Bölüm 40: Av Zamanı

avatar
5357 8

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 40: Av Zamanı


 

Çeviren: Mavimsigrii

Düzenleyen: Puakk

 

Yılın sonu yaklaştıkça Qingyang Şehrindeki kalabalık giderek arttı, Şehrin yüzlerce mil ötesindeki gruplardan bile akın akın insan geliyordu. Caddeler hiç bu kadar kalabalık olmamıştı.

Bu Av’da belli başlı katılımcılar Qingyang Şehrinin önde gelen gruplarındandı. Buna rağmen diğer gruplardan da birkaç katılımcı bulunuyordu. Küçük gruplar arasındaki çarpışmalar elbette ki önde gelen gruplar arasındaki çatışmalar kadar coşkulu olmuyordu. Av’a küçük gruplardan katılanlar, bu etkinliği ün kazanmak ve ailelerinin adını duyurmak için bir araç olarak kullanma niyetindeydi.

Sahip olunan farklı katılım amaçlarına rağmen Qingyang Şehri Avı, dışarıdan gelen birçok grup için bile, düzenlenen en büyük etkinlikti. Bu nedenle, Av’a katılan gençler hem kendi isimlerini duyurur hem de ailelerine ün kazandırırdı.

Av, Qingyang Şehrinin eteklerinde bulunan Yaratık Arenasında, Ay Yılının ilk günü yapıldı. Buradaki mimari tüm şehirdekinden daha güzeldi. Yapı devasa büyüklükteydi, geniş bir koruluk tarafından çevrelenmişti. Merkezde ise, sonradan arenaya dönüştürülen bir tepe vardı. Burada sayılamayacak kadar çok misafir vardı, hepsi de yeni şampiyonun doğuşuna tanık olmak için bekliyordu.

İzleyiciler, saat Av Zamanını gösterene kadar nefeslerini tutarak beklediler. Nihayet Av Zamanı geldiğinde, insan ile dolup taşan Qingyang Şehri, Yaratık Arenasına akın etti. Etraf korku uyandıran bir görünüşe sahipti.

“Av’ın başlangıç noktası burası mı?”

Balta girmemiş ormanın içindeki yüksek bir kulede duran Lin Dong, şaşkınlık içinde aşağı baktı ve sordu.

Lin Dong’un yanında dikilenler Lin Ailesinde büyük öneme sahip olan kişilerdi. Grubun lideri elbette ki Lin Zhentian’dı. Lin Ken, Lin Xiao ve Lin Mang da hemen arkasındaydılar.

“Evet!”

Lin Dong’un sorusunu duyan Lin Zhentian yanıtladı. Karşısındaki gence bakınca yüzünde tatmin olmuş bir mutluluk ifadesi beliriyordu. Lin Dong’un sıra dışı başarılarından sonra, torununa özel ilgi göstermeye başlamıştı. Lin Dong’a dövüş sanatlarını kendisi öğretmeyi bile teklif etmişti. Ama Lin Dong önceliği bedenini geliştirmek olduğundan bu teklifi reddetmişti.

Aslında Lin Dong kendisine Dövüş Sanatlarını öğretmesi için kimseye ihtiyaç duymuyordu. Çünkü Taş Tılsımın içindeki Parıldayan Gölgenin rehberliğine sahipti. Birinin kendisine çok yakın davranmasına izin verirse, Taş Tılsımın varlığının ortaya çıkacağından korkuyordu. Bu hiç de iyi olmazdı.

“Aşağıdaki koruluk doğrudan dağlara gidiyor. Bu yüzden bir sürü yırtıcı ve vahşi hayvan ortaya çıkacaktır. Av’a katılan her katılımcı kimliklerini belirtmek için ormana dalmadan önce bir etiket alır. Av başladığında, hayatta kalmak için güvenebileceğin tek şey yeteneklerin olacak.”

Lin Xiao gülümsedi ve açılamaya devam etti: “Yaratıklarla baş etmek dışında yapman gereken bir diğer şey ise, diğer katılımcılardan 10 etiket toplamak. Böylece koruluğun merkezinde bulunan devasa arenaya girmeye hak kazanacaksın. Bu yüzden, Av boyunca yalnız yaratıkları değil, insanları da avlıyor olacaksın.”

Lin Dong korkuyla titredi. Av beklediği kadar kolay değildi. 10 tane etiket almak için 10 farklı rakibi yenmek zorundaydı. Yalnızca 10 etikete sahip olanlar devasa arenaya girmeye hak kazanıyordu. Bu yüzden katılımcılar ormana girer girmez birbiriyle savaşacak ve inanılmaz bir kargaşaya sebep olacaklardı.

Ayrıca diğer katılımcıların etiketlerini almaya çalışırlarken, aynı zamanda vahşi yaratıklardan da korunmaları gerekecekti. Yapılan en ufak hatanın bile, bedeli bir hayat olabilirdi.

Bu yarışma hiç de sıradan değildi, oldukça tehlikeli ve hayati risk taşıyan bir savaştı. Arenaya girecek katılımcıları bu yolla seçmeleri biraz zalimdi doğrusu.

“Yaklaşık 100 adet etiket olacak. Bu demek ki, yalnızca 10 katılımcı devasa arenaya girebilecek ve birçok katılımcı yenik düşecek. Gerçekten de acımasız bir yarışma.” Lin Zhentian konuşurken ellerini belinde bağlamıştı.

Lin Dong başını salladı. Kazanmak için % 10 şansa sahipti. Kendini rahatlatacak bir nokta bulamıyordu.

“Haha, Lin Dong’un sahip olduğu güç dikkate alınınca, devasa sahneye çıkmaya hak kazanacağı kesindir.” Lin Ken gülümseyerek konuştu.

Bu sözleri duyan Lin Zhentian’ın yüzündeki gülümseme genişledi. Lin Dong’un yaklaşık yarım ay önce Eğitimli Bedenin 9. Seviyesine ulaştığı haberini almıştı. Böyle bir gelişme, zamanının dahisi olan Lin Xiao’dan bile daha hızlıydı.

“Lin ailemizin başarılı olması Lin Dong’un ellerinde.”

Bu sözleri duyan Lin Xiao’nun yüzünde ister istemez bir gülümseme oluştu. Lin Dong’un başını okşarken yüzünde minnet ve gurur ifadeleri vardı.

“Haha Lin Zhentian, uzun zaman oldu. Görünüşe göre hala hayattasın.”

Lin ailesinin üyeleri kendi aralarında sohbet ederlerken, yakınlardan bir kahkaha duyuldu. Kahkaha sesini duyan Lin Zhentian ve Lin Xiao kaşlarını çattı, yüzlerindeki gülümseme solup gitmişti.

Lin Dong sesin geldiği tarafa doğru başını çevirince, yaklaşmakta olan bir kalabalık gördü. Kalabalığın yaklaştığını gören herkes, geçmeleri için onlara yol açıyordu. Kalabalıktakiler oldukça tehditkar görünüyordu.

Gruba liderlik eden 2 kişi vardı. Birisi açık gri renkte, ipekten bir giysi kuşanmıştı ve yaklaşık olarak Lin Zhentian’ın yaşlarında görünüyordu. Gözleri iyice çökmüştü, tehlikeli duruyordu. Yanındaki ise orta yaşlarda bir adamdı, yüzünden gülümseme eksik olmuyordu. Arkadaş canlısı gibi görünüyordu ama onu gerçekten tanıyanlar, yaklaşmakta olanın bir gülümseme arkasına saklanmış bir kaplan olduğunu bilirlerdi.

“Şu yaşlı adam Lei ailesinin lideri, adı Lei Bao. Diğeriyse Xie Ailesinin Lideri, Xie Qian. Bu ikisi ailemizi düşmandır, ikisi de tam birer pislik.” Lin Dong’un yanında duran Lin Xia fısıldadı.

Lin Dong karşısında duran ikiliye bakarken yavaşça başını eğdi. İkisinin sahip olduğu gücü sezebiliyordu. İkisi de Göksel Yuan Gücü kullanıcısı olmalıydı.

Lin Dong gözlerini ikisi üzerinde gezdirirken arkadan gelen iki tanıdık yüz fark etti. Lei Li ve Xie Yingying.

Lin Dong’un bakışını hissedince, Xie Yingying ve Lei Li’de gözlerini ona çevirdiler. Lei Li sırıtıyordu, Lin Dong’a bakarken havayı tokatlarmış gibi hareketler yapıyordu. Lin Dong’a borçlu olduğu tokadı hala aklından çıkarmamıştı demek ki.

“Seni yaşlı Lei, şundan emin olasın ki benim yıpranmış kemiklerim senden önce kefene girmeyecektir.” Lin Zhentian ikisine yaklaşırken gülümsedi. Seslerindeki kinayeyi fark etmeyen ve yalnızca yüzlerine bakan herkes onları can ciğer kuzu sarması sanırdı.

“Endişelenecek çok şeyi olanların uzun süre yaşaması mümkün değildir…” Lei Bao sırıttı ve Lin ailesinin üyelerini birer birer süzdü. Lin Xiao’nun sahip olduğu Yuan Gücünü sezince bakışlarını onun üzerinde kilitledi. Lin Xiao’nun iyileşip de gücüne geri kavuştuğuna dair söylentiler sahiciydi demek ki.

“Her Av’da çok şey kaybeden insan elbette ki hüzünlü olur. Bu da doğal olarak insan ömrüne hasar verir.” Lin Bao’nun yanında dikilen Xie Qian, derinlere sakladığı alaycı bir gülüşle cevapladı.

İğneleyici sözlerini duyan Lin ailesi üyeleri celallendi. Lin Zhentian elinin bir hareketiyle herkesi durdurmayı başardı ve sakince yanıtladı: “Bu defa, hüzünlenenin Xie Ailesi olacağından endişe duyuyorum.”

“Lin ailesinde son zamanlarda bir dahinin ortaya çıkmış olduğu kulağıma geldi. Tahmin edeyim, şurada duran genç mi?” Lei Bao’nun bakışlarını Lin Dong’a çevirdi. Kırışık yüzünde şeytani bir sırıtış vardı.

Lei Bao’nun bakışlarını hisseden Lin Dong’un tüyleri diken diken oldu. Bu adam hiç de iyiye alamet değildi.

“Oğlumun şanı sizinki kadar yürümedi, Lei ailesi ile karşılaştırılınca mühim bir şey sayılmaz.” Lin Xiao bir adım öne çıkıp Lin Dong’un önünde durdu ve umursamazca yanıtladı.

“Av başlayınca kimin ne olduğu çıkacak meydana. Bize kaptıracağınız hediyelerinizi hazırlamayı unutmayın da.'' Lei Bao hala sırıtıyordu, arkasındakilere savrukça işaret verdi ve Lin Zhentian’ın yanından geçip gittiler.

Lin Dong’un yanından geçen Lei Li duraksadı. Bir süre karşısında durana dik dik baktıktan sonra gözlerini diğerlerine çevirdi ve fısıldadı: “Lin Dong, bu ormanda çok korkunç hayvancıklar var. Götü kolla da yolun midelerine düşmek olmasın, tamam mı?...”

Bu sözler dudaklarından dökülünce Lei Li’nin yüzünde iğrenç bir sırıtış belirdi. Lin Dong’a vahşice baktı ve arkasını dönüp yoluna devam etti.

“Bu piç kurusu çok şımarık anasını satayım!” Lie Li’nin gidişini izleyen Lin Xia kızgınlıkla haykırdı.

Lin Dong da Lei Li’nin gidişini izledi. Niyetinin Lin Dong’u kışkırtmak olduğunun farkındaydı. Yüzünde buz gibi bir gülümseme belirdi ve kendi kendine mırıldandı:

“Hangimizin yolunun bir yaratığın midesinde son bulacağına karar vermek için henüz çok erken…”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44254 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr