Bölüm 244: Teng’in Kökünü Kazımak (1)

avatar
3858 23

Xian Ni - Bölüm 244: Teng’in Kökünü Kazımak (1)


Çevirmen: Zawoske

Editör: Lord Viole Grace


Olay sadece Wang Lin’in ilahi ceza yıldırımını kullanmak zorunda kalmasına neden olmamakla kalmamış, ayrıca bir damla Antik Tanrı kanı kazanmıştı. Bu kan damlası çok saf olmayıp bir kullanıştan sonra kaybolacak olsa dahi, yine de hayatını bir kere kurtarmak için yeterliydi.

 

Wang Lin elini salladı ve kısıtlama bayrağı kendisine geri döndü. Bayrağa baktı ve Teng Ailesi’yle olan mesele bitince, ilahi ceza yıldırımına dayanabilecek bir yer bulmaya ve son kısıtlamayı bayrağa yerleştirmeye karar verdi. O vakit, ilk seviye tamamlanışa ulaşacak ve gücü büyük ölçüde artacaktı. Gücü rakibe neredeyse hiç etkisi olmadığı bugünkü gibi olmayacaktı.

 

Wang Lin ilk defa basitçe aşırı az büyülü hazineye sahipmiş gibi hissetti.

 

Bronz aynanın patlaması sahip olduğu azıcık büyülü hazinelerden birini daha kaybetmesine neden olmuştu.

 

Bu noktada, gerçekten kullandığı tek büyülü hazineler kısıtlama bayrağı ve kılıç kınıydı. Uçan kılıcına gelirsek, artık aşırı zayıf kalıyordu ve tekrardan arıtılması lazımdı.

 

Bu üçlü haricinde, birkaç tane daha vardı, lakin onlar ancak belli koşullarda etkili olurdu, misal yaratık kapanı sadece güçlü yaratıklara karşı işe yarardı.

 

Ve ayrıca o gizemli parşömen vardı. Wang Lin onu daha kullanmamış olsa da, ne zaman çıkarsa parşömenden bir şey hissedebiliyordu. İçinde güçlü bir yaşam formu var ve öyle rastgele açılmaması gerektiğini hissediyordu.

 

Tabii ki, başka büyülü hazineleri vardı, lakin aşırı zayıftılar.

 

Wang Lin biraz düşündü, ardından üç boyutsal çanta çıkardı. Büyülü hazine eksikliğinden gelen tehlike hissiyhatı öyle bir şeydi ki bu üç çantaya bir bakış atmadan edemedi.

 

Bu savaş boyunca, Wang Lin Ji Alemi’nin yenilemez olduğunu fark etti. Bu dünyada direnebilecek hatta karşı koyabilecek şeyler dahi vardı. Tabii ki, eğer Ji Alemi’ni zirvesine kadar çalışabilseydi, o zaman konu böyle olmazdı, lakin Ji Alemi’ni çalışmak basitçe söylenirse aşırı zordu.

 

Sonuç olarak, büyülü hazineler epey önemli hale geldi. Bütün umudunu Ji Alemi’ne yerleştirmek istemiyordu, zira Ji Alemi etkisiz hale gelirse, o zaman her şey bir hiç olurdu.

 

Üç boyutsal çantaya bakarken, Wang Lin derin bir nefes aldı. Kısıtlama bayrağını salladı ve bölgeyi siyah dumanla çevreledi. Ardından, alnını işaret etti ve iki şeytan onu korumak için ortaya çıktı.

 

Biraz tereddüt ettikten sonra, kuklayı çağırmadı. Kukla Teng Bir’le olan savaştan zarar görmüştü ve daha fazla korumalık yapmaya uygun değildi.

 

Bütün bunları yaptıktan sonra, Wang Lin ciddileşti ve bir boyutsal çanta çıkardı. Bu boyutsal çanta Antik İmparator’a aitti.

 

Çantaya ‘’Lan’’ sözcüğü işlenmişti.

 

Wang Lin biraz düşündü, ardından bedenindeki ruhsal enerji yükseldi. Kadim Ruh’u olarak hareket eden klonu gözlerini açtı ve sağ elini yavaşça çantaya doğru uzatırken bedeninden ruhsal enerji şeritleri yayıldı.

 

Eli boyutsal çantaya değdiği anda, güçlü bir kuvvet ona direndi. Antik İmparator’un ölmediğini fark ederken kalbi tekledi.

 

Derin bir nefes aldı ve elini bayrağa basıtrdı. Her bastırışıyla, Antik İmparator’un ilahi hissinin bir ipliği kaldırılıyordu, lakin son derece yavaştı ve aynı zamanda, Wang Lin’in hissettiği ters tepki artıyordu.

Yarım saat sonra, Wang Lin’in alnı terle kaplandı.  Derin bir nefes aldı ve bedenini dengelemek için birkaç hap çıkardı. Dişlerini sıktı, sağ elinde Ji Alemi’ni aktifleştirdi ve ruhsal enerjisiyle birlikte çantaya bastırdı.

 

Bu sefer, hızı büyük ölçüde arttı, lakin Wang Lin’in ruhsal enerji tüketimi de arttı. Birkaç şişe hap tükettikten sonra, boyutsal çantadan aniden beyaz bir ışık sızdı ve kayboldu.

 

Wang Lin rahatladı ve heyecanlı bir ifade takındı. Çabucak çantayı ilahi hissiyle taradı, lakin çok geçmeden garip bir ifade takındı.

 

Antik İmparator’un boyutsal çantasında çok az şey vardı. İki zirve kalite ruh taşı dışında, sadece antik bir kılıç kını vardı.

 

Wang Lin kılıç kınını çıkardı. Uzun süre kılıç kınına baktı, ardından kaşları çatıldı. Bu kılıç kını tam olarak sahip olduğuyla aynı gözüküyordu, yalnızca sembolü farklıydı.

 

Biraz tereddüt ettikten sonra, Wang Lin kendi kılıç kınını çıkardı. Tam iki kılıç kınını kıyaslamak üzereyken, iki kındaki sembol de parlamaya başladı.

 

Uzun bir süre sonra, ışık yavaşça kayboldu. Wang Lin kılıç kınlarına baktı. İçten içe, kılıç kınları hakkında bazı sırlar var gibi hissetti.

 

Bir süreliğine kınlara baktı, ardından iki kılıç kınını kaldırdı. Sonrasında Antik İmparator’un boyutsal çantasına vurdu ve çanta toza dönüştü.

 

Wang Lin iç çekti. Sadece bu garip şeyi elde etmek için boyutsal çantayı açmaya o kadar çaba harcadıktan sonra, keyifli mi çaresiz mi hissetse emin değildi.

 

Bir süre tereddüt etti ve diğer iki boyutsal çantaya baktı. Birisi Hou Fen’deki Savaş Tanrısı Tapınağı’ndaki gizemli mumyaya aitti.

 

Diğeriyse onu aşkın büyülü hazine barındırıyordu. Bunlar Antik Tanrı bölgesindeki antik gelişimcilere aitti. Ne var ki, aşırı güçlüydüler. Wang Lin yapabileceği her şeyi yapmış ve yalnızca bronz aynanın kontrolünü ele geçirmeyi başarmıştı.

 

Ancak, bronz ayna o kadar güçlü gözükmüyordu, bu da genç adamın kafasını karıştırmıştı.

 

Boyutsal çantayı aldı ve ilahi hissiyle taradı. Bu büyülü hazinelerinin üzerindeki koruyucu bariyer hala aktifti ve Wang Lin’in aşabileceği bir şey değildiler.

 

Wang Lin hazinelerle dolu bir dağa baktığı halde ne yaparsa yapsın onları alamıyormuş gibi hissetti.

 

Derin bir nefes verdikten sonra, Wang Lin bir boyutsal çanta çıkardı ve ilahi hissiyle taradı. Bir direnç hissetti, dolayısıyla Wang Lin dişlerini sıktı ve bütün ruhsal enerjisiyle Ji Alemi’ni çantadaki ilahi hissi silmek için kullandı.

 

Lakin ruhsal enerjisi çantaya temas ettiği anda, bedeni titredi ve bilincinin uzağa çekildiğini hissetti. Önünde tanıdık bir bölge belirirken Wang Lin’in mümkün olduğuna inanamadığı bir hızla uçan şeytani görünüşlü bir genç adam gördü.

 

Genç aniden duraksadı. Kafasını kaldırdı ve söylendiği esnada gözleri soğuklaştı, ‘’Kaçamayacaksın!’’

 

Wang Lin’in düşünceleri karmaşıklaştı. Biraz tereddüt etti ve gözleri soğuklaştı. Gencin gelişim seviyesini göremese de, o hızına dayanaraktan, şeytani gencin gelişim seviyesinin kendisininkinden çok üstündü.

 

Wang Lin özellikle gencin uçtuğu bölgenin Şeytanlar Denizi olduğunu fark etmişti. Açıkça, şeytani gözüken genç Hou Fen’deki mumyaydı. Wang Lin boyutsal açntasını aldığından, onu geri almak için buradaydı.

 

Eğer bu kişi öldürme arzusu sergilemeseydi, o vakit Wang Lin boyutsal çantasını geri vermeyi umursamazdı. Ancak, bu kişi güçlü bir öldürme arzusu sergilediğine göre, Wang Lin boyutsal çantasını geri verse bile, affedilmeyeceği anlama geliyordu.

 

Sonuç olarak, Wang Lin’in kalbi tekledi. Bir süre tereddüt etti ve hemen ilahi hissi silmek için ruhsal enerjisi ve Ji Alemi’nin gücünü arttırdı.

 

Zaman yavaşça geçti. Boyutsal çantadaki ilahi his yavaşça kaybolsa da, bu hızla, tamamen kaldırmak birkaç yüz yıl sürerdi.

 

Wang Lin bir süre düşündü. Aklına bir fikir gelirken gözleri ışıldadı, lakin bu planı harekete geçirmenin zamanı değildi. Zamanının az olduğunu biliyordu ve hemen ayaklandı. Teng Aile Şehri’ne doğru baktı ve gözlerindeki soğuk arttı. Mırıldandı, ‘’Teng Huayuan, geliyorum!’’

 

Geçen birkaç günde, neredeyse her bir Teng Ailesi üyesi Teng Aile Şehri’ne varmıştı. Buranın tek güvenli yer olduğunu düşünüyorlardı.

 

Teng Huayuan burada toplanan bütün Teng Ailesi üyelerine baktı ve daha da kasvetli bir ruh haline büründü. Wang Lin’in yolda olması gerektiğini biliyordu.

 

Bütün Teng Aile Şehri bir panik durumundaydı. Teng Ailesi üyeleri Teng Aile Şehri’ne girdikten sonra, hemen Teng Atası’nın neden bu kişiyi öldürmeye çıkmadığını öğrenmişti.

 

Gitmek istemediğinden dolayı değildi, bunun yerine Teng Aile Şehri’nin 10.000 kilometre civarındaki bölge insanların girmesine izin veren, lakin çıkmasına izin vermeyen bir kısıtlamayla çevreliydi.

 

Sonuç olarak, panik şehir boyunca yayıldı. Aynı zamanda, gizemli katilin söylentileri Teng Ailesi’nde yayıldı.

 

Neredeyse her bir Teng Ailesi üyesi bu gizemli kişinin bütün aileyi yok edecek kadar nefret etmesine neden olan ne tür bir garez var diye varsayımlar yürütüyordu.

 

Teng Ailesi üyeleri arasında bu hikayenin çeşitli versiyonları yayıldı. Hatta doğruya epey yakın versiyonlar bile vardı.

 

Teng Huayuan söylentileri durdurmaya çabalasa da, bu panik durumu altında, böyle bir olay insanların durdurabileceği bir şey değildi. Yavaş yavaş, Teng Ailesi arasındaki korku daha da kötüleşti.

 

Bu güneşli ve bulutsuz gün Teng Ailesi’nin katliamının başladığı dokuzuncu gündü.

 

Bütün Zhao’da, Teng Ailesi üyelerinin ele geçirdiği herhangi bir konuda artık Teng Ailesi üyeleri yoktu. Ya öldürülmüşlerdi ya da Teng Aile Şehri’ne kaçmışlardı.

 

Bu gün Teng Ailesi’nin yeryüzünden silineceği gündü. Şu andan yüz yıllarca sonra bile, Zhao’daki insanlar bu günden bahsedildiğinde, titreyecekti.

 

Bu gün Zhao’daki bütün güç dengesinin değişeceği gündü. Ayrıca Zhao’da kan nehirlerinin akacağı gündü.

 

Bu günde, Teng Aile Şehri’nden çıkacak kan yeryüzünü kaplamak için yeterli olacaktı.

 

Ayrıca, bu gün Zhao’daki herkesin ‘’Wang Lin’’ isimli, herkesin kalbinin donmasına neden olacak beyaz saçlı gelişimcinin ismini duyacağı gündü.

 

Aynı zamanda, Wang Lin’in isminin Zhao’daki bir numaralı gelişimci olarak Punnan Zi’nin yerine geçeceği ve eski neslin düşeceği gün, bugündü.

 

Sabahın erken saatlerinde, Teng Aile Şehri’nden on binlerce kilometre uzakta, Wang Lin sinek yaratığın üzerinde uçuyordu. Arkasındaki bedenler çürümeye başlasa da, tekniğinin altında, kafalar mükemmel durumdaydı.

 

Çünkü Wang Lin Teng Ailesi üyelerinin kafalarından bir kule inşa edeceğine söz vermişti!

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44339 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr