Bölüm 342: Fırtına Vücut’ta Uzmanlaşmak

avatar
1228 3

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 342: Fırtına Vücut’ta Uzmanlaşmak


çevirmen: heisennibal


Küçük Sansar bir anda belirdi; bedeni havada, o beş öz kan topunun arasında süzülüyordu. Pençelerini salladı ve Lin Dong’un qiankun çantası kollarından uçtu.

 

“Bu şeytani yaratık öz kanları, doğada son derece acımasız olan şeyler. Yiyip Bitiren Ata Sembol’ün korumasına sahip olsan da kemilerine ve iliklerine kadar olan bu dönüşümü en üst seviyeye çıkartmak için bir oluşumun gücüne güvenmen gerek.” Sansar konuşurken pençeleri durmadan hareket ediyordu.

 

Bitmek bilmez bir Saf Yuan hapları qiankun çantasından çıkıp gökyüzünü kaplamıştı; hava ışıl ışıl parlıyordu. Bu Saf Yuan hapları yaklaşık olarak iki yüz bin tanelerdi ama Lin Dong mevcut servetini hala yeterli gördüğü için bu miktar ona dokunmadı. Ama bu durum Küçük Sansar qiankun çantadan yüz tane Nirvana hapı alana kadar devam etmişti. Lin Dong’un bütün Nirvana hapı koleksiyonu yüz seksen bin haptan oluşuyordu. Bu sayıyla birlikte koleksiyonunda gözle görülür bir düşüş oluyordu.

 

“Bu Nirvana haplarının içinde kişiyi tamamen dönüştürebilen son derece güçlü bir enerji olan Nirvana Enerjisi bulunur. Elbette bu küçük Nirvana Qi parçası bunu her yerde yapacak kadar güçlü değil ama senin için bence yeterince iyi.”

 

Küçük Sansar, Lin Dong’un acılı ifadesini görmezden geldi vee yüz Nirvana hapını Saf Yuan haplarından oluşan oluşuma gönderdi. Oluşumun parlaklığı birkaç kat artmıştı. Nirvana haplarının içindeki enerji belli ki Saf Yuan haplarından çok üstündü.

 

Tamamlandıktan sonra Küçük Sansar dönüp beş öz kana baktı. Bir an sonra pençeleri hareket etti ve o beş kanı o büyük oluşumun kalbine yerleştirdi. Büyün oluşum canlanmıştı ve şeytani kanların da eklenmesiyle bir titreşim sesi yaymaya başlamıştı. Işık huzmeleri öz kanlara çarpıyordu.

 

Haplardan sağlanan enerjinin altında beş öz kan yaklaşık yarım saat kaynamıştı. Birdenbire şeytani kan titremeye başladı ve içinden kırmızı, hiddetli bir ışık sanki bir sütunmuş gibi akmaya başladı.

 

“Lin Dong, hazırlan! Bu acılı bir süreç olacak ama dayan!” Kırmızı ışık Lin Dong’a dökülmeye başlarken Küçük Sansar bağırmıştı.

 

“Mm!”

 

Lin Dong kafasını salladı ve derin bir nefes aldı. Bir an sonra parlayan huzme, bedenine çarptı.

 

Işık huzmesi Lin Dong’a çarptığı anda bütün cildi bir titreşim sesi yaymıştı. Bütün bedeninde yoğun bir kaynama hissi vardı. O kırmızı ışık huzmesi aleve benziyordu ve Lin Dong’un bedenini korkunç bir sıcaklıkla yakıyordu.

 

Bu ani ateşin altında Lin Dong’un bedeni şiddetle sallanmaya başladı. Ateşli kırmızı ışığın cildiyle temas ettiği anda bedenini, gözeneklerinden istila ederek vücudunda hasara yol açtığını hissedebiliyordu.

 

Lin Dong’un kasları ve hücreleri yüksek ateşin altında kızarırken çatlamışlardı. Dayanılamaz ve yoğun bir acı durmaksızın geliyor ve bütün bedenine yayılıyordu.

 

Böylesine dayanılmaz bir acının altında Lin Dong bütün kaslarının, kemiklerinin hatta hücrelerinin bile daha da kuvvetlendiğini hissediyordu. Ama Lin Dong’u şok eden şey, kaslarından ve kemiklerinden bir soğukluk akıntısının yayılıp kırmızı enerjiyi dengelemesiydi.

 

“Çatlaktayken çok fazla soğuk qi absorbe ettin. Çoğu yutulsa bile yeterli soğukluk hala kaslarında ve kemiklerinde mevcut. Eğer çok fazla kalırlarsa bedenini giderek aşındıracaklar. Şimdi ateşle deneme yoluyla bu yan etkileri senin için okuyorum.” Küçük Sansar’ın sesi, Lin Dong’un kulaklarında çınlıyordu.

 

“Oh, anlıyorum.”

 

Ondan sonra kalbine bir korku girdi. Gücü giderek artarrken bedeninde kendinin bile fark edemediği bir tehdidin girmiş olduğunu kim düşünürdü? Neyse ki yanında deneyimli Küçük Sansar vardı. Aksi takdirde pişmanlık duyacağı zamanlar hızla gelirdi.

 

“Bu ateş denemesi biraz zaman alacak. Bu süreçte bedenini kaplayan acıya dayanmalısın. Bedeninin gelişmesine izin ver! Bu denemeyi bitirdiğin gün Büyük Güneş Fırtına Vücut’ta da uzmanlaşacaksın!”

 

Lin Dong kafasını yavaşça salladı. İfadesi yeniden sakinleşmişti. Alnından soğuk terler boşanıyordu ama kırmızı ışığın ısısıyla buharlaşmıştı.

 

Zirvede büyük bir oluşum vardı; içinde de Lin Dong’u çevreleyen ateşli, kırmızı bir ışık huzmesi. Bütün oluşum en yüksek kapasiteyle çalışıyordu Saf Yuan ve Nirvana haplarından gelen enerjiyi şeytani kanın saldırganlığıyla birlikte Lin Dong’ aktarmış ve bedenini durmaksızın sertleştirmişti.

 

Küçük Alev, oluşumdan çok uzakta olmayan bir kayanın üstüne uzanmıştı, etraftaki dağları süzüyordu. Kan renkli kanatlarını çırparak bir hava akışı yaratmıştı. Havadaki ya da yerdeki en ufak bir hareketlenmede öfkeli bir kaplan gibi ileri atılıyordu. Lin Dong’u rahatsız edebilecek herhangi bir insan ya da şeytani yaratığı yok edebilirdi.  

 

Zaman geçtikçe Lin Dong’un bedeni parlak camlarla kaplanmış gibi olmuştu. Bu, onun bilerek yaptığı bir şey değildi; bedeninin belirli bir baskı altında kendini koruma içgüdüsüydü.

 

Cam benzeri parlaklık Lin Dong’un bedenini sarmıştı. Kırmızı ışığın kıvılcımları üstünden yansıyor ve korkunç bir sıcaklık yayılmaya devam ediyordu.

 

“Oluşum tamamlandı. Bakalım ne kadar dayanabilecek…” Lin Dong bu gösteriye tanık olduktan sonra rahat bir nefes aldı. Neyse ki bu süreçte hiçbir aksaklık olmamıştı.

Zirvede oluşumun ışıkları yayılıyordu. Kırmızı ışık ışınları birleşiyor ve Lin Dong’un bedenine dökülüyordu.

 

Küçük Sansar bu denemenin biraz zaman alacağını söylemişti. Beş gün kaşla göz arasında geçmişti. Lin Dong’un bedeni o kırmızı ışık altında en ufak bir hareket bile etmemişti. Vücudundaki cama benzer parlaklık, bedneine yapışan katı bir maddeye dönüşene kadar yoğunlaşmıştı.

 

Kimse onları dağların derinliklerinde rahatsız etmemişti. Günler geçip gitmişti. Küçük Sansar ve Küçük Alev’in gözetimi altında hiçbir şeytani yaratık yakına gelmeye cüret edememişti ve Lin Dong’un gelişimi de hiç bölünmemişti.

 

Zaman geçiyordu. Bir gün, iki gün, on gün, bir ay…

 

Dağlarda hava tahmin edilemiyordu. Bazen şimşek çakıp gök gürülderken bazen bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Hava ne kadar değişirse değişsin oluşum ve heykel benzeri figür bundan hiç etkilenmiyordu.

 

Zaman geçerken Lin Dong’un bedenindeki cam benzeri parlama, bedenini bir zırh gibi muhteşem bir şekilde saran yoğun bir kat cama dönüştü. Çok büyük bir güç içinde toplanıyordu.  

 

Güneş yüzünü göstermişti. Küçük Sansar, Küçük Alev’in sırtında oturuyor ve tembelce güneş banyosu yapıyordu. Bakışları zaman zaman ışık oluşumundaki yeşim figüre dönüyordu. Denemenin balangıcından beri iki ay geçmişti. Süreç, Küçük Sansar’ın beklediğinin çok ötesinde sürmüştü. O zaman Lin Dong’un azmini hafife aldığını fark etti.

 

“Oluşumun gücü neredeyse tükenmek üzere. Şeytan kanlar bile neredeyse kurudu. Bu delikanlı hala başaramadı mı?” diye mırıldandı Küçük Sansar kendi kendine.

 

Küçük Sansar’ın sesi duyulur duyulmaz bir çatlama sesi hafifçe duyuldu. Küçük Sansar da Küçük Alev de kafalarını kaldırdı ve kırmızı ışığın içindeki figüre baktılar. O anda figürü kaplayan yeşim kabukta çatlaklar oluşmaya başladı.

 

O çatlaklar hızla bütün kabuğu kapladı ve kabuk, parçalanmaya başladı. Parçalar birer birer düşüyordu. Parçalar düşerken kabuğun altından yoğun bir parlakık baş gösterdi. Bu parlaklık, yükselen bir güneşe benziyordu. Parlamanın kaynağından dağları parçalayacak kadar güçlü bir kuvvet dalgalanıyordu.

 

Boom boom boom!

 

O dalgalanmanın gücüyle devasa kayalar paramparça olmuştu.

 

“Güneş doğudan doğuyor, fırtına vücutta uzmanlaşıldı!”

 

Doğan güneşi izlerken Küçük Sansar’ın gözlerinde bir keyif vardı. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr