söylendi, ‘’Usta burada olduğu sürece, küçük öğrenci kardeş başına büyük bela alsa bile, yine de sorun olmamalı. Onun yerine bizden birinin başı belaya girerse, o zaman ne olacağını söylemesi zor.’’

 

‘’Bu ustanın küçük öğrenci kardeşe destek çıkışına ilk defa tanıklık edişimiz değil. Küçük öğrenci kardeşin yetişim yöntemi bile bizimkilerden farklı. Unut gitsin. İçten içe bildiğimiz sürece, sorun yok. Yüksek sesle dile getirirsek, bu bizi kıskanıyormuş gibi gösterir.’’

 

‘’Acaba bu sefer küçük öğrenci kardeşimizi hangi tarikatın hangi öğrencisi öfkelendirdi. Söylediğine göre, bu kişi ölümlülerin içine karışmış.’’

 

‘’Dört Tarikatı Birliği gerçekten büyük ve bütün türden yetişimcilere sahip. Küçük öğrenci kardeşin muhafız ruhunu bu kadar kolayca yok edebildiyse galiba bu yetişimci Merkez Oluşturma aşamasında.’’

 

‘’Bunu konuşmanın mantığı ne? Dört Tarikat Birliği’nde duran ustamızla, Merkez Oluşturma yetişimcilerini geç, Kadim Ruh yetişimcilerinin bile şansı yok.’’

 

Biraz konu hakkında konuştular, ardından yetişim yapmaya devam ettiler.

 

Küçük yetişimci ilerlerken, son derece gururlu hissediyordu. Ustasının her zaman ona karşı iyi davrandığını biliyordu. Belki de bu ustanın şahsi öğrencisi olmasından kaynaklıydı.

 

Küçüklüğünden beri, ne zaman sorunu olsa, tek yapması gereken ustasına söylemekti. Ardından ustası onu alır ve kimi isterse yok ederdi. Bütün bu yıllar boyunca, ustası onu bir kere dahi reddetmemişti.

 

Bıyık altından alayla sırıttı. Şimdi ustası burada olduğuna göre, bu kişinin huzura erecek bir yeri olmadan ölmesini sağlayacak ve bu kişinin onu rahatsız etmenin sonuçlarını bilmesine izin verecekti.

 

Bunu düşünürken, çaktırmadan ustasına baktı ve herhangi bir ifadesi olmadığını gördü. Gizlice gülümsedi, çünkü ustası ne kadar ifadesizse, o kadar öfkeli olduğunu biliyordu.

 

Anılarında, ne zaman ustası onunla uğraşan birisini yok etmeye götürse, ustası her zaman bu ifadeyi takınırdı. Kimi düşman yaparsa yapsın, ustasını gördüklerinde, hepsinin yüzü solgunlaşırdı. Bazısı merhamet için yalvarır, bazısı kaçmayı dener ve hatta bazısı karşı koymaya çabalardı, lakin ne olursa olsun, bu üç tür kişinin de aynı sonu paylaştığını görmüştü.

 

Küçük yetişimcinin içindeki gurur kabararak, sanki yeni şeker yemiş gibi hissetmesini sağladı. O kişinin çoktan kaçmamış olduğunu umarak, hızlıca yürümeye başladı.

 

Yürürlerken, büyük kulaklı yetişimci aniden durdu. Küçük yetişimci çabucak birkaç adım geri geldi ve büyük kulaklı yetişimcinin şeker satan bir tezgaha baktığını gördü.

 

Büyük kulaklı yetişimci öne çıkıp yumuşakça sorduğu sırada gözlerinde nazik bir ışık açığa çıktı, ‘’Bu şeker ne kadar?’’

 

Tezgahta duran satıcı büyük kulaklı figürü gördüğünde, bilinmeyen nedenlerden, içinde ona karşı iyi bir his gelişti ve yanıtladı, ‘’Sadece bir bakır sikke yeterli.’’

 

Büyük kulaklı yetişimci gülümsedi ve kafasını salladı, ardından bir bakır sikke çıkardı. Bakır sikkeyi verdikten sonra, farklı şekerlere yakından baktı ve birini seçti.

 

Küçük yetişimci afalladı. İlk defa büyük kulaklı yetişimcinin şeker aldığını görüyordu, dolayısıyla ağlasa mı gülse mi bilmiyordu. Lakin beklemediği şey büyük kulaklı yetişimcinin şekeri ona uzatmasıydı.

 

‘’Fu Er, seninle ilk karşılaştığımda, şeker uğruna bir grup çocukla kavga ediyordun. Belki bunu uzun zaman önce unutmuşsundur...’’ Büyük kulaklı yetişimcinin gözleri hüzünle kaplıydı.

 

Küçük yetişimci şaşırdı ve acılı çocukluğunu düşünmeden edemedi. Eğer ustası olmasaydı, o zaman muhtemelen çoktan ölmüş olurdu. Gözleri hafifçe kızardı ve fısıldadı, ‘’Unutmadım. Beni oradan alan ve yetişimi öğreten kişi sendin, usta.’’

 

Büyük kulaklı yetişimci küçük yetişimcinin kafasını okşadı ve mırıldandı, ‘’Hadi gidelim. Beni o kişiye götür.’’

 

Küçük yetişimci şekere bakarken, çocukluğundan görüntüler zihninde yeniden oynadı. Derin bir nefes aldı ve şekeri boyutsal çantasına dikkatle koydu. Şekeri hayatının geri kalanı boyunca saklamaya karar verdi, çünkü bu ustasının onun için aldığı bir şeydi...

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr