Bölüm 226: Chu Ülkesi’nden Ayrılış

avatar
4220 19

Xian Ni - Bölüm 226: Chu Ülkesi’nden Ayrılış


 

 

Çevirmen: Zawoske

Editör: Lord Viole Grace

 

Yaşlı adamlardan birisi tek kelime etmeden kolunu salladı. Aniden, gökyüzünde sayısız kara bulut belirdi. Bulutlara yakından bakılırsa, tırnak boyutunda böceklerden oluştukları fark edilirdi. Hepsi bir araya toplanarak rüzgarın balığımsı kokmasına neden oldular.

 

Diğer tarikatların Kadim Ruh yetişimcileri hemen bu siyah bulutu tanıdılar, bu, Bulutlu gök Tarikatı atalarından birinin, Chengg Bailiang’ın, ünlü hazinesi: Mor Mürekkep Böceği’ydi.

 

Mor Mürekkep Böcekleri sadece son derece ölümcül bir zehire sahip olmakla kalmıyor, derileri de çok kalındı. Normal hazineler zarar veremezdi. Onlar tarafından etrafın sarıldığında, tamamen yutulman sadece birkaç nefes süresi alırdı. Kemiklerin dahi geriye kalmazdı.

 

Ek olarak, bir yetişimci onlardan kaçınabilse bile, böceklerden birisi ısırmayı başardığı sürece, o vakit ölümden kaçmak zor olurdu. Bu böceklerin zehri yetişim dünyasındabilinen bütün zehirler arasında 184.sıradaydı. 

 

İlk 100’deki zehirlerin neredeyse hepsinin tükendiği söylenmeliydi, yani sadece Mor Mürekkep Böceği’nden bahsetmek insanların solgunlaşması için yeterliydi.

 

Dördüncü derece ülkeler Bulutlu Gök Tarikatı’nı ziyaret ettiğinde, biraz Mor Mürekkep Böceği için yalvarırdı. Bu böcekler dördüncü derece ülkelerde bile nadir hazinelerdi.

 

Siyah bulutlar belirdiği anda, Wang Lin Liu Fei’yi yana fırlattı. Boyutsal çantasına vurdu ve kısıtlama bayrağını kavradı. Wang Lin’in kontrolü altında, kısıtlama bayrağı büyüdü ve Li Muwan’la genç adamı çevreledi.

 

Aynı zamanda, Wang Lin’in Ji Alemi harekete geçti. Güçlü baskı tekrardan dönerek, beş Bulutlu Gök Tarikat atasının ifadesinin birden değişmesine neden oldu. Hızlıca kendilerini korumak için çeşitli hazineler çıkardılar.

 

Ji Alemi siyah bulutları delip Cheng Bailiang’ın kaşlarının arasına atılırken kızıl bir yıldırım hüzmesi oluşturdu.

 

Chengg Bailiang geç aşama Kadim Ruh yetişimcisiydi, yani bu kızıl yıldırımın çarptığı her şeyi yok edecek gücü barındırdığını hissedebiliyordu. Kriz anında, bedeni çabucak geriledi. Gözleri aniden genişlerken eliyle mühürler oluşturdu ve Kadim Ruh’u kafasının üzerinde belirerek o da mühürler oluşturmaya başladı.

 

Kızıl yıldırımı engellemek için savunma katmanları oluştu, lakin kızıl yıldırım kolayca her katmanı aştı.

 

Cheng Bailiang tereddüt etmedi. Dilinin ucunu ısırdı ve kan tükürdü. Kadim Ruh’u da bağırırken Kadim Ruh özü tükürdü, ‘’Kan Kalkanı!’’

 

Bir anda, kan ve Kadim Ruh özü bir kan boncuğu oluşturmak için birleşti. Kızıl yıldırım bir parıltıyla ulaştı ve kan boncuğuna girdi.

 

Cheng Bailiang bağırdı, ‘’İllüzyon Kırılımı!’’ Beyaz saçı rüzgar olmadan savruldu ve kan boncuğunun yanındaki boyutta bir yarık açıldı. Kan boncuğu, içindeki kızıl yıldırımla birlikte, çekilirken yarıktan siyah ışık sızdı. Kan boncuğu yarığa girdiği anda, yarık kapandı.

 

Cheng Bailiang’ın alnı soğuk ter boncukları içinde kalmıştı. Az önce cehennemin kapılarına ulaşmış ve 180 derece bir dönüş yapmıştı. Eğer biraz daha yavaş olsaydı, ölmüş olurdu.

 

Arkasındaki dört Kadim Ruh yetişimcisi de korku belirtileri gösterdi.

 

Wang Lin Cheng Bailiang’ı izlerken hala tek kelime etmemişti. Wang Lin gizlice iç çekti. Geç aşama Kadim Ruh yetişimcileri buradaki diğer yetişimciler gibi değildi. İlk defa Ji Alemi birisi tarafından durduruluyordu.

 

Cheng Bailiang derin bir nefes aldı. Asık suratlı bir şekilde konuştuğu esnada ifadesi ciddiydi, ‘’Ne kadar güçlü bir hazine ama! Ama artık o hazine boyutsal yarığa gönderildi, başka ne tekniklerin var görmek istiyorum! Mor Mürekkep Böcekleri, şu orospuyla birlikte bu kişiyi yutun!’’ Cheng Bailiang sağ elini salladı ve siyah bulut hemen Wang Lin’le Li Muwan’a doğru atıldı.

 

Li Muwan şaşırmış bir ifade takındı. Boyutsal çantasına dokundu, tam karşı saldırıya geçmek üzereyken Wang Lin konuştu, ‘’Gerek yok.’’

 

Bununla birlikte, sağ elini salladı. Ansızın, önündeki boyut yırtıldı. Boyutun yırtılma sesini takiben, kızıl bir yıldırım dışarı aıtldı ve Wang Lin’in elinde kayboldu.

 

Aynı zamanda, Wang Lin’in etrafındaki kısıtlama bayrağı bütün Mor Mürekkep Böcekleri’ni içinde sıkıştırana kadar genişlerdi.

 

İçinde kısıtlama ışığı hüzmeleri parlayıp duruyordu. Bu Mor Mürekkep Böcekleri ne kadar mücadele ederse etsin, kısıtlama bayrağından kaçamıyorlardı.

 

Cheng Bailiang’ın yüzü solgundu. Wang Lin’e baktı ve kelime kelime, söylendi, ‘’Sen de kimsin? Yeteneklerinle, sadece bir simyacı için bunu yapacağını düşünmüyorum. Lütfen amacını söyle.’’

 

Wang Lin sakince konuştu, ‘’Bulutlu Gök Tarikatı’nı istiyorum!’’

 

Cheng Bailiang kendini kaybetmiş bir şekilde kahkaha attı. Alaycı bir tonda, karşılık verdi, ‘’Aşırı kibirlisin. Beşimiz kızıl yıldırım hazinene karşı kendimizi koruyamasak bile, birleşirsek, yine de seni ağır yaralayabiliriz...’’

 

Sözlerini bitiremeden önce, Wang Lin elini kaldırdı ve elinde kırmızı bir hüzme belirdi. Kırmızı ışık belirdiği anda, gökyüzüzü aniden değişti ve kırmızı bulutlar toplanıyormuş gibi gözüktü. Bu manzara Şeytanlar Denizi’ndeki ilahi ceza yıldırımına son derece benziyordu.

 

Cheng Bailiang hemen konuşmayı kesti. İçine soğuk havayı çekerken kırmızı huzmeye baktı. O anda, arkasındaki dört Kadim Ruh yetişimcisi kenara kaydı ve kırmızı ışığa baktılar. Atalardan birisi, peri vari bir yaşlı adam, aniden söze girdi, ‘’Bu...bu...’’ Bununla birlikte, gökyüzündeki kırmızı bulutlara baktı. Yüzünde dehşete düşmüş bir ifade belirdi.

 

Wang Lin'in ifadesi sakindi, yavaşça konuştu, ‘’Doğru. Yetişim seviyemle bile, beşiniz bir arada saldırırsanız, birkaçınızı öldürebilsem dahi, yine de ağır yaralanırım. Lakin bu hazineyi kullanırsam, sonuç farklı olacaktır. Bu ilahi ceza yıldırımı. Beşinizin bu ilahi ceza yıldırımına karşı kendinizi birlikte savunabilir misiniz merak ediyorum.’’

 

Wang Lin Kadim Ruh aşamasına ulaştığında sonunda ilahi ceza yıldırımı huzmesini bedeninin dışına itebilmişti. Bir hazine için arıtamasa da, kozu olarak ilahi ceza yıldırımını çağırmak için hala kullanabilirdi.

 

Beşli birdenbire sessizleşti. Verdiği baskıdan ve yavaşça toplanan kırmızı bulutların ilahi ceza gücüne sahip olduklarını sergilediklerinden bunun gerçek olduğundan şüphe duymuyorlardı.

 

Yaşlı adam dehşetle kırmızı huzmeye baktı ve yavaşça konuştu, ‘’Bu konuyu tartışmalıyız. Lütfen bekle.’’

 

Wang Lin’in ifadesi yavaşça konuştuğu esnada sakindi, ‘’Tartışabilirsiniz, lakin...’’ bunu söylediğinde, kırmızı huzmeyi gökyüzüne fırlattı. Kırmızı bulutlar çabucak etrafında toplandı. 

 

Beşli gökyüzüne baktı ve paniklemiş ifadelerini açığa çıkardılar.

 

Kırmızı hüzmeyi fırlatırken, Wang Lin’in bedeni tekrardan ışıldayan Ji Alemi’yle birlikte ileri atıldı. Kısıtlama bayrağı arkasında yakından takip ediyordu.

 

Beş Kadim Ruh yetişimcisinin ifadesi aniden değişti. Gerileyebilirdiler, lakin bir adım aşırı geç kalmışlardı. Ji Alemi Cheng Bailiang’a ulaştı ve bu sefer, karşı koyacak zamanı yoktu. Her zaman tetikte olan o Wang Lin ilahi ceza yıldırımını fırlatığında savunmasında bir boşluk göstermişti.

 

Cheng Bailiang’ın yüzü solgunlaştı ve gözleri odağını kaybetti, lakin yine de kendisi bir Kadim Ruh yetişimcisiydi ve yetişimini direkt Ji Alemi’nin bilincindeki yıkımına karşı kullanabildi. Aniden bedeni yere indi ve meditasyon yapmaya başladı. Artık başka bir şeyle uğraşamazdı. Eğer yavaş olursa, ölürdü. Şimdi bile, kızıl yıldırımın ruhundaki yıkımını durdurabilir mi emin değildi.

 

Song Qin ve diğer üstatlar hızlıca korumak için Cheng Bailiang’ın yanına gitti.

 

Ji Alemi’ni yakından takip eden kısıtlama bayrağı başka bir Kadim Ruh yetişimcisinin önüne ulaştı ve adamı çevreledi.

 

Yetişimcinin ifadesi kasvetliydi, lakin kızıl yıldırıma karşı olmadığı sürece, öyle aşırı korkmuyordu. Lakin tam karanlıktan dışarı atılmak üzereydi ki, her şey aniden karardı. Bir tür kısıtlamaya girmiş olması gerektiğini fark etti.

 

Bütün bunlar aşırı hızlı yaşandı. Wang Lin ilahi ceza yıldırımını fırlattığı zamanla neredeyse aynı anda, Ji Alemi’yle Cheng Bailiang’a saldırmış ve kısıtlama bayrağıyla başka bir yetişimciyi kıstırmıştı.

 

Sonuç olarak, sadece üç kişi kalmıştı.

 

Wang Lin elini gökyüzüne giden kırmızı hüzmeye salladı. Hüzme bir kere daha eline geri döndü. Wang Lin üç geç aşama Kadim Ruh yetişimcisine baktı ve yavaşça konuştu, ‘’Şimdi sadece üçünüz kaldınız, birleşseniz bile, hepinizi birer birer öldürebileceğime eminim.’’

 

Üç atanın yüzleri kasvetlendi. Birisi orada oturarak yetişim yapan Cheng Bailiang’a, ve diğerine, kısıtlama bayrağında sıkışana baktı. Kalbi istemsizce tekledi.

 

Wang Lin’in gözleri soğuklaştı ve soğukça söylendi, ‘’Ruh kanınızı verin, yoksa!’’* (Ç.N:Ruh kanı diye bir kere daha değişti sanırım ama önceki bölümlerde geçen ruh kanı özü burada denilen.)

 

Peri vari yaşlı adam derin bir nefes aldı ve yavaşça karşılık verdi, ‘’1300 yılı aşkın zamandır yetişim yapıyorum ve kimseye ruh kanımı vermedim.’’

 

Wang Lin’in gözleri parlayıp söndü ve yumuşak şekilde konuştu, ‘’Sana karşı bir garezim yok, lakin ruh kanını vermeyeceğine göre, merhametsiz olacağım için beni suçlama.’’

 

Bununla birlikte Wang Lin alnını işaret etti ve şeytan Xu Liguo’yla ikinci şeytan dışarı çıktı. İki şeytan dışarı çıktıktan sonra, etrafa bakındılar ve bakışları üç Kadim Ruh yetişimcisine döndü.

 

Aynı zamanda, yerde yetişim yapan Cheng Bailiang, yere yığıldı. Bulutlu Gök Tarikatı’nın atalarından birisi ölmüştü.

 

Cheng Bailiang öldüğünde, üç Kadim Ruh yetişimcisinin yüzleri düştü. Atalardan birisi biraz tereddüt etti, ardından kasvetli bir şekilde konuştu, ‘’Ruh kanımı sana verirsem, bu ölümle aynı olur. Belki de riske girip savaşabilirim. Böylece, ölsem bile, bir pişmanlığım olmaz.’’

 

Wang Lin’in ifadesi sakinliğini korudu, ‘’Ruh kanını ver. 500 yıl sonra, geri vereceğim.’’

 

Yaşlı adam mücadele eden bir ifade takındı. Uzun bir süre sonra, iç çekti ve söylendi, ‘’Umarım sözünü tutarsın.’’ Bununla birlikte, arkadaşlarına pişman bir şekilde bakarken alnını işaret etti ve bir damla altın rengi kan belirdi. Wang Lin kanı aldıktan sonra, ata yere indi ve sessiz kaldı.

 

Peri vari adam acı acı güldü ve diğer atalara baktı. Diğer atalardan birisi Cheng Bailiang’ın bedenine baktı ve iç çekti. ‘’Peki! Peki!’’ bununla birlikte, parmağıyla alnını işaret etti ve ruh kanını gönderdi. Yere oturdu ve kapalı gözleriyle yetişim yapmaya başladı, başka bir şeyle daha fazla ilgilenmedi.

 

O noktada, sadece peri vari yaşlı adam kalmıştı. Bir süre düşündü, ardından kısıtlama bayrağında sıkışmış kişiyi işaret etti. Hüzünlü bir gülümsemeyle, sordu, ‘’Yun Tianzi’yi rica etsem öldürmeyebilir misin?’’

 

Wang Lin sağ elini salladı. Kısıtlama bayrağında hemen bir çatlak belirdi ve Yun Tianzi çabucak dışarı çıktı. Yun Tianzi’nin yüzü kasvetliydi. Tam konuşma kabiliyetini kazanırken, bir şeyin yanlış olduğunu fark etti. Etrafa bakındıktan sonra, ifadesi büyük ölçüde değişti.

 

Peri vari yaşlı adam iç çekti ve hemen Yun Tianzi’ye bir ses aktarımı gönderdi. Yun Tianzi’nin ifadesi peri vari yaşlı adama baktığı esnada kararsızdı.

 

İkili bir süre düşündü. Wang Lin’e ruh kanlarını verirken ikisinin de yüzü kasvetliydi.

 

Sonuç olarak, Bulutlu Gök Tarikatı’nın beş atasından, birisi ölmüş ve dördü teslim olmuştu.

 

Song Qing ter içinde kalmıştı. Zihni tamamen boştu ve ne yapacağını bilmiyordu. Liu Fei’ye gelirsek, gözleri kargaşayla doluydu. Ataların bile Wang Lin’i halledemeyeceğini beklemiyordu. Bulutlu Gök Tarikatı gerçekten ustalarını değiştirecek miydi?

 

Wang Lin ruh kanı özlerini aldıktan sonra, bakışları Song Qing ve Liu Fei’ye kaydı. Baskıcı bir tonla, söze girdi, ‘’Bütün Merkez Oluşturma yetişimcileri ruh kanı özlerini vermeli! İstisnasız!’’

 

Song Qing titredi. Çabucak onayladı ve kendi ruh kanı özünü devretti. Liu Fei ve iki üstatsa, onlar da çabucak ruh kanı özlerini teslim ettiler.

 

Sonunda, Wang Lin’in bakışları diğer tarikattan olan yetişimcilere döndü. Konuşurken, gözleri buz kadar soğuktu, ‘’Hiçbirinizi gözüm görmesin.’’

 

Herkes rahat bir nefes verdi. Çabucak veda ettiler ve Bulutlu Gök Tarikatı’ndan ayrıldılar. Çok geçmeden, sadece bir iki kişi kalmıştı.

 

Wang Lin’in ifadesi normaldi. Li Muwan’ı kucakladı ve çabucak kuzey avlusuna doğru ilerledi. Birkaç nefes süresi içinde, kuzey avlusuna vardılar ve Li Muwan’ın evine girdiler. Tam Li Muwan konuşmak üzereydi ki, Wang Lin’in yüzü birden solgunlaştı ve bedeni kontrolsüzce titrediği esnada koca bir ağız dolusu kan kustu.

 

Li Muwan şok olmuştu. Wang Lin derin derin nefesler aldı ve hızlıca konuştu, ‘’Birkaç günlüğüne kapalı kapı eğitimine girmem lazım. Wan Er, lütfen koru beni.’’

 

Bununla birlikte, Wang Lin’in bedeni aniden kayboldu ve Li Muwan’ın odasında yeniden belirdi. Odaya girdikten sonra, parmağıyla alnını işaret etti ve Cennet’e Başkaldıran Boncuk’a girdi.

 

İçeri girince, bağdaş kurarak oturdu. Gözleri kapalı, yetişim yaparken yüzü solgundu ve kana dair bir iz yoktu.

 

Aslında, Wang Lin başarıyla Kadim Ruh aşamasına girememişti.

 

Yoksa, kişiliğiyle birlikte, yolundaki herkesi öldürmüş, bütün hapları almış ve herkesin ruh kanı özünü almakla uğraşmak yerine Li Muwan’la Bulutlu Gök Tarikatı’ndan ayrılmış olurdu.

 

Son yirmi günde, klonu altıncı kademe hapı tüketmiş, Kadim Ruh aşamasına ulaşmayı başarmış ve hatta erken aşama Kadim Ruh’un zirvesine ulaşmıştı. Bu noktaya kadar, sorun yoktu.

 

Ne var ki, klonu ana bedeniyle birleştiğinde, bir sorun ortaya çıktı.

 

Her şey planladığı gibi başladı. Klonu ana bedeniyle birleşti ve ana bedeninin Kadim Ruh aşamasına atılım yapmasına yardımcı oldu.

 

Ancak, Ji Alemi’nin darboğazını aşmanın zorluklarını gerçekten küçümsemişti. Kaç tane dahi Ji Alemi’nin sınırlamaları tarafından sıkıştırılmış ve atılım yapamaz hale gelmişti?

 

Ji Alemi’nin bir atılım yapmasının imkansız olduğu söylenebilirdi, çünkü Ji Alemi gerçekten ilahi cezanın sadece başka bir formuydu. Nasıl bir ölümlü göklerin gücünü etkileyebilirdi? Yetişimciler bile bu güce sahip değildi. Bu güç göklere aitti.

 

Birleşim sürecinin son aşamaları sırasında, Wang Lin ana bedeninin Kadim Ruh aşamasına ulaşmasını sağlayamadı. Gözü dönmüş bir şekilde, klonunu bir Kadim Ruh yerine geçmesi için ana bedeninin dantianında oturacağı seviyeye kadar küçülmeye zorlamıştı.

 

Bu yöntem geçici olarak ana bedeninin yetişimini Kadim Ruh’a yükseltmesine ve Ji Alemi’nin Kadim Ruh seviyesinde güce ulaşmasına izin verse de, uzun süremezdi. Ji Alemi’ni her kullandığında, klonunun kadim enerjisini ve kendi ilahi hissinin gücü epey harcanıyordu.

 

Ji Alemi artık kendi gücü değildi ve şimdi bunun yerine daha çok bir hazine gibi hareket ediyordu. Bir hazineyi kullanmak için, ruhsal enerji kullanmalıydı. Ancak, Ji Alemi’ni kullanmak için, sadece epey ruhsal enerjiye sahip olması gerekmiyor, ayrıca ilahi hissini ve Kadim Ruh enerjisini de kullanması gerekiyordu. 

 

Daha açık olursak, yetişim seviyesi şu anda erken aşama Kadim Ruh’un zirvesindeydi ve Ji Alemi son seçeneğiydi.

 

Böyle olmasaydı, Bulutlu Gök Tarikatı’nın bir yarını olmazdı.

 

Ji Alemi’ni art arda bir sürü kez kullanmak oldukça çok Kadim Ruh enerjisi tüketerek, yaralarına neden olmuştu. Bedenindeki ruhsal enerjiyi düzenleyip büyük miktarda hap tükettikten sonra, sonunda kendisini dengeledi.

 

Bu yenilenme tamı tamına yedi gününü almıştı, ancak, gerçek dünyada, sadece bir gün geçmişti.

 

Cennet’e Başkaldıran Boncuk’un boyutundan çıktıktan sonra, Wang Lin’in gözleri ışıldadı. Ji Alemi büyülü hazine vari bir varlığa dönüşmüş olsa da, en azından sonunda Merkez Oluşturma aşamasını aşmış ve Kadim Ruh’a ulaşmıştı.

 

Şimdi intikamı için Zhao ülkesine gitme zamanıydı!

 

Odada yeniden belirmesiyle nerede aynı anda, Li Muwan kapıyı açtı ve içeri girdi. Yanında durdu ve fısıldadı, ‘’Daha iyi hissediyor musun?’’

 

Wang Lin hassat bir bakışla Li Muwan’a baktı. Konuşurken Li Muwan’ın saçını okşadı, ‘’Ciddi bir şey değildi.’’ 

 

‘’Bir şey...Kadim Ruh aşamasına ulaştığında bir sorun mu çıktı?’’ Li Muwan  endişeli bakışlarla Wang Lin’e baktı ve devam etti, ‘’Wang Lin, gerçeği istiyorum. Senin hakkında her şeyi bilmek istiyorum. Umarım anlatabilirsin. Tamam mı?’’

 

Wang Lin biraz düşündü. Li Muwan’a baktı ve gözlerindeki ciddiyeti gördü, dolayısıyla yavaşça karşılık verdi, ‘’Tamam, nasıl olsa eninde sonunda öğreneceksin. Ben Hou Fen ülkesinden değilim. Aslında, buradan uzak bir yerde doğdum, Zhao isimli üçüncü derece bir yetişim ülkesinde...’’

 

Sakin bir sesle, Wang Lin Zhao ülkesinde yaşanan her şeyi ve bedeninin şu anki durumunu açıkladı. Her şeyi o kadar sakin söylüyordu ki, adeta başka birisi hakkında bir hikaye anlatıyordu.

 

Li Muwan’ın gözleri bilinmez bir şekilde kızardı. Wang Lin’in ardında hiç böyle bir hikaye olduğunu düşünmezdi.

 

Uzun bir zaman sonra, Li Muwan alt dudağını ısırdı ve fısıldadı, ‘’Şimdi Zhao ülkesine mi döneceksin?’’

Wang Lin’in gözlerinden soğuk bir ışık geçti. Onayladı ve söylendi, ‘’Bu sefer, geri döndüğümde, Teng Ailesi’nin kanından nehirler akacak. Sen de benimle gelmelisin.’’

 

Li Muwan’ın kaşları çatıldı. Bir süre düşündükten sonra, devam etti, ‘’Ji Alemi’ni her kullandığında, çok fazla Kadim Ruh enerjini harcayacak. Bu uzun zamanlı bir çözüm değil...’’ Kafasını kaldırdı ve Wang Lin’e baktı. Kararlı bir ifade takındı ve konuştu, ‘’Bulutlu Gök Tarikatı’nda kalmak istiyorum. Ancak burada simyaya çalışmak için malzemeye ve gerekli koşullara sahip olacağım. Altıncı kademe bir hap yapabilirsem, şu anki durumuna epey yarar sağlayabilir.’’

 

Wang Lin sessizleşti. Li Muwan’a baktı ve sordu, ‘’Emin misin?’’

 

Li Muwan ciddi bir şekilde onayladı. Gülümsedi ve karşılık verdi, ‘’Kadim Ruh yetişimcilerinin kan ruhu özlerini vermen yeterli, o zaman güvenliğim konusunda endişelenmene gerek kalmayacaktır. Endişelenme. Wan Er uzun süredir Bulutlu Gök Tarikatı’nda ve bunları kendi başıma halledebilirim. Bulutlu Gök Tarikatı’nı sadece senin için hap yapan bir tarikata çevirmek istiyorum!’’

 

Wang Lin Li Muwan’a baktı. Kaşlarını çattı, ‘’Dördüncü derece yetişim ülkeleri gelirse, ne yapacaksın?’’

 

Li Muwan  küçümsemeyle dolu bir gülümseme takındı, ‘’O dördüncü derece ülkeler Bulutlu Gök Tarikatı’nın kime ait olduğunu umursamıyor. Hap vermeye devam ettiğimiz sürece, sorun olmayacaktır. Wang Lin, kendi başımın çaresine bakabilirim, güven bana.’’

 

Wang Lin derin bir nefes aldı. Asla tereddüt eden birisi olmamıştı. Li Muwan çoktan karar verdiğine göre, daha fazla kararlarını değiştirmeyi denemedi. Bir süre düşündükten sonra, alnını işaret etti ve ikinci şeytan dışarı çıktı. İkinci şeytan saygıyla Wang Lin’e başını eğdi. Gözleri hayranlıkla doluydu.

 

Wang LiN’in gözleri ışıldadı ve söylendi, ‘’Artık, her zaman Li Muwan’a yakın durmak zorundasın. Sakın unutma.’’

 

İkinci şeytan Li Muwan’a baktı ve onayladı. Siyah bir ışık huzmesine döndü ve Li Muwan’ın alnına kayboldu.

 

Li Muwan sersemlemişti. Aniden aklına Wang Lin’in daha önce bahsettiği şeytanları geldi ve meraklanmadan edemedi. İkinci şeytanı düşündü ve ikinci şeytan hemen alnından dışarı çıktı. Genç kadın gerçekten bu yaratık şeklindeki şeytana hayran kalmıştı.

 

Biraz düşündükten sonra, Wang Lin hala endişeliydi, bu yüzden elini salladı ve en güçlü kısıtlama bayrağını çıkardı. Bayrağı Li Muwan’a verdi, ‘’Eğer bu hazineyi düzgünce kullanırsan, bir Ruh Oluşturma yetişimcisiyle karşılaşsan bile, yine de kendini koruyabilirsin! Bir tehlike olursa, şeytanla bağlantım sayesinde bileceğim. Bir şey olursa, olabildiğince çabuk geri döneceğim.’’

 

Li Muwan Wang Lin’e baktı. Reddetmedi, bunun yerine itaatkarca kısıtlama bayrağını aldı ve dikkatle kaldırdı.

 

Bütün bunların ardından, Wang Lin ilahi hissini yaydı ve anında bütün Bulutlu Gök Tarikatı’nı taradı. Song Qing ve dört atayı bulduktan sonra, hepsinin burada toplanmasını söyleyen bir mesaj gönderdi.

 

Çok geçmeden, Bulutlu Gök Tarikatı’ndaki bütün Kadim Ruh yetişimcileri ortaya çıktı. Bazısı ruh kanı özlerini direkt Wang Lin’e vermiş ve bazısınınkini Wang Lin kapalı kapı eğitimindeyken Li Muwan kabul etmişti.

 

Bulutlu Gök Tarikatı’nın tamamının Wang Lin’in ellerinde olduğu söylenebilirdi. Tek bir düşüncesiyle, hepsini öldürebilirdi. 

 

Bütün bu kişilerin önünde, ruh kanı özlerini çıkardı ve Li Muwan’a devretti.

 

Dört ata şaşkın ifadeler takındı. Li Muwan’a baktıktan sonra, tek kelime etmediler. Song Qing ve üstatlarsa, biraz rahatladılar. Wang Lin’e kıyasla, Li Muwan’ı kabul etmek onlar için daha kolaydı. Ne de olsa, Li Muwan aslında bir üstattı.

 

Li Muwan ruh kanlarını aldı ve Bulutlu Gök Tarikatı’ndakilere baktı. Tatlı bir şekilde gülümsedi ve incelikle konuşmaya başladı, ‘’Bu küçük kız kocası için Bulutlu Gök Tarikatı’yla ilgilenecek. Umarım kıdemliler bana dikkat eder. Dört ata, statüleriniz son derece soylu, yani lütfen bu ruh kanı özü konusunu önemsemeyin. Beş yüz yıl sonra, Wan Er kesinlikle geri verecek. Umarım atalar bu beş yüz yılı önemsemez. Hatta özrümü belirtmek için ömürlerinizi uzatacak haplar yapacağım. Arıtım süreci ve malzemeleri bulmak zor olsa da, her birinize elli yılda bir yapacağım. Her hapla, ömrünüz elli yıl artacaktır.’’

 

Peri vari yaşlı adamın ifadesi değişti. Tok bir sesle, sordu, ‘’Yaşam süresini arttırmak?’’

 

Diğer üçlü de kaşlarını kaldırdı. Yaşam süresinin onlar için çok önemli bir konu olduğunu söylemek lazımdı. Yetişim dünyasında yaşam süresini uzatan haplar bulunsa da, hepsi altıncı kademeydi ve fiyatları onlar için aşırı fazlaydı.

 

‘’Burada beş tane var. Dördünüz kontrol edebilirsiniz.’’ Li Muwan gülümsedi ve bir şişe çıkardı. Hapları aldı ve üstatlara uzattı.

 

Peri vari yaşlı adam haplara baktı, ardından bakışları Yun Tianzi’nin üzerine düşmeden önce diğer iki atalara baktı. Yu Tianzi ciddiyetle hapı inceledi. Li Muwan’a bakıp sordu, ‘’Bu hapı sen mi arıttın?’’

 

Li Muwan hafifçe gülümsedi, ‘’Bu hapı ben arıttım, lakin malzemeleri kocam karşıladı.’’ Bu haplar ruh sıvısından arıtılmıştı.

 

Yun Tianzi bir süre düşündü. Wang Lin’e baktı ve haykırdı, ‘’Pekala! Ruh kanı özlerini üstat Li’ye vermen ayrılmak üzere olduğun anlamına geliyor olmalı. Bu hapları aldığımız sürece, o zaman beş yüz yıllığına güvenliğini sağlayacağımıza söz veririz!’’

 

Wang Lin onayladı ve karşılık verdi, ‘’Çok güzel!’’

 

Li Muwan güzel gözlerini Song Qing ve Liu Fei’ye çevirdi. Gülümseyerek konuştu, ‘’Neden dövüşçü kardeş Ouyang Zi gelmedi?’’

 

Song Qing Wang Lin’e baktı ve çabucak yanıt verdi, ‘’Şu anda bir hap arıtıyor. Bütün beşinci kademe hapları feda arıtımında kullanması için verebilirsen, o vakit ruh kanı özünü vermenin büyütülecek ne yanının olduğunu söyledi.’’

 

Li Muwan kıkırdadı ve, ‘’Kardeş Ouyang Zi tıpkı benim gibi beşinci kademe bir simyacı. İstiyorsa, hepsini alabilir. Bunlar sadece beşinci kademe haplar.’’ dedi.

 

Bununla birlikte, Li Muwan Wang Lin’e baktı ve açıkladı, ‘’Bulutlu Gök Tarikatı’ndaki üç beşinci kademe simyacıdan, Wan Er ve Ouyang Zi harici, üçüncü kişi kıdemli Yun Tianzi.’’

 

Wang Lin onayladı. Li Muwan’ın her şeyi halledişini izlerken tek kelime etmedi.

 

Li Muwan Bulutlu Gök Tarikatı hakkındaki bilgisiyle, bütün Kadim Ruh yetişimcilerini rahatlatmayı başarmıştı. Çok güzeldi ve sesi nazikti, yani rahatlatıcı sözleri ve hediyeler olarak verdiği haplar, ruh kanı özlerini verdikleri için içlerindeki rahatsızlık epey azalmıştı.

 

Tabii ki, bunlar ana nedenler değildi. Ana neden ruh kanı özleri zaten ellerindeydi, yani direnmenin bir anlamı yoktu. Şimdi Li Muwan bir geri çekilme yolu veriyordu, inatçı olmaya devam etmeyeceklerdi. Ne de olsa, Wang Lin’in soğuk bakışları durmaksızın üzerlerine odaklanıyordu.

 

Kısa süre sonra, herkes dağıldı.

 

Herkes gittikten sonra, Wang Lin derin bir nefes aldı ve mırıldandı, ‘’Otur ve yetişim yap. Geçmişte, yaşam özün hasar alarak, Kadim Ruh aşamasına ulaşmanı imkansız hale getirdi. Yardım edeceğim.’’

 

Li Muwan alt dudağını ısırdı ve Wang Lin’in önünde bağdaş kurarak otururken onayladı. Wang Lin sağ eliyle boyutsal çantasına hafifçe vurdu ve ruh sıvısının kalan altı şişesi dışarı çıktı. Altı şişe kırıldı ve içlerindeki ruh sıvısı bir araya geldi. 

 

Wang Lin sağ eliyle ruh sıvısını kavradı ve ruh sıvısı yavaşça Li Muwan’ın bedenine alnından girdi. Wang Lin Kadim Ruh yetişimini Li Muwan’ın o zaman aldığı yarayı iyileştirmesine yardım etmesi için çabucak kullanırken gözleri ışıldadı.

 

Sadece Wang Lin bunu yapabilirdi, başka kimse bu kadar değerli ruh sıvısına sahip değildi. Ayrıca, ondan başka kimse bu kadar değerli bir şeyi başka birisinin bedenini iyileştirmek için kullanmazdı.

 

İki saat sonra, Wang Lin halletmişti.

 

Bulutlu Gök Tarikatı’nda birkaç ay daha harcadıktan sonra, Wang Lin ruh sıvısı toplamaya devam ediyordu. Kendi stokunu yenilerken, Li Muwan için de biraz bıraktı.

 

Ek olarak, Cheng Bailiang’ın Mor Mürekkep Böcekleri’ni gelecekte lazım olursa diye bir boyutsal çantaya kaldırdı.

 

Ayrıca, Li Muwan’a kısıtlama bayrağını verdiğinden, bu birkaç ayı kalan iki mürekkep taşıyla başka bir kısıtlama bayrağı yapmak için harcamaya karar verdi. Bu sefer, saf saldırı kısıtlama bayrağı yapmaya kararlıydı.

 

Ancak, tek yönü olan bir kısıtlama bayrağı yapmak çok uzun sürerdi. Genellikle bayrağa yerleştirilecek farklı kısıtlamalar düşünmek uzun zaman alırdı.

 

Birkaç ay sonra, kısıtlama bayrağı tamamlanmaya yakındı, lakin Wang Lin tamamlanınca ilahi cezayı çekeceğinden korkuyordu, dolayısıyla tereddüt etti ve son kısıtlamayı yerleştirmedi. Sonuç olarak, tam gücünü sergileyemiyordu, lakin tek yönü olan bir kısıtlama bayrağı olduğundan, ilk seviyeye ulaşmasa da, saldırı gücü Wang Lin’in önceki kısıtlama bayrağından sadece birazcık zayıftı.

 

Bir gün sabahın erken saatlerinde, Wang Lin rüzgarın üzerinde yürüyor, Li Muwan’ın Bulutlu Gök Tarikatı’nın deposundaki bütün hapları kontrol ettikten sonra verdiği hapları tutuyor ve Bulutlu Gök Tarikatı’ndan ayrılıyordu. Ana salonun üzerinde bir kadın duruyordu. Wang Lin’in figürünün kaybolmasını izlediği sırada hassas bir ruh hali içini kaplıyordu.

 

Tekrardan karşılaştıklarında hangi ayda ve yılda olurlardı bilmiyordu. Başlangıçta, Li Muwan Wang Lin’le beraber ayrılacaktı, lakin kendisi son derece düşünceli bir kadındı. Wang Lin’in etrafında olursa, onun için bir yük haline geleceğini biliyordu, bu yüzden simya çalışmak için Bulutlu Gök Tarikatı’nda kalmaya karar vermişti. Sonuç olarak, genç adamın kalbindeki pozisyonu sadece daha da artmıştı.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr