Bölüm 32: Yeraltı Pazarı

avatar
5208 9

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 32: Yeraltı Pazarı


 

Çeviren: Mavimsigrii

Düzenleyen: Puakk

 

Pazar, Qingyang Şehrinin kuzey meydanına kurulmuştu. Sözü geçen gruplar buraya gelir ve birbirleriyle burada temas kurarlardı. Gruplar arasında çıkan fikir ayrılıkları yüzünden bu alan kimsenin boyunduruğu altına girememişti. Böylece, pazar kuruldu.

Pazarın içinde, Qingyang şehrindeki farklı gruplar tarafından açılmış çeşit çeşit dükkan vardı. Herkese yarar sağlayan anlaşma sayesinde her grup bu alana kimsenin sahip olamamasına anlayış gösterebilmişti. Sonunda biraz garip kaçan narin bir denge kurulmuştu.

Qingyang, pazar şehrin dışında olanlar arasında bile oldukça iyi bilinen bir yerdi. Yerlilerin dışında, pazara komşu köylerden gelen tüccarlarda olurdu. Böylece kalabalıktaki çeşitlilik artmış oluyordu. Lie ve Xei Aileleri gibi zalim hükümdarlar bile gelirlerinin zedeleneceği korkusuyla bu alanı kendilerine zimmetlemeye cesaret edemiyordu.

Lin Dong ve Qing Tan pazarın girişine vardıklarında şaşırdılar, pazarın içi insan kaynıyordu, her yan karmakarışıktı. Bu pazar Qingyang Şehrindeki büyük alışveriş merkeziydi ve sahip olduğu kalabalık insanı boğacak türdendi.

“Hadi girelim.”

Lin Dong pazarı meraklı gözlerle süzdü. Son zamanlarda bu tür yerlere pek sık gitmemişti. Yine de genç bir adam olduğundan ilgisini çekecek çok şey vardı.

Sözlerini bitirince Qing Tan’ın küçük elini tuttu ve pazarın içine daldılar.

Pazarda sergilenen nesnelerin çeşitliliği hayrete düşürücüydü. Sokaklar oldukça genişti ama Pazarda çok fazla insan olduğundan sıkışık tepişik gözüküyordu.

Lin Dong ve Qing Tan sadece bir pasajı yürüdükten sonra terden sırılsıklam oldular. Qing Tan yine de çok heyecanlıydı ve minik yüzü heyecandan kızarmıştı. Tapılası kahkahası sayesinde çok şirin gözüküyordu ve kalabalıktaki birçok insanın dikkatini çekiyordu. Arkalarını döndüklerinde, Qing Tan’ın kar beyaz yüzüne çizilmiş mükemmel hatlarını görenlerin nefesi kesiliyordu.

Biraz gezdikten sonra caddenin köşesinde yer alan şık bir binanın önünde durdular. Pazarın bu tarafı daha lüks sayılıyordu. Lei, Xie ailelerinin ve Hiddetli Bıçak Dojosu’nun pazarın bu tarafında dükkanları vardı.

“Qing Tan beni burada bekle. Hemen döneceğim…” dedi Lin Dong ve dikkatlice etrafını taradı. Sonra kalabalığın içine daldı ve gözden kayboldu.

Kalabalığı yarıp geçerken küçük bir dükkana girdi ve bambudan yapılmış bir şapka aldı. Ana caddelerden birine girerken bu şapka ona huzur verdi. Biraz yürükten sonra kocaman kara bir kapının önünde durdu.

Pazarda her türden insan vardı. Bu yüzden burada satılan malzemeler istenmeyen insanların da dikkatini çekebilirdi. Bu durum önlenmek istenince, yeraltı pazarı doğmuştu.

Lin Dong vardığı yer de bu yeraltı pazarlarından biriydi. Bu tür yerlerde sahip olduğunuz her türlü ürünü sual sorulmaksızın iyi bir fiyata satabilirdiniz.

Kocaman kara kapının önünden ziyaretçi eksik olmuyordu. Tüm ziyaretçiler, kimliklerini gizlemek için siyah bambu bir şapka takıyordu, Lin Dong da biraz önce bu şapkalardan satın almıştı.

Sessizce iç çekti ve endişesini bastırmaya çalışıp kapıdan içeri adım attı. İçeri girince tüylerini diken diken eden uğursuz bir atmosferle karşılaştı.

Kapının ardında dar bir geçit vardı. Lin Dong bu geçidi takip ederken yol boyunca sıkıca kilitlenmiş kapılar olduğunu gördü. İşlemlerin bu odalarda gerçekleştirildiğini biliyordu, yarı açık bir kapıyı araladı ve içeri girdi.

Odanın ortasında genişçe bir masa vardı ve odanın ışıklandırması loştu. Masayı ikiye ayıran bir parmaklık vardı, parmaklığın alt kısmında küçük bir delik açılmıştı.

“Oturun lütfen. Takas etmek istediğiniz her hangi bir nesneniz varsa yarıktan içeri kaydırın.” siyah metal parmaklığın arkasından yaşlıca bir ses duyuldu.

Ling Dong’un korkusu yatışmıştı. Oturdu ve kolundan şeffaf bir şişe çıkardı. Şişenin içinde Taş Tılsımdan elde ettiği 10 damla Ling Sıvısı vardı. Ama bu damlalar ilk oluşturduklarında ki kadar saf değildiler çünkü Lin Dong damlaları seyreltmişti.

“İksirin özü çıkarılarak elde edilmiş haplar. Eğitimli Beden kullanıcıları için oldukça yararlıdır ve hastalıkları tedavi etme amacıyla da kullanılabilir.” Lin Dong konuşurken sesini bilerek değiştirdi. Sesi çok kötü çıksa da kimliğini gizlemede yardımcı olmuştu.

Kırışmış bir el yarıktan uzandı ve şişeyi kavradı. Biraz zaman geçince Lin Dong bir damlama sesi duydu, parmaklıkların ardındaki adam Ling Sıvısının özelliklerini inceliyordu.

Yaklaşık 10 dakikalık inceleme sürecinden sonra parmaklıkların ardındaki ses yeniden duyuldu: “Bu sıvının içerdiği Ling Qi sıvısı, 2. Sınıftan bir iksirin içerdiği miktara eştir. Doğası oldukça ılımlı bu yüzden Eğitimli Beden kullanıcıları için oldukça uygundur. Aynı zamanda tedavi amacıyla da kullanılabileceğinden daha yüksek paha biçmeye razıyım. Karşılığında istediğin nedir?”

Mekan sahibinin yeteneği karşısında Lin Dong’un elleri titredi. Bir parça tereddüt etse de şöyle dedi: “7 sap 3. Sınıf iksir talep ediyorum.”

“Bu miktar fazla. İlaç niteliği taşıyan bu sıvı, Eğitimli Beden kullanıcıları için fazla lüks bir nesnedir. Tedavi maksadıyla kullanmak da boşa harcamak sayılır. Bu nedenle satması kolay olmayacak.” Parmaklıkların ardındaki adam bir süre sessiz kaldıktan sonra cevap verdi. Lin Dong’un talep ettiği miktardan hoşnutsuz olduğu belliydi.

“3 sap 3. Sınıf iksirde anlaşalım mı?”

“6 sap.” Lin Dong ciddi bir ses tonuyla yanıtladı.

“5 sap. En iyi teklifim budur…” pencerenin arkasındaki adam başını salladı ve yanıtladı. Teklif edebileceği en yüksek fiyat bu olmalıydı.

“Anlaştık.”

Lin Dong bambu şapkasının altından omuz silkti, yüzünde bir gülümseme oluştu. seyreltilmiş 10 damla Ling Sıvısı aslında 5 sap 3. Sınıf iksir ederdi. Bu fiyat Lin Dong için iyi bir sonuçtu. Mekan sahibi Lin Dong’a oyun oynamış olsa bile fark etmezdi, Lin Dong seyreltilmiş Ling Sıvısını o kadar da önemsemiyordu.

Mekan sahibi oldukça hızlıydı. 5 dakika içinde, karmaşık şekillerle kaplı bir kutu yarıktan itilmişti. Lin Dong kutuyu açtı, içerisinde 5 adet parmak büyüklüğünde koyu sarı meyveler vardı. Meyvelerden yayılan hafif bir koku duyuluyordu.

“3. Sınıf iksir, Sarı Toprak Meyvesi.”

Lin Dong koyu sarı renkli meyvelerin ne olduğunu biliyordu. Ürünü dikkatlice inceledikten sonra onaylar biçimde başını salladı ve tahta kutuyu aldı. Hızlıca odayı terk etti.

Lin Dong odadan çıkınca, metal bariyer yavaşça kaldırıldı. Arkasında gri renkli giysiler giymiş yaşlı bir adam dikiliyordu. Şişeyi kaldırdı ve içinden gelen aromayı kokladı. Hafifçe başını salladı.

“Sayın mekan sahibi, bu şey gerçekten de 5 Sarı Toprak Meyvesine değer mi?” yaşlı adamın arkasında duran orta yaşlarda bir adam kana susamışçasına sordu.

“Bu ilaç sıvısı her türden Eğitimli Beden kullanıcısı için uygun. Lei ailesi, Xie ailesi ya da Hiddetli Bıçak Dojosu buna sahip olmak için bir servet öderler.” Yaşlı adam cevap verdi, yüzü gülümsüyordu.

“Öyle mi? Bu arkadaşı kontrol etmek için peşinden gideyim mi o zaman?” orta yaşlardaki adam bir anlık şokla konuştu, sözleri ağzından çıkınca yaşlı adamın ifadesi karardı. Bunu gören orta yaşlardaki adam çenesini kapalı tuttu.

“Kuralları bilmiyor musun sen? Ünümüzün içine edersen Qingyang Şehrimde kalmaya nasıl devam edelim?”

Orta yaşlardaki adam azarlanınca hemen onaylar biçimde başını salladı.

Yaşlı adam şişeyi de yanına aldı ve burnundan soluyarak odayı terk etti.

Lin Dong yeraltı pazarından çıktı, devasa pazarın içinde bir süre dolaştıktan sonra siyah bambu şapkasını attı ve aklındaki sokağa doğru yol aldı.

Ayrıldığı noktaya gelince, isteğini yerine getiren Qing Tan’ı onu beklerken buldu, kız adım dahi atmamıştı. Lin Dong, Qing Tan ile dolaşmaya hazırlanırken kız birden kolunu çekiştirmeye başladı.

Lin Dong başını kaldırdı ve pazarın girişinde duran tanıdık bir yüz gördü. Bu Lin Shan’dı.

Lin Dong, Lin Shan’ı görüce, Lin Shan da bakışlarını ikisine çevirdi. Yüzünde önce şaşkın bir ifade belirdi ama sonra içinde sakladığı bir şey su yüzüne çıkmış gibi ifadesi değişti.

Lin Dong, Lin Shan’ın yüzündeki morlukları fark etti. Çocuk acımasızca dövülmüş gibi görünüyordu…

Lin Shan hiç kıpırdamadan Lin Dong’a baktı. Sanki yürüyüp gitmek istiyordu da geçmişinden dolayı olduğu yere mıhlanmıştı. Lin Shan ne yapacağını bilemedi.

“Hai.”

Lin Dong, Qing Tan’ı yanına çekti ve Lin Shan’a sordu: “N’oldu?”

Lin Shan, Lin Dong’a korkuyla bakıyordu. Biraz tereddüt ettikten sonra yanıtladı: “Xie ailesindeki piçlerle karşılaştık, Lin Xia-jie’ye zorbalık ediyorlardı, sonra da onlarda savaştık işte… Ama… Sayıları çok fazlaydı. Ben… Yardım bulmak için… Kaçtım”

Lin Shan’ın ağzından kelimeler dökülürken yüzü kızardı.

“Lin Xia-jie de mi burada?”

Lin Dong olduğu yerde donmuştu, kendini toparlamaya çalışıp kaşlarını çattı. kendi kendine söylendikten sonra Lin Shan’a baktı ve elini uzatarak emretti: “Beni oraya götür!”

Lin Xia ile arası oldukça iyiydi sonuçta. Lin Hong ile Lin Shan’a gelince de kavgaları Lin ailesi sınırları içerisindeydi. Böyle bir şey yaşanmışken kılını kıpırdatmadan arkasını dönüp gidecek değildi.

Lin Dong’un sözlerini duyan Lin Shan şaşkın şaşkın bakakaldı. Lin Dong’un yaşanmışlıklar üzerine bir çizgi çekip yardım eli uzatacağını düşünmemişti. Gözleri kızaran Lin Shan, kendini kafa sallamaya zorladı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr