Bölüm 84: Vakfı Çalma (4)

avatar
5345 34

Xian Ni - Bölüm 84: Vakfı Çalma (4)


 

Çevirmen: Zawoske

Editör: Mehmet Uyar

 

Sayısız rengârenk savunma bariyeri katmanları, keskin bir bıçakla adeta kağıt kesiyormuşçasına, patlamayla çabucak dağıldı.

 

Wang Lin’e gelince, çok uzakta olduğundan ve zombi daha çok Teng Li’yi hedeflediğinden, şok dalgaları fazla etkilememişti. Dalgalar kendisine ulaştığında, sakince bir yeşimtaşı parçası çıkardı ve önüne fırlattı. Yeşim, anında çatlayıverdi ve Wang Lin’i çevreleyen yeşil bir gaz feragat etti.

 

Bakışları sarı gazı delip geçti ve Teng Li’ye kilitlendi.

 

Patlama yüzünden oluşan şok dalgaları zayıflamaya başladı, ancak Teng Li’nin bütün savunması neredeyse kırılmıştı. Savunmasının son katmanı da kırıldığında, Teng Li parmağıyla zombiyi işaret edip büyük kılıcına saldırılarını durdurmasını emretti. Aynı anda da, Teng Li çabucak 50 metre geri çekildi.

 

Bu zombi çoktan derin bir korku duymasını sağlamıştı. Çok hazinesi olduğu gerçeği olmasaydı, çoktan ölmüş olurdu.

 

Zombinin fırlattığı yeşil çekirdeğin patlaması normal çekirdekler kadar güçlü olmasa da, buna rağmen karşı koymak için,  son aşama Temel Oluşturma gelişimiyle bir yığın hazine kullanması gerektiğini söylemek de gerekiyordu.

 

Zombinin bunun gibi başka bir çekirdek daha atacağından aşırı korkuyordu. Çoktan Wang Lin’i öldürme arzusunu kaybetmişti, sadece kaçmak istiyordu.

 

Wang Lin sürekli Teng Li’yi izliyordu. Gözlerinde soğuk bir ışık belirirken dudaklarının kıvrılmasına izin verdi. Sap elini önüne doğru kaldırdı, iki parmağını birleştirdi, ardından hafifçe öne itti.

 

Birdenbire, yeşil bir ışık parladı ve Teng Li geri çekilirken dikkatini dağıtan sırtındaki acıyı hissetti. Panikledi ve geriye bakmadan, geri çekilmeye devam etti.

 

Wang Lin kaşlarını çattı. Teng Li’nin neredeyse kırılmış zırhı, kılıcın eti delip geçmesine başarıyla engel olmuştu. Wang Lin’in gözleri parladı. Dilinin ucunu ısırdı ve biraz kan tükürdü. Küçük yeşil kılıç kanda belirdi ve yüksek bir kılıç uğultusu saldı, ardından hızla Teng Li’ye doğru uçtu.

 

Havadayken, yeşil kılıç aniden ışınlandı ve Teng Li’yi sırtından bıçakladı. Teng Li aniden kafasını çevirdi. Gözleri kan çanağına dönmüştü ve bakışları çirkinleşmişti. Boyutsal çantasından dışarı birkaç tane yeşimtaşı parçası fırladı ve savunma bariyerleri oluşturdu.

 

Aynı anda, sol elini kaldırdı ve Wang Lin’i işaret etti. Büyük kılıcı birdenbire durdu, Wang Lin’i dilimlemek için atılırken birkaç tane yıldırım topu belirdi ve zombiye çarptı.

 

Kumar oynuyordu, ilk Wang Lin uçan kılıcı mı kendisine saplanacaktı yoksa kendi büyük kılıcı mı Wang Lin’i ikiye bölecekti? Eğer Wang Lin kaçmak için ışınlanırsa, o zaman uçan kılıcının kontrolünü kaybedecekti ve Teng Li’ye kaçmak için fırsat verecekti. Zaten gaz neredeyse tükenmişti, yani eğer biraz daha etrafta zaman kaybederse, ölümüne davetiye çıkaracaktı.

 

Si Tu Nan çığlık attı, ‘’Deli! Delisin!’’ Wang Lin’i beklemeden, Si Tu Nan ışınlanmayı düşündü. Tam mavi ışık belirdiğinde, Wang Lin bağırdı, ‘’Daha zamanı değil! Dur!’’

 

Çirkin bir ifade yüzünde belirdi. Büyük kılıca bakmadan, küçük kılıcı savunma katmanlarından sıyrılmak için kontrol etti ve Teng Li’nin arkasında ortaya çıkmasını sağladı.

 

Teng Li panikledi; büyük kılıcı çoktan Wang Lin’in kafasından yaklaşık bir metre uzaktaydı. Wang Lin’in alnından kan aktı, ancak Wang Lin sırıtırken gözlerini bile kırpmadı ve bağırdı, ‘’Öl!’’

 

Yeşil kılıç ışıklar saçtı. Zırhı ve Teng Li’nin bedenini, peşinden gelen kanla birlikte delip geçti.

 

Aynı anda, Si Tu Nan ışınlanmayı kullandı. Büyük kılıcın altında Wang Lin’in bedeni kayboldu ve yaralı Teng Li’nin önünde belirdiği gibi mavi bir ışık parladı.

 

Büyük kılıç yere düştü ve zeminde derin bir yarık oluşturdu.

 

Wang Lin alnındaki kanı görmezden gelerek, diz çöktü ve elini Teng Li’nin bedenine koydu. Si Tu Nan, Wang Lin’in ne düşündüğünü biliyordu. Cennet’e Başkaldıran Boncuk birdenbire ışıklar saçmaya başladı ve enerji akışı boncuktan Teng Li’ye geçti. Teng Li’nin bedeni, yüzündeki dehşete düşmüş ifadeye çabucak donarak bir buz heykeli haline geldi.

 

Bütün bu yaşananlar kısa bir süre zarfı içerisinde gerçekleşmişti. Olanlar o kadar hızlı olmuştu ki zombi bile neler olduğunu anlayamamıştı. Teng Li’nin donduğunu fark ettiğinde, ihtiyatla Wang Lin’e baktı.

 

Zombiye doğru fırlayan yıldırım topları dağıldı. Hatta büyük kılıç, küçük bir gümüş kılıç halini alana kadar küçülmüş ve zemindeki yarığa düşmüştü.

 

Wang Lin buz heykeli yakaladı ve yeşil kılıca zombiyi işaret ederken yavaşça geri çekildi.

 

Zombi, Wang Lin’e dik dik baktı ve çığlık attı. Wang Lin’in üzerine atlamak üzereydi ki, yarığa bir bakış attı. Bu bir anlık tereddüt sırasında, Wang Lin çoktan 300 metreyi aşkın mesafeyi aşmış ve bir ışınlanmayla kaybolmuştu.

 

Zombi bir kükreme savurdu ve hüsran dolu bir ifadeyle Wang Lin’in istikametine doğru atıldı. Yarığa atladı ve heyecanlı bir ifadeyle Teng Li’nin kılıcını kavradı ve ağzına atıp yuttu.

 

Wang Lin buz heykeli taşıyordu. Ormanı hızlıca geçerken yüzü solmuştu. Kimsenin takip etmediğine emin olduktan sonra, sonunda biraz rahatladı. Ruh suyuyla dolu bir su kabağı çıkardı ve bağdaş kurup gelişim yapmaya başlamadan önce lıkır lıkır içti.

 

Orman sessizdi. Uzun süre sonra, Si Tu Nan’ın hoşnutsuz sesi zihninde yankılanırken genç adam gözlerini açtı.

 

‘’Velet, delirdin mi? Eğer biraz daha yavaş olsaydım, hayatını kaybedecektin.’’

 

Wang Lin ciddi bir şekilde söylendi, ‘’Bu, Teng Li’yi öldürmek için tek fırsatımdı. Eğer ruhsal enerjisini yenileseydi, ikinci bir şansım asla olmayacaktı. Ayrıca beni birkaç gündür kovalıyor. Eğer yaşamasına izin verirsem, gelecekte bir sıkıntı haline gelecektir, bu yüzden risk almaya karar verdim. Buna ek olarak, büyük kılıcın hızı bedeninde kalan ruhsal enerjiye bağlı. O sıralar, neredeyse güçten düşmüştü, bu yüzden benim kılıcımdan daha hızlı olamazdı.’’

 

Si Tu Nan sessiz kaldı. Kendini, sanki gerçek Wang Lin’i yeni tanıyormuş gibi hissederken buldu. Uzun süre sonra, söylendi, ‘’Artık nitelikli olarak görülebilirsin. Bu zeka ile, ölümsüz dünyasında kendi tarikatını kurabilirsin.’’ Si Tu Nan’ın sesi artık kibirle dolu değildi, bunun yerine birazcık saygılıydı. Eğer kendisi bu durumda olsaydı, risk almaya cesaret edemezdi.

 

Wang Lin konuşmadı, böyle yapmak yerine buzda sıkışan Teng Li’ye dik dik baktı. Gözleri parlarken söylendi, ‘’Temelini çalmak sorun olmaz değil mi?’’

 

Wang Lin’in sorusunu duyduktan sonra, Si Tu Nan cevap verdi. ‘’Gerçekten mümkün. Temel Oluşturma’nın son aşamasında, yani eğer Temel Oluşturma sınırlarını kırmak için onu kullanırsan, gelişim seviyen normalden daha hızlı artacaktır. Ayrıca, yeteneğinin birazını da kazanacaksın, böylece yeteneğin artacak. Karşındaki velet bu kadar genç yaşta çoktan böyle güçlenmiş, yani yeteneği büyüleyici olmalı. Haha, bu sefer, girdiğin riske değecek bir şey kazandın.’’

 

Bununla birlikte, Si Tu Nan tekrardan ilahiyi ve temel çalma sürecini açıkladı. Güneş batmadan önce, Si Tu Nan bitirmişti. Wang Lin yeşil kılıcı tükürdü ve kılıç yakınlardaki devasa bir ağaca saplandı.

 

Ağaçta bir delik oyduktan sonra, Wang Lin, Teng Li’yle beraber içine girdi.

 

Yeşil kılıcı kaldırmamıştı, bunun yerine çevresinde süzülmesine izin vermişti.

 

Delik çok büyük değildi ve aşırı nemliydi, ancak Wang Lin şu anda bununla ilgilenemezdi. Gelişim yapmaya başlamadan önce, alnındaki yaraları ruh sıvısıyla yıkadı.

 

Sonraki günün sabahında, Wang Lin ağzını açtı ve tamamı sise dönüşen bir ağız dolusu ruhsal enerji tükürdü. Wang Lin eliyle mühürler oluştururken ve mavi bir ışık ortaya çıkarken durmadı.

 

Mavi ışık, ruhsal enerji sisine girdiği anda, kaynayan su gibi hareketlenmeye başladı.

 

Wang Lin’in ifadesi, elini hareket ettirmeye devam ederken, sakin kaldı ve mavi ışık, ruhsal enerji sisine girdi. Daha fazla mavi ışık girdikçe, sisin hareketleri de hızlanıyordu.

 

Hemen ardından, elini kaldırdı ve Teng Li’nin bedenini kaptı. Sormasına bile gerek olmadan Si Tu Nan buzu eritti.

 

Bir parlamayla, Teng Li’yi çevreleyen buz katmanı kayboldu.

 

Wang Lin’in gözleri eliyle ruhsal enerji sisini işaret ederken parladı. Sis, Teng Li’nin bedenine girmeye başlamış ve Teng Li’nin bedeni, yüzü acı dolu bir ifade sergilerken aniden titremişti, ancak gözleri açılmamıştı. Çok geçmeden, bütün sis Teng Li’nin bedenine girdi.

 

Wang Lin, yüzünde yer edinen ciddi ifadesiyle derin bir nefes aldı. Dilinin ucunu ısırdı, ardından eliyle garip bir kan sembolü çizdi.

 

Genç adam elini salladı ve sembol Teng Li’nin göğsüne yerleşti.

 

Teng Li’nin kolları ve bacakları sarsılırken bedeni titriyordu ve ağzından, burnundan, kulaklarından, gözünden kısacası deliklerinden kan sızıyordu. Ancak, kan yere damlamıyordu, bunun yerine toplanıyordu.

 

Kısa süre sonra, Teng Li’nin yüzü kırmızıya dönerken bedeninden keskin bir çırpınma sesi yükseldi ve cildinde garip bir kızıl gölge ortaya çıktı.

 

Derisinden kan damlaları sızmaya başladı.

 

Wang Lin’in ifadesi gittikçe daha fazla ciddileşiyordu. Gözlerini bir kere bile kırpmadan, Teng Li’nin göğsüne yerleşecek başka bir kan sembolü çizdi.

 

Teng Li aniden ağzını açtı ve vücudundaki bütün kan damarları parçalanırken sefilce inledi. Vücudundan kan sızıyordu ve havada toplanıyordu.

 

Göz açıp kapayıncaya kadar, devasa bir kan topu Teng Li’nin üzerinde süzülmeye başladı. Teng Li’nin kırmızıya dönmüş bedeni hızlıca solgunlaştı.

 

Wang Lin’in alnı terle kaplanmıştı. Hızlıca mühürler oluştururken kan topunu izledi ve üzerine teknikler yolladı. Çok geçmeden, kan topu, kan kırmızısı bir ışık yayarak, yumruk boyutuna gelene kadar yavaşça küçüldü.

 

Genç adam derin bir nefes aldı. Tüm bedeni terden yapış yapış olmuştu. Duraksamadan, daha fazla ruhsal enerji tükürdü ve mavi ışığı içine yönlendirdi. Ardından, eliyle işaret etti ve sis bir kez daha Teng Li’nin bedenine girdi.

 

//Bölüm geciktiği için özür dilerim, bir takım sorunlar oluştuğundan dolayı gelemedi.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr