Bölüm 267: Ukala

avatar
1570 3

Wu Dong Qian Kun - Bölüm 267: Ukala


Çevirmen: heisennibal


Görkemli bir altın ışık havada yayılmaya başladı ve bütün ufku altın bir okyanusa çevirdi. Hatta dökülen güneş ışığı bile hemen parlak bir altın rengiyle boyandı.

 

Sayısız çift göz yumruk ve mızrağın çarpıştığı yere bakıyordu. Orası, devasa altın parlamanın kaynağı ve acımasız bir şok dalgasının ortaya çıktığı yerdi.

 

Bir yumruk, bir mızrak!

 

O görkemli ışık, çılgınca bir güçle patlamadan önce sıkıştırılmıştı. Patladıktan sonra korkunç bir Yuan Gücü kasırgası oluştu!

 

“Boom!”

 

Yuan Gücü kasırgarı ileri atılırken iki figür neredeyse havaya uçuyordu. Onlardan biri zemine düşüp zeminde yüzlerce metrelik bir delik açtığında son derece korkunç görünüyordu.

 

“Swish!”

 

Sayısız çift göz, yere düşüp hendeğin içinde duran o figüre bakmaya başladı. Elinde altın mızrak tutan kanlı ve korkunç figürü gördüklerinde şok girmişlerdi.

 

Wang Yan!

 

Bir yumrukla geriye savrulan kişi Wang Klanının dehası Wang Yan’dı!

 

Şimdi, bütün alan son derece sessizdi. Özellikle Wang Klanının seçkin geliştiricileri de bu manzara karşısında oldukça şaşırmışlardı. Wang Yan’ın gücünü oldukça iyi biliyorlardı. Dahası, üst seviye bir savaş sanatının ve Büyük Luo Altın Mızrağının yardımıyla yetenekleri başlangıç Qi Yaratıcı kademeli geliştiriciler arasında kesinlikle üst seviyede kalıyordu. Bunca şeye rağmen böyle acınası bir pozisyona nasıl düşmüştü?

 

“Bu… Nasıl mümkün olabilir?”

 

Lin Ke-er yeşimimsi elleriyle ağzını kapatmıştı. Wang Yan’ın korkunç görünen kanlı bedenine bakıyordu. Sonra dönüp bedeni altın bir ışıkla kaplı olan ve havada bıçağının üstünde süzülen Lin Dong’a baktı. Kalbine bir öfke dolduğunu hissetti. Bir yıl önce, Lin Dong’la ilk tanıştığında sadece Mükemmel Yuan Dan kademesindeydi. O zaman Wang Yan gibi bir deha ve kendisi arasındaki boşluk bir uçurum kadardı. Ama şimdi bir yıllık bir zamanda bu aralarındaki boşluğu kapatmış ve hatta onu geçmişti!

 

Yeteneği ve ilerlemesi herkesi hayrete düşürmüştü.

 

Lin Ke-er’in karşısında duran Lin Langtian belinde duran ellerini yavaşça sıkarken yüzü hafifçe seğiriyordu. Görünen o ki Lin Dong’un savaş yeteneği beklentileri aşmıştı.

 

Wang Yan’ın gücü onunkinden daha zayıf olsa da Wang Klanının seçkin yeni nesil geliştiricilerindendi. Ama şimdi Lin Dong onu kolayca oyun dışı bırakabilmişti.

 

Klanından başka bir deha çıkarsa Lin Langtian belki biraz takdir ederdi. Ama şimdi Lin Dong’un hareketleri onun ağzında tuhaf bir tat bırakmıştı. Bu yüzden bakışları Lin Dong’a yavaşça döndüğünde gözlerinin en derinlerinde soğuk bir parıltı belirmişti.

 

“Wang Yan’ı gerçekten geri püskürttü.” Huang Pujing de bu manzara karşısında şok olmuştu. İlk önce eğer Lin Dong Wang Yan’la eşleşebilirse bunun büyük bir başarı olacağını düşünmüştü. Sonuçta biri Büyük Yan İmparatorluğu’nun genç nesli arasındaki en ünlü isimlerden biriyken Lin Dong sadece bilinmeyen, sönük bir figürdü. Wang Yan’ı benzetebileceğini hiç beklemiyordu.

 

“Qingzhu’nun sürekli ondan bahsetmesi boşuna değilmiş. Gerçekten yetenekli biri. Ama Lin Langtian kadar yetenekli olan biri için bile kardeşim Qingzhu’nun iyi konuştuğunu duymamıştım. Lin Dong oldukça güçlü olsa da onun ilgisini çekememiş…”

 

Sayısız kişinin korkulu bakışları altında havada süzülen Lin Dong, ürkütücü görünen Wang Yan’a buz gibi bakışlarla bakmaya başladı. Şimdi yumruğundan kan akıyordu. Görünen o ki onun da yaraları vardı. Ama Wang Yan’la karşılaştırıldığında şüphesiz daha iyi durumdaydı.

 

Yerde Wang Yan’ın bütün bedeni kir ve kan içindeydi; çukurun içinde sürünüyordu. Sonra bir ağız dolusu kan tükürdü. Sonra dönüp şu an soluk duran altın mızrağına baktı. Gözlerinde inanamayan bir ifade vardı. Böyle bir sonucu öngörememişti. Sonuçta en vahşi rüyalarında bile bir yıl önce kolayca yenebildiği bir herifin bir yıl sonra dönüp kendisini böylesine bir güçle yenebileceğine inanamazdı.

 

Bu savaşları yakın bir dövüş gibi görünse de Wang Yan, düşmanı tarafından yönlendirildiğinin açıkça farkındaydı. Dahası, altın mızrağına karşı sadece yumruğunu kullanması bunun açıkça bir hezimet olduğunu göstermişti.

 

“Bu nasıl mümkün olabilir? Senin gibi işe yaramaz bir piçe karşı nasıl kaybedebilirim?” Wang Yan’ın yüzü, kalbindeki hengameyi bastırmaya çalışırken yeşile dönmüştü. Bunu kabullenemiyordu. Sonuçta o Wang Klanından bir dehayken Lin Dong sadece Lin Klanı şube ailelerinin bir üyesiydi. Onun gibi aşağı kademeden biri kendisini nasıl yenebilmişti?

 

“Eğer ikna olmadıysan tekrar savaşalım!”

 

Kızgın ve acımasız görünen Wang Yan’a bakarken Lin Dong ifadesiz kalmıştı. Sonra kanlı yumruklarını bir kez daha sıktı ve figürü direkt ileri atıldı. Yumruğunu çıkardığında onu çevreleyen şekilsiz hava, yumruğunun altında eğiliyormuş gibi görünüyordu.

 

Lin Dong’un ona doğru geldiğini gören Wang Yan’ın ifadesi değişmişti. Her ne kadar itiraf etmekten nefret etse de Lin Dong’un onu geride bıraktığını biliyordu. Hemen geri çekilmeye çalıştı. Lin Dong’un saldırısı öldürme arzusu ile doluydu. Sonuçta Wang Yan bir fırsat kendini gösterdiğinde diğer kişinin bundan asla vazgeçmeyeceğini biliyordu. Dahası, Lin Dıng’un ne kadar acımasız olabileceğiyle daha önce de karşılaşmıştı.

 

Ve şimdi, yaralı bir Wang Yan, Lin Dong’dan gerçekten daha yavaştı. Figürü anında önünde belirmişti. Sonra, yoğun bir öldürme arzusuyla dolu yumruk rüzgarı, acımasızca Wang Yan’a yönlendirilmişti.  

 

Ama Lin Dong tam yumruklamak üzereyken havada kızgın bir ses yankılandı. Bi figür, ışık hızıyla Wang Yan’ın önünde belirmişti. Yaşlı bir kartal pençesine benzeyen bir avuç, Lin Dong’un yumruğuna karşı gelmişti.

 

“Küçük piç, çok oluyorsun!”

 

“Bang!”

 

Yumruk ve pençe çarpıştığında korkunç bir şok dalgası yayılmaya başladı. Hatta yerdeki toprsk bile havaya kalkmıştı.

 

O şok dalgası ufukları doldururken Lin Dong’u birkaç adım geri çekilmeye zorlamıştı. Ama aynı zamanda o yaşlı adam da dengesini sağlamadan önce birkaç adım geri çekilmişti.

 

Lin Dong dengesini sağlamadan önce bir takla attı. Sonra önündeki Wang Yan’a ve yanında duran gri saçlı kıdemliye baktı. Kıdemlinin yüzü karanlıktı; bedeninden Hua Gu’yla eşleşebilecek, kuvvetli bir aura yayıyordu.

 

“İleri Qi Yaratıcı Kademe.”

 

Gri saçlı kıdemlinin bedeninden yayılan aurayı hissettiğinde Lin Dong’un gözbebekleri büyüdü. Daha önce Wang Klanı üyeleri arasında bu kadar güçlü bir geliştiricinin olduğunu fark etmemişti. Görünen o ki, bu kıdemli aurasını gizlemişti.

 

“Tong amca!”

 

Aniden gelen gri saçlı kıdemliyi görünce Wang Yan’ın gözleri zevkle aydınlanmıştı. “Tong amca, bu çocuk Wang Klanımızı küçük düşürüyor. Kolayca çekip gitmesine izin veremeyiz!” (ohoooo ağlayacaksanız oynamayalım beyler)

 

Tong amca denen Wang Klanı kıdemlisi yaşlı ellerini birleştirdi ve buz gibi bakışlarla Lin Dong’a bakmaya başladı: “Çocuk, köprüleri yakma. Kibirli tavrına dayanarak soruyorum; Wang Klanımızın gerçekten bu kadar beceriksiz olduğuna inanıyor musun?”

 

“Eğer diğerleri bana saygı gösterirse ben de onlara gösteriri. Klanınızın ne olduğu umrumda değil!” Lin Dong kıkırdadı. Wang Yan’a kin beslemesine rağmen, eğer Wang Pan bugün onu aşağılamasaydı büyük ihtimal böyle bir şey yaşanmazdı.

 

“Ne kibirli bir çocuk!” Gri saçlı kıdemlinin gözlerinden soğuk parıltılar geçerken yüzü de buz gibi olmuştu. Lin Dong’un Wang Yan’ı bir sürü insanın önünde benzetmesi, bütün Wang Klanını tokatlaması gibiydi. Eğer bu durumu toparlamak için bir fırsat bulamazlarsa ilerde insanlar onların bir grup korkak olduklarını düşüneceklerdi.

 

Ama gri saçlı kıdemli işini bilen bir adamdı. Havada süzülen Lin Langtian’a dönüp seslendi: “Lin Langtian, bu adam Lin klanının bir üyesi. Bu konu iki aile arasındaki ilişkiyi tehdit ediyor! Sadece orada durup bu kouyu görmezden mi geleceksin?”

 

“Haha, Kıdemli Wang Tong, sen neyden bahsediyorsun? Wang Klanı ve Lin Klanı arasındaki ilişki sıradan bir şube ailesi üyesi yüzünden nasıl bozulabilir?” Onun sözlerini duyunca Lin Langtian kıkırdamıştı.

Sonra Lin Dong’a döndü ve tekrar konuştu: “Bugün çizgiyi aştın. Eğer hala Lin Klanımızı önemsiyorsan hemen özür dile. Lin Klanı hatrına Kıdemli Wang Tong seni belki affedebilir.”

 

Lin Langtian’ın sözlerini duyduğunda onun yanında duran Lin Ke-er’in kalbi hızla atmaya başladı. Lin Dong’un karakteri gereği Lin Langtian’ı umursamayacağını biliyordu.

 

Gerçekten Lin Langtian’ın sözlerini duyduktan sonra değişik bir gülümseme Lin Dong’un yüzüne yerleşmişti. Kafasını kaldırıp Lin Langtian’a baktı. “Kim olduğunu sanıyorsun?”

 

Lin Dong’un saygısız ses tonu kalabalığın tekrar şaşırmasına sebep olmuştu. Gerçekten onun Lin Langtian’ı bile umursamayacak kadar hırçın olmasını beklemiyorlardı.

 

“Bir daha tekrar etmek ister misin?”

 

Lin Langtian’ın gözlerinde öfke ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu, birinin pozisyonunu ve gururunu tehdit eden türden bir öfkeydi.

 

Lin Langtian, Lin Klanında son derece yüksek bir statüdeydi. Bırakın şube aile üyelerini, klanın bazı kıdemlileri bile onunla böyle saygısızca konuşmaya cüret edemezdi. Ama şimdi böylesine büyük bir kalabalığın önünde Lin Dong, ona saygısızlık ederek meydan okumuştu.

 

“Lin Klanı üyesi olarak Wang Klanına yağ çekiyorsun. Dahası, kendi klanının bir üyesine kalabalığın içinde zorbalık ediyorsun. Böyle davranışlar Lin Klanımızı zayıf ve korkak gösteriyor. Eğer haberler yayılırsa Lin Klanı bir dalga malzemesi olacak. Lin Langtian, şu anda Lin Klanı için bir suçlusun! Atalarımız önünde yargılanıp cezalandırılacaksın!” diye bağırdı Lin Dong öfkeyle.

 

Yuan Gücünü kullandığı için kelimeleri gökleri sarsmıştı. Aynı zamanda sesinde iğneleyici bir ton vardı. Sözleri keskin bir bıçak gibiydi ve Lin Klanının her bir üyesinin ifadesini değiştirmişti. Lin Dong’un sözleri o kadar keskindi ki özellikle Lin Langtian’ın ifadesi bir fırtınanın arifesi gibiydi… 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr