Bölüm 135: Kule Savaşı Başlıyor

avatar
4772 6

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 135: Kule Savaşı Başlıyor


Çeviri: Deuce

 

Yan taraftaki Zi Yue de aynı şekilde, Lin Dong’un şüpheli bir şekilde masum rolünü bakarken afallamıştı. Ancak birden, dudaklarının kenarı hafifçe kulaklarına doğru yolculuğa çıkmıştı. Her ne kadar böyle aşağılık, alçakça hareketleri sevmese de Cao Zhu ile Liu Long’un yüz ifadelerini görünce içinden hafifçe mutlu olamadan edememişti.

 

“Lin Dong, sakın bunu inkar edeyim deme!”

 

Cao Zhu, Lin Dong’a kızgın bir biçimde hönkürürken, öfkeden kıpkırmızı kesilmişti. Lin Dong’un bu kadar arsız olabileceğini hiç beklemiyordu. Sadece iki günde tüm meseleyi unutmasına imkan yoktu.

 

Liu Long’un zekası Cao Zhu’nunkinden çok daha keskin olduğu aşikardı. Lin Dong’un kendileriyle dalga geçtiğini bilmesine rağmen yüzündeki gülümsemeyi devam ettirdi ve konuştu: “Lin Dong kardeş bilirsin ne derler: ‘İnsanlar kavga ederek birbirlerini daha iyi tanırlar.’ Dost edinmek, düşman edinmekten her zaman daha iyidir. Sırf üç Gizemli Buz Kılıçlar adına, Gökyüzü Ateş Şehri’ndeki Sembol Ustaları arasındaki ününe leke getireceksin. İnan buna değmez.”

 

Liu Long her ne kadar ılımlı ve nazik konuşuyor olsa da, kelimelerin altında üstü kapalı bir tehdit vardı.

 

Karşısındakinin sözlerini işitmesi üzerine Lin Dong bir kez daha gülümsedi. Birden, ciddi bir şekilde Liu Long’a bakıp: “Gerçekten hangi konudan bahsediyorsunuz anlamıyorum.”

 

“Piç kurusu!”

 

Cao Zhu’nun kan beynine sıçramıştı. Lin Dong’a delici bakışlar fırlatırken gözlerinden neredeyse alevler çıkacaktı. Her an yerinden fırlayıp Lin Dong’un gırtlağına sarılacakmış gibiydi.

 

Cao Zhu tam Lin Dong’a doğru hamle yapmak üzeredeydi ki, Liu Long kolunu uzattı ve onu durdurdu. Hafif soğuk bir ifadeyle Cao Zhu’ya bakış attı. Hemen ardından Liu Long yavaşça devam etti: “Eğer durum buysa, seni zorlamayacağım. Ancak Lin Dong kardeş, Kule Savaşında yarışacaklardan biriydin, öyle değil mi? Haha, Kule Savaşı oldukça tehlikelidir. Kendine orada dikkat etsen iyi olur.”

 

Sözlerini bitirmesi üzerine Liu Long daha fazla konuşmadan hemen arkasını dönüp oradan uzaklaştı. Arkasındaki Cao Zhu dişlerini gıcırdatırken, aynı zamanda da yüzündeki küçük bir gülümseme bulunan Lin Dong’a bakıyordu. Ancak iki gün önceki trajik yenilgisini hatırlar hatırlamaz, Lin Dong’a hamle yapacak cesareti yitirmişti. Liu Long’a koşup yetişmeden önce, işaret parmağını Lin Dong’a doğru sallayıp ‘Görürsün gününü!’ dercesine dudaklarını oynattı.

 

“Kule Savaşı esnasında, artık çok daha dikkatli olmalısın.” Hemen yanındaki Zi Yue ilgisiz bir sesle konuşmuştu.

 

“Sembol Usta Kulesinde içerisinde dövüşebiliyor muyuz?” Lin Dong sorarken gülümsüyordu.

 

“Eğer kulenin ezici Zihinsel Enerjisine dayanabiliyorsan, kurallara aykırı değil.”

 

“Anladım.”

 

Lin Dong başını sallayarak onayladı. Tam da tahmin ettiği gibi, sözde Kule Savaşı hiç de göründüğü gibi dostane bir mücadele değildi…

 

Lin Dong, Cao Zhu’nun ayrılışını seyrederken çok geçmemişti ki, Gökyüzü Ateş Şehri Sembol Usta Loncası’nın olduğu tarafta bir heyecan, bir koşuşturma meydana gelmişti. Birden, birkaç figür belirdi. Önde yürüyen adam; yüzünde buz gibi bir ifade bulunan gri saçlı, yaşlı bir adamdı.

 

“Bu adam, Gökyüzü Ateş Şehri Sembol Usta Loncası’nın lideri, Han Yun. Ayrıca 4. Mühür Sembol Ustası.”

 

Zi Yue’nin soğuk sesini işitmesi üzerine Lin Dong hafifçe başıyla onayladı. Yaşlı adamın bedeninden yayılan güçlü Zihinsel Enerji dalgalarının Büyük Usta Yan’dan aşağı kalır yanı yoktu.

 

“Oh?”

 

Lin Dong’un bakışları bir süre Han Yun’un üzerindeyken, birden yaşlı adamın yanındaki gencin üzerinde sabitlenmişti. Genç adam, oldukça düz ve sade bakışlarının yanında bir çift kalın kaşlara sahipti. Ancak genç adamın çevresindeki Sembol Ustaları bu gence oldukça saygılı davranıyorlardı. Hatta Liu Long bile bilinçli olarak bu genç adamın arkasında duruyordu.

 

“O da en güçlü genç rakibimiz. Gökyüzü Ateş Şehri’nin genç nesli arasında en güçlü kişi, Zhou Tong. Söylenenlere göre, 2. Mühür Sembol Usta Seviyesine iki sene önce ulaşmış.” Lin Dong bu genç adamı süzerken, Zi Yue de açıklama yapmış ve buz gibi ancak bir o kadar da güzel olan yüzü oldukça ciddi bir hal almıştı.

 

“Demek, 2. Mühür Sembol Usta Seviyesine iki yıl önce ulaştı…”

 

O an, Lin Dong’un göz bebeklerinde bir ışık parladı. Anlaşılan o ki; Gökyüzü Ateş Şehri Sembol Usta Loncası’nın genel gücü Yan Şehri’ni fazlasıyla aşıyordu. Yan Şehri’nin iki kez ard arda kaybetmelerine şaşmamak gerek.

 

İkilinin arasında böyle bir sohbet geçerken, Büyük Usta Yan; Yan Şehri’nin ünlü Sembol Ustalarına liderlik ederek ilerlerken, az önce gelen Han Yun ve grubunu karşılamak üzere yürüdüler. Her iki grup da birbirilerine karşı gülümsüyordu. Ancak Lin Dong bu gülümsemelerin ne doğal ne de içten olmadığını çok iyi biliyordu. Tabii ki de, ellerindeki Sembol Usta Kulesini çalmak isteyen haydutlar ile yüz yüze gelince, kimse onlara cana yakın veya samimi olmaları beklenemezdi.

 

“Evet arkadaşlar, herkesin mağlumudur ki, Kule Savaşında çok fazla kural yoktur. Kim en yüksek kata çıkar ve orada uzun süre dayanırsa kazanan o olacak!”

 

“Ayrıca, küçük bir uyarı: Herkes sınırlarının farkında olsun. Eğer dayanamayacak raddeye gelirseniz, kendinizi çok fazla zorlamayın!”

 

Her iki grup da canciğer kuzu sarması olmadığından, göstermelik bir karşılamanın ardından Büyük Usta Yan gür bir sesle konuşmuştu.

 

“Elbette ki eğer kulenin içinde dövüşe tutuşacak olursanız, umarım çok fazla ileri gitmezsiniz.”

 

Büyük Usta Yan, kulenin içinde şahsi dövüşlerin olacağının gayet farkındaydı. Ne de olsa, eskiden o da Kule Savaşında mücadele eden biriydi. Bu yüzden, peşinen uyarıda bulunmaya karar vermişti.

 

“Dövüşlerde yaşanan yaralanmalar son derece kaçınılmaz ve oldukça normaldir.” Ancak Büyük Usta Yan’ın sözlerine karşılık, Gökyüzü Ateş Şehri’nin Büyük Ustası Han Yun alelade bir şekilde araya girmişti.

 

“Ayrıca Yan Xuan, unutmayasın ki bu; Yan Şehri Sembol Usta Loncası’nın son şansı. Eğer bir kez daha Gökyüzü Ateş Şehri’ne kaybedecek olursanız, Sembol Usta Kulesi bize ait olacak.”

 

“Heh, kazandıktan sonra konuşursun.” Han Yun’dan gelen sözleri işitmesi üzerine, Han Yun’un sözünü keserken Büyük Usta Yan’ın ifadesi iyice bozulmuştu.

 

Han Yun ise hiç oralı olmayan gülümsemesiyle birlikte: “Şu noktada artık kelimeleri ziyan etmeye gerek yok, Kule Savaşı başlasın.”

 

Büyük Usta Yan’ın ifadesi bozulmuştu. Lakin bu sefer, Han Yun ile ağız dalaşına girmedi. Onun yerine ellerini hareket ettirmesiyle, üç orta yaşlı Sembol Ustasına işaret etti ve bu dört adam Sembol Usta Kulesi’nin girişine doğru yürüdüler.

 

Dörtlünün hareketlendiğini görmeleri üzerine dörtlünün çevresindeki kalabalık hızlıca onlara yol açtı. Ardından dörtlü, gözlerindeki heyecanlı bakışlarla kül rengi Sembol Usta Kulesi’ne baktılar. Sembol Usta Kulesi’nin Zihinsel Enerjiyi arındırmak gibi ilahi bir özelliğe sahip olsa da, Yan Şehri Sembol Usta Loncasının üyeleri bile bu özellikten her yıl çok az istifade edebiliyordu.

 

Büyük Usta Yan ve yanındakilerin bedenlerinden güçlü ve yoğun bir Zihinsel Enerji dalgası yayılarak gelgit etkisi yarattı. Ardından, ayaklarının yerden kesilmesiyle bedenleri yavaş yavaş havaya doğru yükselmeye başladı.

 

“Sembol Usta Kulesi, açıl!”

 

Büyük Usta Yan’dan gür ve kalın bir ses yankılandı ve birden güçlü bir Zihinsel Enerji dalgaları, Sembol Usta Kulesi’nin sımsıkı kapalı taş kapısına doğru ilerlemeye başladı. Ardından, taş kapının üzerine kazınmış parlayan sembole dönüştüler.

 

“Gümbüür, gümbüüürrr!”

 

Kapının üzerindeki kazınmış sembollerin belirmesinin sonra, Sembol Usta Kulesi’nin girişi şiddetli bir şekilde titremeye başladı. Sıkıca kapalı taş kapı, ağır ağır çatlayarak açıldı. Anında, taş kapının ardından son derece muhteşem bir Zihinsel Enerji dalgası yayılmaya başlamasıyla birlikte girişin çevresindeki kişilerin yalpalamasına neden olmuştu.

 

“Amma da güçlü Zihinsel Enerji dalgaymış hee!”*

*Deuce: Yavaş yavaş bizden biri yapacağım bu uşağı :D

 

Zihinsel Enerji ileriye doğru yayıldığı esnada, Sembol Usta Kulesi’nden yayılan garip baskıyı hissederken Lin Dong bir anlığına panik olmuştu. Bu baskının altında, sanki bedeninin eskisine nazaran daha da ağırlaştığını hissediyordu.

 

Ancak Lin Dong için bir sorun yoktu. Fakat daha zayıflarına gelecek olursak, ivedilikle geri çekilirlerken yüz ifadeleri, oldukça telaşa düştüklerini gösteriyordu.

 

“Tam da Sembol Usta Kulesi’nden beklenildiği gibi…” Han Yun hafif açgözlü bir şekilde kapısı açılan Sembol Usta Kulesine bakıyordu. Eğer Gökyüzü Ateş Şehri bu kuleyi elde etmeyi başarırsa, on yıl içerisinde kesinlikle Tiandu Şehri’nin Sembol Usta Loncasını aşarlardı!

 

“Sembol Usta Kulesi, açıldı. Kule Savaşı, başlasın!”

 

Büyük Usta Yan kalın sesiyle konuşurken, Lin Dong ve Zi Yue’ye bakmasının ardından bakışlarını Sembol Usta Kulesine çevirmişti.

 

Büyük Usta Yan’ın sözleri tıpkı bir patlama gibi etrafta yankı yaptı ve meydanı dolduran tüm Sembol Ustaları bakışları alev alırken, hararetli gözlerle de Sembol Usta Kulesine bakıyorlardı. Birden, içlerinden biri Sembol Usta Kulesine doğru yardırırken avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.

 

Birinin ileriye doğru arşınladığını görmelerinin ardından her iki gruptakiler de birden harekete geçtiler. Sembol Usta Kulesi’nin iç kısımları, birinin Zihinsel Enerjisini arındırmada ve güçlendirme oldukça büyük faydası vardı. Herhangi biri Kule Savaşında iyi bir netice elde edemese bile sadece iç kısımlarda dolanması bile ona olağanüstü faydalar sağlardı.

 

“Zhou Tong, Liu Long şimdi sizin sıranız.” Manzara karşısında Han Yun ilgisiz bir şekilde sırıtıyordu. Aynı zamanda da bakışları, Zi Yue ve Lin Dong’un üzerindeydi. Elbette ki, çoğunun dikkati Zi Yue’nin üzerindeydi.

 

“Yan Şehri’nin Sembol Ustaları arasında sadece, Zi Yue dikkate değer birisi. Geri kalanların alayı çöp. Bu savaşta, o kızın icabına baktığınız müddetçe Sembol Usta Kulesi bizim olur.”

 

“Usta Han, Lin Dong da oldukça yetenekli biri. Gizemli Buz Kılıçlarımı elimden alan kişi.” Cao Zhu konuşurken dişlerinin gıcırtısı duyulabiliyordu.

 

“Lin Dong mu? O sadece isimsiz bir genç. Gizemli Buz Kılıçlarına gelirsek de Sembol Usta Kulesi’nin içine girdiğin anda onun icabına kendin bakabilirsin.” Han Yun cevap verirken gayet sakindi.

 

“Tamam!”

 

Han Yun’dan gelen sözleri işitmesi üzerine Cao Zhu heyecanla başını sallayıp onayladı. Yanındaki Liu Long’un gözlerindeyse soğuk bir ışık parlamıştı.

 

“Hadi gidelim!”

 

Han Yun’un yanında şimdiye dek ağzını açmamış Zhou Tong sonunda konuşmuştu. Onun konuştuğunu gördüklerinde Liu Long ve Cao Zhu başlarını sallayarak onayladılar.

 

“Zhou Tong, bu sefer her şey sana bağlı.” Han Yun hafif bir sesle konuştu.

 

Zhou Tong ise sakince başını salladı. Topuğunu zemine hızlıca vurmasıyla bedeni ileri atıldı ve doğruca Sembol Usta Kulesi’ne hızlıca fırladı. Hemen arkasındaysa, Liu Long ve Cao Zhu onu takip ediyorlardı. Kuleye girmesinden hemen önce Cao Zhu, arkasını dönüp Lin Dong’a doğru şeytani ve kışkırtıcı bir bakış gönderdi.

 

“Biz de gitsek iyi olacak.”

 

Gökyüzü Ateş Şehri tüm Sembol Ustalarının kuleye girdiğini gören Zi Yue da ağzını açmış ve konuşmuştu. Aniden, süratli bir şekilde kaleye doğru fırlarken ardında mor bir gölge bırakmıştı.

 

Heyecanlı bir ifade Lin Dong’un yüzünü çepeçevre sararken, Sembol Usta Kulesi’ne bakıyordu. Şimdiki mevcut gücüyle, kaçıncı kaça kadar çıkabileceğini deli gibi merak ediyordu.

 

Lin Dong dışarıda daha fazla oyalanmadı ve Zi Yue’nin kuleye doğru kayan mor gölgesine baktığında birden kendisi de harekete geçti ve hızlıca kuleye doğru yol aldı.

 

“Lin Dong, bu sefer sana güveniyoruz. Çok dikkatli ol!”

 

Lin Dong tam Sembol Usta Kulesi’ne girmek üzereydi ki, son derece yumuşak ve düşük bir ses kulağında çınlamıştı. Bu, Büyük Usta Yan’ın sesiydi.

 

Lin Dong hafifçe başını onaylarcasına salladı ancak hızı yavaşlamadı. Büyük Usta Yan ve diğerlerinin bakışlarının altında kuleye doğru bir tüy gibi süzüldü.

 

“Ohh...”

 

Lin Dong’un kaybolan figüre bakan Büyük Usta Yan usulca derin bir oh çekmişti. Şu an yapacakları tek şey; sonuçları beklemekti…

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr