Çeviri: Zawoske

Editör: Mehmet Uyar

9.katmana kadar olan ilahilerle, Wang Lin geliştirme yapmaya sorunsuzca devam edebilirdi. Heng Yue Tarikatı’ nın üzerine şiddetli bir gerilim çökerken, mecburi yaşam tarzına geri dönmüştü.

Tüm iç tarikat öğrencileri yarışmaya hazırlanıyordu. Eğer yarışmada üst sıralara ulaşırlarsa, işte o zaman büyülü hazineler, haplar, tılsımlar, ruh taşları ve daha fazlası tarafından ödüllendirilirlerdi.

Bu yılki yarışmada birinci sırayı alan kişinin ödülü, öğrencilerin kıskançlıktan gözlerini yeşile bürüyecek olan tarikatın sahip olduğu değerli hazinelerden, İkili Ay Yüzüğü’ idi.

Bu İkili Ay Yüzüğü 300 yıl önce tarikatın üyelerinden olan kıdemli birine aitti ve muazzam bir savunma gücü içeriyordu.

Bu yüzden, bütün iç tarikat öğrencileri gizlice güçlerini arttırmaya çalışıyordu.

Yeni gelenlerin yarışmasına gelince, sadece bir avuç dolusu yeni iç tarikat öğrencisi vardı ve herkes kazananın Wang Zhuo olacağını öngörülüyordu.

İsimsiz öğrencilerde ise, birbirlerine daha kaba davranmaya başlamışlardı. İç tarikat öğrencisi olma yarışması hayatlarını değiştirme şansıydı, hepsi belli etmeden hazırlık yapıyordu.

Bu gergin atmosfer Wang Lin’ i hiç etkilemiyordu. Hem pratik yapıyordu hem de Çekim Gücü Tekniği üzerinde çalışıyordu. Ay sonundan bir gün önceye kadar bu rutinine uymuş, ardından iş dağıtım binasından ayrılıp ana avluya doğru yola çıkmıştı.

Gelişimini gizleyen tekniği aktifleştirmiş ve bedeninde Ling Qi çabucak kendisini Qi Yoğunlaştırması’ nın birinci katmanında gösterecek şekilde gizlenmişti.

Genç adam, iş dağıtım binasındaki insanların çok rahatsız edici olduğunu ve düzgünce pratik yapamadığını anlamıştı; bu yüzden sessiz bir yere pratik yapmaya gitmek için bunu bahane etmek istiyordu.

Ana avluya varmasının, içeri girmişti. Kısa bir süre sonra da, Sun DaZhu’ nun bitki bahçesine adım atmış ve saygıyla ustasına seslenmişti. ‘’Sizinle görüşmek istiyorum usta.’’

‘’Neden buradasın?’’ Çiçek bahçesinin kapısı açılmamıştı. Görünüşe göre Sun DaZhu gerçekten bu öğrenciyi sevmiyordu.

Wang Lin’ in ifadesi değişmemişti. Saygıyla konuşmaya devam etti. ‘’Bu öğrencinizin gelişimi çok düşük ve korkarım ki yarışmada kazanabilecek gücü yok. Ustamın itibarını zedelemek istemiyorum, bu yüzden katılmaktan kaçınmak istiyorum.’’

Sun DaZhu alayla gülümsemişti. ‘’Hmmm, görünüşe göre birazcık durumunun farkındasın, seni küçük serseri. Üstat Xu’ nun öğrencisi Wang Zhuo’ ya bir bak. Bu kadar genç, ancak çoktan birinci katmanın zirvesinde ve her an ikinci katmana girebilir. Gitsen bile, zaten bir bok yapamayacaksın. Diğerleri seni tek parmağıyla öldürür. Duyduğuma göre Wang Zhuo ile akrabaymışsınız. Nasıl aranızda bu kadar fark var?’’

Wang Lin umursamadan yanıtladı. ‘’Wang Zhuo küçüklüğünden beri zeki ve doğal olarak yetenekli. Ne yazık ki, Wang Zhuo rekabet edebileceğim birisi değil."

Sun DaZhu biraz düşündükten sonra, ‘’Geçen yarım yıl içinde hiç su kabağı buldun mu?’’ diye sormuştu.

Wang Lin kafasını olumsuz anlamda iki yana sallarken ayrıca çaresiz bir yüz ifadesi takınmıştı. ‘’Bu gerçekten garip. Dağda birçok kez bulunmama rağmen hiç su kabağı görmedim.’’

Sun DaZhu soğukça söylendi. ‘’Söyleyeceğin başka bir şey var mı? Eğer yoksa, çek git. Ne zaman seni görsem sinirlerime hakim olamıyorum!’’ Wang Lin’ i her görüşünde öfkesi kontrolden çıkıyordu. Diğerlerinin ona gülememesi için Wang Lin’ i tek eliyle öldürmeyi diliyordu.

Wang Lin eğilip mırıldandı. ‘’Usta, bu öğrenciniz dağda kalmaktan sıkıldı ve yeni yıla kadar ayrılmak istiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?’’

Sun DaZhu isteğini reddederken söylenmeye başladı. ‘’Dağdan ayrılmak mı? Olmaz. Sen diyene kadar unutmuştum ama dört yıl içinde diğer tarikatların da katılacağı bir yarışma olacak. Bu sefer, çoktan patrik emir verdi. Yeni yıldan sonra iç tarikat öğrencilerinin çoğu yoğun kapalı kapı eğitimi yapacak. Ortak Yarışma da itibarımı zedelememek için sende katılacaksın.’’

‘’Yoğun çalışma?’’ Wang Lin afallamıştı.

‘’Her 20 yılda bir, tarikatlar arasında bir yarışma olmak zorundadır. Yüzyıllardır bu kural bulunmakta. Xuan Dao Zong Tarikatı bizim Heng Yue Tarikatımız ile dost gibi dursa da, aslında aramızda bir sürü gizlenmiş sorunlar var. Geçen 100 yılda, utanç verici bir şekilde hep kaybettik. Yoğun eğitimin sebebi bu. Beni iyi dinle, Eğer dört yıl sonra herhangi bir gelişme kaydetmez ve yarışma sırasında itibarımı zedeleyecek bir harekette bulunursan, ne olursa olsun seni Heng Yue Tarikatından atacağım!’’ Konuşması bittikten sonra Sun DaZhu başka bir şey dememişti.

Wang Lin çaktırmadan iç çekti. Görünüşe göre tarikatın dışında eğitim yapma şansı mümkün değildi. Sun DaZhu’ nun dostça olmayan ses tonunu hesaba kattığında, yapabileceği bir şey olmadığından dolayı kafasını sallayıp avludan ayrılmıştı.

İş dağıtım binasına döndükten sonra, Wang Lin’ i düşünceler sarmalamıştı. Tarikatın dışarısında çalışamayacağına göre, düzgünce pratik yapabilmek için bu yoğun eğitim şansını kullanacaktı.

Sonraki gün, yarışma başlamıştı. Manzara oldukça canlıydı ancak Wang Lin gitmemişti. Orada harcayacağı zamanı pratik yapmaya ve ikinci katmandaki temelini sağlamlaştırmaya kullanmıştı.

Sonraki günlerde, Wang Lin isimsiz öğrencilerin konuşmalarını dinlerken, dövüşçü kardeş Zhang’ ın birinci sırayı aldığını ama bunun tek sebebinin hiçbir mor giyimli öğrencinin katılmaması olduğunu öğrenmişti.

Wang Zhuo’ ya gelirsek, şaşırtıcı olmayan bir şekilde yeni öğrencilerin kralı olduğu için daha da kibirlenmiş ve aynı yaştaki öğrencileri insan olarak görmemeye başlamıştı.

Bir hafta sonra, sabahleyin, tarikatın her yerinden duyulabilir bir çan çalmıştı. Beş kere çalan çan, tüm iç tarikat öğrencilerin çabucak ana avlunun dışında toplanması gerektiği anlamına geliyordu.

Wang Lin rüya dünyasına girdiği için çanın çaldığını duymamıştı. Öfkeden kuduran Sun DaZhu iş dağıtım binasının kapısını tekmeleyip kırana kadar da uyanmamıştı. Genç adam çabucak boncuğu saklamış ve gizli çalışma odasının kapısını açmıştı ki Sun DaZhu’ nun öfkeli yüzünü görmüştü. ‘’ Sağır mısın seni salak! Çanı duymadın?  Seni küçük p*ç! Senin dışında tüm iç tarikat öğrencileri yoğun eğitime katılmışken hala aylaklık ediyorsun! Senin yüzünden üstat dövüşçü kardeşimin karşısında itibarım zedelendi be! Sen…sen beni kanser edeceksin!’’

Wang Lin kaşlarını kaldırırken sessizliğini korumuştu.

Sun DaZhu Wang Lin’ e sertçe bakmakla yetinmek zorundaydı. Öğrencisini azarlamak için uygun bir zamanda olmadığını biliyordu, çünkü yönetici kardeşi ve dövüşçü kardeşleri onları beklemekteydi. Hiçbir şey söylemeden, Wang Lin’ i kapmış ve yedi renkli buluta adım atarak gökyüzüne yükselmişti.

Sun DaZhu’ nun en yüksek hızıyla, önlerindeki ana avluya kısa süre içinde varmışlardı. Sun DaZhu, Wang Lin’ i acımasızca yere fırlatıverdi. ‘’Wang Lin, beni takip et. Eğer bir kez daha itibarımı zedeleyecek bir hareket yaparsan, tarikat kurallarına karşı gelecek olsam bile seni öldüreceğim!’’ Sun DaZhu’ nun son sözleri öldürme niyetiyle doluydu. Wang Lin’ e karşı olan sabrı çoktan tükenmişti. Gelecekte, genç adamı tarikattan atmak için bir sebeb bulmalıydı.

Wang Lin omzunu ovuşturdu; eğer Qi Yoğunlaştırması’ nın ikinci katmanına ulaşmamış olsaydı, bu düşüşten sonra kolu kırılmış olurdu. Kafasını eğdikten sonra fısıldayarak, ‘’Bu öğrenci sözlerinize kulak asacak.’’ Demişti.

Sun DaZhu burnundan solurken kıyafetlerini düzeltip ana salona yöneldi, peşi sıra koridorda ilerleyen Wang Lin derin bir nefes almış ve öfkesini bastırmıştı.

Heng Yue Tarikatı’ nın ana salonu, tarikat içindeki en görkemli yerdi. Tarikatın düzinelerce bilge seviyesindeki insanının bulunduğu geniş bir mekandı. Salona girildiğinde insanın içi huşu hissi ile doluyordu.

Wang Lin, Sun DaZhu’ yu takip ederek salona girdikten sonra, düzinelerce bakış aniden üzerinde toplanmıştı. Genç adam zar zor nefes alırken hızlıca kafasını eğmişti…