Bölüm 142: Savaşın Sonucu

avatar
4626 6

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 142: Savaşın Sonucu


Çeviri: Deuce

 

Göz açıp kapayıncaya dek, altı gün bir yel gibi esip geçmişti. Ancak Sembol Usta Kulesinin dışındaki kalabalık azalmak yerine daha da artmaya devam etmişti. Büyük bir insan topluluğu hep birlikte Sembol Usta Kulesinin sekizinci seviyesini seyrediyordu ve orada hala bir ışık beneği hareket ediyordu.

 

“Altı gün oldu…”

 

Kalabalığın önündeki Büyük Usta Yan düşük bir sesle konuşmuştu. Diğerleri gibi o da Sembol Usta Kulesinin sekizinci katındaki ışık beneğini seyrediyordu.

 

Aslen, Lin Dong veya Zhou Tong olsun fark etmez ikisinden birinin güçlükle sekizinci kata girmeyi başarsa bile bu kadar uzun bir süre dayanabileceklerini sanmıyorlardı. Ancak gerçeklik, yine onların tahminlerinde yanıldığını anlamalarını sağlamıştı.

 

Sekizinci seviyedeki ışık beneği altı gündür oradaydı. Eğer Sembol Usta Kulesine olan inançları çok sağlam olmasaydı çoktan bu işte bir yanlışlık olabileceğini düşünmeye başlayacaklardı…

 

“Eğer sekizinci kattaki kişi; Zhou Tong ise, gelecekte Yan Şehri Sembol Usta Loncası gıkını bile çıkaramayacak şekilde ezilecek hatta ve hatta Tiandu Şehri Sembol Usta Loncası bile Gökyüzü Ateş Şehri Sembol Usta Loncasının tehdidiyle karşı karşıya kalacak.” Büyük Usta Yan’ yüz ifadesi hafif ciddiydi. Bu meselenin yan etkilerinin çok iyi farkındaydı ama böyle yoğun endişe içerisinde bile kalbinin derinliklerinde hala en iyisini umut ediyordu…

 

Umut ettiği şeyse; Sembol Usta Kulesinin sekizinci katına başarıyla ulaşan kişinin Zhou Tong değil de Lin Dong’un olmasıydı.

 

Eğer bu gerçek olursa, bir Ruh Sembol Ustası Yan Şehrinde doğmuş olacak ve gelecekte tüm Büyük Yan İmparatorluğunu bile sarsacaktı!

 

Bir Ruh Sembol Ustası… Bu seviye, Üç Oluşturma seviyesine ulaşmış uzmanların bile bakmaya cesaret edemeyeceği bir seviyeydi. Tek bir kelimesiyle, dağları hareket ettirebilirdi. Bütün Büyük Yan İmparatorluğunda bile bu düzeydeki bir seviye, gerçek birinci sınıf arasında gösterilirdi.

 

Lakin… ne Zhou Tong ne de Lin Dong henüz dışarı çıkmadığından, şu an beklemekten başka çareleri yoktu.

 

Yedinci günde ise, Sembol Usta Kulesinin içindeki ışık benekleri iki elin parmağını geçmiyordu. Bu zamana kadar dayanabilenler her iki şehirde uzman sayılan kişilerdi.

 

Yedinci gün güneş tam tepedeyken, Cao Zhu ile Liu Long iç karartıcı bir şekilde Sembol Usta Kulesinden dışarı çıktılar. Her ikisinin de elleri kanlar ile boyanmışken halleri oldukça perişan görünüyordu. Ancak gözlerinden durumlarının iyi olduğu söylenebilirdi. Geçen bu zaman süresince vakitlerini gelişim için kullanmış gibi görünüyorlardı.

 

İkili dışarı çıkar çıkmaz, Sembol Usta Kulesinin karşısına birikmiş kalabalığı gördüklerinde hafif bir şaşkınlık geçirdiler. Özellikle de birçok bakışın kendilerine çevrilmesinden dolayı kalpleri birden hızlıca atmaya başladı. Bir süre bu bakışlar karşısında mal olmalarının ardından, dikkatli bir şekilde ilerlediler ve sessizce Han Yun’un yanına geçtiler.

 

“Usta Han, neler oluyor?” Liu Long ile Cao Zhu yaşananlar karşısında oldukça meraklıydılar. Her ikisi de bu garip durum sebebiyle şok olmuşlardı.

 

Han Yun ise cevap vermedi. Onun yerine çenesiyle Sembol Usta Kulesinin sekizinci seviyesini işaret etti. Liu Long ile Cao Zhu gösterilen yere bakmak için hızlıca başlarını çevirmesiyle birlikte Sembol Usta Kulesinin sekizinci katındaki ışık beneğini görmeleriyle birlikte çeneleri şaşkınlıktan yere düşmüştü.

 

“Sekizinci seviye mi?”

 

Soğuk havayı şiddetli bir şekilde ciğerlerine çektiler ve her ikisi de aynı anda sordular: “Oradaki kişi, kıdemli Zhou Tong mu?

 

Her ikisi de Zhou Tong’un sahip olduğu yetenekleri biliyordu ve Yan Şehrindeki kimsenin onunla boy ölçüşemeyeceğine de sonsuz güvenleri vardı. Dolayısıyla onlara göre, sekizinci seviyede sadece Zhou Tong’un olması mümkündü.

 

Ancak onlar tam sözlerini bitirmişlerdi ki, Han Yun birden ağzını açtı fakat konuşmamış sadece ağzı titremişti.

 

Han Yun’un bu hareketi gören Liu Long ile ekürisinin yüz ifadeleri birden değişmiş ve tekrar sormuşlardı: “Yoksa Zi Yue mi?”

 

Han Yun, yavaşça kafasını hayır anlamında iki yana salladı ve olabildiğince düşük bir sesle: “Lin Dong’un olma ihtimali var. Ancak Zhou Tong’un da bu konudaki şansı büyük.”

 

“Lin Dong mu…”

 

Bu ismi duymaları üzerine Liu Long ile Cao Zhu’nun bedenleri istemsizce titremeye başlamıştı. Birbirlerine bakarlarken, kalplerinde de kontrol edilemez bir korku filizleniyordu. Bu çocuk… aslında kıdemli Zhou Tong ile aşık atabilecek düzeyde birisiymiş.

 

“Bence o kişi, kesinlikle kıdemli Zhou Tong.” Liu Long bunu söylerken güçlükle gülümsemeye çalışıyordu. Ancak Han Yun’un sessizliğini görünce kalbine dayanılmaz ağrılar girmişti.

 

Hemen yanlarındaki Cao Zhu ise başka bir kelime etmeye cesaret edememişti. Normalde, dışarı çıktıkları an Lin Dong’u ikisinin eşyalarını almasından dolayı Han Yun’a şikayet etmekti. Lakin şu an karşılaştıkları gerçeklik, Lin Dong’un gücendirilmemesi gereken biri olduğuna ikiliyi ikna etmişti. Bu yüzden, bu seferki kayıpları kulaklarına küpe olacaktı.

 

Cao Zhu, biraz haşin ve vahşi bir kişiliğe sahip olsa da aptal değildi. Eğer Lin Dong hakikaten de sekizinci kata başarıyla ulaşabildiyse, bu onun ne kadar korkutucu bir güce sahip olduğunu gösterirdi. Lin Dong denen kişi, dokunup rahatsız edilecek biri değildi.

 

 

Cao Zhu ile Liu Long’un Sembol Usta Kulesinden ayrılmasının ardından, kulede sadece üç tane ışık beneği kalmıştı ve herkes bu üç ışığın kimlere ait olduğunu biliyordu.

 

Yedinci günde, altıncı kattaki ışık beneği gözden kayboldu. Kısa bir zaman sonra, Sembol Usta Kulesinin girişinde mor, çekici bir figür ortaya çıktı.

 

Zi Yue’nin belirmesiyle, Sembol Usta Kulesinin dışında bir kargaşa ve uğultu yükseldi. Sembol Usta Kulesinde son kalanların artık Lin Dong ile Zhou Tong olduğu kanıtlanmıştı.

 

Zi Yue kulenin dışındaki kalabalığı görmesi üzerine, hemen dağılmadan önce buz gibi soğuk ama güzel yüzüne son derece şaşkın bir ifade yayılmıştı. Küçük ve sık adımlarla vakit kaybetmeden Büyük Usta Yan’ın yanına bitti ve hafifçe mırıldanarak konuştu: “Usta, özür dilerim!”

 

“Haha sorun değil, elinden gelenini yaptığına inanıyorum.” Büyük Usta Yan başını iki yana sallarken gülümsüyordu ve ardından başını kaldırıp konuştu: “Kazanan henüz belli değil…”

 

Bu sözleri işitmesi üzerine Zi Yue de hemen başını kaldırdı. Güzel ceylan gözleri Sembol Usta Kulesinin sekizinci seviyesindeki ışıkla buluşunca, zambak beyazı elleri aniden yumruk haline gelmişti. Sakin olan kalbinde bir fırtına kopmak üzereydi.

 

“Kim o?” Zi Yue sorarken sesi titriyordu.

 

“Biz de bilmiyoruz.” Büyük Usta Yan acı dolu bir kahkahanın ardından: “Ya Zhou Tong ya da Lin Dong…”

 

“Lin Dong…” Zi Yue, bu gencin adını tekrar ederken, dişleri kırmızı dudaklarını hafifçe ısırıyordu. Böyle sıradan bir gencin aslında Gökyüzü Ateş Şehrinin genç Sembol Ustaları arasında bir numara olan biriyle başa baş mücadele edebileceğini kırk yıl düşünse aklına gelmezdi.

 

“Muhakeme yeteneğim çok zayıf.” Zi Yue başını iki yana hafifçe sallarken kendiyle alay ediyordu. Göz önüne almayıp ihtimal bile vermediği bu genç şu an, Yan Şehri Sembol Ustalarının itibarını omuzlamış tek başına taşıyordu.

 

Zi Yue Sembol Usta Kulesinden ayrılmasının ardındaki dışardaki ortam iyice gerilmişti. Herkes Sembol Usta Kulesinden ayrılacak kişinin, bu mücadelenin hem kazananını hem kaybedenini belirleyeceğini çok iyi biliyorlardı.

 

Acı veren, sancılı bekleyiş içerisinde iki gün daha geçmişti…

 

Dokuzuncu güne ulaşıldığında, Sembol Usta Kulesinin dışındaki meydan bir gürültü koptu. Bu gürültü tüm kalabalığın ayaklanmasına sebep olmuştu.

 

“Yedinci seviyedeki ışık söndüüü!”

 

Meydandaki herkesin meraklı ve heyecanlı bakışlarının altında, yedinci seviyede dokuz gün boyunca duran ışık beneği seviye seviye aşağı iniyordu.

 

Işık beneğinin aşağıya inmesini seyrederlerken, dışarıdaki herkes ayağı kalkmış ve gözlerini kırpmadan kulenin girişine dikmişlerdi.

 

Bu kişinin ortaya çıkmasıyla, bu mücadeleyi kimin kazandığı artık belli olacaktı!

 

Kalabalığın seyreden bakışları altında, birkaç dakika sonra, ışık beneği sonunda zemin katta belirmişti.

 

Sembol Usta Kulesinin dışarısı birden öyle sessiz bir hal almıştı ki çıt bile çıkmıyordu. Belli belirsiz birinin yumuşak ayak seslerin sesleri kulenin içinden dışarıya doğru yankı yapıyordu. Kısa bir sürenin ardından, birinin hayal meyan gözüken belirsiz figürü yavaşça gölgelerden yürüyerek dışarıda bekleyen kalabalığın karşısında belirdi.

 

Sembol Usta Kulesinin girişindeki yorgun ve bitkin genç adamı görmeleri üzerine devam eden fısıltılar son bulmuş ve meydan tamamen sessizliğe gömülmüştü. O esnada, yumuşak ve nazik bir esinti yerdeki yaprakları hafi hafif süpürüyordu…

 

Zhou Tong!

 

Gözlerini kulenin girişine dikmiş Han Yun gördüğü kişi karşısında başı hafifçe dönmeye başlamıştı. Onun yanı sıra yanındaki Cao Zhu, Liu Long ve Gökyüzü Ateş Şehrinden olan diğerlerinin yüzünde de gördüklerine inanamayan bir ifade vardı.

 

Bazıları hala inanamayan ifadeyle donup kalmışken, bazılarıysa elinde olmayarak bakışlarını kulenin sekizinci katına çevirmişti. Sekizinci kattaki ışığın hala yayıldığını gördüklerindeyse ciğerlerini soğuk havayla doldurdular.

 

Sonuç, sonunda belli olmuştu. Sekizinci seviyeye başarılı bir şekilde ilerleyen kişi demek ki; Zhou Tong değil Lin Dong’muş!

 

Ölüm sessizliğinin bir süre daha devam etmesinin ardından birden Yan Şehri Sembol Usta Loncasının olduğu taraftan kutlama sesleri ayyuka yükseldi. İki yıl art arda Gökyüzü Ateş Şehri kaybetmelerinin ardından sonunda çok arzuladıkları zaferi elde etmişlerdi.

 

Yeri zangırdatan bu kutlamayı duyması üzerine Büyük Usta Yan derinden bir oh çekerken yüzünde de resmen güller açmıştı. Bu sefer, oynadıkları bahsi kazanmışlardı…

 

Büyük Usta Yan’ın yanı sıra Zi Yue ise gül kırmızısı dudaklarını büzerken güzel gözlerini de kulenin sekizinci katını çevirmişti. Gözlerindeki soğukluk şu an büyük oranda yok olmuştu. Ne kadar soğuk ve gururlu olsa da Lin Dong’un bugünkü performansından sonra onu tamamen kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı!

 

Kutlamalar devam ederken Zhou Tong ise sessizce ileriye doğru yürüyüp Han Yun’un karşısında durdu ve elleriyle yüzünü ovuşturdu. Bunu yapmasının ardından yüzü, eskisine nazaran daha az vahşi ve yabani görünmeye başlamıştı.

 

“Gökyüzü Ateş Şehrine geri dönüyoruz.”

 

Zhou Tong, Han Yun ile sakin bir tonuyla konuşmuştu. Görünüşe göre yenilgisinin ardından ruhunda herhangi bir yara almamış gibiydi.

 

Zhou Tong’un sakin ifadesini gören Han Yun ise acı bir kahkaha attı. Her şeye rağmen, karşısındaki bu genci azarlamadı veya aşağılamadı. Hatta Zhou Tong’un bu hareketi onda hayranlık bile uyandırmıştı. Sakinliğini koruyan bu tür insan, gelecekte Lin Dong ile başa baş mücadele edemese bile kesinlikle mükemmel işler başarırdı.

 

Zhou Tong’un sözlerinin ardından öne geçti ve yürümeye koyuldu. O esnada, çevredeki kalabalık hızla kaybolmaya başladı.

 

Zhou Tong yürürken Gökyüzü Ateş Şehrindeki gruba liderlik ediyordu. Karşı grubun kalabalığının yanından geçerken, adımları birden durdu. O anda, meydanın tam merkezindeydi. Bu yüzden onun durduğunu görenler birden tüm dikkatlerini Zhou Tong’a yönelttiler.

 

“Büyük Usta Yan, lütfen Lin Dong’a iletin: Bu sefer, tamamen kaybettiğimi kabul ediyorum. Ancak bir dahaki sefere, bir kez daha mücadele etme şansı yakalarsak kesinlikle onu geçeceğim!”

 

Konuşmasının ardından Zhou Tong daha fazla bir şey demedi ve sadece yürümeye devam etti. Kalabalığın bakışları altında gözden kayboldular.

 

“Yenilgiden sonra yıkılmadı. Bu genç adam da gerçekten bir şeyler var…” Zhou Tong’un ayrılan figürüne bakarken Büyük Usta Yan hafif bir iç çekerek konuşmuştu.

 

Çevresindeki Sembol Ustaları ise bu sözü başlarını sallayarak onayladılar. Böyle önemli bir mücadeleyi kaybetmiş olmasına rağmen sergilediği tavır gerçekten takdire şayandı.

 

Büyük Usta Yan nazikçe gülümseyerek bakışlarını Sembol Usta Kulesinin sekizinci katında parlayan ışık beneğine çevirdi.

 

“Haha, ancak bizim arkadaşımız hepsinden çok daha dikkat çekici…”

 

---Deuce Not---

Evet arkadaşlar küçük bir toplunun daha sonuna geldik :D Bu süre zarfında sabırla beklediğiniz için çok teşekkür ederim. Çeviriye başladığımdan beri desteklerini, beğenilerini ve yorumlarını eksik etmeyenlere ayrıca teşekkür ederim. He bir de pusularda, gölgelerde destekleyip yorum atmayanların da varlığından haberdarım onlar da var olsunlar sağolsun :D

 Bu arada 200 beğenide 10 bölümlük toplu sözüm hala geçerli :) Esen kalın keyifli okumalar...

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr