Bölüm 211: Bulutlu Gök Tarikatı

avatar
4345 16

Xian Ni - Bölüm 211: Bulutlu Gök Tarikatı


 

Çevirmen: Zawoske

Editör: Lord Viole Grace

 

Suzaku takvimi, yıl 134,500. Gelişim ülkesi Chu’da, bölgelerinde bir ışık huzmesi belirdi. Üç gün geçtikten sonra, bütün tarikatlar incelemek için öğrencilerini göndermişlerdi, lakin nihayetinde terk edilmiş bir mağaradan başka bir şey bulamamışlardı.

 

Burada bir hazine belirdiği, lakin çoktan biri tarafından alındığı söyleniyordu.

 

Bu söylentiye gelirsek, bazı gelişimciler inanmayı reddediyorken, diğer gelişimciler doğru olduğuna inanıyordu. Işık huzmesi Bulutlu Gök Tarikatı yakınında belirdiğinden, söylentiler bu hazinenin Bulutlu Gök Tarikatı’nın eline geçtiği şekline dönmüştü.

 

Aynı yılda, Bulutlu Gök Tarikatı bir Tian Sun hapı arıtabildi. Bu hapın kalitesi erken aşama 5.kademeye ulaşmıştı. Hapın etkisi bedenini kaybetmiş bir Kadim Ruh gelişimcisinin yeniden doğmak için bir beden çalmasına gerek kalmadan hemen yeni bir beden oluşturmasını sağlıyordu.

 

Bu hap belirdiği anda, zaten ünlü olan Bulutlu Gök Tarikatı daha da ünlenivermişti. Çevredeki bütün 4.derece ülkeler hapı almak istiyordu, lakin, en sonunda, 4.derece ülkeden Ju Mo Tarikatı gizli bir anlaşma vasıtasıyla almıştı. Ayrılmadan önce, Bulutlu Gök  Tarikatı’na bir formasyon yerleştirmişlerdi. Formasyon çok güçlüydü. Sıradan 4.derece ülkeler bile kırmada sorun yaşardı.

 

Bu ayın sonunda, her otuz yılda bir olan bir şey yaşandı, Bulutlu Gök Tarikatı kapılarını öğrenci alımı için açtı.

 

Chu ülkesinden çeşitli gelişim aileleri torunları Bulutlu Gök Tarikatı’na, tarikata katılabilme ve tarikatın desteğiyle muazzam işler başarma umuduyla gönderdi.

 

Ancak, Bulutlu Gök Tarikatı’na katılma gereksinimleri çok garipti. Kişinin ne kadar yetenekli olduğuna bakan diğer tarikatların aksine, Bulutlu Gök Tarikatı’nın alımı özel bir tekniğe dayanıyordu.

 

Sonuç olarak, her otuz yılda bir olan bu alımda yalnızca 10 civarı kişi geçiyordu. Bu olay için toplanan binlerce insana kıyasla bu sayı gerçekten küçüktü.

 

Bulutlu Gök Tarikatı’nın ünü ve az öğrenci almalarıyla, tarikatı olmayan veya arkalarında birileri olmayan neredeyse bütün gelişimciler Bulutlu Gök Tarikatı’nın öğrencisi olabilmeyi hayal ediyordu.

 

Bulutlu Gök Tarikatı’nın dağının zirvesinde bir ölümsüz bölgesinde yeşimden bulmaca satırları oyulmuştu. Burası Bulutlu Gök Tarikatı’nın yalnızca bir kısmıydı. Diğer bütün yeşim oymalar farklı tekniklerle gizlenmişti. Bir mesafeden,  sadece yemyeşil bir ormandan başka bir şey görülemezdi.

 

Kapı girişine asılmış devasa fenerlermiş gibi duran üç büyük yeşil kelime bir büyüyle havada asılıydı.

 

Bu üç kelime şunlardı: “Bulutlu Gök Tarikatı”

 

Her otuz yılda bir olan ve on gün süren öğrenci alma etkinliği başladığında, bu üç kelime gökyüzünde belirir, ve, on günlük zaman zarfı bitince, üç kelime kaybolurdu.

 

Sonuç olarak, bütün bağımsız gelişimciler ve Chu ülkesindeki gelişim aileleri gökyüzünde üç kelime belirdiği anda, Bulutlu Gök Tarikatı’nın Chu ülkesinde öğrenci alımına başladığını bilirdi. Bu üç kelime kaybolduğu anda, alım biterdi.

 

Bu sabah, gökyüzünde bulut yoktu. Bulutlu Gök Tarikatı’na doğru her yönden kılıç ışığı huzmeleri uçuyordu. Bulutlu Gök Tarikatı dağına 1000 kilometre civarı kalınca, uçan kılıçlarından inerek, birçok yetişimci açığa çıkıyordu. Hepsi oldukça gençti. Bazısı kendisi gelmişken, diğerleri üstatlarıyla gelmişti.

 

Bulutlu Gök Tarikatı’na saygılarını göstermek için, temel olarak tarikata katılmak isteyen herkes 1000 kilometre uzakta uçan kılıçlarından iner ve tarikata doğru yürürdü.

 

Eğer birisi şu an gökyüzünden aşağı baksaydı, Bulutlu Gök Tarikatı’nın 1000 kilometrelik mesafesinde, sayısız insanın tarikata doğru yürüdüğünü görebilirdi.

 

Bulutlu Gök Tarikatı’nın kapısının dışında, tarikata katılmaya gelen kişilerin kayıtları ve zorunluluklarını ayarlamayla sorumlu üç yetişimci duruyordu.

 

Bulutlu Gök Tarikatı’nın girişinden yaklaşık 500 kilometre uzakta bir adam ve bir kadın yürüyordu. Adam 27-28 yaşlarındaydı. Son derece acelesiz ve sakince Bulutlu Gök Tarikatı’na doğru yürüyordu. Kıyafetlerine mor bir uçan kılıç işlenmiş, çoktan Kılıç Tarikatı’nın bir iç tarikat öğrencisi olduğunu gösteriyordu.

 

Yanında 20 yaşında bir kız yürüyordu. Belinin etrafında aynı renkte bir kuşakla birlikte mor bir elbise giyiyordu. Oldukça güzel kıvrımlara sahipti, ayrıca bir tatlılığa da sahipti.

 

Yakından incelendiğinde, kızın çok çekici olduğunu söylemek ve güzel bir çiçek gibi betimlemek yanlış olmazdı. Kız dudaklarını büzdü ve ayaklarını ovuşturdu. ‘’Büyük kardeş, Bulutlu Gök Tarikatı’nda ne bu kadar iyi de bunca yolu çekmek zorundayız? Simyayı sevmiyorum. Kılıç tarikatını seviyorum.’’ diye yakındı.

 

Adamın ifadesi normal kaldı. Kıza baktı, ardından, güzel kızın, alnına hafifçe dokunup gülümsedi. ‘’Kılıç Tarikatı’nda çok fazla katliam var. Senin için uygun değil. Eminim Bulutlu Gök Tarikatı’nın Chu ülkesinde çok önemli olduğunu biliyorsun. Bulutlu Gök Tarikatı’na katılabilirsen, kardeşin rahatlayacak. Eğer anne ve babamız hala hayatta olsaydı, onlar da rahatlardı.’’

 

Kız kardeşinin ebeveynleri hakkında konuştuğunu duyduğunda, ifadesi biraz kasvetlendi. Bir süre düşünmenin ardından, itaatkarca kafasını salladı. Ardından ormanı işaret etti ve kardeşine söyledi, ‘’Büyük kardeş, eğer Bulutlu Gök Tarikatı’na katılırsam, sırf senin için hap yapacağım. O zaman, gelişimin yükselince, eve gidebilir ve o eski adamlara bir ders verebiliriz.’’

 

Adam bunu duyduğunda, döndü ve gözlerinde soğuk bir ışık belirdi. Kız kardeşini ürkütmekten korktuğundan, o yıl gerçeği hiç söylememişti.

 

Güzel kız önündeki bir gence bakarken gözleri genişledi ve güldü, ‘’Büyük kardeş, bak. Bu adam komik kıyafetler giyiyor.’’

 

Adam baktı ve 60 metre önlerinde epey kabaca yapılmış kıyafetler giyen, yavaşça tarikata doğru yürüyen genci gördü. Bulutlu Gök Tarikatı’na katılmayı denemeye gelen bütün kişiler ya bağımsız gelişimci olduğu ya da gelişim ailelerinden geldiği söylenmeliydi. Ölümlülerin buraya gelmesi imkansızdı.

 

Bu yüzden, böyle giyinen birini görmek çok nadirdi. Bu figür açıkça sıradan bir dağ köylüsü gibi gözüküyordu.

 

Sanki kızın sesini duymuş gibi, genç onlara bakmak için arkasını döndü ve  durmadan, bakışını çekip ilerlemeye devam etti.

 

Adamın gözlerinde şaşkınlığa dair bir parça belirip kayboldu. Kız kardeşinin çok çekici olduğunu ve buraya olan yolculukları sırasında, geçtikleri çoğu kişinin ona baktığını biliyordu. Özellikle de Bulutlu Gök Tarikatı’nın 1000 kilometrelik sınırına girdikten sonra, karşılaştıkları herkes kardeşine bir kere daha fazladan bakıyordu, lakin bu gencin gözleri durağan su kadar sakindi ve kız kardeşini gördüğünde, gencin gözlerinde bir dalgalanma olmamıştı.

 

Adam ilahi hissini gönderdi ve gencin gelişiminin sadece Qi Yoğunlaştırması’nın ikinci veya üçüncü katmanında olduğunu keşfetti. Biraz baktıktan sonra, bakışlarını çekti.

 

Kız gözlerinde bir ilgi parıltısıyla gence baktı. Hızlıca ilerledi ve bağırdı, ‘’Hey, sen demi tarikata katılmak için buradasın?’’

 

Genç kaşlarını çattı. Kızla ilgilenmedi ve yürümeye devam etti.

 

Kız homurdandı. Nazikçe gencin üzerinden geçti ve önüne indi. Huysuzca söylendi, ‘’Dilsiz misin? Sana soruyorum, buraya tarikata katılmak için mi geldin?’’

 

Genç kıza baktı ve çaresizce söze girdi, ‘’Bu anlamsız bir soru değil mi?’’ Bununla birlikte, kızın yanından geçerek, kafasını iki yana salladı.

 

Kızın yüzü kırmızıya döndü. Biraz düşündü ve söylediğinin gerçekten anlamsız olduğunu fark etti. Genç zaten burada olduğu halde, hala tarikata katılma yolunda mısın diye sormuştu.

 

Kızın büyük kardeşinin dudakları kıvrıldı ve hafifçe gülümsedi. Gencin yanıtı kendisini öfkelendirmemişti. Aksine, kız kardeşi bu soruyu sorduğunda, kendisi de aynı şeyi hissetmişti.

 

Kız ayağını yere vurdu ve gence yetişti. Yanına yürüdü ve şikayet ederek konuştu, ‘’Sorduğum şey anlamsız değildi. Kıyafetlerinle, nasıl bakılırsa bakılsın, tarikata katılmaya gelmiş gibi görünmüyorsun. Diğerlerine bak. Kimse sen gibi giyinmemiş. Bulutlu Gök Tarikatı öğrenci kabul edeceğinde...’’

 

Genç tekrardan kaşlarını çattı ve gizlice iç çekti. Onun bakış açısına göre, bu kız çok baş ağrıtan yeni doğmuş bir civcivdi.

 

Eğer gelişimi şu anda çok düşük olmasaydı, çoktan kolunu sallamış ve kızın hareketlerini çekmek yerine ayrılmış olurdu.

 

Zaman hızlıca aktı ve artık saat öğleyi geçti. Güneş gökyüzünde parlıyor ve gencin alnından ter akıyordu. İçten içe acı acı gülümsedi. Bir ölümlü gibi nefesi kesilmeyeli epey olmuştu.

 

Tam o anda, yanındaki kız elini boyutsal çantasına yerleştirdi ve birkaç liçi* çıkardı. Ağzına liçileri attıktan sonra, gence baktı ve elini ona doğru kaldırdı. Sordu, ‘’İster misin?’’ (Ç.N: Tropikal bir meyvedir. Dışındaki kabuklarla çilek gibi görünür ama soyuldugunda beyaz-krem renkli görünümü ve ananası andıran tadıyla oldukça lezzetlidir. Güney çin, Vietnam, Endonezya, Filipinler’de yetişir.)

 

Genç bakmadı bile. Kafasını iki yana salladı ve ilerlemeye devam etti.

 

Kız hafifçe homurdandı ve onunla daha fazla ilgilenmedi. Kardeşinin yanına geri döndü ve bütün liçileri kardeşinin eline koydu.

 

İki saat sonra, Bulutlu Gök Tarikatı’nın kapısı mesafede göründü. Genç haşmetli kapıya baktıktan sonra iç çekti. Heng Yue Tarikatı’nı düşünmeden edemedi.

 

Bu genç Wang Lin’di.

 

Daha doğrusu, bu Wang Lin’in klon tekniğiyle oluşturduğu klonuydu. Bu aynı beden klon tekniğiyle ana bedeninden oluşturulmuştu ve gerçek etle kana sahipti.

 

Lakin bu bedenin yaşamak için sadece 30 yılı vardı.

 

Bu gelişimini kaybetmeden Kadim Ruh’a atılım yapmak için tek planıydı. Ana bedenine gelirsek, Bulutlu Gök Tarikatı yakınlarında bir yerde saklanıyordu.

 

Çoktan önceki kullandığı mağarayı terk etmişti çünkü, klonu belirdiğinde, gökyüzüne bir ışık huzmesi fırlayıvermişti.

 

Sonuç olarak, çabucak mağarayı terk etmek ve kapalı kapı eğitimine girmek için başka bir yer seçmek zorunda kalmıştı.

 

Ana bedeni kapalı kapı eğitimine girerken klonu dağ eteğindeki bir köyde birkaç ay kalmıştı. Bulutlu Gök Tarikatı’nın öğrenci alımını duyunca, bir süre düşünmüş ve girmeyi denemeye karar vermişti.

 

Bu da şu anki manzaranın meydana gelmesinin nedeniydi. Wang Lin’in asıl planı, ruh sıvısı bitince, Bulutlu Gök Tarikatı’nın öğrencilerinden birini kaçırmak ve hap çalmak için tarikata sızacaktı.

 

Lakin şimdi tam Bulutlu Gök Tarikatı öğrenci alımı yaşanıyordu, bu yüzden Wang Lin asıl planından vazgeçmeye karar vermişti. Eğer tarikata katılabilirse, Bulutlu Gök Tarikatı’ndan bir öğrenci kaçırmakla ve tarikata sızmakla uğraşmazdı.

 

Bulutlu Gök Tarikatı’na katılmaya gelen herkes dinlenmek için dağın yanına getirildi. On günlük zaman zarfı bittikten sonra, hepsi seçme süreci için Bulutlu Gök Tarikatı’na götürülecekti.

 

Kız Wang Lin’le birlikte Bulutlu Gök Tarikatı öğrencileri tarafından götürüldüğünde, kardeşi ayrılmak için döndü, lakin ayrılmadan önce, Wang Lin’e birkaç kez daha baktı.

 

Wang Lin’in ifadesi sakindi. Gelişimi gitmiş olsa da, deneyimleri hala onunlaydı. Önündeki adam kesinlikle Merkez Oluşturma aşamasında değildi ve en fazla geç aşama Temel Oluşturma’daydı. Eğer Wang Lin asıl bedenini kullanırsa, uğraşmadan onu öldürebilirdi.

 

Bulutlu Gök Tarikatı’nda birkaç gün kaldıktan sonra, gökyüzünde süzülen üç büyük kelime yavaşça dağıldı. En sonunda, bir iz bırakmadan kaybolarak, Bulutlu Gök Tarikatı’nın öğrenci alım döneminin bittiğini belirtti.

 

Sırada Bulutlu Gök Tarikatı’na öğrenci olarak alınacak on civarı kişiyi seçmek vardı. Geri kalan herkes Bulutlu Gök Tarikatı’ndan kovulacaktı.

 

Bu günde, Bulutlu Gök Tarikatı’na katılmak isteyen binlerce kişi dağın eteğinde devasa bir sahnede bağdaş kurmuş oturuyor, sınamayı bekliyordu. Bu kişiler arasında erkekler kadınlar, yaşlılar gençler ve hatta Merkez Oluşturma’ya ulaşmışlar varken, Wang Lin gibi Qi Yoğunlaştırması’nın 2.-3.katmanında olanlar da vardı.

 

Bulutlu Gök Tarikatı’nın düzinelerce öğrencisi sahnenin kenarında kayıtsız bakışlarla duruyorlardı. Gururlarını sergiliyorlardı. Sonuçta, zaten Bulutlu Gök Tarikatı’nın üyeleriydiler, yani pozisyonları doğal olarak katılmak isteyen bu kişilerden yüksekti.

 

Çok geçmeden, kol kısımlarına üç hap işlemesi yapılmış beyaz bir cübbe giyen orta yaşlı bir adam dağdan aşağıya süzüldü. Sahnenin olduğu bölgenin üzerinde süzüldü ve oradaki herkese baktı. Kısık bir seste, söylendi, ‘’Eğer Bulutlu Gök Tarikatı’ma katılmak istiyorsanız, kıdeminiz düşük olacak. Buna razı değilseniz, o zaman şimdi ayrılın.’’ dedi.

 

Sözlerini bitirdiğinde, sahnedeki binlerce kişiden hiç kimse ayrılmamıştı. Hepsi gözlerinde kararlı bakışlarla adama baktılar. Bu kişiler arasında birkaç Merkez Oluşturma gelişimcisi vardı. Orta yaşlı adamın sözlerinin onlar için olduğunu biliyorlardı.

 

Biraz bekledikten sonra, orta yaşlı adam sağ elini salladı ve bir güç patlaması aniden sahnenin merkezinde patlak vererek, yakındaki herkesi uzaklaştırdı ve sahnede 3 metre çapında bir açıklık yarattı.

 

Aynı zamanda, oradaki zeminden kara bir sis sütunu heybetliydi. Bu kalın, kara sis sütunu gökyüzünü havada tutmak için kullanılan devasa bir el gibi gözüküyordu. Yerden yükseldikten sonra, gökyüzünde öyle yükseğe ulaştı ki birisi yerden bakarsa, ucunu göremezdi.

 

Orta yaşlı adamın sesi kalabalığa ulaştı. ‘’Nasıl bir yöntem kullanmayı seçerseniz seçin, bu kara sis sütunu içinde tam olarak ne olduğunu hissedebildiğiniz sürece, o vakit yeterli vasıflara sahipsiniz demektir. Zaman sınırı altı saat!’’ Bununla birlikte, yana indi ve sessizce durarak, kara sis sütununu izlemeye koyuldu.

 

Wang Lin’in ifadesi değişmedi. Kara sis sütununa baktı ve düşünmeye başladı. Bir klon olsa da, oluşturulurken ana bedenden ilahi his veya gelişim almasa da, Antik Tanrı’nın bütün teknikleri ve anıları hala oradaydı.

 

Wang Lin’in gözleri hafifçe titredi. Yavaşça yüzünde hafifçe bir gülümseme belirmeye başlayana kadar sütunu incelemeye devam etti. Onun bakış açısından, bu sütun açıkça bir kısıtlama türüydü ve bu kısıtlama içini görmeye çalışan herkesi test etmek için kullanılıyordu.

 

Bu, Bulutlu Gök Tarikatı’nın kötü niyetle gelen insanlardan kurtulma yolu olmalıydı, lakin Wang Lin tam olarak kısıtlama nasıl tepki verecek emin değildi.

 

Bulutlu Gök Tarikatı bu kısıtlamayla ne türde öğrenciler bulmak istiyordu?

 

Wang Lin’in kısıtlama bilgisine göre, sıradan kişilerin bu kısıtlamayı çözmesi imkansızdı. Sonuç olarak, bu aşamadaki binlerce kişi arasından bile, neredeyse hiçbiri bu kısıtlamanın içini göremezdi.

 

Ve bu yüzden, Wang Lin kısıtlamanın ardını görürse, bu aşırı belli olur ve birisi Bulutlu Gök Tarikatı’na katılmak isteme hikayesini araştırırdı. Lakin bu yine de en önemli kısım değildi. Wang Lin Bulutlu Gök Tarikatı’nın ne tür öğrenci istediğini bilmeden kısıtlamayı kırarsa, o zaman kesinlikle Bulutlu Gök Tarikatı kendisine aşırı dikkat ederdi. Bu da girişiminin artık değersiz olmasına neden olurdu.

 

Bu yüzden, Wang Lin hemen kısıtlamayı kırmadı, bunun yerine bekledi. Bulutlu Gök Tarikatı’nın sadece insanları toplayıp  niteliklere sahip olmadığını söyleyeceğini düşünmüyordu.

 

Eğer incelemesi doğruysa, buradaki birisi yakında onun için cevabı bulmalıydı.

 

Zaman aktı geçti ve göz açıp kapayıncaya kadar, üç saat geçmişti. Kalabalıktaki bazı kişiler çoktan sabırsızlanmıştı. Şimdiye kadar zaten ilahi hisleriyle taramayı denemişler, lakin ilahi hisleri ne zaman kara sise yaklaşsa, gizemli bir güç geri itiyordu. Ne denerlerse denesinler, başaramıyorlardı.

 

En sonunda, bir kişi boyutsal çantasına hafifçe vurdu ve bir tahta oyma çıkardı. Bu odun parçası bir kartal şeklindeydi. Birkaç ilahi söz söyledi, ardından tahta oymayı siyah sis sütununa doğru fırlattı.

 

Öğrenci alımında görevli orta yaşlı adam hareketi hakkında bir şey söylemedi, bunun yerine sessizce sütuna baktı. Wang Lin bu yaşlı orta yaşlı adamın ifadesinin sakin kaldığı halde, Bulutlu Gök Tarikatı öğrencilerinin bir anlığına garip ifadeler sergilediklerini fark etti.

 

Tahta kartal belirdiği anda, anında büyüdü ve sonunda sütuna atılan bir altın kartala dönüştü. Lakin altın kartal sütuna dokunduğu anda, bir el aniden sütundan belirdi, kartalı kaptı ve kara sise çekti.

 

Altın kartalı gönderen kişinin ifadesi birden değişti. Hemen ayaklandı ve çabucak orta yaşlı adama dönüp söze girdi, ‘’Küçüğünüz pes ediyor ve kıdemliden hazinemi geri vermesini istiyor. O kartal küçüğünüz aile hazinesi. Lütfen, kıdemli!’’

 

Orta yaşlı adam kişiyi inceledi ve yavaşça konuştu, ‘’Altın tahta kartal Gongsun ailesinin miras hazinesi. Tarikatımız tabii ki tutmayacak. Zaten sınavdan çıktığına göre, herkes ayrıldığında geri alırsın.’’

 

Figürün bakışları hemen biraz rahatladı. Sahneden inerken gözleri minnettarlıkla doldu.

 

Orta yaşlı adam tekrardan vurguladı, ‘’Bunu daha önceden zaten söylemiştim; istediğiniz her şeyi kullanabilirsiniz. İçinde ne olduğunu açıkça görebildiğiniz sürece, geçersiniz.’’

 

Bu sefer, sahnedeki bir genç ihtiyatla sordu, ‘’Ama eğer sütunun içinde ne olduğunu söylersek, o zaman buradaki herkes de öğrenmez mi?’’

 

Orta yaşlı adam gülümsedi ve yanıt verdi, ‘’Mümkün değil! Eğer sisin ardını görebilirseniz, burada yatan sırrı öğrenirsiniz.’’

 

Kara sis sütunundan çıkan eli görünce, Wang Lin’in gözleri ışıldadı. Devamlı kısıtlamayı inceliyordu ve el belirdiğinde, küçük bir boşluk belirmişti. Bilgileri ve ilahi gözüyle, hemen sis sütunun içinde süzülen birkaç hapı görmüştü.

 

Wang Lin’in ifadesi normalliğini korudu, lakin kalbi tekledi. Ne var ki, bir süre düşündü, aceleyle hareket etmedi. Bu sefer, kalabalıkta daha fazla kişi dayanamadı ve hazinelerini bu kara sisi aşmak için çıkardı.

 

Daha da çok kişi büyülü hazinelerle saldırmaya koyuldu. Her seferinde, bir el dışarı çıkıyor, büyülü hazineyi kaplıyor ve kara sise çekiyordu. Eğer orta yaşlı adam zaten konuşmamış olsaydı, bütün bu büyülü hazineleri kullanmaya cüret edemezlerdi, lakin Bulutlu Gök Tarikatı çoktan eğer pes ederlerse, ayrıldıklarında bütün hazinelerin geri verileceğini belirtmişti. Sonuç olarak, herkes umursamayı bırakmıştı. Birçok büyülü hazine, birbiri ardına, gökyüzünde belirdi.

 

Saldırıların neden olduğu çatlaklardan, Wang Lin kısıtlamanın içindeki her şeyi açıkça görebiliyordu. Sonuçta, kısıtlamaların ardını görebilen ilahi gözlere sahipti.

 

İçinde 11 hap, 11 yeşim parçası ve üstlerine hap kazanı kazınmış 11 nişan duruyordu.

 

Wang Lin bu üç eşyanın neyi temsil ettiğini bilmiyordu, lakin, o anda, sisin etrafında bir altın rengi ışık belirdi. Ardından, bir altın rengi ışık parıltısı sisin içinden de geldi. Altın ışık sütunun etrafında birkaç kez daire çizdikten sonra, bir yeşim parçasına döndü ve ne olduğunu bilmeyen bir kızın eline uçtu.

 

O noıktada, Bulutlu Gök Tarikatı’ndan olan orta yaşlı adamın gözleri ışıldadı. Hızlıca kızın yanına gitti ve elindeki yeşimi aldı. Yeşime biraz baktıktan sonra, gülümsedi ve söze girdi, ‘’Geçtin!’’ Bununla birlikte, sağ elini salladı ve Bulutlu Gök Tarikatı’nın bir öğrencisi gelip kızı götürdü.

 

‘’Dağa götür!’’ Orta yaşlı adam kıza gülümsedi. Elini salladı ve olduğu yere geri dönüp geçecek sıradaki kişiyi bekledi.

 

O kıza hala her şey belirsiz geliyordu. Hala afallamış durumdayken, bir  Bulutlu Gök Tarikatı öğrencisi tarafından dağa götürüldü.

 

Birinin sınamayı geçtiğini görünce, sahnedeki herkes birbiriyle ne olduğunu tartışmaya başladı, lakin, Bulutlu Gök Tarikatı’ndan olanlara gelirsek, bununla ilgilenmediler.

 

Wang Lin’in gözleri ışıldadı. Kızın kara sisin ardını gördüğünden değil, aksine sisin içindeki yeşim parçasının kızı seçtiğinden geçtiğini açıkça görmüştü.

 

Ve orta yaşlı adam kızın eline düşen yeşim parçasını gördükten sonra, hemen geçtiğini açıklamamış, açıklamadan önce yeşimi kontrol etmişti.

 

Böylece, Wang Lin  orta yaşlı adamın gerçekten yeşim kızı seçtiğini kontrol etmek için gitmesiyle, eğer öncesinde aceleyle hareket etmiş olsaydı, zayıf bir nokta göstereceği yargısına ulaştı.

 

Wang Lin alayla sırıttı. Bu Bulutlu Gök Tarikatı’nın öğrenci kabul etme yöntemi gerçekten garipti...

 

Tam o anda, tekrardan sütundan bir altın rengi ışık parlamaya başladı. Wang Lin’in gözleri ışıldadı ve sağ eliyle gizlice bir kısıtlama oluşturdu. Şu anki ruhsal enerjisiyle, sadece birkaç kısıtlama kullanabilir ve bir illüzyon vari çember oluşturamazdı.

 

Yine de, bildiği kısıtlamalar Antik Tanrı’dan geçen antik kısıtlamalardı. Normal gelişimcilerin kafa tutabileceği bir şey değildiler.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr