Bölüm 102: Felaket Yas (1)

avatar
5460 30

Xian Ni - Bölüm 102: Felaket Yas (1)


 

Çevirmen: Zawoske

Editör: Mehmet Uyar

 

Wang Lin gözlerini ruhundan bir parça taşıyan yeşimtaşını tutan kişinin üzerinde tutuyordu. Üçlünün yeşimtaşlarını parçalamak üzere olduklarını gördüğü anda, ağzını açmıştı. Yeşil bir uçan kılıç fırladığı gibi, üçlüye saldırdı.

 

Yeşil ışık belirdiğinde, bölgenin sıcaklığı aniden düşmüştü. Wang Lin’in kanla rafine ettiği uçan kılıcı, Wang Lin Yeraltı Yükseliş Tekniği’ne pratik yapmaya başladıktan sonra da değişmişti. Yin enerjisi bu uçan kılıcın içine girmişti.

 

Kılıcın üzerindeki Yin enerjisi son derece acımasızdı. Bölgedeki bütün bitkiler aniden dondu. Hatta bütün erken aşama Temel Oluşturma gelişimcileri bile, kıyafetlerinin üzerinde beliren buzlarla bedenlerinin uyuştuğunu hissetti.

 

Wang Lin’in ruhundan bir parça bulunduran yeşimtaşını tutan gelişimci afallamıştı. Yeşimtaşını kırmaya vakti yoktu. Tek yapabileceği hızlı bir şekilde geri çekilmekti. Ancak rüyalarında bile uçan kılıcın uğuldamaya başlayacağını, ardından aniden görüşünden çıkacağını beklemiyordu. Çabucak kendini korumak için büyülü hazineler fırlattı, lakin artık çok geçti.

 

Uçan kılıç bir metre uzağında ortaya çıktı ve boğazını deldi. Kan, kılıcın geldiği noktadan bir çağlayan misali fışkırıyordu.  İki eliyle de boğazını tutarken, yüzündeki inanamayan ifadeyle birlikte yere düştü.

 

Wang Lin öne atıldı. Yeşimtaşını kapıp hemen boyutsal çantasına kaldırdı.

 

Bütün bu olanlar çok hızlı gerçekleşmişti. Hatta olanlara bir yıldırım çarpması benzetmesi yapılsa, son derece yerinde olurdu. Aynı anda, diğer iki gelişimci yeşimtaşlarını kırdılar. Pembe duman ortaya çıktı ve bölgeyi çevreleyen dalgalar gibi etrafa yayıldı.

 

Ceset Tarikatı’nın öğrencilerinin taşıdığı tabutlar pembe gazla etkileşime girdiğinde, tabutların içinden, dışarıdan duyulabilecek kadar yoğun kazıma sesleri yükselmişti.  Sanki tabutun içinde insanlar yatıyordu ve içeriyi tırnaklarıyla kazıyorlardı.

 

Temel Oluşturma gelişimcilerine bakıldığında, hepsi bağlayıcı tekniğin etkisi altında gibi duruyordu. Hiç hareket edemiyorlardı.

 

Yeşimtaşlarını kırdıktan sonra, iki geç aşama Temel Oluşturma gelişimcisi kapanmak üzere olan kapıya doğru atılırken Wang Lin’e bakmadılar bile.

 

İkili bir parlamayla kapının içinde kaybolduğu gibi, peşinden de kapı altın ışık noktalarına dağılarak, arkasında bir iz bırakmadan kaybolmuştu.

 

Kazıma sesleri daha da yükselmeye başladı, ta ki tabutlar kırılana ve bir dışarı çıkan bir eli takiben ağır ağır nefes alma sesleri duyulana kadar.

 

Yavaşça, uzun saçlarıyla bir mumya doğruldu. Gözleri yeşil bir ışık yayarken, çevresindekileri, bakışları nihayetinde ustasına kayana kadar çevresindekileri inceledi.

 

Kanlı gözleri soğuklaşırken, bir çığlık attı ve kendi ustasına atıldı. Burnuyla tıpkı bir boğa soluyormuş gibi adeta havayı sömürüyordu. Erken aşama Temel Oluşturma gelişimcisi titrerken bedeni beyaz bir gaza dönüştü. Ve beyaz gazı da ölü kukla içine çekti.

 

Aynı anda, mumyanın solmuş bedeni yenilenmeye başladı.

 

Çok geçmeden, gelişimci bir kemik torbası halini alırken, ölü kukla insan formuna dönmüştü.

 

Ölü kukla tekrardan emdiğinde, gelişimci bir çığlık atarak hayata gözlerini yumdu. O sırada, gelişimcinin bedeninden sarı bir gaz sızmıştı. Ölü kukla sarı gazı kavradı ve ağzına attı.

 

Kısa süre içinde, ölü kukla tam olarak, tıpkı daha yeni ölmüş gelişimci gibi görünmeye başlayana kadar değişti.

 

Aynı anda, birer birer, tabutlar kırıldı ve birer birer ölü kuklaların elleri dışarı uzandı. Bütün bu ölü kuklalar kaçınca, kendi ustalarına saldırdı.

 

Aslında bütün ölü kuklalar bunu yapmamıştı. Yaklaşık 1/3’ü dışarı çıkmış ve kafası karışmış bir şekilde, sadece orada dikilmişti.

 

Wang Lin önündeki manzaraya bakarken şaşkınlıktan buz kesmiş gibiydi. Ustalarını andıran bütün bu ölü kuklalar, geç aşama Temel Oluşturma seviyesine ulaşmıştı. Wang Lin bu ucubelere dik dik baktı. Yavaşça geriye çekilirken, kafa derisi uyuşmuştu.

 

Çığlıklar çok geçmeden bu yönden yayılmaya başladı. Bütün ölü kuklalar kalan Ceset Tarikatı öğrencilerine atlarken ustalarının formlarını almıştı.

 

Kan ve beden parçaları havada yer yöne uçuşuyordu. Wang Lin arkasını döndü ve tek kelime etmeden kaçtı.

 

Uzağa kaçtıktan sonra, Wang Lin ormanın dışında durdu.  Sonunda Ceset Tarikatı’nın nasıl kötü olduğunu tecrübe etmiş gibi hissediyordu. Eğer yeşim taşını kıracak olan gelişimciyi durdurmamış olsaydı, o canavarların yemeği olacaktı.

 

Wang Lin içinden soğukça güldü. Hem akılcı tarikatlar hem şeytani tarikatlar dış savaş alanına girme hakkı kazanma yarışması için toplanmışken Jue Ming Vadisi’nin çok tehlikeli olduğunu biliyordu. Genç adam bunun içine karışmak istemiyordu, sadece olağanüstü Yin enerjisi olan bir yer bulmak ve daha güçlü olmak için kapalı kapı eğitimi yapmak istiyordu.

 

Ölümsüz dünyasıyla daha çok temas ettikçe, deneyimlediği tehlikeler de artıyordu. Tek yanlış adım ölümüne sebep olacakmış gibi hissediyordu. Ancak çoktan ölümsüz dünyasına girdiğinde göre, kendi güvenliğini sağlamanın tek kolu güçlenmekti.

 

Aynı zamanda, Wang Lin’in kalbinde Cennet’e Başkaldıran Boncuk’a gerekli olan tahta elementi de önemli bir meseleydi.

 

Bunu düşünürken, Wang Lin aniden geriledi. Wang Lin’in az önce durduğu nokta da siyah bir ışık vınladı, takiben de bir kahkaha duyuldu.

 

‘’Velet, oldukça hızlı kaçındın.’’ Şaşaalı kıyafetler giyen bir genç yavaşça öne çıktı. Wang Lin’i kontrol ettikten sonra, söylendi, ‘’Hangi tarikat?’’

 

Genç adam soğukça yanıtladı, ‘’Ceset Tarikatı.’’

 

Şaşaalı giyinmiş genç şaşırmıştı. ‘’Ceset Tarikatı? Söylentilere göre Ceset Tarikatı’nın bütün öğrencileri etraflarında bir tabutla dolaşırmış. Seninki nerede?’’ diye sordu.

 

Wang Lin gence dik dik baktı ve kaşlarını çattı.

 

Genç de soğukça homurdandı. Parmağıyla Wang Lin’i işaret etti ve siyah bir ışık ellerinde belirirken söylendi, ‘’Ceset Tarikatı’ndan olsan da olmasan da bir şey değişmeyecek. Boyutsal çantanı teslim et ve defol!’’

 

Soğuk bir ışık Wang Lin’in gözlerinde yanıp söndü. İlahi hissini yaydığı gibi ormanda üç kişinin daha olduğunu keşfetti. Birkaç adım geri çekilirken hiçbir şey söylemedi.

 

Genç, Wang Lin’in çekildiğini gördüğünde, aşağılama dolu bakışlarını Wang Lin’e yöneltti. Elini salladı ve siyah ışık Wang Lin’in göğsüne fırladı, kalbine odaklanmıştı.

 

Wang Lin kaşını kaldırdı ve kollarını sallarken çekim gücü tekniği önünde devasa bir el şeklini aldı. Siyah ışık, kaybolmadan önce çekim gücü tekniğine beş-altı inç nüfuz etmişti.

 

Wang Lin soğukça gence baktı. İlahi hissiyle ormanda gizlenen üçlünün çabucak buraya yöneldiğini hissetmişti. Zamanını onlarla harcamak istemiyordu, bu yüzden hızlıca geriledi.

 

Genç kızgınlaşıyordu. İkisinin de gelişim seviyesi erken aşama Temel Oluşturma olsa da, üç kardeşi yoldaydı ve birinin gücü çoktan orta aşama Temel Oluşturma’ya ulaşmıştı. Dörtlü, Tian Dao Tarikatı’ndan diğerleriyle hareket etmek yerine, bu şansı diğerlerinden bir şeyler çalmak için kullanmaya karar vermişti.

 

Bu yarışma sırasında, Temel Oluşturma seviyesindeki öğrencilerinin gücünü artırmak için bütün tarikatlar bir sürü büyülü hazine vermişti.

 

Genç, Wang Lin’in tek başına dolaştığını görünce, içinden bir ses onu öldürmesini söylemişti ve şimdi Wang Lin’in kaçmaya çalıştığını gördüğünde, boyutsal çantasına bir fiske attı ve yirmi santimetre uzunluğunda bir cetvel çıkardı.

 

Bu cetvel tamamen yeşildi. Ortaya çıktığında, güç dolu güzel bir koku yaydı. Genç derin bir nefes aldı ve tek kelime etmeden, cetvel önünü işaret etti. Cetvel titrerken, büyük siyah bir mantar büyüdü. Mantar cetvelden ayrıldığı gibi, havada süzülmeye başlamıştı.

 

Gencin ifadesi, hızlıca boyutsal çantasından bir şeyler çıkartırken ve fırlatırken ciddileşti.  Wang Lin bir kırmızı ışık görürken, kırmızı bir yabanarısı mantara doğru atılmış ve sadece birkaç ısırık da mantarı yiyip bitirmişti.

 

Yabanarısı aniden birkaç kat büyüdü; şimdi bir yumruk boyutuna ulaşmıştı. Bir çığlık atarak, Wang Lin’e doğru atıldı.

 

Bütün bu olanlar kulağa ne kadar yavaş gerçekleşmiş gibi gelse de, aslında her şey göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşmişti. Wang Lin’in gözleri, önünde küçük, yeşil uçan kılıcı belirirken ve yabanarısına doğru atılırken soğuk bir hal aldı.

 

Yabanarısı bir vızıltıyla kenara kayarak uçan kılıcı atlattı, ancak aynı zamanda, uçan kılıç aniden yok oldu. Ardından uçan kılıç gencin önünde tekrardan belirdi ve arkasında kanlı bir delik bırakırken, göğsünü delip geçti.

 

Şaşaalı genç ölmeden önce tepki bile verememişti!

 

Genç öldüğü anda, cetvel solgunlaşarak yere düştü. Wang Lin çekim gücü tekniğini kullanarak hızlıca cetveli kaptı, tabii gencin boyutsal çantasını unutmamıştı. Ardından ayrıldı.

 

Yabanarısı bir kere havada daire çizdi ve hızlıca Wang Lin’in peşine takıldı.

 

O sırada da, üç figür ormandan dışarı atıldı. İki erkek ve bir kadın ortaya çıkmıştı.  Erkeklerden birisinin yüzü, yerdeki cesede bakarken kasvetli bir hal aldı ve adeta boğazını yırtarak bağırdı, ‘’Takip edin!’’

 

Tam o anda, Zhao ülkesinin kuzeyindeki küçük bir kasabada, iki davetsiz misafir belirdi. Bir tanesi çok sıskaydı, siyah bir cübbe giyiyordu ve gözleri zehirli bakışlara ev sahipliği yapıyordu.

 

Yanındaysa, perimsi bir figür duruyordu. Bu figür son derece yaşlıydı ve yüzü kırışıklarla doluydu, ancak etrafında özel bir aura yayıyordu. Yaydığı aura, sıska adamın karanlık aurasıyla açık bir tezat oluşturuyordu.

 

Şu anda, kadim bir aynayla kasabanın dışında dikiliyordu. Bir şeyler hesaplarken, eli durmaksızın mühürler oluşturuyordu.

 

Öldürme arzusuyla dolu siyah cübbeli adam söylendi, ‘’Ölümsüz kardeşim Qiming, hesaplamayı başardın mı?’’

 

Qiming denen adam kaşlarını çatarak konuştu, ‘’Teng Huayuan, bu kişinin ismini veya görünüşünü bilmiyorsun. Sadece nasıl onu bulmamı bekliyorsun?’’

 

Bu siyah cübbeli adam, Wang Lin’in baş düşmanı Teng Huayuan’dan başkası değildi! Diğer adama baktı ve kelime kelime konuşmaya başladı, ‘’Ölümsüz kardeşim Qiming, gökleri okuyabileceksen, Wu Feng Vadisi’nin nişanını vermeye hazırım. Eğer bu kişinin ailesini bulabilirsen, yapabildiğim sürece, herhangi bir şeye ihtiyacın olduğunca yardımcı olacağım.’’

 

Qiming denen adam bir süre düşündü. Ardından iç çekerek söylendi, ‘’Pekala, elimden geleni yapıcam. Ancak ölümsüz kardeşim Teng, her intikamın bir bedeli olacaktır. Umarım çok fazla kişi öldürmezsin…’’

 

//Şuraya ufak bir not düşeyim, bunlar ölümsüz değil yanlış anlaşılmasın o :D Sadece ölümsüzlük yoluna adım attıkları için böyle deniliyor. Sonra vay efendim hani bunlar ölümsüzdü denecek bir konuşma olur böyle bir şey dersiniz, görmek istemiyorum :D Şimdi benim en üzüldüğüm, 3 bölümün ilkini hallettik kaldı iki. Evet efendim yarın sınava da gireceğim görüşmek üzere :)

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44251 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr