Bölüm 62: Yan Şehri

avatar
5146 7

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 62: Yan Şehri


 

Çeviren: Mavimsigrii

Düzenleyen: Tutuklumasum

 

Ertesi gün Çelik Koru Malikanesinin önünde özenle sıralanmış at arabaları vardı. Atlar birbirine bağlanmış Çelik Koru yığınlarını taşıyorlardı.

Bu yolculuğun görünen amacı Yan Şehrinde Çelik Koru satmaktı. Ama bu görüntünün altında yatan asıl amaç Yang Yuan taşlarını satmaktı. Bu kandırmacanın anlaşılması çok zordu tabi, öyle olmasa beklenmedik belalara yol açabilirdi.

İlk satış olacağı için Lin Zhentian buna çok önem vermiş ve bizzat kendisi yönetmeye karar vermişti. Dahası Lin Xiao, Lin Mang ve birkaç yüz adamdan oluşan bir grubu koruma olarak görevlendirmişti. Bu güçlü bir önlemdi, haydutlar onlara sataşmaya cüret edemezdi.

Lin Zhentian adeta üzerinden asalet akan bir ata biniyordu. Güçlü bir aura ve genişçe bir bedene sahip olan bu adama Qingyang Şehrinde kendi ailesini kurmayı başardığı için saygı duymayacak tek bir insan dahi yoktu.

“Herkes geldi mi?” etrafı dikkatlice inceledikten sonra Lin Zhentian başını Lin Xiao’ya çevirdi ve sordu.

Lin Xiao’nun yanında gelen Lin Dong’un bindiği at da çok güzel bir attı. Alev Topu çok dikkat çekeceğinden onu Çelik Koru Malikanesinde bırakmayı tercih etmişlerdi.

Lin Zhentian’ın sualini duyan Lin Xiao kısık sesle yanıtladı: “Her şey hazır. Yola çıkabiliriz!”

“Güzel!”

Cevabı duyan Lin Zhentian memnun olmuş bir şekilde başını salladı. Daha fazla vakit kaybetmeden eliyle işaret verdi ve atını kamçılayıp ana yolda ilerlemesini sağladı.

Lin Zhentian yola çıkınca arkasındaki koca ordu da yankılanan ayak sesleriyle peşinden gitti.

Bacaklarını atın sırtına saran Lin Dong arkasını dönüp Qing Tan’a el salladıktan sonra orduya katıldı.

Yan Şehri, Qingyang Kasabasına en yakın büyük şehirdi. En yakın demekle ayağının dibine gelecek bir yer de değildi tabii, Lin Zhentian ve diğerleri Yan Şehrinin sınırına ulaşması öğleni bulmuştu.

Yan Şehrine giden yol çok kalabalıktı, sürü sürü insan doluydu ve bu Lin Dong’un ağzının kurumasına sebep oluyordu. Yan Şehrine henüz varmadıkları halde böyle bir kalabalıkla karşılaşmışlardı. Yan Şehrine girdiklerinde karşılaşacakları karmaşıklığın boyutu ne olacaktı kim bilir…

“Dong-ger, şehre giriş yaptığımızda belaya karışmamaya dikkat et. Yan Şehri oldukça karışık bir yerdir kime bulaştığını bilemezsin. Bazılarına dokunmaman gerektiğini anlamalısın.” Lin Dong’un meraklı yüzüne bakan Lin Xİao onu uyardı.

Lin Dong gülümsedi. Aklına birden bir soru geldi: “Baba, Yan Şehri Qingyang Kasabasından çok daha büyük. Burada kurulmuş olan gruplar arasındaki çatışmalar çok daha şiddetli oluyordur değil mi?”

“Bu koca Yan Şehrinde hemen hemen her ay bir grup yok olup giderken yerini bir başkası alır. Aklındaki şey ne bakalım?” Lin Xiao gülümsedi.

“Tabi Yan şehrinde kimsenin sataşmaya cesaret edemeyeceği 3 büyük grup bulunmakta. Kimse onların yerine göz dikemez…”

“Öyle mi? O üö grup kimler peki?” Lin Dong meraklanmıştı.

“Yan Şehri Efendisinin Malikanesi, 10 Bin Altın Tüccar ve Kan Kurdu Çetesi.” Lin Xiao dudaklarını sıkıca kapattı. Bahsi geçen gruplar Lin ailesi ile karşılaştırınca tamamen başka bir dünyaya ait gibilerdi.

“Bu önde gelen grupların içinde çok sayıda seçkin kullanıcı bulunmakta. Hatta bunlardan bazıları Dan Yuan kullanıcıları. Yan Şehrinin eteklerinde bir sürü grup kurulmuş olsa da hayatta kalmaları bu üç gruba bağlı durumda.”

Lin Dong başını sallarken sessizce kendi kendine mırıldanıyordu. Bu yerde söz söyleme hakkına sahip olan tek kişi Dan Yuan kullanıcılarıydı.

“Haha, öyle cesaretin kırılmasın hemen. Lin ailesi bu madeni kazıp çıkarmayı başarınca bir Yuan Dan kullanıcımız olacak. Böylece Yan Şehrinde bir yere sahip olacağız.” Lin Dong’un sessizleştiğini gören Lin Xiao oğlunun cesaretinin kırıldığını düşünmüştü. Bu yüzden hemen yanına gidip yüzünde bir gülümsemeyle onunla konuştu.

Bu sözleri duyan Lin Dong neşelenmişti. Dan Yuan Seviyesi… Bu seviye hakkında öğrenmek istediği çok şey vardı…

At arabaları huzurlu bir şekilde yolculuk etti ve nihayet Yan Şehrinin girişine ulaştılar. Şehri çevreleyen yüz metre uzunluğundaki kalın duvarı gören Lin Dong’un yine ağzı kurumaya başlamıştı. Qingyang Kasabasını Yan Şehriyle karşılaştırınca yanında çöplük kalıyordu.

Şehrin girişinde küçük bir miktar para ödedikten sonra at arabaları nihayet Yan Şehrine giriş yaptı.

Dar ve karanlık bir tünelden geçerlerken birden bire kulakları sağır edici bir ses dalgası duyuldu. Lin Dong hazırlıksız yakalanmıştı, midesi bulanmaya başladı. Dakikalar sonra kendine geldi ve sokakların insanla dolup taşmakta olduğunu gördü. Şehrin mimarisine bakmak için başını kaldırdığında nefesi kesilmişti…

“Önce dinlenecek bir yer bulalım.”

Elbette bu Lin Zhentian ve diğerlerinin Yan Şehrine ilk gelişleri değildi. At arabalarına yol gösterirken şehri iyi biliyorlarmış gibiydi. Sakin bir handa dinlenmek için durdular.

Lin Zhentian ve diğerlerinin ayrılmakta olduğunu gören Lin Dong’un canı sıkılmıştı. Yaklaşık yarım saat kadar bekledikten sonra tek başına dolaşmaya gitmekte karar kıldı. Sonuçta Yan Şehrini ziyarete gelmek her gün olan bir şey değildi ya, zamanını handa oturarak geçirmek istemiyordu.

Lin Dong Yan Şehrinde uslu uslu dolanırken yapacak bir şeyi olmadığı için kalabalığın peşine takılmaya karar verdi. Sonunda şehrin merkezine kadar sürüklenmişti.

İçinde bir sürü grup barındırdığı Yan şehri, Qingyang Kasabasından çok daha karışıktı. Lin Dong yol boyunca birbiriyle kavga eden 3 farklı grup görmüştü. Her nasılsa bu karışıklığa aldırmayan bir sürü insan vardı. Hatta durup tezahürat edenler bile vardı. Yüzlerindeki ifadeye bakılınca kavgaya karışmayı hiç de dert etmeyecek gibi görünüyorlardı.

Lin Dong bu kavgalarla ilgilenmiyordu, tek bakış atıp uzaklaşmakla yetindi. Bir sokak daha gezdikten sonra devasa bir binanın önünde durdu.

“Gizemli Nesneler Kulesi!”

Lin Dong kulenin üzerine yazılmış 3 kelimeye bakarken gözlerinde şaşkınlık vardı. Qingyang Şehrine nadiren giden Lin Dong bile bu ismi daha önce duymuştu. Burası oldukça ünlü bir yer olmalıydı.

Kapının önünde dikilen Lin Dong bir süre tereddüt ettikten sonra içeri girdi.

Lin Dong içeri girince koca bir salona rastladı. Salonda çok miktarda raf vardı ve bu raflarda sergilenen bir sürü nesne vardı.

İksirler, iksir hapları, silahlar, Şeytani Kristaller, Dövüş Sanatları Elkitapları…

Etrafa göz gezdiren Lin Dong her türden malzemeyi görmüştü. Sergilenen nesnelerin sıradan olmadıklarını anladı.

“Haha, burada genç bir delikanlı varmış. Aradığınız nedir?” Lin Dong raflardaki nesneleri incelerken yeşile bürünmüş bir asistan bir gülümseme takınarak yanına yaklaştı. Adam rafların birine uzandı ve uzun kara bir kılıç çıkardı.

“Kara Çelik Kılıcı. Bu kılıç 100 parça kara çelik kullanılarak yapıldı. Aşırı derecede keskindir, kuş tüyünü bile zorlanmadan kesebilir. Ayrıca çok ünlü bir usta kılıcın üzerine semboller kazıyıp kılıcı Yuan Gücüyle desteklemiştir. Bu sayede kılıcın delemeyeceği tek bir zırh bile yoktur. Savaştaki yeteneklerini katlayacak bir ürün.”

Lin Dong kara kılıca bakınca üzerine kazınan garip sembolleri gördü, semboller hafifçe parlıyordu.

Lin Dong başını iki yana sallayıp bu nesneyle ilgilenmediğini belirtti. Durumu gören asistanın kılıcı yerine koymaktan başka çaresi kalmamıştı, yorulmak nedir bilmeden Lin Dong’a çeşitli nesneler tanıtmaya devam etti.

Lin Dong adamın sözlerine pek de aldırış etmeden rafları dikkatlice inceliyordu. Dakikalar sonra aniden durdu. Gördüğü şey avuç büyüklüğünde yeşil bir keseydi. İpten yapılma kese onu aydınlatan değişik pırıltılarla doluydu.

Düşük Seviye Qian Kun Çantası, 48 adet Yang Yuan taşı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr