Bölüm 57: Yang Yuan Taşı

avatar
5019 7

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 57: Yang Yuan Taşı


 

Çeviren: Mavimsigrii

Düzenleyen: Ninjajojuk

 

“Lin Dong-ge bir şey mi oldu?”

Alev Topunun sırtında oturmakta olan Qing Tan, Lin Dong’un garip davrandığını fark edince sordu.

Lin Dong bir şey söylemeyip elini sallamakla yetindi. Başını kaldırıp etrafı inceliyor, doğudan, batıdan, kuzeyden ve güneyden toprak avuçlayıp Yang Enerjisi miktarını tartıyordu.

“Kuzeydeki toprakta daha fazla Yang Enerjisi var.”

Lin Dong ellerindeki toprağı silkelerken Qing Tan’a durumu açıkladı. Ardından kuzey yönüne doğru hızla koşmaya başladı. Qing Tan da Alev Topuyla birlikte peşinden gitti.

İnsan ve yaratık yoğun ormanın içinde yan yana koşuştururken, güneşin nazik ışıkları ağaçların arasından ormana dolup yaprakları aydınlatıyordu.

Çelik Koru Malikanesini çevreleyen ormanın büyük bir kısmına insan ayak basmamıştı. Dikkatlice inceleyince Lei ailesinin Çelik Koru Malikanesine gerçekten çok emek harcadıkları görülüyordu. Bu yüzden ormanın büyük bir kısmına girmeye gerek bile görmemişlerdi.

Lin Dong kısa bir süre koşuyor sonra eğilip toprağı test ediyordu. Topraktaki Yang enerjisini bir rehber olarak kullanarak gideceği yönü belirliyordu.

Lin Dong araştırmasına yaklaşık yarım saat boyunca devam etti. Buradaki toprağın rengi çok koyuydu, Lin Dong toprağı avuçladığında burada bulunan Yang enerjisinin çok daha yoğun olduğunu hissetti.

“Lin Dong-ge burası kaynıyor!”

Alev Topunun üzerinde oturan Qing Tan’ın yüzü terden sırılsıklam olmuştu. Bu alana geldiklerinden beri sanki fırına girmiş gibi hissediyordu. Lin Dong ısrar etmeseydi burada bir saniye bile durmazdı.

“Birazcık dayanıver.”

Lin Dong onu rahatlatmaya çalışırken gülümsedi. Etrafını inceledi ve neredeyse ormanın sonuna ulaştıklarını gördü. Vahşi yaratıkların etrafta olduğunu sezebiliyordu. Aniden savunma pozisyonu aldı ve Qing Tan’a işaret verdikten sonra eğilerek ilerlemeye başladı. Kısa bir süre sonra bir vadiyle karşılaştı.

Lin Dong dikkatle vadiyi inceledi, gözleri vadinin derinliklerine saklanmış iki siyah figüre takıldı.

Figürler iki kara panter gibiydi. Bedenleri karadelik kadar siyahtı ve vücutlarını korumasız bırakmayacak türden siyah bir zırh kuşanmış gibi görünüyorlardı. Güneş ışıkları yüzlerine yansıyor, yemyeşil gözleri vahşiliği ve sinsiliği ortaya çıkarıyordu.

“Şeytani Kara Çelik Panter!”

Metalden yapılma gibi görünen panterlere bakan Lin Dong nefesini tuttu. Bu panterler birer şeytani yaratıklardı ve en az Alev Pitonu Kaplanı kadar korkunçlardı. Erişkinliğe ulaşmış bir Panter, Göksel Yuan kullanıcılarıyla aynı güce sahip olurdu. Boyutlarına bakılınca bu panterlerin yetişkin oldukları ortadaydı.

Bu yüzden rakibin gücü iki Göksel Yuan kullanıcısının sahip olduğu güce eşitti. Lin Dong, Çelik Koru Malikanesini çevreleyen ormanda böylesine ölümcül yaratıklarla karşılaşacağını hiç düşünmemişti.

“Lei ailesinin neden ormanın derinliklerini keşfe çıkmadıkları belli oldu. Etrafta dolanan böyle bir tehlike varmış da ondan.” Lin Dong kendi kendine mırıldanıyordu. Sessizce geri çekilmek üzereydi ki yere koyduğu sağ elinden gelen bir emme hissi sezdi.

Lin Dong bu emme hissi karşısında baya şaşırmıştı. Dikkatle hareket ediyordu, iyice yere eğildi. Eğer Taş Tılsım titreşiyorsa mutlaka önemli bir şey olmalıydı.

Lin Dong emme hissine odaklandı ve elini tamamen açarak yere koydu. Bedenini de aynı şekilde hareket ettiriyordu. Uzun bir süre geçtikten sonra bir basınç alanı buldu ve burada durdu.

Lin Dong bulduğu basınç alanına bakarken şaşırmış gözüküyordu. Birden elini hızla yere indirdi. Toprak her yana saçılınca küçük bir delik gözüktü. Bu deliğin uzun zamandan beri burada olduğu açıktı ama zamanla üzeri toprakla kaplanmıştı.

Delik ortaya çıkınca Lin Dong’un avucundan gelen emme hissi daha da kuvvetlendi. Biraz tereddüt etse de elini deliğin içine sokup bir şeyler aramaya başladı.

Yan tarafta oturan Qing Tan, yerde oturmuş tıpkı bir armadillo gibi toprağı kazan Lin Dong’u izliyordu. Minik yüzünde kafası karışmış bir ifade vardı, Lin Dong’un ne yapmaya çalıştığını hiç çözememişti doğrusu.

Qing Tan’ın garip bakışlarına maruz kalan Lin Dong yarım gün boyunca bir çukur kazmaya devam etti. Bulabildiği tek şey birkaç çakıl taşıydı, ilgisini çekecek hiçbir şeye rastlayamamıştı.

Bir süre daha kazmaya devam etti ama bulabildiği tek şey kocaman bir hiçti. Hayal kırıklığına uğramıştı ve vazgeçmek üzereydi ama tam bu sırada deliğin içerisinde bulunan ılık bir taşa rastladı. Taşı kavrayınca Taş Tılsımdan yayılan emme gücü sona erdi.

“Buldum işte…”

Taş Tılsımdaki değişimi gözlemleyen Lin Dong mutlu olmuştu. Kolunu delikten çıkardı ve elindeki taşın soluk kırmızı bir renge sahip olduğunu gördü.

Taşın sahip olduğu kenarlar çok belirgin değildi ve soluk kırmızı bir renge sahipti. Ayrıca tıpkı bir kristal gibi şeffaf bir nitelik taşıyordu. Lin Dong taştan yayılan sıcak bir his sezebiliyordu, sanki güneşten bir parça tutuyor gibiydi.

“Bu... Bu bir… Yang Yuan taşı…”

Lin Dong elinde duran soluk kırmızı taşa şaşkın şaşkın bakarken dalıp gitmişti. Derin bir nefes aldı, gözlerinde korkuyla karışık heyecan vardı.

Yang Yuan çok özel bir kristal taştı. Ancak bir volkanın derin kısımlarında oluştuğu söylenirdi. Kristal taş hem Dünya ve Cennet arasındaki Yuan Enerjisini emiyordu hem de uzun zaman lava içinde kalmış olmasından dolayı lavada bulunan Yang enerjisini de emmişti. Bu enerji Göksel Yuan kullanıcıları için hayati önem taşımaktaydı.

Lin Dong, Lin Xiao’nun Büyük Yan İmparatorluğundaki Göksel Yuan Kullanıcılarının yanlarında Yang taşı bulundurduklarından bahsettiğini hatırlıyordu. Ama bu malzemeler hiç de ucuz değildi, Qingyang şehrinde nadiren bulunurdu.

Lin Dong, Yang Yuan taşı keşfedeceğini hiç düşünmemişti. Yang Yuan taşının kendi kendine ortaya çıkması çok çok nadir bir şeydi sonuçta. Oluşumu için çok özel şartlar gerekiyordu. Bu nedenle Yang Yuan taşının oluştuğu yerin yakınlarda büyük bir kaynak var demek olurdu. Bu kaynak bazen devasa boyutlara ulaşırken bazen daha küçük olurdu. Yakınlardaki minnacık bir kaynak olsa bile Lin ailesi için muazzam bir hazine sayılırdı.

“Burada eskiden bir volkan vardı. Bu yüzden yakınlarda bir Yang Yuan kaynağı olabilir…”

Lin Dong o kadar heyecanlıydı ki konuşurken titriyordu. Elindeki Yang Yuan taşını sıkıca kavradı ve ani bir hareketle ayağa kalktı.

“Rwaaar!”

Ayağa kalkınca vadide bulunan iki kara panter kükremeye başladı. Şeytani Kara Çelik Panterleri Lin Dong’a kükrüyorlardı.

“Yerimizi belli ettik…”

Lin Dong'un yüz ifadesi değişmeye başladı elinden geldiği kadar hızlı koşup Alev Topu’nun üstüne atladı. Kollarını Qing Tan’ın ince beline sardı ve haykırdı:

“Çabuk! Gitmemiz lazım!”

Lin Dong haykırınca Alev Topu birden ayaklandı ve ormanın içinde bir fırtına gibi koşmaya başladı…

“Of, önce Çelik koru Malikanesinde işçi olarak çalışabilecek insanlar bulup topraktaki zehri temizlemeye çalışmamız gerekecek. Kara Ağaçların geri kalanını da bir keselim, sonra da bu alanın Çelik Koru yetiştirmek için uygunluğu test ederiz. Eğer yetişmeyecek gibiyse burada uğraşarak vakit kaybetmeyiz.”

Küfretmek ve etrafta bağırıp çağırmakla geçen bir öğlenden sonra nihayet koltuğuna oturmuştu Lin Zhentian. Ona bir şey kazandırmayan öfkesini bir kenara bırakabilmişti sonunda, adamlarına emirler yağdırdı.

“Tamamdır!”

Sözlerini duyan Lin Xiao ve diğerleri kendilerini gülümsemeye zorlayıp başlarını onaylar biçimde salladılar. Belli ki hayal kırıklığına uğramışlardı. Muazzam bir hazine olarak gördükleri şey bomboş kutudan başka bir şey olamamıştı.

“Bam!”

Lin Xiao ve diğerleri başlarını sallıyorlardı ki salonun kapısı şiddetle kapandı, Lin Dong hızla içeri girmişti. Yorgun yüz ifadesini ve kirlenmiş giysilerini görenler şaşırmıştı. Bir şeyler söylemek üzereydiler ki Lin Dong soluk kırmızı renkli bir kristal çıkardı ve sertçe Lin Zhentian’ı önündeki masaya koydu.

“Büyükbaba. Bu sefer çapayı altına sapladık!”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr