Bölüm 93: Ölü Yin Mezhebi (2)

avatar
5281 27

Xian Ni - Bölüm 93: Ölü Yin Mezhebi (2)


 

Çevirmen: Zawoske

Editör: Mehmet Uyar

 

Garip adamın yüzü aniden değişti. Vücudundaki dokuz tılsımı çıkarttı, ardından Wang Lin’in yanına zıpladı. Kırmızı alanı tereddüt etmeden parçalayıp Wang Lin’i kaptı.

 

Wang Lin ikili vardığı anda uyanmıştı. Garip adamın ifadesindeki paniği fark etti ve heykelden aşağı indirmesine izin verdi.

 

İkisi aşağı indiği anda, garip adam bir mühür oluşturdu ve elini heykelin üzerine koydu. Siyah bir portal belirirken, garip adam Wang Lin’i içeri çekti.

 

Aynı anda, sekiz ışık sütunu kayboldu ve heykel yavaşça geri zemine girmeye başladı.

 

O sırada, genç adamın bedeni katılaşmıştı. Bedeni mumya gibi görünüyordu ve ifadesi soğuktu. Berbat bir koku yayan zombi yanında dikiliyordu.

 

Genç adam yavaşça batan heykele baktı. İlahi hissini tüm alana yaydı, ardından bakışları heykele geri döndü.

 

Wang Lin’e gelirsek, garip figür tarafından heykele çekilirken, ilahi hissini yaydı ve yüzünde şaşkın bir ifade yer edindi.

 

Heykelin içindeki boşluk çok geniş değildi. Etrafta beyaz kristaller süzülüyordu ve siyah, taş bir figür merkezde oturuyordu.

 

Taş figürün görünüşü, dışarıdaki heykele aşırı benziyordu. Taş figürü heykele bağlayan mor şeritler, etrafında görülebiliyordu.

 

Çok geçmeden, bir ışık perdesi boşlukta belirdi. Işık biraz dalgalandı ve dışarının görüntüsünü gözler önüne serdi.

 

Işık perdesi sayesinde, Wang Lin dışarıda neler olduğunu görebiliyordu. Işık perdesine baktıktan sonra, bakışları garip figüre kaydı; garip figürün gözlerindeki nefret, anında fark edebileceği kadar belirgindi.

 

Genç adam heykelin dışında duruyordu. Heykele bakarak, yavaşça söylendi, ‘’Usta, 100 ne kadar da çabuk geçti. Bu sefer, kaçamayacaksın!’’

 

Wang Lin içine derin bir nefes çekti. Etrafında döndü ve garip adama baktı. ‘’Ustası sen misin?’’ diye sordu.

 

Garip adam boş boş Wang Lin’e baktı. Tam o anda, Wang Lin’in gözleri parladı ve yeşil bir ışık tükürdü. Yeşil ışık boşluk boyunca parladı ve acımasızca havada oturan taş figüre doğru atıldı.

 

Mor bir ışık huzmesi kılıcı engellemek için belirmişti, ancak yeşil kılıç mor ışığın arkasına ışınlanarak bu hamleden sıyrılmış ve taş figüre saplanmak için savrulmuştu.

 

Taş figürden bir ışık küresi firar ederken vahşi bir kükreme boşluk boyunca yankılandı. Wang Lin elini salladığı gibi kılıcı dönüverdi ve ışık küresine doğru hücum etti.

 

Garip adam sonunda tepki verdi; gözleri endişeyle dolmuştu. Kılıcı işaret edip birkaç kez bağırırken bakışlarının altında yatan bir hiddetle Wang Lin’e bakıyordu.

 

Wang Lin afalladı. Tam o anda, aşırı boğuk bir ses ışık küresinden çıkarak kulaklarına ulaştı.

 

‘’Küçük dostum, lütfen düşüncesizce hareket etme. Sana zarar vermeyeceğim. Ben, dışarıdaki kişinin ustasıyım…’’ Aynı anda, sayısız ışık huzmesi her yönden ışık küresine ulaşıp orada toplanmıştı; yavaşça, ışık küresi bir ayak uzunluğunda küçük bir figür halini alıvermişti.

 

Küçük figür aşırı zayıf görünüyordu. Yüzü soluktu ve bir çocuk gibi duruyordu. Küçük figür solgun yüzüyle Wang Lin’e bakarken kılıcı engellemeye devam ediyordu.

 

Garip figür öfkeli bir kükreme savurdu ve uçan kılıcı durdurmak için atıldı

 

Wang Lin, küçük figür konuştuğu sırada birkaç adım geri çekildi. Elini salladı ve uçan kılıcı kendi tarafına döndü. Uçan kılıç, ucu küçük figüre bakarken Wang Lin’in etrafında dönüyordu.

 

Garip adam, küçük figürün yanına ilerledi.  Hayal kırıklığı ile dolu gözleriyle Wang Lin’e bakarken, birkaç kez öfkeyle bağırdı.

 

Küçük figür acı acı güldü. Bedeni havada süzüldü ve garip adamın omzuna yerleşti. ‘’Adai, misafirimize kaba davranma.’’

 

Garip adamın ifadesi aniden yumuşadı, ancak hala ihtiyatla Wang Lin’i inceliyordu.

 

Küçük figür iç çekti. Wang Lin’e bakıp samimi bir ses tonuyla konuşmaya başladı, ‘’Küçük dostum, lütfen aceleci olma, ben…’’

 

Konuşmasını bitiremeden, dışarıdaki genç adam garip sözler söyledi. Garip sözler söylediği anda, bütün heykel sallandı ve inişi durdu.

 

Küçük figürün ifadesi hafifçe değişti. Eli bir mühür oluştururken mor gaz yayılmaya Mor gaz belirdiği anda, heykele girmişti.

 

Heykelin gözleri mor ışıklar saçmaya başlayıp inmeye devam etti.

 

Genç adam havaya bir ‘’Hmph!’’ savurdu. Havayı kapmak için elini uzatmış ve heykel tekrardan sarsılmıştı.  Heykel daha yavaş batmaya başlamıştı. O sıralarda da, birçok mühür göndererek, heykelin titremesine sebep oldu, ancak heykel hala yıkılmamıştı.

 

Heykelin içindeki küçük figür rahatlamış olsa da, daha da yorgun bir hal almıştı. Wang Lin’e bakarak söylendi, ‘’Bu heykel, Amu’nun saldırısı altında yarım saat dayanabilir,  bu süre zarfı, sana bütün olanların ardında yatan hikayeyi anlatmam için yeter de artar da.’’

 

Wang Lin küçük figüre bakarken hiçbir şey söylemedi.

 

Küçük figür iç çekerek söylendi, ‘’Bendeniz Wu Yu, küçük dostum hiç Ölü Tarikatı duydun mu?’’

 

Wang Lin kafasını iki yana sallarken, yanındaki küçük kılıcıyla birlikte ifadesi normal kalmıştı.

 

Wu Yu acı acı gülümseyerek sözlerine devam etti, ‘’Küçük dostum, tetikte olmana gerek yok. Ben sadece bedeni olmayan bir Kadim Ruh’um.  Yıllar boyunca Kadim Enerji’mi sayısız kullanışım yüzünden, senin için bir tehdit oluşturmuyorum. Hatta kılıcın neredeyse beni öldürüyordu.’’

 

Wang Lin’in gözleri parladı. Biraz düşündükten sonra, sordu, ‘’Dışarıdaki kim? Ustası mısın?’’

 

Wu Yu’nun gözlerinde çaresiz bir ifade belirdi. ‘’O, benim ölü kuklam. Ne yazık ki, Ölü Tarikatı’nın atalarından biriydim. Ölü Tarikatı her katılan öğrencinin kendine ait bir ölü kukla bulması gerektiğine dair bir kurala sahiptir.’’

 

‘’Kişinin gelişim seviyesi arttıkça, ölü kukla da aynı şekilde gelişir.’’

 

Wang Lin gözlerini kısarken söylendi, ‘’Ölü kuklan isyan mı etti?’’

 

W uyu çarpıkça gülümsedi. Onaylayıp konuşmaya koyuldu. ‘’Bu doğru. Başlangıçta, kullandığım teknikle, ölü ceset asla isyan edemezdi. Ne yazık ki,  300 yıl önce, Yin enerjisini erken aşama Kadim Ruh’da atılım yapmak için kullanma umuduyla buraya geldim. Sadece başarısız olmakla kalmadım, ayrıca ölü kuklam buradaki Yin enerjisini erken aşama Kadim Ruh’da atılım yapmak için kullanarak bana karşı çıkıp ağır yaralanmamı sağladı. Yaranın şokundayken, kontrolümden kaçabildi.’’

 

O sırada, heykel daha da güçlü sallandı. Küçük figür endişeli bir ifade takınarak hızla devam etti, ‘’Yaralarımı iyileştirmem gerekiyordu, bu yüzden peşinden gitmedim. 100 yıl sonra, yaralarım iyileştiğinde, ölü kuklamı buldum. Ne var ki, kendi bilincini oluşturmayı başarmıştı, hatta şanslı bir karşılaşma sayesinde, benden önce orta aşama Kadim Ruh’a girmişti."

 

‘’Karşı koymak için bir şansım yoktu, bu yüzden bedenimden vazgeçtim ve Kadim Ruh’umla kaçtım. Kadim Ruh’um ağır yaralar aldığı için, onca zaman bu heykelin içinde saklandım. Dışarı çıkmaktan aşırı korkuyordum. O zombi, geçmişteki bedenim. Bu yerde geçirdiği 100 yılda kendi bilincini kazanmış gibi bözüküyor.’’

 

Wang Lin soğukça sırıtarak söylendi, ‘’Bir avuç saçmalık. Eğer bu ölü kukla gerçekten dediğin gibiyse, neden ayrılmak yerine seni aramaya devam ediyor?’’

 

Wu Yu çarpıkça gülümsedi. Biraz kararsız kaldıktan sonra, yanıtladı. ‘’Unut gitsin Küçük dostum, bilmiyor olabilirsin, ancak bu Ölü Tarikatı’mın sırlarıyla alakalı. Ölü Kuklam kontrolümden çıkmış olsa da, bu gerçek onu yüz yıl rafine ettiğimi değiştirmiyor. Ruhumla bağlantılı, bu yüzden eğer benden 100 kilometre uzaklaşırsa, ölür.’’

 

‘’Bu sorunu çözmenin tek yolu da Kadim Ruh’umu özümsemeli ve içine mühürlemeli. Sadece bunu yaparak tam olarak kontrolümden kaçabilir.’’

 

Wang Lin’in gözleri parladı, ‘’Seni bu birkaç yüz yıl içinde bulamadı mı?

 

Wu Yu heykelin iç tarafına dokunarak söylendi, ‘’Kaçtığımda, kazayla bu heykele girdim. Heykel varlığımı gizleyebiliyor. Sadece bu heykelin yardımıyla hayatta kalabildim.’’

 

‘’Ayrıca, ölü kukla orta aşama Kadim Ruh’a ulaştıktan sonra, her ortaya çıkışında, bir süre dinlenmesi gerekiyor. Her dinlenişi yaklaşık yüz yıl sürdüğü göze alınırsa, neden daha yenmediğimin bir sebebi daha bu.’’

 

Wang Lin’in ifadesi yavaşça sorarken sakindi, ‘’Oh? O zaman neden bu yüz yıllık uyku sırasında kaçmadın?’’

 

‘’Sayısız kez kaçmayı denedim, ancak bu orman uçsuz bucaksız bir sisle çevrili. Bu sis Kadim Ruh için aşırı zararlı. Küçük bir kısmına dokunmaya bile dayanamıyorum. Ölü kukla beni bulamazdı, ancak kendi bedenimin kendi bilincini kazanmasını beklemiyordum. Ben ve bedenim arasındaki bağ sayesinde, beni bulabilir.’’

 

Ayrıca,  Adai, kendi başına bir şeyler yaptı ve seni cezbeden heykelin belirmesini sağladı. Ne yazık ki, bütün bunlar benim hatam. Başkasını suçlayamam. Wu Yu çarpıkça gülümseyerek devam etti:

 

‘’Küçük dostum, Adai bana ikiniz arasında geçenleri çoktan anlattı. Eğer 300 yıl önce olsaydı, bedenine sahip olmayı denerdim, ancak şansımı çoktan Adai’ye sahip olmayı deneyerek harcadım. Şu anda, orta aşama Kadim Ruh’a ulaşana kadar başka bir şansım yok.’’

 

Wang Lin küçük figürün söylediklerine inanmıyordu, yine de ifadesi normal kaldı. Garip adama bakarak söylendi, ‘’İsmi Adai mi?’’

 

Wu Yu onaylayarak yanıtladı, ‘’Küçük dostum, Adai’yi heykelin içinde buldum. Buraya girdiğimde, Adai’yi uyurken buldum ve bedenine sahip olmayı denedim. Ancak, bedeni aşırı garip bir güce sahipti. Bedeni üzerinde Kadim Enerji’min büyük kısmını kullandıktan sonra, ancak kaçabilmiştim. Bedenine sahip olmayı başaramasam da, hareketlerim Adai’nin uyanmasını ve hayatlarımız arasındaki bağı hissetmemi sağladı."

 

‘’O günden sonra, Adai senden bahsedene kadar, muhtemelen hiç kaçma şansımın olmayacağını düşünüyordu."

 

Bununla birlikte, heyecan; Wu Yu’nun gözlerinde ışıladı.

 

 

Wang Lin konuşması, bunun yerine sessizce küçük figüre bakarak, dinlenmesini bekledi.

 

Wu Yu, yalvaran ifadesiyle konuşmaya başladı, ‘’Küçük dostum, lütfen bana yardım et…’’

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44304 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr