Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

Ahşap masanın üstünde, Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi düzen diskinin yanında, Azure Yang Lordu ile antik Büyük İmparatoriçe’nin geride bıraktığı pamuktan bir çanta vardı ve çantanın yanında, oymalarla süslenmiş, vernikli ahşap bir kutu vardı.

Yi Yun, ahşap kutu ile pamuktan çantanın içindeki nesnelerin fazlasıyla olağanüstü şeyler olduğunu hissedebiliyordu.

İnsanlar, daha önce Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesinde bir hazinelik olduğunu düşünmüştü. Ve Yi Yun yanılmıyorsa, orası burasıydı.

Ama hazine dairesi insanların tahmin ettiğinden çok farklıydı.

Hazineler sadece birkaç taneydi, ama hepsi çok değerliydi.

Yi Yun ahşap kutuyu açtı. Milyonlarca yıl sonra ilk kez açılan kutudan buz mavisi runik semboller yayıldı. Soğuk bir sis yükselerek havayı doldurdu.

Yi Yun odaklandığında, ahşap kutunun içinde bir saç tokası olduğunu gördü.

Bu saç tokası, kristalden oyulmuş gibi duruyordu. Tokanın bir ucunda, hayattaymış gibi görünen bir mavi alakarga oyması vardı ki, inanılmaz karmaşık bir oyma gibi görünüyordu. Diğer uç ise, fazlasıyla derin görünen run çizgileriyle doluydu.

Anlaşılan o ki, bu saç tokası bir hazineydi.

Yi Yun saç tokasına baktı ve kapının önündeyken hissettiği bakışın bu saç tokasından geldiğini hissetti.

Elindeki bu saç tokası, bir şekilde onu izleniyormuş gibi hissettiriyordu…

Yi Yun algısını bu saç tokasına yerleştirdi ve tokanın içinde Büyük İmparatoriçe’nin aurasının olduğunu fark etti. Antik Büyük İmparatoriçe’nin yetişim yaptığı Yin yasaları, Yi Yun’un yetiştirdikleriyle tam olarak aynı değildi, bu yüzden onun derinliğini anlamakta zorlandı.

“Bu saç tokası, antik Büyük İmparatoriçe’nin geride bıraktığı bir hazine. Xintong, onu alabilirsin.” Yi Yun saç tokasını Lin Xintong’a uzattığında, o da başıyla onayladı ve saç tokasını aldı.

Saç tokasının aurası, Lin Xintong’un da anlayamadığı bir şeydi. Ama antik Büyük İmparatoriçe’nin saç tokasında bıraktığı anlayışını ve Dao cazibesini belli belirsiz bir şekilde sezebiliyordu.

Bu, saç tokasının özel niteliklere sahip olmasına ve insanların izleniyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu.

Saç tokasının kendisinin bir Dao nesnesi olduğu görmezden gelinirse, sadece onu takmak bile içindeki cazibe hakkında anlayış elde etme fırsatı sunabilirdi. Bu da, Lin Xintong için büyük bir fırsattı.

Saç tokasının ardından, Yi Yun bakışlarını küçük pamuktan çantaya çevirdi.

Pamuktan çanta neredeyse avuç içi boyutundaydı ve çok hafifti. Yi Yun algısını ona yönlendirdiğinde, içinde çok geniş ve bağımsız bir alan olduğunu fark etti.

Bu bir Kozmos Çantası’ydı.

Kozmos Çantaları, boyutlar arası yüzüklere benzerdi ve hazineleri saklamak için kullanılırdı.

Ama boyutlar arası yüzükler sınırlı bir ömre sahipti. Kalitesine göre değişirdi ama on binlerce yılın ardından içlerindeki uzay bozunur ve tamamen parçalanırdı.

Ama Yi Yun’un elinde Kozmos Çantası gibi nesnelerde böyle bir sorun yoktu. Milyarlarca yılın ardından bile yok olmazlardı.

Elindeki Kozmos Çantası sahipsiz olduğundan, Yi Yun algısını ona yerleştirerek kolayca onu açabilirdi.

Kozmos Çantası’nın içindeki alan çok büyüktü. Yi Yun’un sahip olduğu boyutlar arası yüzüklerden binlerce kat daha büyüktü. Ama bir nesne haricinde bomboştu.

Bu nesne, yedi feet uzunluğundaydı. Dik bir şekilde duruyor ve oyma yapılacak bir taş heykele benziyordu.

Taş heykelin yüzeyi, alevlere benzer güzel run şablonlarıyla doluydu.

Şu anda, Yi Yun’un Saf Yang yasalarındaki anlayışı çok derindi. Alevlere benzer run şablonlarıyla kaplı bu taş parçasının bir Saf Yang bölgesinden olduğunu anlaması için tek bakışı yeterliydi. Milyonlarca yılın ardından, Saf Yang Büyük Dao kendiliğinden run şablonları oluşturmuştu.

Yi Yun eliyle hafifçe taşa dokunduğunda bazı düşüncelere daldı.

Taş sağlam ve sertti, ama Yi Yun’un parmaklarıyla dokunmasıyla birlikte yüzeyinde birkaç çatlak belirdi!

“Pa! Pa! Pa!”

Kırılma sesleri yankılanırken, çatlakların sayısı artıyor ve daha belirgin oluyordu. Örümcek ağlarına benziyorlardı.

“Oh?”

Lin Xintong panikledi. Bu garip taş buraya yerleştirildiğine göre, belli ki değerli bir hazineydi, peki neden Yi Yun dokunduğu an çatlamaya başlamıştı?

“Endişelenmeye gerek yok!”

Yi Yun garip taşa dikkatle bakarken elini salladı. Saf Yang yasalarındaki anlayışı, Lin Xintong’dan daha derindi. Yüce bir Yang diyarında doğan bir ilahi nesne olduğundan, neler olduğunu biliyordu.

Çatlakların sayısı da boyutları da arttı. Birkaç saniye sonra, altın bir ışık çatlaklardan dışarı sızdı.

Bu ışıklar bir gökkuşağı oluşturdu ve muhteşem bir görüntü yarattı.

“Pa! Pa! Pa!”

Altın ışıkla birlikte, çatlayan taşın dış yüzeyi soyulmaya başladı.

Dış katman yere düştüğünde, beyaz toz hâline gelip yere yayıldı.

Lin Xintong, hüzmeler çok yoğun olduğundan gözlerini kısmadan duramadı.

Sonunda tüm dış katman parçalandı ve tuhaf bir nesne yere indi.

Bu tuhaf nesne üç feet uzunluğundaydı. Tamamen pürüzsüzdü ve annesinin rahminde kıvrılmış bir cenine benziyordu…

Bu koyu altındı, çok ağır ve metalik bir dokuya sahipmiş gibi görünüyordu. Nasıl bir cenine benzeyebilirdi ki?

“Bu ne?” Lin Xintong sormadan duramadı.

“Aşırı Yang’ın hüküm sürdüğü topraklarda yetişmiş ilahi bir hazine…” Yi Yun, içindeki Dao şablonlarını dikkatle incelerken koyu altın nesneye usulca dokundu.

Bu dünya özelinde, aşırı Yang arazilerin en nadide örnekleri, Saf Yang lavın en derin bölgelerinde ya da özel yıldızların çekirdeklerindeydi.

Bu bölgelerdeki Saf Yang enerji, hayal gücünün bile ötesindeydi. Saf Yang yasalarında ustalaşmış güçlü bir uzman bile böyle bölgelere girdiğinde küle dönebilirdi.

Ama bu bölgelerde, çevredeki özü özümseyip kademe kademe gelişip sınıf atlayan ilahi nesneler vardı.

Saf Yang enerjinin milyonlarca yıl boyunca arıtılmasından sonra, bu değerli hazineler inanılmaz bir kaliteye ve değere ulaşırdı.

“Yanılmıyorsam, bu İlk Gerçek Ejderha Altını!” Yi Yun, Saf Yang Dao konusunda Lin Xintong’dan daha bilgili olduğu için açıklama yaptı.

“İlk Gerçek Ejderha Altını!” Lin Xintong afalladı. Bu değerli maddeye tekrar baktığında, gözlerinde bir parıltı ortaya çıktı. Bu seviyede bir ilahi nesne, efsaneden farksızdı.

Aşırı Yang’ın hüküm sürdüğü bir bölgede, dünyanın özünü özümseyip kendini geliştiren garip bir taş, en ilkel yasa formlarına benzer doğal bir Dao runu oluştururdu. Bu garip taş, daha sonra Gerçek Altın hâline gelirdi!

Buna ‘altın dokunuş’ denirdi. İlk Gerçek Ejderha Altını da bu altın dokunuşu deneyimlemenin doruk noktasıydı.

“Bu tür bir malzeme, gerçek bir mücevher. Bir silah yapmak için kullanılırsa ilahi bir eser yaratılır! Ne yazık ki, onu işlemek çok zor!”

Lin Xintong usulca başını salladı. İlk Gerçek Ejderha Altını’nı işlemek, hem o hem de Yi Yun için imkansızdı.

Aşırı Yang’ın hüküm sürdüğü bir Saf Yang Cehennemi’nde kendi kendine oluşmuş ilahi bir maddeyi onlar nasıl işleyebilirdi ki?

“Bu çok değerli bir nesne ama şu an için onu kullanamayız…”

Lin Xintong bunları söylerken, Yi Yun derin düşünceler içinde İlk Gerçek Ejderha Altını’nın önünde duruyordu. Hafifçe İlk Gerçek Ejderha Altını’nın yüzeyindeki Dao runlarına dokundu. Bir süre sonra, gözlerinde garip bir parıltı ortaya çıktı.

Keyifli bir şekilde dedi ki: “Onu işlememize gerek yok. Nasıl kullanacağımızı biliyorum. O zaten aşırı Yang Cehennemi’nde tavlanmış ilahi bir nesne. Değeri hayal bile edilemez!”