Bölüm 255: Soygun

avatar
3467 26

Xian Ni - Bölüm 255: Soygun


Çevirmen: Zawoske

Editör: Lord Viole Grace


Bu gece, ay yüzünü insanlara göstermemekte inatçıydı.

 

Wang Lin dükkanın arka tarafındaki yatağında yatıyordu. Yanında bir şişe şarap vardı. Şarabı aldı ve bir yudum içti. Wang Lin bu geçmiş yılda, yetişimci zihniyetinden kurtulmayı başardığını ve daha çok bir ölümlü gibi olduğunu hissedebiliyordu.

 

Mesela şu örneği verelim; artık nadiren yetişim yapıyordu, lakin bu daha öncelerde imkansız olurdu. Dört yüz yıllık kaçışı ve katliamında, neredeyse her zaman bedenindeki ruhsal enerji yükselirdi ve yetişimini arttırmak için bulabildiği her zamanı kullanırdı. Hayatı ölümcül entrikalar ve hayatını tehdit eden tehlikelerle doluydu. Birazcık dikkatsiz olursa, ölmüş olurdu.

 

Daha önce hiç böyle yayılıp uyumamıştı. Gecelerinin çoğunu yetişim yaparak geçirmişti.

 

Bu tür bir hayat son derece heyecanlı ve coşkuluydu, ama pişmanlıkla kaplıydı. Dengesizdi. Bu hayatta bir şey eksikti.

 

Şimdi, Wang Lin’in hayatında çelişkiler yoktu. Biraz sıkıcı olsa da, bu Wang Lin’in ruhunu temizliyordu.

 

Wang Lin bu hissi ilk fark ettiğinde epey garip hissetmiş, lakin yavaş yavaş kabul ederek bir ölümlü hayatı yaşamaya devam ediyordu.

 

Şarabını kaldırdı ve bir yudum aldı. Ardından, aniden kaşlarını çattı.

 

O anda, iki yetişimci dükkanının dışına vardı. Bedenleri dükkana adeta hayalet misali süzülüyordu. Birisi elini salladı ve Wang Lin’in dükkanının ana kapısı sessizce açıldı.

 

İkili çabucak içeri girdi. Kapı rüzgar tarafından arkalarından kapandı.

 

Dükkanın içinde, bütün o oymalara bakarken ikilinin gözleri ışıldadı. Gözleri dehşetle kaplandı, lakin bu dehşet çok geçmeden sonu gelmeyen açgözlülükle yer değiştirdi.

 

‘’Bir sürü büyülü hazine var!’’ Yetişimcilerden birisi soğuk havadan derin bir nefes çekti. Oymalardan birisini kavradı ve inceledi. Bedeni titreyiverdi ve hızlıca oymayı fırlattı.

 

Gözlerindeki açgözlülük daha da güçlendi. Elini salladı ve raflardaki bütün oymalar boyutsal çantasına girdi.

 

Diğer yetişimci diz çöktü ve köşedeki kutuyu incelemeye başladı. Ardından, tamamlanmamış bir oyma tuttuğu esnada bağırdı. Boğazındaki sıcaklığı hissedip bir ağız dolusu kan kusarken ifadesi garipleşti.

 

Çabucak elindeki oymayı fırlattı ve oyma adeta bir antik yaratık gibi geriledi.

 

Aslında, oymaya dayanamaması şaşırtıcı değildi. Bu Altı Arzunun Şeytan Lordu’nun bir tamamlanmamış oymasıydı. Tamamlanmamış olsa da, oymanın içindeki ruhsal baskı bir geç aşama Kadim Ruh yetişimcisi seviyesindeydi. Merkez Oluşturma yetişimiyle, bu yetişimcinin dayanması mümkün değildi.

 

Neyse ki çabucak bırakmış ve oymadaki ruhsal baskı tamamen uyanmamıştı. Yoksa öyle sadece bir ağız dolusu kan kusmakla kalmazdı.

 

Tahta oyma düşerken, devasa görünmez bir el tarafından yakalandı ve Wang Lin’in eline geldi. Wang Lin arka odadan çıktı. Oymayı kaygısızca bir rafa koydu, ardından şarabından bir yudum aldı ve söylendi, ‘’Toplamda 4.520 altın. Ödeyin.’’

 

Wang Lin belirdiğinde, ikili birden durdu ve dehşete düşmüş ifadelerle Wang Lin’e baktı.

 

 Özellikle de, oymadaki ruhsal baskıdan henüz yaralanan yetişimci; yüzü solgundu ve alnı ter içinde kalmıştı.

 

Onların bakış açısından, Wang Lin’in belirmesi aşırı garipti. İkisi dükkana girmeden önce, ruhsal enerjilerini içeriyi kontrol etmek için kullanmışlardı. Arka odada birisi olsa da, sadece bir ölümlüydü.

 

Lakin şimdi, ölümlü olarak gördükleri kişi, sessizce önlerinde belirmişti. Adeta kafalarına bir yıldırım düşmüş de, dehşete düşmelerine sebep olmuş gibiydi.

 

Tahta oymaların büyülü hazineler olduğu eklenirse, ikisi aptal olsa bile, önlerindeki bu adamın rahatsız etmenin bedelini ödeyemeyecekleri bir kıdemli olduğunu fark ederlerdi.

 

İkili birbirine baktı ve saygıyla konuştular, ‘’Kıdemliyi selamlarız. Küçükleriniz Beyaz Bulut Tarikatı’nın öğrencileri. Küçükleriniz kaba davrandı, umarım kıdemli bizi affeder.’’

 

Wang Lin düz bir şekilde sordu, ‘’4520 parça altınınız var mı?’’

 

İkili birbirine baktı. Onlar yetişimciydi, yani ruh taşı istenseydi, biraz yanlarında vardı, ama gerçekten de şu anda ölümlülerin kullandığı altından yanlarında pek yoktu. Tabii, eğer hazırlanmaları için zaman verilirse, 4000, hatta 40.000 altın parçası hazırlayabilirlerdi.

 

Wang Lin ikilinin ne düşündüğünü fark etti ve iç çekti. Elini salladı ve oymaları tutan boyutsal çanta eline uçtu. Öylece elini boyutsal çantaya doğru salladı ve çantanın sahibi zorla bir ağız dolusu kan yutmak zorunda kaldı.

 

Genç adam çantadaki ilahi hissi silerken yetişimcilerin gözlerindeki saygı daha da derinleşti.

 

Wang Lin çantayı salladı ve oymaların hepsi tek bir hata olmaksızın eski yerlerine uçtu. Sanki ilk yerlerinden hiç oynamamış gibiydiler.

 

‘’Gidin. Tekrar geldiğinizde, yeterince altın getirirsiniz.’’ Bununla birlikte, Wang Lin elini salladı ve boyutsal çanta sahibine geri döndü. Ardından, ikili güçlü bir kuvvet tarafından kapıya doğru ittirildiler.

 

Kapıya çarpmak üzereydiler ki, kapı açıldı ve ikili dükkandan atıldılar.

 

Bu tek itme sonunda kendilerini dengeleyene kadar ikiliyi on kilometreyi aşkın mesafe göndermişti. Gözlerinde akıl almaz bir dehşet ve şok peydahlandı. Onların bakış açısından, gencin yetişimi dayanma sınırlarının aşırı üstündeydi.

 

İkili biraz düşündü ve kendilerini epey şanslı saydılar. Bununla birlikte, çabucak ayrıldılar. Bu iki yetişimci saraydaki ikiliydi.

 

Oymalardaki anormalliği fark etmişler, dolayısıyla keyif çatan Xu Tao’yu bulmaya gitmişler ve bu dükkanı öğrenmişlerdi. Lakin az önce yaşanandan sonra, bu dükkan hakkında başka bir şey düşünmek için basitçe aşırı korkmuşlardı.

 

İkili Wang Lin’in çoktan üzerlerine ilahi hissini bıraktığından habersizdi. Wang Lin hakkında eğer kötü düşünceleri olursa, anında ölürlerdi.

 

Aslında, Wang Lin’i tanıyor olsalardı, o vakit olağanüstü derecede şanslı hissederlerdi. Eğer bir yıl önceki Wang Lin’le karşılaşsaydılar, tek sonuç ölümlerine giden keskin bir yolculuk olurdu.

 

Wang Lin içeride oturdu. Şarabından bir yudum aldı ve iç çekti. ‘’Bir yıldır kimseyi öldürmedim.’’ Bununla birlikte, arka odaya geri döndü ve uyumak için yattı.

 

Zaman çabucak aktı ve iki yıl geçip gitti. Bu çoktan Wang Lin’in başkentte bulunduğu üçüncü yıldı.

 

Da Niu daha da uzamış, güçlenmiş ve daha çok komşuyu etkilemişti. Kong Kumaş Dükkanı’nın sahibi hastalık yüzünden hayata veda etmiş ve dükkan başka birine satılmıştı.

 

Da Niu’nun ebeveynlerinin yüzleri birkaç hafif kırışıklık kazanmıştı. Hala genç olsalar da, zamanın geçişinden kaçamazlardı.

 

Bu iki yılda, birçok komşunun Wang Lin’le evlilik konuşmaya geldiğinden bahsetmeye değerdi, lakin hepsi her seferinde Wang Lin tarafından reddedilmişlerdi.

 

Xu Ailesi’nin ikinci oğlu çoktan evlenmiş ve sağlıklı bir bebeği olmuştu. Xu Tao saygılarını sunmaya geri gelmişti. Wang Lin’e yüz altın parçası vererek, prensten olduğunu söylemişti.

 

Aslında, bu iki yılda, her yeni yıl sıraısnda, Xu Tao epey altın ve gümüş getiriyordu. Bu konuya gelirsek, Wang Lin reddetmiyordu. Hepsini kabul ediyordu.

 

Sonbahar geçti ve kış geldi. Güneş doğdu battı. Geçmiş iki yıl sırasında, Wang Lin birçok gencin doğuşuna ve yaşlının ölümüne tanıklık etti. Genç adam epey düşünceliydi.

 

Bu iki yılda, sadece iki kez yetişim yapmıştı. Artık yetişim seviyesini umursamıyor ve nadiren kontrol ediyordu. Kırmızı öze gelirsek, sadece ince bir katmanı kalmıştı. Geri kalanı üç kırmızı boncuğa yoğunlaştırılmış ve boncuklar boyutsal çantasına atılmıştı.

 

İncelemelerine göre, dördüncü boncuk oluştuğunda, kırmızı öz tamamen gidecekti.

 

O zamanki iki yetişimci bu iki yılda sadece bir kere gelmişti. Büyük miktarda ölümlü altını verdikten sonra, üç tahta oyma almışlardı.

 

Bu iki yılda, Wang Lin’in dükkanı şehrin batı kısmında biraz ün kazanmıştı. Çok müşterisi olmasa da, ilk yıla kıyasla çok daha iyiydi.

 

Ne var ki, Wang Lin’in dükkanının en yaygın ziyaretçileri ölümlüler değil, yetişimcilerdi. Gelen on kişiden altısı yetişimci oluyordu.

 

Her yetişimci ölümlü altınıyla oyma almaya geliyordu. Bu iki yılda, epey bir tahta oyma satmış ve bir sürü altınla gümüş toplamıştı.

 

Başkentin batı kısmında böyle muazzam birisinin olduğu gerçeği yavaş yavaş yetişimciler arasında ünlenmişti.

 

Wang Lin hala sakindi. Hala bir ölümlü hayatı deneyimlemek istiyordu. Dükkan, denemesi için sadece bir oyuncaktı ve tahta oymalarda aynıydı.

 

Yeni yıl olmak üzereydi ve başkent oldukça canlıydı. Wang Lin dükkanından çıktı ve dışarıda oturdu. Gözleri hasretle kaplıydı.

 

Başkente geldiğinden beri bu geçiridği üçüncü yıldı. Her seferinde, bu deneyimi farklıydı, bir şey haricinde; çocukluğuna karşı duyduğu pişmanlık.

 

Da Niu elinde havai fişeklerle sokağın karşısındaki demirci dükkanından koşturarak çıktı ve mutluca oynamaya başladı. Da Niu’yu gördükten sonra, Wang Lin’in gözlerinde mutluluk peydahlandı. Wang Lin bu çocuğun 11 yaşından 14 yaşındaki bir gence büyüyüşünü izlemişti.

 

Geçen yıl, Da Niu babasını daha fazla reddememiş ve demir işleri öğrenmeye başlamıştı. Ancak, ne zaman vakti olsa, gelir Wang Lin’in oyma yapışını izlerdi.

 

Da niu sık gelmese de, günde bir şişe meyve şarabı getirmeyi aksatmazdı.

 

Havai fişeklerle oynayan Da Niu Wang Lin’e doğru koşturdu ve soğuk banka oturdu. Soğuğu umursuyormuş gibi gözükmüyordu. Wang Lin’e kaş göz yaparak konuşmaya başladı, ‘’Wang amca, babamdan birkaç gün önce şehrin güney kısmındaki esnaf Lu’nun kızını seninle evlendirmek istediğini duydum. Neden kabul etmedin? Gizlice onu daha önce görmüştüm, kendisi çok güzel.’’

 

Wang Lin gülümsedi. Da Niu’nun kafasını okşadı ve söylendi, ‘’Amcanın zaten bir karısı var.’’

 

‘’Ah? Gerçekten mi? Nasıl oldu da hiç onu görmedim?’’ Da Niu birden ayaklandı. Yüzü şokla kaplıydı.

 

‘’Buradan çok uzaklarda o, beni beklyior. Bir gün, gideceğim ve onu bulacağım!’’ Zihninde bir kadının görüntüsü belirirken Wang Lin’in sesi nazikti.

 

Da Niu müzip bir gülümseme takındı. ‘’Anladım. Wang Amca, başkente para kazanmak için geldin, bölyece eve geri dönüp evlenebilirsin!’’ deyiverdi.

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr